26 Ağustos 2021 Perşembe

TÜRKİYE, SAHİDEN IMF'YE 5 MİLYAR DOLAR BORÇ VERDİ Mİ?: HAZİNE VE MALİYE BAKANLIĞI AYRINTILARI AÇIKLADI

IMF'ye Verilmesi Taahhüt Edilen 5 Milyar ABD Dolarının Ödemesi Ne Zaman Yapılacaktır?

"2012 yılı başından bu yana sürmekte olan IMF kaynaklarının artırılmasına yönelik çalışmalar kapsamında, çeşitli ülkeler tarafından 460,7 milyar ABD Doları tutarında kaynak (Toplam 39 ülke 461 milyar dolarlık kaynak taahhüdünde bulunmuştur. Ancak, 0,48 milyar Avro tutarında kaynak taahhüdünde bulunan Güney Kıbrıs Rum Kesimi ise geçtiğimiz Mayıs ayında onaylanan Stand-by Düzenlemesi’nin ardından kaynak taahhüdünde bulunan ülkeler listesinden çıkarılmıştır. Böylelikle toplam kaynak taahhüdü tutarı 460,7 milyar dolara gerilemiştir) taahhüt edilmiştir. 

Ülkemiz de bu çabaya katkıda bulunmak üzere 5 milyar ABD Doları tutarında taahhütte bulunmuş ve bu taahhüdünü 17 Ekim 2013 tarihli tahvil satın alım anlaşması ile resmiyete dökmüştür. 

(Tıklayınız) IMF'NİN YENİ TÜRKİYE TEMSİLCİSİ KELMANSON SESSİZ SEDASIZ GÖREVE BAŞLADI

Söz konusu tutar Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) tarafından uluslararası rezervlerimiz içerisinde sayılmak kaydıyla tahsis edilmiştir (19 Haziran 2012 tarihli ve 2012-41 sayılı TCMB Basın Duyurusu). 

EKONOMİ FIKRALARI: BAYAT SOMUN NEDEN DAHA PAHALI?

Somuncu Baba, Bursa sokaklarında sırtında küfesiyle ekmek satarmış. Ama ne ekmek, mis gibi... 

Büyük Veli, "Somuuunnn, müminler somuunnn... Tazeler 10 para, bayatlar 20 para..." diye seslenirmiş.

Bir gencin dikkatini çekmiş ve sormuş: "Baba, tazeler daha pahalı olması gerekmez mi?"

Cevap sarsıcı imiş: 

"Evlat..! Bayat somunlar Asr-ı Saadet'e (Hz. Muhammed'in yaşadığı yıllar) daha yakın. Onun için daha kıymetliler."

(Anonim) 

25 Ağustos 2021 Çarşamba

ÖZELLEŞTİRMELERDE ALAN DA ZAN ALTINDA KALIYOR, SATAN DA...


Cahit UYANIK / Analiz  

Türkiye Galataport satışının iptalini tartışırken ortaya bir de Tüpraş kararı çıktı. Özelleştirmelerin gelecekte de benzeri yol kazalarına uğramaması için Özelleştirme İdaresi, hükümet ve Meclis'in yeni düzenlemeler yapması gerekiyor.

Bir hafta önce yüzde 51'lik hissesi Koç-Shell Konsorsiyumu'na satılan Türkiye Petrol Rafinerileri A.Ş (Tüpraş) özelleştirmesine gölge düştü. Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu, Tüpraş'ın satışına ilişkin ihale komisyonu kararının yürütmesini durdurdu. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu dün, Tüpraş'ın yüzde 51'lik hissesinin blok satışına olanak sağlayan 3 ayrı işlemle ilgili Danıştay 13. Dairesi'nin verdiği yürütmenin durdurulması isteminin reddine ilişkin karara yapılan itirazları görüştü. 29 üyeden oluşan Kurul, Tüpraş'ın yüzde 51 oranındaki kamu hisselerinin blok satış yoluyla özelleştirilmesine ilişkin 6 Nisan 2005 tarihli Özelleştirme Yüksek Kurulu kararının yürütmesinin durdurulması isteminin reddine yönelik itirazı yerinde görmedi. Yani Kurul, Tüpraş'ın yüzde 51 oranındaki hissesinin özelleştirilebileceğine karar verdi.

Ancak Kurul, Tüpraş'ın yüzde 51 oranındaki kamu hisselerinin blok satış yoluyla özelleştirilmesine ilişkin 29 Nisan 2005 tarihli ihale şartnamesinin yürütmesini ise durdurdu. Kurul ayrıca, kamu hisselerinin blok satış yoluyla özelleştirmesine ilişkin yapılan ihaleyi sonuçlandıran 12 Eylül 2005 tarihli İhale Komisyonu kararının da yürütmesinin durdurulmasını kararlaştırdı. Kurul'un, ihale şartnamesindeki bazı hükümlerin 4046 sayılı Özelleştirme Yasasının hükümlerine aykırı olduğuna, bunun sonucunda yapılan ihalenin de yasaya aykırı olduğuna işaret ettiği öğrenildi.

24 Ağustos 2021 Salı

IMF İLE HER 2,5 YILDA BİR MASAYA OTURMAK ZORUNDA KALIYORUZ

IMF İLE 20'İNCİ DEFA MASAYA

OTURURKEN BİLGİLERİ TAZELEYELİM

Cahit UYANIK

Yeni bir yıla girerken Uluslararası Para Fonu (IMF) ile Türkiye yeniden masaya oturuyor. Türkiye, IMF ile yeni bir stand by veya ihtiyati stand by anlaşması imzalamak üzere 20'inci defa masaya oturacak. Türkiye, ilk kez 1961 ve son kez de 2005 yılında olmak üzere toplam 19 defa IMF ile stand by anlaşması imzaladı. Yani 2009 yılı itibarıyle tam 48 yıldır IMF ile masaya oturuyoruz. Ortalama 2.5 yılda bir IMF ile anlaşma yapmak zorunda kalıyoruz. 2009 yılında yapılacak IMF anlaşmasının da asgari 18 ayı kapsaması bekleniyor. Bu ortamda IMF ile ilgili bilgileri tazelemekte fayda var.

IMF, 2008 yılı eylül ayı itibariyle 185 ülkenin üyesi olduğu uluslararası bir kuruluş. IMF, uluslararası parasal işbirliği ve döviz kuru istikrarını desteklemek, ekonomik büyüme ile yüksek istihdamı teşvik etmek ve üye ülkelerin ödemeler dengesi finansmanında karşılaştıkları sorunların aşılmasını kolaylaştırmak amacıyla kurulmuştu. 1944 yılı Temmuz ayında ABD’nin New Hampshire eyaletinin Bretton Woods şehrinde düzenlenen Birleşmiş Milletler konferansına katılan 45 hükümet temsilcisi 1930’lu yıllardaki Büyük Buhran ve sonrasında uygulanan korumacı dış ticaret ve döviz kuru politikalarından kaçınılmasını, uluslararası finansal sistemin istikrarlı işleyişini ve İkinci Dünya Savaşı’ndan zarar gören ülkelerin hızlı bir şekilde yeniden imarını sağlamak amacıyla bir ekonomik işbirliği çerçevesi üzerinde mutabakata varmış ve IMF ve Dünya Bankası’nın kurulmasına karar verdi. IMF’nin kurucu ülke temsilcileri, uluslararası para sistemini izleyecek, mal ve hizmet ticaretiyle ilgili döviz kısıtlarını kaldıracak ve döviz kuru istikrarını koruyacak uluslararası bir kuruluşun anlaşma maddelerinin ana hatlarını bu konferansta belirledi. IMF, kuruluş anlaşmasının 27 Aralık 1945 tarihinde yürürlüğe girmesi ile resmen kuruldu. Türkiye ise IMF’ye “19 Şubat 1947 tarih ve 5016 sayılı Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankası’na Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanun”un verdiği yetkiye dayanarak 11 Mart 1947 tarihinde üye oldu.

3 Haziran 2021 Perşembe

KIBRIS EKONOMİSİNİN ACI GERÇEĞİ

 

Cahit UYANIK

"KKTC'nin ekonomik yapısına bakıldığında, aslında ortada sağlam bir yapı olmadığı, çarpık, rasyonellikten uzak, ekonomik faaliyetlerin rast gele, planlanmadan, popülist bir yaklaşımla yürütüldüğü derme çatma bir yapı olduğu açıkça görülmektedir. Acı da olsa bu gerçek kabul edilmelidir."   

Evet bu cümleler Rum tarafından veya Yunanistan kaynaklı bir yayından alınmış değil. Kıbrıs Türk Sanayi Odasının kısa bir süre önce yayımladığı bir rapordandır. Kıbrıs'ta biliyorsunuz iş adamlarını temsil eden odalar da ikiye bölünmüş durumda. Kıbrıs Türk Ticaret Odası, aynı zamanda Çözüm ve Avrupa Birliği Partisi kurucusu. Denktaş'la ve Türkiye ile arası limoni. Sanayi Odası ise Denktaş'a ve Anavatan'a daha yakın bir çizgi izliyor. Ekim ayında TOBB, Sanayi Odasına büyük bir kompleks inşa edilmesi için hayli yüklü maddi yardımda da bulundu. Bu nedenle Sanayi Odasının bir yayınında Kuzey Kıbrıs'ın ekonomik gerçeğinin bu kadar açık ve net ifade edilmesi önemli görünüyor.

İşte Türkiye ve KKTC böylesi bir ekonomik tablo içerisinde yarın BM müzakere masasına oturmaya hazırlanıyor. KKTC'de insanlar her sabah uyandığında tıpkı Türkiye'deki gibi işsizlik ve geçim sıkıntısına gözlerini açıyor. Bu sorunun en kolay çözümü ise Rum Kesimine (Yani AB'ye) geçerek inşaatlarda, alt yapı işlerinde, temizlik hizmetlerinde çalışmak. Çünkü böylece, Türk tarafındakinin 3-4 katı kazanç sağlamak mümkün. Acaba Yunanistan topraklarına (Yani AB'ye) günü birlik geçiş imkanı olsa, İstanbul'dan kaç otobüs karşı tarafa işsizleri taşır? 

9 Mayıs 2021 Pazar

NEW YORK PAMUK BORSASINDAKİ SANDALYE SAHİBİ İLK TÜRK


Atatürkümüzün tek hayat arkadaşı

Latife Hanımın yaşamını anlatan

İpek Çalışlar'ın araştırıp

(Kopyala-yapıştır değil, gerçek bir araştırma)

kaleme aldığı 'Latife Hanım' adlı eseri okuyorum

Uzun yıllar boyunca çeşitli kitaplar biriktirilip

Kütüphane kütüphane gezilerek kaynak toplandığı belli olan bu kitap;

Kaynakların yetmediği yerde gazetecilik yöntemlerine başvurulan,

bilgisi ve ilgisi olan kişilerle yüz yüze görüşmelerle desteklenmiş bir başyapıt bence.

(Tıklayınız) OKUDUĞUM KİTAPLAR / GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK / İLBER ORTAYLI

Meslek hastalığı var tabii ki bizde; bu kitaptan ekonomi muhabiri gözüyle öğrendiğim bir şeyi de sizinle paylaşmak isterim

8 Mayıs 2021 Cumartesi

KIBRIS'TA NEYİ UNUTTUK?

Cahit UYANIK

Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) ilişkileri tarihine birazcık olsun ilgi duyanların öğrendiği ilk şey şudur: Türkiye 1960'ların başındaki Ortak Pazar'a bir ihtiyaca karşılık olsun diye değil, Yunanistan başvurduğu için ilgi duymuştur. Dış politikadaki bu temel argümanın ileriki yıllarda unutulduğu açık. Bunun iç ve dış sebepleri var. Türkiye'nin 1970'li yıllarda ciddi siyasi ve ekonomik iç çalkantılara düşmüş olması bu temel düşünceyi gölgeledi. Kıbrıs Sorunu'nun 1960'larda Yunanistan tarafından bilinçli şekilde alevlendirilmesi ve 1974'teki askeri harekata kadar gelinmesi de diğer önemli etken. Demek ki Yunanistan, 1960'ların başında izlemeye başladığı politikalardan köklü bir taviz vermemiş. Kıbrıs'ı bir nirengi noktası olarak kullanarak Türkiye'yi hem istikrarsızlığa itmiş, hem de uygar Batı ile entegrasyonunu geciktirmiş hatta baltalayabilmiş. Simitis boşuna, önceki gün Kıbrıs Rum Parlamentosunda "Enosis'i başardık" demedi ki...

(Tıklayınız) TANK PALET'İN İŞLETME HAKKI DEVRİ ÖZELLEŞTİRME MİDİR?

Türkiye ise "Yunanistan'dan geri kalmamak" gibi bir temel argümanı kaybettiği için savrulmuş durmuş. Türkiye, 1974 Kıbrıs Harekatından 4 yıl sonra Yunanistan'la beraber Ortak Pazar'a davet edilmedi mi? Edildi. Üstelik bu davet, Türkiye'nin Ada'da asker bulundurduğunu bile bile yapıldı. Türk askeri 1978'de işgalci değildi de, şimdi mi işgalci sayılıyor? Türkiye, 1978'deki daveti kabul etseydi hem Yunanistan'la aynı anda AB'ye girecek, hem de Kıbrıs politikasını Avrupa'ya kabul ettirmiş olacaktı. Ama fırsat kaçtı. Kaçtığı gibi kimse de suçu günahı üzerine almaya niyetli değil. 

(Tıklayınız) YIL 2001... PROF. DR. MÜMTAZ SOYSAL İLE KIBRIS SORUNU ÜZERİNE SÖYLEŞİ

EKONOMİ HİKAYELERİ / ABD ORDULARINA KARŞI SAVAŞAN SON KIZILDERİLİ REİSİ OTURAN BOĞA'DAN İBRETLİK SÖZLER


Oturan Boğa

"Kartallar kartaldır, karga gibi olamaz. Dünya güneşi kucakladı ve biz bu sevginin sonuçlarını görüyoruz, şimdi biz yoksuluz ama özgürüz. Adımlarımızı beyaz adam kontrol edemez ve eğer bizler öleceksek, doğrularımızla öleceğiz.

Bana hırsız diyorlar, oysa topraklarımızı ve zenginliklerimizi hangi beyaz adam 'çalmadım' diyebilir? Kim bana aç gelip de tok dönmedi?


Ben hangi kanunu çiğnedim? Hangi beyaz kadın benim tarafımdan esir alındı veya hakarete uğradı? Kim benim eşimi ya da çocuklarımı dövdüğümü gördü?
Kendime ait olanları seviyor olmam yanlış mı? Babamın yaşadığı yerde Siyu (Sioux) olarak doğdum, halkım ve topraklarım uğruna ölebileceğim için mi bana vahşi diyorlar.


5 Mayıs 2021 Çarşamba

TÜRKİYE, KALKINMANIN YENİ İTİCİ GÜCÜ AR-GE'Yİ ETKİN KULLANMAK İÇİN ARAŞTIRMACI SAYISINI ARTIRACAK

Cahit UYANIK 

Tüm dünyada artık ekonomik gelişmenin en önemli itici güçlerinden birisinin araştırma ve geliştirme çalışmaları (Ar-ge) olduğunu herkes biliyor. Çünkü ar-ge, günümüzde giderek artan işletmeler, sektörler ve ülkeler arası rekabette birbirine üstünlük sağlayabilmenin en güçlü aracı. Bu aracı iyi kullanabilen ülkeler bulundukları refah düzeyini koruyabiliyor veya birkaç basamak daha yükselebiliyor. Bizim gibi ülkeler ise ar-ge'yi iyi kullanarak gelişmiş ülkeler seviyesine çıkabiliyor. Ar-ge'nin en önemli unsuru ise insana yani araştırmacılara yatırım. Çünkü ar-ge'ye yapılan harcamaların katma değere dönüşmesinde insan kaynağı en önemli rol sahibi. Yani bir anlamda  ülkelerin rekabet gücü ar-ge'ye yaptıkları yatırım kadar bu kaynağı kullanan insan gücü ile de yakından ilgili. Gerek üniversiteler gerekse işletmelerde araştırmacılara yapılan bilinçli yatırımlar, kendisine katbekat kar veya pazar artışı olarak geri dönüyor. Bunun tüm dünya genelinde birçok örneğini görebilmek mümkün. 

(Tıklayınız) ÜLKELERİN 'TİCARİ VE EKONOMİK UZAY' YARIŞI İYİCE HIZLANDI

Peki Türkiye, araştırmacı sayısı açısından ne durumda? Bunun en iyi cevabını resmi ağızlardan vermek mümkün. Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu'nun (BTYK) geçen kasım ayında yaptığı toplantıdan sonraki açıklamasına göre, Türkiye'de bilim ve teknoloji insan kaynaklarının nicel gelişiminde geçmişten bugüne gözlenen artışının korunması halinde, gelecekte ortaya çıkacak tablo ülke hedeflerinin gerçekleştirilmesine yetmeyecek. Türkiye'de 1990 yılından bu yana gözlenen eğilimlerin korunması halinde 2010 ve 2015 yıllarında en iyimser ve en kötümser tahminle erişilecek araştırmacı sayıları çeşitli ülkelerin 2005 yılı verileri ile karşılaştırıldığında yetersiz kalacak. Çünkü 2015 yılında en iyimser senaryoya göre ulaşılacak araştırmacı sayısı, gelişmiş ülkelerin 2005 yılında sahip olduğundan daha az olacak.

(Tıklayınız) COVID-19, BİYOTEKNOLOJİK İLAÇ VE AŞILARIN YILDIZINI İYİCE PARLATTI

12 Nisan 2021 Pazartesi

56 YAŞINDA ÖLEN STEVE JOBS'TAN HERKESE HAYAT VASİYETİ

"İş hayatında, Büyük başarılara ulaştım. Kimilerinin gözünde; Hayatım başarının timsali;

Fakat işin dışında; Çok az neşem oldu benim. İşin sonunda; Zenginliğim ve, Alışmış olduğum hayatın,

Bana getirdiği tek gerçeklik; Ölümle yüzleştiğim şu anda, Yatağımda uzanıp, Hayatımı gözlerimde canlandırırken; Fark ettim ki; Gururlandığım şöhretim ve servetim; Ölümün karşısında ne kadar da manasızmış. Arabayı kullanmak için; Size para kazandırması için;

Birilerini işe alabilirsiniz. Ancak; Hastalığınızı taşıması için, Kimseyi işe alamıyorsunuz. Kaybedilen maddi şeyler bulunabilir veya yerine başkası konur; Fakat; Kaybedildiğinde bulunamayacak veya, Yeri dolmayacak tek şey var; O da “Hayat.” Şu an;

10 Nisan 2021 Cumartesi

AGANTA BURİNA BURİNATA

"Aganta Burina Burinata"...

Bir denizcilik terimi olan bu söz grubunda; "Aganta", 'tut, zaptet!' anlamına gelir; "burina ve burinata" sözü ise serenlerin üstündeki alt ve üst yelkenlerin adıdır.

Halikarnas Balıkçısi'nın bu ölümsüz romaniyla (Özellikle Bodrum'u sevenlerin mutlaka okumasi gerekir) yillar sonra yeniden müşerref olmak ne güzel...  Bir kitabı iki veya daha fazla okusak da, hayattaki esas mesele değışmiyor...Yelkenleri sıkı tutalim... Aganta Burina Burinata...

(Bu yazı 10 Nisan 2020 tarihinde Facebook sayfamda yayınlanmıştır.)

9 Nisan 2021 Cuma

IMF PANDEMİDE TÜRKİYE'YE 30-40 MİLYAR DOLAR VERİR Mİ?

Gitsek de; IMF'den Covid-19'un yarattığı bütçe ve cari açık için 30-40 milyar dolar istesek... Verir mi? Verir. Ama stand-by anlaşması olmadan vermez. 

Sadece Covid-19'la mücadele için istenen ehven şartlı 200-300 milyon $ borcu ise alsak bile, Türkiye'nin dişinin kovuğuna yetmez. Bugün estirilen sahte IMF rüzgarına inanmayalım lütfen....

Bir de şu var:

Cumhurbaşkani Erdoğan, 12 Şubat 2019'da "Türkiye'yi dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına yükselttiğimiz gün her şey Allah'ın izniyle çok daha farklı olacak. Bu can bu tende oldukça onlara (IMF) esir olmayacağız" demisti.

(Bu yazı 09 Nisan 2020 tarihinde Facebook sayfamda yayınlanmıştır.)

28 Mart 2021 Pazar

ABD EKONOMİSİNDEKİ KAKOFONİ VE TÜRKİYE'NİN YAPMASI GEREKENLER

 Cahit UYANIK

“Kakofoni”, Latince kökenli bir sözcük ve ‘ses uyumsuzluğu’ anlamına geliyor. İyi yönetilemeyen senfoni orkestralarında duyulan ve kulağı tırmalayan sesler için de kullanılıyor, her kafadan bir sesin çıktığı kalabalık toplantıları tanımlamakta da… Her ne olursa olsun, kakofoni ancak iyi bir koordinasyon ve moderasyon ile ortadan kalkabiliyor. 2021 yılının Şubat ayında oluşan ve birkaç ay daha sürebileceği düşünülen ‘ekonomik kakofoni’nin sona erip, kararlı bir dengenin sağlanması için kesinlikle koordinasyon ve moderasyon gerekiyor.

(Tıklayınız) IMF: COVID-19 SALGINININ DÜNYA EKONOMİSİNE MALİYETİ 9 TRİLYON DOLAR OLABİLİR

Ekonomik kakofoninin sebebinin geri planında ABD’de ‘Bidenomics’ politikalarının hızla ve kararlılıkla uygulanmaya başlaması yatıyor. 20 Ocak 2021 günü görevi devralan Joe Biden, daha görev süresinin 40’ıncı günü dolarken 1,9 trilyon dolarlık yeni ekonomik teşvik paketini Temsilciler Meclisinden geçirip Senato’ya gönderdi. Paketin bu yazı yayınlandığında kanunlaşmış olması bekleniyor. Oysa 2017 yılında görevi devralan Donald Trump, ekonomik vaatlerini uygulamaya başlamak için aylarca uğraşmış ve başarılı olamamıştı. Bu da Trump için “Topal Ördek gibi göreve başladı” yorumlarına sebep olmuştu.

(Tıklayınız) TAHMİNLER TUTMADI; ÇİN EKONOMİSİ COVID-19 SALGININDAN GÜÇLENEREK ÇIKIYOR

2021-Ocak ayında Washington’da yaşanan Kongre baskını şokunun atlatılmasında Biden’ın derin ve sakin siyasi tecrübesinin rolü büyük oldu. Biden, yaklaşık 1 ay süren ABD’nin varoluş koşulları ile ilgili tartışmaları serinkanlı biçimde izledi ve ardından Covid-19’un olumsuz etkileriyle mücadele açısından büyük önem taşıyan 1,9 trilyon dolarlık teşvik paketi için siyasi süreci hızlandırdı. Biden’ın, tecrübeli ve birinci sınıf bir ekonomist olan Hazine Bakanı Janet Yellen ile birlikte yürüttüğü bu iyimser çalışma, Covid-19 aşı sürecinin ABD ve tüm dünyada hızlanmasıyla birleşince kakofonik sesler duyulmaya başlandı.

14 Mart 2021 Pazar

EKONOMİ ŞİİRLERİ / KOŞMA / AŞIK SEYRANİ

Eyvah fukaranın beli büküldü

Medet ticaretin gücüne kaldık

İyiler alemden göçtü çekildi

Bizler zamanenin picine kaldık


Rüşvet ile yazar hakim hücceti (*)

Hüccet ile alır kadı rüşveti

Halk bilmiyor dini, şer'i, sünneti

Bozuldu sikkenin tuncuna kaldık


Sene bin ikiyüz altmış beş tamam

Okunur ezanlar boş bekler imam

Seyrani bu nutkun sonu vesselam

İnanın dünyanın ucuna kaldık

(*) Şeri mahkemelerde düzenlenen hukuki belge


(Aşık Develili Seyrani)

28 Şubat 2021 Pazar

KAPAK HABERİ / TAHMİNLER TUTMADI; ÇİN EKONOMİSİ COVID-19 SALGININDAN GÜÇLENEREK ÇIKIYOR

 

 Cahit UYANIK

Geçen yıl Aralık ayının ortasında New York Times gazetesinde yayınlanan geniş bir analiz, ABD-Çin ekonomik ilişkilerini yakından izleyenlerin gözünden kaçmadı. Çünkü geçen yılın ilk aylarında; Çin’de başlayan Covid-19 salgını ve aynı günlerde ABD-Çin arasında imzalanan Faz-1 Ticaret Anlaşması nedeniyle Çin ekonomisinin zayıflamaya başlayacağı ve ABD ekonomisinin bu gelişmelerden olumlu etkileneceği yönünde bazı düşünceler dile getirilmişti. Ancak bu tahminlerden 10-11 ay sonra New York Times muhabiri Ana Swanson imzasıyla yayınlanan araştırma-haber hiç de öyle demiyordu:

 “Çin ile ticaretin azaltılması 2020'de olacaktı, ancak Çin mallarına talep salgında uygulanan karantinada arttı. Çin'den yapılan ithalat, yılın bitmesine az bir zaman kala insanların evde olmasının da etkisiyle, Barbie oyuncak evleri ve bisiklet gibi tatil hediyelerinin yanı sıra Çin yapımı mobilya ve ev aletlerinin kapışılmasıyla artıyor. İthalattaki bu artış, koronavirüsün bir başka yan ürünüdür ve Amerikalılar tatillere, filmlere ve restoran yemeklerine harcadıkları parayı; home-ofisleri için yeni aydınlatma, bodrum spor salonları için egzersiz aletleri ve çocuklarını eğlendirmek için oyuncaklar gibi ev eşyalarına kanalize etmektedir.” 


(Tıklayınız) KÜRESEL ELİTLERİN FORUMU: DAVOS ZİRVESİ 50 YAŞINDA


Oysa bu analizin yayınlandığı New York Times’ın aynı sayfalarında bir yıl önce, yani 2019-Aralık ayında ABD-Çin Ticaret Anlaşmasının ilk fazının imzalanmak üzere olduğu belirtiliyordu. O dönemki başkan Donald Trump’ın bu anlaşmanın ABD ekonomisi açısından büyük bir başarı anlamına geldiğine dair sözlerine yer veriliyordu. Ancak bundan iki hafta sonra, 31 Aralık 2019 tarihinde Çin’in, Hubei eyaletine bağlı Wuhan kentinde kaynağı bilinmeyen gizemli bir solunum yolu rahatsızlığının ortaya çıktığını Dünya Sağlık Örgütü'ne resmen bildirmesiyle yepyeni bir döneme girildi. Bundan sonra yaşananları ise tekrar New York Times muhabiri Swanson’dan okuyalım:

 

BORSADA AÇIĞA SATIŞ NEDİR VE NEDEN YASAKLANIR?

Borsada açığa satış nedir ve neden yasaklanır?

Açığa satış işlemleri, sahip olunmayan sermaye piyasası araçlarının satılmasını ya da satışına ilişkin emrin verilmesini ifade eder. Açığa satış işlemi hem borsada hem de forex piyasasında yapılan bir işlemdir.

Bir hisse senedini açığa satmak aslında sahip olmadığınız ama siz satış işlemini yaptıktan sonra fiyatının düşmesini beklediğiniz hisse senedini satmak anlamına gelir. Fiyatı düşmeden satış yaparsanız, fiyatı düştüğünde aynı hisse senedini daha ucuza geri alarak aradaki fiyat farkından kar edersiniz.

Normal işlemlerde önce alıp, sonra satarak kar ya da zarar ederken; açığa satış işleminde önce satıp, geri alırken oluşan farktan kazanırsınız.

Bugün beklendiği gibi; borsadaki tüm fiyatlar düşüşe geçeceği için (yapay şekilde) açığa satışa çok elverişi bir ortam oluşur. Herkes düşük fiyattan açığa satış yazacağı için fiyatlar daha da aşağı iner. Bunu önlemek için açığa satış yasağı getirilir.

Bir örnekle anlatayım.