1 Kasım 2021 Pazartesi

1990'LI YILLARA DAMGASINI VURAN SPK-KOMBASSAN SAVAŞI (4)

Başkentten Yansımalar / Cahit UYANIK

SPK, ANADOLU'DA ÖRGÜTLENMELİ

Geçen haftanın en önemli gündem maddelerinden birisi, SPK'nın Kombassan'a ilişkin aldığı kararlardı. SPK, Kombassan Olayını toplumun gündemine dahil ederek önemli bir görevi yerine getirdi. SPK'nın, ordunun isteği ile Kombassan'ın üzerine gittiği yolundaki görüşlere pek katılamıyorum. Çünkü aylardır gazetelerin iç sayfalarında SPK'nın bu konudaki raporları yayınlanıp duruyordu. Türkiye'de kökleri Galata Bankerleri ile 1800'lü yıllara kadar giden sermaye piyasalarında, çoğu zaman devletin basiretsizliği sonucu önemli krizler yaşandı. 1980'lerdeki Bankerler Faciası ve 1994'teki aracı kurum iflaslarının hatıraları hafızalarımızda henüz çok taze. Bu krizlerdeki ortak payda, tasarruf sahiplerinin yüksek kazanç veya faiz beklentisini kötüye kullanan bir takım üçkağıtçılara devletin göz yumması olmuştu.

Yüksek faiz beklentisinin kaynağı ise toplumdaki her türlü yozlaşmanın baş aktörü durumundaki enflasyondur. Kombassan ve benzerlerinin yükselmeye başladığı dönemle, Refah Partisine (RP) teveccühün artmaya başladığı dönemin kesişmesini dikkatlerinize sunmak isterim. Demek ki RP, gözler önünde enflasyon karşıtı değişik söylemleriyle oy toplarken; Kombassan tipi şirketler iş dünyasının gizlilik prensiplerinden yararlanarak 'kendilerine özgü' bir halka açılma modeli yarattılar.

1990'da başlayan bu eğilimin ancak 1997'de SPK'nın gündemine gelmesi çok ama çok düşündürücüdür. SPK, o günden bu yana tam tamına 3 başkan değiştirmiştir. Değişen Başbakan sayısı ise 5'tir. Bu konuda idarenin tam bir aymazlık içinde bulunduğu rahatça söylenebilir. Peki bu olay büyük bir krize neden olabilir mi? Kombassan ve benzeri şirketlerin yöneticilerinin üçkağıtçı olup olmadıklarını zaman gösterecek. Unutmayalım ki batan bankerler ve iflas eden aracı kurum sahipleri de, 12'ye 5 kala toplumda 'saygın kişi' muamelesi görmeye devam ediyorlardı.

Kombassan Olayından alınması ve acilen uygulamaya geçirilmesi gereken dersler vardır. Bugün Anadolu'nun birçok kentinde İslami esaslara dayalı çok ortaklı şirket modeli giderek yaygınlaşıyor. İslami motiflerle süslenmiş ortaklık çağrıları, döviz bazında yüzde 25-30'luk kazançlarla desteklenince banka banka dolaşmaktan yorgun düşmüş Anadolu insanı yüzme bilmeden denize atlıyor. 

Devlet, bu yapılanmaları dolandırıcı ve kalpazan peşindeki mali polis yapılanmasıyla takip edemez. Eğer önlem alınmazsa bir kaç yıl içinde, Türkiye'nin dört bir yanından 'Yandım Allah' nidalarının yükselmesi de kaçınılmazdır. Bunun için yapılması gereken şey, acilen SPK'nın Adana, Gaziantep, Kahramanmaraş, Çorum, Van, Konya, Erzurum, Bursa gibi iş dünyasının güç kazanmaya başladığı ve tasarruf eğiliminin yüksek olduğu kentlerde örgütlenmesidir. Bu örgütler, sermaye piyasasının borsadan ibaret olmadığını ve halka açılmanın nasıl yapılması gerektiğini iş adamları ve vatandaşlara anlatmalıdır. 

Bu örgütlenme klasik bürokrasinin yanı sıra bazı istihbari birimleri barındıracak şekilde yapılmalıdır. SPK, "Ben sadece başvuru ve izin merciiyim, hafiyelik yapamam" dememelidir. SPK, Türkiye gerçeklerine uygun bir sermaye piyasası, halka açılma ve borsa yapılanmasını hayata geçirmelidir.

(Bu köşe yazısı 23 Haziran 1997 tarihinde Finansal Forum gazetesinde yayınlanmıştır.)  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder