ELEKTRİKTE YAŞADIĞIMIZ SON
GELİŞMELER VE ÇÖZÜM YOLLARI
Cahit UYANIK
Türkiye, 1 temmuz tarihi itibarıyla
elektrik fiyatlandırmasında yeni bir döneme girdi. Elektrik fiyatları halkın
'otomatik zam' olarak bildiği 'maliyet bazlı fiyatlandırma' ile tespit edilmeye
başlandı. Bu konuda alınan Yüksek Planlama Kurulu (YPK) kararında; maliyet
bazlı fiyatlandırma mekanizmasının bazı kamu iktisadi teşebbüsleri ile enerji
KİT’lerinin alım/üretim maliyetlerindeki değişimlerin satış fiyatlarına
yansıtılmasını sağlayacağı belirtiliyor. Kararda, bu yeni hesaplama yönteminden
beklenen temel faydalar; piyasanın serbestleşmesi sürecinde sağlıklı bir
fiyatlama mekanizmasının tesis edilmesi, mali yapıları güçlenen enerji
KİT'lerinin ve devletin elindeki üretim gruplarının özelleştirme sürecinin
olumlu etkilenmesi ile mali hedeflere ulaşılmasının temin edilmesi olarak
açıklanıyor.
Bu kısa açıklamadan da anlaşılacağı gibi,
eğer Türkiye'nin elektrik üretiminde kullandığı kaynaklar, yani ağırlıkla doğal
gaz fiyatlarında bir düşüş yaşanırsa fiyatlar düşecek veya en azından
artmayacak. Ama gelin görün ki Türkiye'nin elektrik ihtiyacının karşılanmasında
doğal gaz kaynaklı üretimin payı giderek yükseliyor. 1990 yılında doğal gazın
elektrik üretimindeki payı yüzde 17 civarında iken, bu oran geçen yıl yüzde
50'yi geçti. Doğal gazın neredeyse tamamı ithal edildiğinden, bu artışla
birlikte elektrik üretiminde dışa bağımlılık artıyor. Dış piyasalarda doğal gaz
fiyatları ham petrol fiyatlarına endeksli olarak artıyor. Bu artış 6 veya 9 ay
gecikmeli olarak doğal gaz fiyatlarına yansıyor. Yani dış piyasalara
bağımlılığı azaltmadan elektrik fiyatlarının düşme ihtimali biraz zor
görünüyor. Düşüş için, ya ham petrol fiyatlarının inişe geçmesini beklemek
zorundayız ya da elektrik üretiminde yerli ve ucuz kaynakların payını
artırmalıyız.
Türkiye'de artık enerji KİT'leri kendi
yönetim kurullarının verdiği bir kararla elektriğe zam yapamıyor. Bunun için
2002 yılında kurulan Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu'ndan (EPDK) izin almaları
gerekiyor. Hükümetin verdiği maliyet bazlı fiyatlandırmaya geçme kararı
sonrasında, gerekli başvurular EPDK'ya yapıldı ve Kurul meskenlerde tüketilen
elektriğe yüzde 21, sanayide tüketilen elektriğe ise yüzde 21.6 zam yapılmasını
kabul etti. Tüketicilerin kullandığı elektriğin kwh birim fiyatı 14.830 Ykr'den
17.944 Ykr'ye yükseltilirken, sanayi elektriğinin kwh birim fiyatı ise 13.280
Ykr'den 16.143 Ykr'ye çıktı. EPDK bu kararı ile Türkiye Elektrik Dağıtım
A.Ş'nin talep ettiği yüzde 22.9'luk rakama yakın bir zamma karar vermiş oldu.
Elektrik fiyatları bundan sonra eylülde
ve 2009 mart ayında gözden geçirilecek. Zam veya indirim yapılma kararı
1 ekim ve 1 nisan 2009 itibarıyle uygulanacak.
Elektriğe yapılan bu zam, enflasyonla
ilgili hedefleri ve hesaplamaları da yakından etkiliyor. Yapılan belirlemelere
göre 1 temmuzda yapılan zam TÜFE'de 0.84 ile
0.90 puanlık bir artış yaratabilecek. Yani temmuz ayı için ağustos başında
açıklanacak enflasyon diyelim ki 0.4 olacaksa, bunun üstüne 0.90 puan eklenecek
ve enflasyon yüzde 1.3'lere kadar çıkabilecek. Bu birincil etki kolay
hesaplanabiliyor. Zammın dolaylı (ikincil) etkilerinin ise diğer aylara
yansıması bekleniyor. Yılbaşında elektriğe yapılan yüzde 20'lik ilk zam da
dikkate alındığında, sırf bu kalemden dolayı yıllık enflasyona birincil etki
toplamı ilk 7 ayda 1.8 puan civarında gerçekleşmiş olacak. Merkez Bankası
Başkanı Durmuş Yılmaz, nisan ayında yaptığı açıklamada bu yıl sonu için
enflasyon beklentisini yüzde 9.3 olarak açıklamıştı. Açıklama yapıldığında
elektriğe yılbaşı itibarıyle yüzde 20 zam yapılmıştı. Yılmaz'ın açıklaması
temmuz ayındaki zam öncesindeydi. Eğer bu yılki ikinci zam dikkate alınmadıysa,
Yılmaz'ın enflasyon beklenti tahmini çift haneli rakama çıkarak yüzde 10.2
civarına yükselecek.
