14 Şubat 2020 Cuma

ELEKTRİKTE 'OTOMATİK ZAM' VEYA MALİYET BAZLI FİYATLANDIRMA UYGULAMASI 2008 YILINDA BAŞLATILMIŞTI



ELEKTRİKTE YAŞADIĞIMIZ SON
GELİŞMELER VE ÇÖZÜM YOLLARI 

Cahit UYANIK

Türkiye, 1 temmuz tarihi itibarıyla elektrik fiyatlandırmasında yeni bir döneme girdi. Elektrik fiyatları halkın 'otomatik zam' olarak bildiği 'maliyet bazlı fiyatlandırma' ile tespit edilmeye başlandı. Bu konuda alınan Yüksek Planlama Kurulu (YPK) kararında; maliyet bazlı fiyatlandırma mekanizmasının bazı kamu iktisadi teşebbüsleri ile enerji KİT’lerinin alım/üretim maliyetlerindeki değişimlerin satış fiyatlarına yansıtılmasını sağlayacağı belirtiliyor. Kararda, bu yeni hesaplama yönteminden beklenen temel faydalar; piyasanın serbestleşmesi sürecinde sağlıklı bir fiyatlama mekanizmasının tesis edilmesi, mali yapıları güçlenen enerji KİT'lerinin ve devletin elindeki üretim gruplarının özelleştirme sürecinin olumlu etkilenmesi ile mali hedeflere ulaşılmasının temin edilmesi olarak açıklanıyor.

Bu kısa açıklamadan da anlaşılacağı gibi, eğer Türkiye'nin elektrik üretiminde kullandığı kaynaklar, yani ağırlıkla doğal gaz fiyatlarında bir düşüş yaşanırsa fiyatlar düşecek veya en azından artmayacak. Ama gelin görün ki Türkiye'nin elektrik ihtiyacının karşılanmasında doğal gaz kaynaklı üretimin payı giderek yükseliyor. 1990 yılında doğal gazın elektrik üretimindeki payı yüzde 17 civarında iken, bu oran geçen yıl yüzde 50'yi geçti. Doğal gazın neredeyse tamamı ithal edildiğinden, bu artışla birlikte elektrik üretiminde dışa bağımlılık artıyor. Dış piyasalarda doğal gaz fiyatları ham petrol fiyatlarına endeksli olarak artıyor. Bu artış 6 veya 9 ay gecikmeli olarak doğal gaz fiyatlarına yansıyor. Yani dış piyasalara bağımlılığı azaltmadan elektrik fiyatlarının düşme ihtimali biraz zor görünüyor. Düşüş için, ya ham petrol fiyatlarının inişe geçmesini beklemek zorundayız ya da elektrik üretiminde yerli ve ucuz kaynakların payını artırmalıyız.


Türkiye'de artık enerji KİT'leri kendi yönetim kurullarının verdiği bir kararla elektriğe zam yapamıyor. Bunun için 2002 yılında kurulan Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu'ndan (EPDK) izin almaları gerekiyor. Hükümetin verdiği maliyet bazlı fiyatlandırmaya geçme kararı sonrasında, gerekli başvurular EPDK'ya yapıldı ve Kurul meskenlerde tüketilen elektriğe yüzde 21, sanayide tüketilen elektriğe ise yüzde 21.6 zam yapılmasını kabul etti. Tüketicilerin kullandığı elektriğin kwh birim fiyatı 14.830 Ykr'den 17.944 Ykr'ye yükseltilirken, sanayi elektriğinin kwh birim fiyatı ise 13.280 Ykr'den 16.143 Ykr'ye çıktı. EPDK bu kararı ile Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş'nin talep ettiği yüzde 22.9'luk rakama yakın bir zamma karar vermiş oldu. Elektrik fiyatları bundan sonra eylülde  ve 2009 mart ayında gözden geçirilecek. Zam veya indirim yapılma kararı 1 ekim ve 1 nisan 2009 itibarıyle uygulanacak.

Elektriğe yapılan bu zam, enflasyonla ilgili hedefleri ve hesaplamaları da yakından etkiliyor. Yapılan belirlemelere göre 1 temmuzda yapılan zam TÜFE'de 0.84 ile 0.90 puanlık bir artış yaratabilecek. Yani temmuz ayı için ağustos başında açıklanacak enflasyon diyelim ki 0.4 olacaksa, bunun üstüne 0.90 puan eklenecek ve enflasyon yüzde 1.3'lere kadar çıkabilecek. Bu birincil etki kolay hesaplanabiliyor. Zammın dolaylı (ikincil) etkilerinin ise diğer aylara yansıması bekleniyor. Yılbaşında elektriğe yapılan yüzde 20'lik ilk zam da dikkate alındığında, sırf bu kalemden dolayı yıllık enflasyona birincil etki toplamı ilk 7 ayda 1.8 puan civarında gerçekleşmiş olacak. Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, nisan ayında yaptığı açıklamada bu yıl sonu için enflasyon beklentisini yüzde 9.3 olarak açıklamıştı. Açıklama yapıldığında elektriğe yılbaşı itibarıyle yüzde 20 zam yapılmıştı. Yılmaz'ın açıklaması temmuz ayındaki zam öncesindeydi. Eğer bu yılki ikinci zam dikkate alınmadıysa, Yılmaz'ın enflasyon beklenti tahmini çift haneli rakama çıkarak yüzde 10.2 civarına yükselecek.

Bu noktada tüketiciler açısından çok önemli bir ayrıntıya çekmek istiyorum. Dağıtım şirketlerinin isteği üzerine EPDK, yüzde 21 zamla yeni fiyatı 17.944 Ykr (yaklaşık 18 Ykr) olarak kabul etti demiştik. Ancak bu yeni fiyat, şimdiye kadar olduğu gibi tüketiciye daha fazla yansıyacak. Elektrik faturalarında; Enerji Fonu, TRT payı ve belediye tüketim vergisinin yanı sıra KDV de, EPDK'nın kabul ettiği fiyatın üzerine, tüketim miktarıyla orantılı olacak biçimde (nisbi olarak) yansıtılıyor. Bu durumda, söz gelimi 27 günde 189 kwh elektrik tüketen bir abonenin ödeyeceği ortalama birim fiyat, yeni zamla birlikte 18 Ykr'den 22.9 Ykr'ye çıkacak. Yani abone, 189 kwh'lık aynı tüketimini yeni ortalama fiyattan yapsaydı 36 YTL yerine 44 YTL ödeyecekti. Bu, tüketicinin cebinden 8 YTL daha fazla çıkması anlamına gelecekti.

Türkiye'de mesken tipi elektrik kullanan tüketicilerin elektrik faturaları iki bölüm halinde hesaplanıyor. İlk bölümde EPDK'nın kabul ettiği fiyat ve bu fiyata dayanılarak hesaplanan 'enerji tutarı' bulunuyor. Buna perakende satış bedeli de deniliyor. Bunu hesaplamak için ise; elektriğin çıplak satış fiyatı, tüketim miktarı ile çarpılıp 'tüketim tutarı' bulunuyor. Daha sonra tüketim miktarı; perakende satış hizmet bedeli, iletim sistem kullanım bedeli ile dağıtım bedeli için belirlenen birim fiyatlarla çarpılıp, bulunan rakamlar 'tüketim tutarı'na ekleniyor. Böylece fatura hesaplamasında ilk aşama bitiyor yani 'enerji tutarı'na ulaşılıyor. Perakende satış hizmet bedeli, dağıtım şirketinin sayaç okuma, fatura dağıtım, sözleşme yapımı vb. hizmetlerine karşılık alınıyor. İletim sistem kullanım bedeli ise dağıtım şirketinin iletim hizmetlerine karşılık toplam kwh üzerinden iletim şirketine ödediği bedel olarak biliniyor. Dağıtım sistem kullanım bedeli ise dağıtım şirketinin açma-kapama, arıza, bakım, onarım vb. hizmetlerine karşılık aldığı tutarı gösteriyor.

Ancak faturanın ikinci kısmında ise bu 'enerji tutarı'nın üzerine yüzde 1'lik enerji fonu, yüzde 2'lik TRT payı ile yüzde 5'lik belediye tüketim vergisi ekleniyor. Enerji fonu, enerji sektöründe yapılacak araştırma, geliştirme, etüd, proje denetim faaliyetleri ile kurulacak tesislere finansman yönünden destek sağlamak amacıyla alınıyor ve  Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına iletiliyor. TRT payı ise TRT gelirleri kanunlarına istinaden alınıp bu kuruma iletiliyor. Belediye tüketim vergisi ise abonenin, abonelik bölgesi içerisinde hizmet veren belediye için aktif enerji bedeli üzerinden hesaplanıyor.

Bu oransal tutarlar enerji tutarı üzerine eklenip, KDV hesaplamasına esas tutara ulaşılıyor. Bu aşamada ise yüzde 18 KDV hesaplanıp faturaya ekleniyor. Böylece 189 kwh tüketen abone üzerinden düşünüldüğünde, elektriğin kwh birim fiyatı tüm ek ödemelerle birlikte 18.0 Ykr iken, yeni zamla birlikte 22.9 Ykr'ye çıkıyor. Faturanın ikinci bölümü yüzdeli hesaplamalardan oluştuğu için, elektriğin tüketiciye ulaşan gerçek birim fiyatı, tüketim miktarına göre değişiklik gösteriyor.

Yazının başından bu yana, aslında elektrik fiyatlarının önümüzdeki dönemde pek düşme ihtimali olmadığını anlatmaya çabalıyoruz. Peki bununla baş etmek için neler yapabiliriz? Yapılabilecek şey elektriği tasarruflu ve verimli kullanmak. Söz gelimi Türkiye'de 2007 yılı verilerine göre, yılda yaklaşık 190 milyar kilovat-saat elektrik enerjisi tüketiliyor. Türkiye’de 10 yaşın üzerinde yaklaşık 16 milyon elektrikli ev aleti var. Bu cihazların yeni, enerji verimliliği yüksek ev aletleri ile değiştirilmesi halinde yılda 2.5 milyar kilovat-saat enerji tasarrufu sağlanacağı hesaplanıyor. Elbette bu sadece bir örnek. Türkiye bundan kısa bir süre önce Enerji Verimliliği Kanunu'nu Meclis'ten geçirmişti. Bu yasanın da etkin bir biçimde uygulanması ve eksiklikleri varsa acilen tamamlanması gerekiyor. Enerji ve dolayısıyla elektrik cephesinde, ucuz üretmek kadar etkin ve verimli kullanmak da büyük önem taşıyor.
(Bu yazı TSE'nin yayın organı Standard Dergisinin Ağustos-2008 tarihli sayısında yayınlanmıştır.) 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder