28 Şubat 2020 Cuma

KÜRESEL ELİTLERİN FORUMU: DAVOS ZİRVESİ 50 YAŞINDA


Cahit UYANIK

Dünya Ekonomik Forumu (WEF), İsviçre Alplerindeki turistik dağ kasabası Davos’ta düzenlediği 50’inci ‘Davos Zirvesi’ toplantısını en az iki hafta önce bitirdi. 21-24 Ocak tarihlerinde "Uyumlu ve Sürdürülebilir Bir Dünyanın Tarafları" ana temasıyla düzenlenen 2020 Davos Zirvesi, çeşitli tv canlı yayınlarının yanı sıra, binlerce radyo, gazete, dergi ve internet sitesi haberinin konusunu oluşturdu. İnsanlar, kendi kaderleri üzerinde etkili önemli isimlerin Davos’taki tespitleri ve geleceğe ait düşüncelerini dikkatle dinlediler. 
 
Peki nedir bu Davos Zirvesi? Neden bu kadar popüler ve cazibeli? Davos, yarım yüzyıldır önde gelen ekonomik, siyasi, akademik, kültürel elitlerin ve entelektüellerin katılarak, dünyanın içinde bulunduğu durum ve geleceğe yönelik tespitlerini dile getirebilmeleri veya bu konulara kafa yoranları dinleyerek bir perspektif edinebilmeleri açısından çok önem verilen bir toplantı.

Dünyanın krem tabakasından isimleri bir araya toplayabilme becerisine sahip olması açısından ‘Davos Zirvesi’nin benzeri yok. Çoğu toplantısı kamuoyuna açık bir şekilde cereyan ederken, medyanın ve dolayısıyla küresel kamuoyunun takibi sağlanabiliyor. Bu yönleriyle belki; dünyada ‘Bir sivil toplum kuruluşunun düzenlediği en popüler toplantı’ olma özelliğini taşıyor.

14 Şubat 2020 Cuma

ELEKTRİKTE 'OTOMATİK ZAM' VEYA MALİYET BAZLI FİYATLANDIRMA UYGULAMASI 2008 YILINDA BAŞLATILMIŞTI



ELEKTRİKTE YAŞADIĞIMIZ SON
GELİŞMELER VE ÇÖZÜM YOLLARI 

Cahit UYANIK

Türkiye, 1 temmuz tarihi itibarıyla elektrik fiyatlandırmasında yeni bir döneme girdi. Elektrik fiyatları halkın 'otomatik zam' olarak bildiği 'maliyet bazlı fiyatlandırma' ile tespit edilmeye başlandı. Bu konuda alınan Yüksek Planlama Kurulu (YPK) kararında; maliyet bazlı fiyatlandırma mekanizmasının bazı kamu iktisadi teşebbüsleri ile enerji KİT’lerinin alım/üretim maliyetlerindeki değişimlerin satış fiyatlarına yansıtılmasını sağlayacağı belirtiliyor. Kararda, bu yeni hesaplama yönteminden beklenen temel faydalar; piyasanın serbestleşmesi sürecinde sağlıklı bir fiyatlama mekanizmasının tesis edilmesi, mali yapıları güçlenen enerji KİT'lerinin ve devletin elindeki üretim gruplarının özelleştirme sürecinin olumlu etkilenmesi ile mali hedeflere ulaşılmasının temin edilmesi olarak açıklanıyor.

Bu kısa açıklamadan da anlaşılacağı gibi, eğer Türkiye'nin elektrik üretiminde kullandığı kaynaklar, yani ağırlıkla doğal gaz fiyatlarında bir düşüş yaşanırsa fiyatlar düşecek veya en azından artmayacak. Ama gelin görün ki Türkiye'nin elektrik ihtiyacının karşılanmasında doğal gaz kaynaklı üretimin payı giderek yükseliyor. 1990 yılında doğal gazın elektrik üretimindeki payı yüzde 17 civarında iken, bu oran geçen yıl yüzde 50'yi geçti. Doğal gazın neredeyse tamamı ithal edildiğinden, bu artışla birlikte elektrik üretiminde dışa bağımlılık artıyor. Dış piyasalarda doğal gaz fiyatları ham petrol fiyatlarına endeksli olarak artıyor. Bu artış 6 veya 9 ay gecikmeli olarak doğal gaz fiyatlarına yansıyor. Yani dış piyasalara bağımlılığı azaltmadan elektrik fiyatlarının düşme ihtimali biraz zor görünüyor. Düşüş için, ya ham petrol fiyatlarının inişe geçmesini beklemek zorundayız ya da elektrik üretiminde yerli ve ucuz kaynakların payını artırmalıyız.

2 Şubat 2020 Pazar

BÜTÇEDE GENELLİK İLKESİ, DEPREM VERGİLERİ VE HARCAMALARI...


"Devlet Bütçesi" diye bir ders vardır üniversitelerin bazı bölümlerinde... Mesela Maliye bölümlerinde...
Ne öğretilir bu derste?
İlk olarak devlet bütçesi yapmanın ilkeleri...
Bunlardan biri "Bütçede Genellik İlkesi"dir...
Yani devlet konulan vergileri ve çeşitli gelirlerini bir havuzda toplar ve
Toplumun ihtiyaçlarına göre dağıtır.
Yani "şu vergiyi şuradan aldık, o zaman aynı yere harcamalıyız" demez ki öyle derse,
söz gelimi düşük gelirlilere yardım edemez, Hazine desteği ile emekli maaşı ödeyemez veya haksız da olsa bazı müteahhitleri kurtaramaz... Yani maliye politikası diye bir şey kalmaz ortalıkta...
Bu bilgiyi neden verdim?
"Deprem vergileri, depreme hazırlığa harcanmadı" lafı
Tamamıyla boştur.

Ancak "Deprem vergileri nereye harcandı?" diye sormak doğrudur ki bütçe ilkelerinden biri de hesap verilebilirliktir.

31 Ocak 2020 Cuma

2020 YILINDA DÜNYA EKONOMİSİNE YÖN VERECEK 3 ÖNEMLİ OLAY


Cahit UYANIK

Linda Goodman, tüm dünyada astrolojinin öncü isimlerinden biri olarak biliniyor. 1995 yılında 70 yaşında iken hayatını kaybeden Goodman, yazdığı kitaplarla New York Times’ın ‘En Fazla Satılanlar’ listesine giren ilk astrologdu. Goodman, rakamlarla ilgili değerlendirmesinde 20 sayısının özelliğini “yargılama-değerlendirmelerde bulunma” olarak açıklamıştı. Goodman 20’nin uyanışı, yeni bir farkındalığa doğmayı, yeni amaç ve planları temsil ettiğini; planlarda gecikmeler olsa bile sabır göstermenin esas olduğunu ileri sürmüştü. Goodman, 20’lerin güçlü şekilde hayal kurmamızı sağladığını ancak finansal açıdan o kadar sağlam olmayabileceğini bildirmişti.

Gerçekten de dikkatli şekilde incelendiğinde iki tane 20 rakamının yan yana geldiği 2020 yılının; “Dünya ekonomisi için finansal trendlerden çok, geleceğimizi yakından ilgilendiren,  çeşitli yargılama ve değerlendirmelerde bulunacağımız, sabrımızı sınayacak politik ve ekonomi-politik gelişmelere sahne olan bir dönem” şeklinde gelişeceğini tahmin edebiliriz. Başta Amerikan Merkez Bankası (FED) ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) için 2020 yılında faiz indirimlerine (veya artırımlarına) ara verip, yani bir adım geri çekilip gelişmeleri izleyeceği yönündeki beklentilerin yoğunlaşması da Goodman’ı sanki haklı çıkarıyor.

23 Ocak 2020 Perşembe

YANDAŞ MEDYANIN ZAMMA "ZAM" DEMEMEK İÇİN ÜRETTİĞİ SÖYLEMLER


- DEĞİŞİKLİK
- GÜNCELLEME
- YUKARI YÖNLÜ GÜNCELLEME
- AYARLAMA
- FİNANSAL DÜZENLEME
- POZİTİF YÖNLÜ GÜNCELLEME
- YENİ TARİFE
- FİYATLANDIRMADA DEĞİŞİKLİK
- POZİTİF YÖNLÜ FİYAT GÜNCELLEMESİ
- TARİFE DEĞİŞİĶLİĞİ
‐---‐-----------------‐-------------------------------
Türk Dil Kurumu'na göre "Zam" ne demek?

Zam (Arapçadan):
Bir şeyin fiyatını artırma, bindirim:
      "Hayat pahalılığı arttıkça işçi gündeliklerine yeni zam istekleri gelecek." - Falih Rıfkı Atay

Not: Listemiz yeni söylemler geliştirildikçe güncellenmektedir.😀

15 Ocak 2020 Çarşamba

EKONOMİ HİKAYELERİ/KONFÜÇYÜS, YÜKSEK MEMUR ŞAO-ÇENG'İ NEDEN İDAM ETTİRDİ?

Konfüçyüs, Hükümdar'ın isteği üzerine bir süre için şehrin yönetiminde olmayı kabul eder. Yedi gün boyunca etrafı izler. Yedinci gün yüksek memur Şao-Çeng'i idam ettirir.
Öğrencileri çok şaşırırlar, yanına gider ve, sorarlar: "Şao-Çeng bu şehirde hatırlı ve kuvvetli bir adamdı. Şimdi şehrin yönetimini aldıktan sonra ilk işiniz onu astırmak oldu. Bu yaptığınız doğru mudur? Bildiğimiz kadarıyla bu adam haydutluk, hırsızlık yapmamıştı..."
Konfüçyüs "yaptığımın nedenlerini size anlatayım" der ve anlatır:
"Dünyada beş ağır suç vardır. Haydutluk ve hırsızlık bunların arasında değildir, daha sonra gelirler. Bu beş suç şunlardır:

27 Aralık 2019 Cuma

KIRMIZI ALARM VEREN İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ, DÜNYA MERKEZ BANKALARININ GÜNDEMİNE BİLE GİRDİ


Cahit UYANIK

Günümüz Venedik sakinlerinin, Anadolu’dan göçen Venet halkının torunları olduğu genel kabul gören bir tarihi bilgi.  Venetler göç ettiğinde şimdiki Venedik, sazlıklarla kaplı bir lagündü. Coğrafya bilgisi zayıf olanlar için yazıyorum; Türkçe’de ‘deniz kulağı’ da denilen lagünler,  deniz gibi daha büyük su kütlesine bağlantısı olan sığ göller olarak biliniyor. (Bir fikir verebilmesi açısından: Muğla’nın Fethiye ilçesindeki Ölüdeniz bir lagündür). İşte Venetler, bu lagünün kıyısında yaz aylarında oluşan tuzun ticareti ile hatırı sayılır bir gelir kaynağına kavuşup zenginleştiler (Tuz, 20. yüzyılın başına kadar çok kıymetli bir üründü).
Milattan Sonra 400’lü yılların başında Bizans İmparatoru, Kuzey’den gelen Gotlar’la anlaşıp, (Şimdiki İstanbul’un yağmalanmaması için) istilanın yönünü İtalya’ya çevirdi. Veneto halkı da istiladan korunmak için; bölgeden geçen akarsuyun yönünü değiştirip, lagüne doğru yönlendirince şehrin etrafı sularla kaplandı. Gotlar, Venedik’in etrafındaki bataklıklarda takılıp kaldı. Venetolular bu olay sonrasında; lagündeki 100’den fazla adacıkta ve suyun içine yerleştirdikleri tahta kazıkların üzerlerine inşa ettikleri binalar ve mimari eserlerle; su içinde bir şehir ve yaşam yarattılar. Bu da dünyaca ünlü, eskiden ticaretin başkenti iken şimdilerde turizmin ve romantizmin başkenti denilebilecek, gondol sefasıyla ünlü Venedik şehrini doğurdu.

(Tıklayınız) TÜRKİYE'NİN 10 YIL ÖNCE İLAN ETTİĞİ 'ULUSAL İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ STRATEJİ BELGESİ (İDES)' NELER İÇERİYORDU?

Geçtiğimiz haftalarda ise Venedik’te deniz yükselmesinin yarattığı su baskınları 1.600 yıllık bu şehre adeta kabus yaşattı. Venedik Belediye Başkanı Luigi Brugnaro, Il Messaggero gazetesine yaptığı açıklamada tahmini maddi hasarla ilgili olarak, "1 milyar Euro civarında. Her şey kuruduğunda suların evlere, iş yerlerine, dükkanlara, kültürel ve sanatsal mirasa verdiği zararı net olarak anlayabileceğiz. Su, 187 santim yükseldi. Şehrin yüzde 60’ına yakını baskına uğradı. Bu büyük felaketin iklim değişikliğinden dolayı yaşandığını biliyoruz" dedi. Evet Venedikliler Gotlar’a karşı akıllarını kullanıp dahice bir çözüm üretmişlerdi ama iklim değişikliğinin sonuçlarına karşı ellerinden gelen sınırlı… Venedikliler, şimdilerde 7 milyar euroya mal olacağı hesaplanan ve kenti yükselen deniz sularından koruyacağı umut edilen MOSE Projesini geciktirdikleri için hayıflanıyorlar ve projeyi 2021’e yetiştirmeye çalışıyorlar.

20 Aralık 2019 Cuma

EKONOMİ HİKAYELERİ: FIRTINA ÇIKTIĞINDA UYUYABİLİRİM

Yıllar önce bir çiftçi, fırtınası bol olan bir tepede bir çiftlik satın almıştı. Yerleştikten sonra ilk işi bir yardımcı aramak oldu. Gel gelelim ne yakındaki köylerden ne de uzaktakilerden kimse onun çiftliğinde çalışmak istemiyordu. Müracaatçıların hepsi çiftliğin yerini görünce çalışmaktan vazgeçiyor, "Burası fırtınalıdır, siz de vazgeçseniz iyi olur." diyorlardı.

Nihayet çelimsiz, orta yaşı geçkince bir adam işi kabul etti. Adamın haline bakıp:
"Çiftlik işlerinden anlar mısın?" diye sormadan edemedi çiflik sahibi.
"Sayılır." dedi adam, "Fırtına çıktığında uyuyabilirim."

Bu ilgisiz sözü biraz düşündü, sonra boş verip çaresiz adamı işe aldı. Haftalar geçtikçe adamın çiftlik işlerini düzenli olarak yürüttüğünü de görünce içi rahatladı. Taa ki o fırtınaya kadar... Gece yarısı, fırtınanın o müthiş uğultusuyla uyandı. Öyle ki, bina çatırdıyordu. Yatağından fırladı, adamın odasına koştu:

17 Aralık 2019 Salı

ANALİZ: HER ŞİRKET BİR İŞSİZİ İŞE ALIRSA İŞSİZLİK SORUNU ÇÖZÜLÜR MÜ?



ERDOĞAN'IN TOBB'DAN 1,3 
MİLYON İSTİHDAM TALEBİNE 7 ENGEL

Cahit UYANIK/Analiz

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Hindistan'a giderken uçakta TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu ile yaptığı sohbette 1,3 milyon üyesinin her birinin 1 kişiyi işe alması durumunda işsizlik sorununun çözülme yoluna gireceğini söyledi. Peki Erdoğan'ın bu önerisi pratikte uygulanabilir mi? Erdoğan'ın aslında yıllardır sık sık tekrarladığı bu öneri, iş dünyası tarafından neden dikkate alınmıyor? 

Bu talebin gerçekleşmesinin olanaksızlığının başında TOBB'un tüm üyelerinin, yanında işçi çalıştıran işletmeler olmaması geliyor. Ayrıca Türkiye'deki kayıt dışılık sorunu, istihdam maliyetlerinin yüksekliği ve kalifiye eleman sıkıntısı; engeller arasında yer alıyor. Bu önerinin niye hayata geçemeyeceğine ilişkin, gerek TOBB'un gerekse Türkiye'deki işsizliğin yapısı açısından çeşitli etkenler bulunuyor. Bu etkenler şöyle:

1) TOBB'un halen 1 milyon 320 bin üyesi var. Bu üyeler 181 ticaret ve sanayi odası, 113 ticaret odası, 57 ticaret borsası, 12 sanayi odası, 2 deniz ticaret odası olmak üzere 365 ayrı birim halinde Türkiye çapında örgütlü. Söz gelimi Gaziantep ve ilçelerinde TOBB'un 5 ayrı yapılanması bulunuyor. Ancak TOBB'un üyeleri küçük bir şahıs şirketinden, Koç ve Sabancı gibi dev üretim yapılarına kadar çok geniş bir yelpazede faaliyet gösteriyor. TOBB'un tüm üyeleri, yanında işçi çalıştırabilecek işletmeler değil. Özellikle Anadolu'ya gidildikçe ve büyük şehirlerdeki küçük ölçekli şirketlerde; yakın ve uzak aile üyelerinin istihdam edilmesi eğilimi oldukça fazla. Bunun sebebi ise istihdam maliyetlerinden tasarruf etmek. TOBB Yönetiminin üyelerine böyle bir telkinde bulunması halinde bile şirketlerin parasal gerekçelerle bu çağrıya uyması mümkün görünmüyor.

(Tıklayınız) ILO: DÜNYA İŞGÜCÜ PİYASALARININ BİLGESİ VE HAMİSİ 100 YAŞINDA

13 Aralık 2019 Cuma

CE BELGESİNİN ÖNEMİ VEYA ŞIRINGA-ÇİKOLATANIN KÜÇÜK KAPAĞI SABİT ÜRETİLSEYDİ...


Şırınga-çikolatadan yerken küçük kapağı boğazına kaçtığı için ölen Ankara ve Diyarbakır'da iki çocuk... Bu ürün, CE Belgesi olmadan nasıl üretilebilmiş? Veya bu risk düşünülmeden CE Belgesi mi verilmiş? Bence araştırılmalı... CE Belgesinin önemi tekrar anımsanmalı.


CE Belgesi nedir? CE belgesi, ürünün amacına uygun bir şekilde kullanılması halinde güvenli olduğunu gösteren genel bir işarettir. CE işareti kalite işareti gibi düşünülmemelidir. Çünkü CE tüketiciye kalite güvencesi ile sağlanamaz.

Güvenli olması ön plandadır. Çoğu kalite işareti isteğe bağlı olmasına karşın CE zorunlu bir işarettir. Ürünün Avrupa Birliği teknik mevzuatına ve kriterlerine uygun olduğu anlamına gelir.

Eğer şırınga çikolatanın kapağını fotodaki gibi sabit yapsalardı bu iki güzel çocuk yaşıyor olacaktı. CE işareti ve belgesi işte böyle bir şey.
(Bu yazı 12 Aralık 2019 tarihinde Twitter sayfamda yayınlanmıştır.)

9 Aralık 2019 Pazartesi

TÜRKİYE'NİN 10 YIL ÖNCE İLAN ETTİĞİ 'ULUSAL İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ STRATEJİ BELGESİ (İDES)' NELER İÇERİYORDU?


TÜRKİYE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNE
UYUM İÇİN STRATEJİSİNİ İLAN ETTİ

Cahit UYANIK

Bazılarımız için "Bitti de kurtulduk" dedirten 2009 yılı, Türkiye'de çoğu zaman ihmal edilmiş bir alan olan 'çevre' adına önemli bir yıl oldu. Özellikle çevre koruma ve küresel ısınma ile mücadeleye ilişkin olarak yılın son birkaç ayında önemli adımlar atıldı. Bunlardan ilki Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından 'Ulusal İklim Değişikliği Strateji Belgesi'nin açıklanması oldu. İkinci olarak ise Avrupa Birliği (AB) tam üyelik müzakereleri kapsamında 'çevre başlığı' için görüşmeler resmen başlatıldı. Üçüncü olarak ise Kopenhag'daki Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) konferansına geniş bir heyetle katılım sağlandı ve Türkiye'nin görüşleri anlatıldı. Bu yazımızda 3 önemli gelişmeden ilki üzerinde durmak istiyoruz. Çünkü iklim değişikliği konusu, önümüzdeki dönemde ekonomik aktörlerin yakından izlemesi, uyum göstermesi, cebinden para harcaması gereken bir alan olarak çok dikkat çekecek. 

Ulusal İklim Değişikliği Strateji Belgesi (İDES), iklim değişikliği ile mücadele kapsamında ilgili sektörlerde öncelikli olarak yapılması gereken çalışmaları ve Türkiye'nin etkilenebilirliğine yönelik acil önlemleri tanımlıyor. İDES, 2009 yılında Çevre ve Orman Bakanlığı’nın koordinasyonunda kamu kurumları, özel sektör temsilcileri, sivil toplum kuruluşları ve üniversitelerin katılımı ve etkin bir çalışma süreci ile oluşturuldu. Bundan sonra ise İDES'in paralelinde 'Ulusal İklim Değişikliği Eylem Planı' hazırlanacak.

30 Kasım 2019 Cumartesi

KAÇAK KAT YIKIMIYLA GÜNDEME GELMİŞLERDİ... KEMAL UNAKITAN '2007 YILI AVRUPA'NIN EN İYİ MALİYE BAKANI' SEÇİLMİŞTİ



Unakıtan 'Avrupa'da Yılın En İyi Maliye Bakanı' ödülünü aldı

REFERANS - Ankara

The Banker dergisi tarafından 'Avrupa'da Yılın En İyi Maliye Bakanı' seçilen Maliye Bakanı Kemal Unakıtan dün ödülünü Londra'da aldı. Ödül, Unakıtan'a; yabancı yatırımın Türkiye çekilmesi ile borç miktarının düşürülmesi gibi nedenlerden dolayı verildi. 2002 yılı sonundan beri Maliye Bakanı olarak görev yapan Unakıtan, derginin ocak sayısında duyurulan ödülünü dün derginin editörü Karina Robinson’un elinden aldı.

Ödül töreninde konuşan Unakıtan, "Önce dünyanın en prestijli dergilerden The Banker’e, beni Avrupa’da yılın Maliye Bakanı seçtikleri için çok teşekkür ederim" dedi. Mali disiplinden taviz vermeden yollarına devam edeceklerini söyleyen Unakıtan, daha bu sabah Ocak-Şubat bütçe neticelerini aldığını ve son yılların en iyi performansı olduğunu gördüğünü kaydetti. Halen sosyal güvenlik reformunu görüştüklerini, ardından da Türk Ticaret Kanunu ve Avrupa Birliği uyum yasalarını Meclis'ten geçireceklerini ifade eden Unakıtan, yapısal reformlara durmadan devam edeceklerini söyledi. Unakıtan, 2008 yılının özelleştirme açısından da son derece güçlü bir yıl olacağını ifade etti. 

29 Kasım 2019 Cuma

ROCKEFELLER VE ROTHSCHILDLER'İN BANKASI CITIGROUP: ALTIN, 2.000 DOLAR OLUR


ALTININ YILDIZI, ÖNÜMÜZDEKİ  YILLARDA DA PARLAMAYA DEVAM EDECEK

Cahit UYANIK

Denizcilikte güvenli liman; “Bir geminin buraya ulaşması gerektiği anda, burada kalması gerektiği sürede ve buradan ayrılmasının umulduğu anda, tüm bu işlemleri güvenli bir şekilde yapabildiği yer” anlamına geliyor. “Güvenli liman” öte yandan, finans sektörünün denizcilikten ödünç aldığı ve piyasalarda işlem yapanların sıkça kullandığı gündelik bir deyim. Geçmişten bu yana hep, güvenli liman olarak tanımlanan altına ise şu dönemde yatırımcılar ve dünya finans piyasalarında oldukça büyük bir teveccüh gösteriliyor.

Peki altın neden güvenli bir liman? Çünkü altın nadir bulunan, doğadan zor çıkarılarak zahmetli şekilde işlenebilen bir metal olması sebebiyle değerini (dolayısıyla ona yatırılan tasarrufları) hep koruyor. Altının onsu 2001 yılında 271 dolar iken, şu anda 1.500 dolara yaklaştı. Yani 18 yılda 5,5 kat arttı. Altın, merkez bankaları ve önemli finans kuruluşlarınca çeşitli risklere karşı rezerv olarak tutuluyor ve bu eğilim (Türkiye’de olduğu gibi) giderek artıyor. Altın, her zaman ve her şartta (savaş, Brexit gibi olağanüstü siyasi gelişmeler, ekonomik kriz, kıtlık, doğal afetler vb.) paraya veya başka bir mala kolaylıkla çevrilebiliyor. İnsanlar ve özellikle kadınlar, neredeyse 3 bin yıldır altını ziynet yani süslenme aracı olarak kullanıyor ve bundan vazgeçeceğe pek benzemiyorlar.  
Altın fiyatları ons bazında 2011 yılında (bir süreliğine de olsa) 1.921 dolara kadar yükselmiş; 2012 yılında 1.669 dolar ortalama yıllık fiyat gerçekleşmesiyle rekor kırmıştı. Altın fiyatları bugünlerde henüz bu rekorları kıramasa da, gerilemiyor ve gözünü yükseklerden ayırmıyor. Deyim yerindeyse, altının yıldızı parlak görünüyor.

12 Kasım 2019 Salı

YIL 2001... PROF. DR. MÜMTAZ SOYSAL İLE KIBRIS SORUNU ÜZERİNE SÖYLEŞİ


Prof. Dr. Mümtaz SOYSAL:

"TÜRKİYE BU SORUNU ÇÖZMEK ZORUNDA"

Cahit UYANIK

Eski bakan ve milletvekillerinden Prof. Dr. Mümtaz Soysal, aynı zamanda KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın danışmanlarından... Uzun yıllardan bu yana Kıbrıs Davasının önde gelen savunucularından olan Soysal ile Finansal Forum (FF) Ankara Temsilcisi Cahit Uyanık görüştü:

FF: '74 Barış Harekatından sonraki fiili durum Kıbrıslı Türkler ve Türkiye lehine bir ortam yaratmıştı. Şimdi zamanın lehte değil aleyhte çalıştığı bir sürece girildiği yönündeki düşüncelere katılıyor musunuz?


Prof. Dr. Soysal: Zaman şu açıdan aleyhte çalışıyor olabilir. Kıbrıs'taki Türk halkı ve Türkiye'nin Kıbrıs'taki çıkarlarını güvence altın almak bakımından 1974'te büyük ölçüde olumlu bir sonuca varıldı. Ama bunu ekonomik bakımdan daha iyi duruma getiremediğimiz sürece sanki zaman aleyhimize çalışıyormuş gibi gözüküyor. Orada kurulmuş olan bir devlet var ve Türkiye'nin orayla ilişkisi süreklilik gösteriyor. Aradan uzun süre geçmiş ama Türkiye'nin oradaki varlığı bakımından bir değişiklik yok. Toprak ve devlet var, Türkiye'yle ilişkisi varlığını sürdürüyor. Ekonomik tablo çok parlak olmasa bile şunu unutmamak gerekir: Oradaki toplum 30 yıl önce bir katliamla karşı karşıyaydı. O dönemle karşılaştırdığımızda olumlu sonuca varmamak imkansız.
(Tıklayınız) KIBRIS'TA EKONOMİK MÜZAKERELERE DİKKAT
(Tıklayınız) KIBRIS'A "BİLİNÇSİZ GÖÇ" ÖNLENMELİ - ANNAN PLANI REFERANDUMUNUN ARDINDAN...

31 Ekim 2019 Perşembe

MEÇHUL DRONE SALDIRISININ S. ARABİSTAN EKONOMİSİNE MALİYETİ NE KADAR OLDU?



SİHA SALDIRISININ SUUDİ ARABİSTAN  EKONOMİSİNE MALİYETİ 20 MİLYAR DOLARI BULABİLİR   

Cahit UYANIK

Suudi Arabistan’ın ulusal petrol şirketi Saudi Aramco’nun iki ham petrol işleme tesisine 14 Eylül 2019 Cumartesi günü gerçekleştirilen faili meçhul silahlı insansız hava aracı (SİHA) saldırıları, bu ülke için önemli ekonomik kayıplara sebep oldu. Ham petrol fiyatları, spot piyasada varili 60 dolardan 72 dolara yükselerek günlük yüzde 20’ye yakın artış gösterdi. Bu anlık artış 1991’deki 1. Körfez Harekatından bu yana görülen en büyük fiyat zıplamasıydı. Çünkü yapılan açıklamaya göre Suudi Arabistan’ın günlük ham petrol üretimi yarı yarıya azalmıştı. Üretim kesintisinin boyutu 5,7 milyon varildi. Bu kesinti, şimdiye kadarki çeşitli savaşlar ve siyasal gerginlikler sırasında yaşanan üretim kesintileri arasında en büyüğü olarak enerji tarihine geçmişti bile...   

(Tıklayınız) KAŞIKÇI CİNAYETİ İLE MbS'NİN 'VİZYON 2030 PROJESİ' ARASINDA BAĞ VAR MI?

Bu rakamın ne anlama geldiğini gözünüzde canlandırmanız için Türkiye’nin ham petrol ihtiyacı ile kıyaslamak en doğrusu. Türkiye’nin yıllık ham petrol ithalatı 190 milyon varil düzeyinde… Günlük tüketimi ise 520 bin varil… Bu durumda Suudi Arabistan’daki günlük üretim kaybı, Türkiye’nin 11 günlük tüketimine karşılık geliyor. Saldırıların ham petrol işleme tesislerine verdiği maddi zarar henüz açıklanmış değil. Ancak 5,7 milyon varillik kesintinin Suudi Arabistan’a faturası oldukça ağır. Kesintinin 2 ay süreceği varsayıldığında toplam üretim kaybının 342 milyon varil olduğunu görüyoruz. Saldırıdan önceki varil başına 60 dolarlık rakamdan hesapladığımızda, toplam kaybın 20,6 milyar dolara ulaşması mümkün.  

4 Ekim 2019 Cuma

ENFLASYON, ÇİFT HANENİN ALTINA GERİLEDİ AMA NEDEN KİMSE RAHATLAMADI?

Enflasyon; eylülden eylüle %9,26 doğrudur. Ama hep ihmal ettiğimiz şey ise ortalama enflasyondur.
Yani son 12 aydaki yıllık enflasyonları toplayıp, 12'ye böldüğümüzde durum nedir?
İşte orada gerçek durum ortaya çıkıyor: %18,27 (TÜİK verisi)
Bunun için ki; enflasyonun 1-2 aylığına çift hanenin altına gerilemesi, kimsede bir rahatlama etkisi yapmıyor. 39C ateşle yatan bir hastanın birkaç saatliğine hararetinin 37,5'a düşmesi gibi tıpkı. Oysa hasta olduğundan beri ateşi ortalama 38.5C'dir. Bilmem anlatabildim mi?

Ekonomi muhabirleri olarak acilen enflasyon haberi yazma tekniğimize bu ayrıntıyı eklememiz lazım ve şu kısa tabloyu okuyucunun önüne koymalıyız:

TÜFE Artış/Azalış (2003=100)
(Yüzde olarak)

Eylül 2019: 0,99
Ocak-Eylül 2019: 8,42
Yıllık: 9,29
Yıllık (Ortalama): 18,27
(Bu yazı 03 Ekim 2019 tarihinde Twitter sayfamda yayınlanmıştır)