Bu noktada tüketiciler açısından çok
önemli bir ayrıntıya çekmek istiyorum. Dağıtım şirketlerinin isteği üzerine EPDK, yüzde 21 zamla yeni fiyatı 17.944
Ykr (yaklaşık 18 Ykr) olarak kabul etti demiştik. Ancak bu yeni fiyat, şimdiye
kadar olduğu gibi tüketiciye daha fazla yansıyacak. Elektrik faturalarında;
Enerji Fonu, TRT payı ve belediye tüketim vergisinin yanı sıra KDV de, EPDK'nın
kabul ettiği fiyatın üzerine, tüketim miktarıyla orantılı olacak biçimde (nisbi
olarak) yansıtılıyor. Bu durumda, söz gelimi 27 günde 189 kwh elektrik tüketen
bir abonenin ödeyeceği ortalama birim fiyat, yeni zamla birlikte 18 Ykr'den
22.9 Ykr'ye çıkacak. Yani abone, 189 kwh'lık aynı tüketimini yeni ortalama
fiyattan yapsaydı 36 YTL yerine 44 YTL ödeyecekti. Bu, tüketicinin cebinden 8
YTL daha fazla çıkması anlamına gelecekti.
Türkiye'de mesken tipi elektrik kullanan
tüketicilerin elektrik faturaları iki bölüm halinde hesaplanıyor. İlk bölümde EPDK'nın
kabul ettiği fiyat ve bu fiyata dayanılarak hesaplanan 'enerji tutarı'
bulunuyor. Buna perakende satış bedeli de deniliyor. Bunu hesaplamak için ise;
elektriğin çıplak satış fiyatı, tüketim miktarı ile çarpılıp 'tüketim tutarı'
bulunuyor. Daha sonra tüketim miktarı; perakende satış hizmet bedeli, iletim
sistem kullanım bedeli ile dağıtım bedeli için belirlenen birim fiyatlarla
çarpılıp, bulunan rakamlar 'tüketim tutarı'na ekleniyor. Böylece fatura
hesaplamasında ilk aşama bitiyor yani 'enerji tutarı'na ulaşılıyor. Perakende
satış hizmet bedeli, dağıtım şirketinin sayaç okuma, fatura dağıtım, sözleşme
yapımı vb. hizmetlerine karşılık alınıyor. İletim sistem kullanım bedeli ise
dağıtım şirketinin iletim hizmetlerine karşılık toplam kwh üzerinden iletim
şirketine ödediği bedel olarak biliniyor. Dağıtım sistem kullanım bedeli ise
dağıtım şirketinin açma-kapama, arıza, bakım, onarım vb. hizmetlerine karşılık
aldığı tutarı gösteriyor.
Ancak faturanın ikinci kısmında ise bu
'enerji tutarı'nın üzerine yüzde 1'lik enerji fonu, yüzde 2'lik TRT payı ile
yüzde 5'lik belediye tüketim vergisi ekleniyor. Enerji fonu, enerji sektöründe
yapılacak araştırma, geliştirme, etüd, proje denetim faaliyetleri ile kurulacak
tesislere finansman yönünden destek sağlamak amacıyla alınıyor ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına
iletiliyor. TRT payı ise TRT gelirleri kanunlarına istinaden alınıp bu kuruma
iletiliyor. Belediye tüketim vergisi ise abonenin, abonelik bölgesi içerisinde
hizmet veren belediye için aktif enerji bedeli üzerinden hesaplanıyor.
Bu oransal tutarlar enerji tutarı üzerine
eklenip, KDV hesaplamasına esas tutara ulaşılıyor. Bu aşamada ise yüzde 18 KDV
hesaplanıp faturaya ekleniyor. Böylece 189 kwh tüketen abone üzerinden
düşünüldüğünde, elektriğin kwh birim fiyatı tüm ek ödemelerle birlikte 18.0 Ykr
iken, yeni zamla birlikte 22.9 Ykr'ye çıkıyor. Faturanın ikinci bölümü yüzdeli
hesaplamalardan oluştuğu için, elektriğin tüketiciye ulaşan gerçek birim
fiyatı, tüketim miktarına göre değişiklik gösteriyor.
Yazının başından bu yana, aslında
elektrik fiyatlarının önümüzdeki dönemde pek düşme ihtimali olmadığını
anlatmaya çabalıyoruz. Peki bununla baş etmek için neler yapabiliriz?
Yapılabilecek şey elektriği tasarruflu ve verimli kullanmak. Söz gelimi
Türkiye'de 2007 yılı verilerine göre, yılda yaklaşık 190 milyar kilovat-saat
elektrik enerjisi tüketiliyor. Türkiye’de 10 yaşın üzerinde yaklaşık 16 milyon
elektrikli ev aleti var. Bu cihazların yeni, enerji verimliliği yüksek ev
aletleri ile değiştirilmesi halinde yılda 2.5 milyar kilovat-saat enerji
tasarrufu sağlanacağı hesaplanıyor. Elbette bu sadece bir örnek. Türkiye bundan
kısa bir süre önce Enerji Verimliliği Kanunu'nu Meclis'ten geçirmişti. Bu
yasanın da etkin bir biçimde uygulanması ve eksiklikleri varsa acilen tamamlanması
gerekiyor. Enerji ve dolayısıyla elektrik cephesinde, ucuz üretmek kadar etkin
ve verimli kullanmak da büyük önem taşıyor.
(Bu yazı TSE'nin yayın organı Standard Dergisinin Ağustos-2008 tarihli sayısında yayınlanmıştır.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder