5 Mayıs 2021 Çarşamba

TÜRKİYE, KALKINMANIN YENİ İTİCİ GÜCÜ AR-GE'Yİ ETKİN KULLANMAK İÇİN ARAŞTIRMACI SAYISINI ARTIRACAK

Cahit UYANIK 

Tüm dünyada artık ekonomik gelişmenin en önemli itici güçlerinden birisinin araştırma ve geliştirme çalışmaları (Ar-ge) olduğunu herkes biliyor. Çünkü ar-ge, günümüzde giderek artan işletmeler, sektörler ve ülkeler arası rekabette birbirine üstünlük sağlayabilmenin en güçlü aracı. Bu aracı iyi kullanabilen ülkeler bulundukları refah düzeyini koruyabiliyor veya birkaç basamak daha yükselebiliyor. Bizim gibi ülkeler ise ar-ge'yi iyi kullanarak gelişmiş ülkeler seviyesine çıkabiliyor. Ar-ge'nin en önemli unsuru ise insana yani araştırmacılara yatırım. Çünkü ar-ge'ye yapılan harcamaların katma değere dönüşmesinde insan kaynağı en önemli rol sahibi. Yani bir anlamda  ülkelerin rekabet gücü ar-ge'ye yaptıkları yatırım kadar bu kaynağı kullanan insan gücü ile de yakından ilgili. Gerek üniversiteler gerekse işletmelerde araştırmacılara yapılan bilinçli yatırımlar, kendisine katbekat kar veya pazar artışı olarak geri dönüyor. Bunun tüm dünya genelinde birçok örneğini görebilmek mümkün. 

(Tıklayınız) ÜLKELERİN 'TİCARİ VE EKONOMİK UZAY' YARIŞI İYİCE HIZLANDI

Peki Türkiye, araştırmacı sayısı açısından ne durumda? Bunun en iyi cevabını resmi ağızlardan vermek mümkün. Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu'nun (BTYK) geçen kasım ayında yaptığı toplantıdan sonraki açıklamasına göre, Türkiye'de bilim ve teknoloji insan kaynaklarının nicel gelişiminde geçmişten bugüne gözlenen artışının korunması halinde, gelecekte ortaya çıkacak tablo ülke hedeflerinin gerçekleştirilmesine yetmeyecek. Türkiye'de 1990 yılından bu yana gözlenen eğilimlerin korunması halinde 2010 ve 2015 yıllarında en iyimser ve en kötümser tahminle erişilecek araştırmacı sayıları çeşitli ülkelerin 2005 yılı verileri ile karşılaştırıldığında yetersiz kalacak. Çünkü 2015 yılında en iyimser senaryoya göre ulaşılacak araştırmacı sayısı, gelişmiş ülkelerin 2005 yılında sahip olduğundan daha az olacak.

(Tıklayınız) COVID-19, BİYOTEKNOLOJİK İLAÇ VE AŞILARIN YILDIZINI İYİCE PARLATTI

Türkiye'de 2005 yılı itibarıyla 84 bin araştırmacı bulunuyor. Bu rakamın 2010 yılında 102-119 bin, 2015 yılında ise 127-170 bin arasına çıkması bekleniyor. Fakat bu göstergede araştırmacı sayısının yeterliliğini nüfusa göre karşılaştırmak zorunlu. Buna göre 2005 yılında bin kişi başına araştırmacı sayısı 1.2 iken, bu hızla gidilirse 2015 yılında ancak 1.5-2.0 kişiye çıkılabilecek. Bu rakam 2005 yılı itibarıyla Almanya'da 4.8, Finlandiya'da 10.2, Polonya'da 2.6, İspanya'da 4, Güney Kore'de 4.9, İtalya'da 1.9, Fransa'da 4 kişi düzeyinde bulunuyor. BTYK'ya göre bu eksikliğin en önemli sebebi ar-ge personeline talebin yetersiz oluşu. Bu nedenle olumsuz gelecek senaryolarının değişebilmesi için özel sektörde istihdam edilen ar-ge personeli sayısının ve oranının artırılması gerek. BTYK, Türkiye'deki ar-ge personeli sayısını artırmak ve ar-ge personelinin mesleklere ve sektörlere göre dağılımını iyileştirmek için TÜBİTAK koordinasyonunda 'Bilim ve Teknoloji İnsan Kaynağı Stratejisi ve Eylem Planı' hazırlanmasını kararlaştırdı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da, tüm kamuya 28 Aralıkta yayınladığı bir genelge ile bu konuda verilen karara değindi. Erdoğan, sorumlu ya da ilgili bütün kuruluşların BTYK'nın bu kararını gerçekleştirmek üzere en üst düzeyde çaba göstermelerini istedi.

Hükümet bu stratejinin yanı sıra işletmelerin ar-ge harcamalarını desteklemek ve daha fazla araştırmacı çalıştırmak için bir yasa tasarısı hazırladı. Bu yasaya, Türkiye'nin rekabet gücünü artırması açısından büyük umut bağlanmış durumda. Öyle ki konu, IMF ve Dünya Bankası gibi kuruluşlarca da destekleniyor. Tasarının gerekçesinde; uzun dönemde fiziki sermaye gibi ekonomik büyümenin belirleyicilerinin verimi azalırken, ar-ge, teknoloji ve insan kaynakları yatırımlarında sabit ve artan verim koşulları geçerli olabildiği belirtilerek, yenilikçilik kültürü, teknolojik gelişme ve onu besleyen ar-ge yatırımları, bilim adamı ve araştırmacı sayısı ve kalitesi, giderek yeni bilgilere ve buluşlara daha bağımlı hale gelen günümüz ekonomilerinin uluslararası rekabet gücünü artırdığına dikkat çekiliyor. Devletin yeni işlevlerinden birisinin artan global rekabet ortamında, özel sektöre uygun ar-ge, yatırım ve büyüme ortamı sunarak küresel rakipleri karşısında rekabet üstünlüğü sağlayacak uzun vadeli makro ekonomik politikaların uygulaması olduğu anlatılan gerekçede, uluslararası istatistiklere bakıldığında ar-ge yoğunluğu (ar-ge harcamalarının GSYİH içindeki payı) yüksek olan, ar-ge harcamalarına bütçeden ve GSYİH’dan en çok pay ayıran ülkelerin ulusal rekabet güçlerinin de daha ileride olduğu görüldüğü anlatılıyor.

Türkiye ekonomisindeki son yıllardaki gelişmeler incelendiğinde cari işlemler dengesine ilişkin rakamların ön plana çıktığının görüldüğü, dış ticaret açığını azaltacak önlemlerden birinin  makine, teçhizat ve ara malları ithalatının yani ileri teknoloji gerektiren ürünlerle ilgili dışa bağımlılığın azaltılması olduğuna dikkat çekilen gerekçede, "Bu yönde bir gelişme, ülkemiz ekonomisinin ithalata bağımlı yönünü azaltarak dış ticaret dengemizi güçlendirecektir. Zira günümüzde katma değeri yüksek birçok ürünü, teknolojik üretimden bağımsız düşünmek güç bulunmaktadır. Bu açıdan, ülkemizde ileri teknoloji konusunda yaşanacak gelişmelerin birçok alanda olduğu gibi cari işlemler dengesi üzerinde de olumlu etkileri kısa sürede görülebilecektir" deniliyor.

Peki yasanın içeriğinde neler var? Türkiye'de ar-ge faaliyetlerini teşvik etmek amacıyla 2004 yılından itibaren Kurumlar Vergisi ve Gelir Vergisi kanunları uyarınca tüm mükelleflere ar-ge harcamalarının yüzde 40’ını matrahlarından indirme imkanı tanınıyordu. Tasarı ile söz konusu oran yüzde 100’e çıkarılıyor. Ayrıca ar-ge faaliyetinin üretimle de buluşturulması amacıyla belirli bir sayının üzerinde ar-ge personeli istihdam eden kobi'lerin kuracağı teknoloji merkezleri ile sermaye şirketleri bünyesinde kurulacak ar-ge merkezlerine yönelik destekler öngörülüyor. Tasarı ile desteklenmesi öngörülen ar-ge merkezleri ve ar-ge projeleri vasıtasıyla bir yandan yurt dışındaki Türk araştırmacıların yurt içinde istihdam edilmesi için gerekli ortam ve imkanların temin edilmesi, diğer yandan ihtiyaç duyulan alanlarda yabancı araştırmacıların Türkiye’de istihdam edilmelerinin sağlanması öngörülüyor.

Tasarı ile 'tekno-girişim sermayesi' olarak adlandırılan teşebbüslere ise teminat alınmadan bir defaya mahsus 100 bin YTL sermaye desteği verilecek. Tekno-girişim sermayesi desteği, örgün öğrenim veren üniversitelerin herhangi bir lisans programından 1 yıl içinde mezun olabilecek durumdaki öğrenci, yüksek lisans veya doktora öğrencisi ya da lisans, yüksek lisans veya doktora derecelerinden birini ön başvuru tarihinden en çok 5 yıl önce almış kişilerin, teknoloji ve yenilik odaklı iş fikirlerinin devletçe desteklenmesi anlamına geliyor. Böylece öğrenciler, daha eğitimleri sürerken araştırmacı olmaya özendirilecekler. Ancak ar-ge projelerinin desteklenmesi amacıyla ödeneği bulunan merkezi yönetim kapsamındaki devlet kurumlarının tümü tarafından verilen desteklerin toplamı 1 yıl içinde 10 milyon YTL'yi geçemeyecek. Bu durumda yılda en fazla 100 proje desteklenebilecek.

Ayrıca tasarı ile çeşitli vergi indirimleri de getiriliyor. Kobi'lerin kurduğu teknoloji merkezleri, yabancı ve yerli sermaye şirketlerin kurduğu ve en az 50 ar-ge personeli çalıştırılması şartı bulunan ar-ge merkezleri, tekno-girişimlerin ar-ge ve yenilik harcamalarının tamamı kurumlar vergisinden indirilecek. Bu indirimin yanısıra 500 ve üzerinde ar-ge personeli çalıştıran ar-ge merkezlerinde o yıl yapılan ar-ge ve yenilik harcamasının, bir önceki yıla göre artışının yarısı da vergiden indirilebilecek. Bunların yanı sıra ar-ge personeli doktoralı ise gelir vergisi stopajının yüzde 90'ı, diğerleri için ise yüzde 80'i teşvik kapsamında olacak ve bu oranlarda daha az gelir vergisi ödenecek. Tasarıyla sigorta primi desteği de verilecek. Ar-ge personelinin elde ettikleri ücretler üzerinden hesaplanan sigorta primi işveren hissesinin yarısı her bir çalışan için 5 yıl süreyle Maliye Bakanlığı bütçesine konulacak ödenekten karşılanacak.

(Bu yazı TSE'nin yayın organı Standart dergisinin Ocak-2008 tarihli sayısında yayınlanmıştır.) 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder