İleriki
zamanlarda Türkiye’nin enerji tarihi yazılırsa, 2015 yılının ilk 4 ayının
üzerinde önemle durulması gerekecek gibi
görünüyor. Çünkü Türkiye, 2015 yılının
Ocak-Nisan döneminde ‘dünya enerji
satrancı’nda 3 önemli ve kritik hamle yaptı. Bu 3 hamle nedenleri ve uzun zamanlı planlamalar ile beklentilerin
nihayete ulaşması açısından olduğu kadar; başka ülkelerin boşa çıkan hamleleri
ve -belki de- yeni hamlelere yol açabilme ihtimali açısından hayli önem
taşıyor. Neydi Türkiye’nin bu 3 önemli hamlesi?
1)
47 yıllık bekleyiş ve tartışmanın ardından Türkiye’nin ilk nükleer santralinin
temeli Mersin-Akkuyu’da atıldı; Sinop’ta
kurulacak ikinci nükleer santral için gerekli uluslararası anlaşma ise Meclis’te
kabul edildi.
2)
Azeri gazını Avrupa’ya taşıyacak stratejik önemi yüksek Trans Anadolu Doğal Gaz
Boru Hattı Projesinin (TANAP) temeli atıldı.
3)
Rus gazını Türkiye’den geçerek Avrupa’ya taşıyacak ‘Türk Akımı’ adlı gaz hattı,
hayli yeni bir düşünce olmasına rağmen kısa sürede uluslararası kabul gördü.
Şimdi
bu 3 başlığı ele alalım. Türkiye’nin nükleer santral kurma konusundaki niyeti
hayli eskilere dayanıyor. İlk kez 1968 yılında üzerinde resmi çalışmaların
başlatıldığı nükleer santral kurma isteği,
birkaç defa ihalede teklif alınma aşamasına gelinmesine rağmen başarısız
oldu. İhale süreçleri, çoğu zaman bütçe
yetersizlikleri sebebiyle tamamlanamadı
ama 1970’lerin başında yer tespitleri yapılan Mersin-Akkuyu ve Sinop-İnceburun
bölgeleri hep aynı kaldı. 1970’ler aynı zamanda, dışa bağımlı olunan enerji
ihtiyacı dolayısıyla büyük sıkıntıların çekilmeye başlandığı ilk dönemdi.
Türkiye,
2015-Nisan ayı içinde Mersin-Akkuyu’da Rus firması Rosatom’un inşa edeceği nükleer santralin temel deniz yapıları için
temel atma töreni düzenleyerek, 47
yıldır kurduğu “nükleer rüya”dan vazgeçmediğini gösterdi. Törende konuşan
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, projenin 22 milyar dolarlık büyüklüğü
bulunduğunu belirterek “Eğer 10 yıl önce
kurmuş olsaydık, 14 milyar dolar daha az doğal gaz alacaktık. Bu nükleer santral,
İstanbul’un tamamının ve Türkiye’nin yüzde 28’nin enerji ihtiyacını
karşılayacak” dedi. Her biri 1.200 MW gücündeki toplam 4 üniteden oluşacak Akkuyu’daki
nükleer santralin ilk ünitesinin 2020 yılında elektrik üretmeye başlayacağı belirtiliyor.
Akkuyu’daki bu temel atma töreninden 2 hafta önce de Meclis, Sinop-İnceburun’da Japon MHI-Fransız AREVA firmalarının ortaklığı ile kurulacak santralle ilgili anlaşmayı kabul etti. Sinop’taki santrale ilk kazmanın ise 2017’de vurulması bekleniyor. Bu iki santralin ardından Türkiye, üçüncü nükleer santrali de kurmak istiyor ancak henüz yer tespiti yapılmadı. Türkiye’nin nükleer santralleri ardı ardına devreye alması, ekonomisindeki enerji ithalatı kaynaklı kronikleşmiş döviz açığı probleminin büyük kısmına çözüm bulması anlamına gelirken; enerjide dışa bağımlılığın azalmasıyla, daha rahat bir dış politika izleyebileceğinin işareti… Enerji kaynakları açısından hayli şanssız olan Türkiye’de dışa bağımlılığın azaltılması ve hayli pahalı satılan elektriğin birim maliyetinin düşecek olması, nükleer santrale karşı giderek büyüyen muhalefete karşı kullanılabilecek iki önemli koz gibi görünüyor.
Akkuyu’daki bu temel atma töreninden 2 hafta önce de Meclis, Sinop-İnceburun’da Japon MHI-Fransız AREVA firmalarının ortaklığı ile kurulacak santralle ilgili anlaşmayı kabul etti. Sinop’taki santrale ilk kazmanın ise 2017’de vurulması bekleniyor. Bu iki santralin ardından Türkiye, üçüncü nükleer santrali de kurmak istiyor ancak henüz yer tespiti yapılmadı. Türkiye’nin nükleer santralleri ardı ardına devreye alması, ekonomisindeki enerji ithalatı kaynaklı kronikleşmiş döviz açığı probleminin büyük kısmına çözüm bulması anlamına gelirken; enerjide dışa bağımlılığın azalmasıyla, daha rahat bir dış politika izleyebileceğinin işareti… Enerji kaynakları açısından hayli şanssız olan Türkiye’de dışa bağımlılığın azaltılması ve hayli pahalı satılan elektriğin birim maliyetinin düşecek olması, nükleer santrale karşı giderek büyüyen muhalefete karşı kullanılabilecek iki önemli koz gibi görünüyor.
Enerjinin İpek Yolu: TANAP
TANAP
ise Türkiye’nin oynadığı enerji satrancında ikinci önemli hamleydi. TANAP’ın
temeli, 2015-Mart ayı içinde atıldı atılmasına ama bu noktaya gelene kadar
köprünün altından çok sular akması gerekti. Çünkü Azerbaycan’ın devasa gaz sahası Şahdeniz-2’deki rezervlerini Avrupa’ya
taşımak için ilk aşamada NABUCCO Doğal Gaz Boru Hattı’nın kurulması
planlanıyordu. 2000’li yılların başında ortaya atılan NABUCCO Projesi; Azeri
gazının ‘Kuzey Hattı’ denilen Türkiye,
Bulgaristan ve Romanya üzerinden Orta Avrupa'ya taşınmasını öngörüyordu. Ancak
projenin maliyeti, nasıl finanse edileceği ve hattın tam kapasitede taşıyacağı
gazın Türkmenistan, Kazakistan ve Irak’tan temin edilememesi gibi sorunlara
hızlı çözümler üretilemeyince NABUCCO rafa kalktı.
NABUCCO’nun gecikmeye başlaması, 2010 yılına girerken yerini
yeni arayışlara bıraktı. Şahdeniz-2 Gaz Sahası ve Hazar Denizi’nin güneyindeki
diğer sahalarda üretilen doğal gazın Türkiye iç piyasası ve Güney Hattı yani
Yunanistan ve Arnavutluk üzerinden dev bir pazar olan Avrupa’ya taşınmasını
amaçlayan TANAP, bu aşamada ortaya atıldı. İlk çalışmaların ardından hızla
ilerleyen proje, 2015 yılı başında temel atılarak önemli bir safhaya geçmiş
oldu. TANAP’ın finansmanı tamamen Azerbaycan’daki Ulusal Petrol Fonu tarafından
finanse edileceği için hızla, yani 2018 yılında işletmeye alınması
hedefleniyor.
TANAP,
Türkiye-Gürcistan sınırında Ardahan ili Posof ilçesi Türkgözü köyünden
başlayarak Ardahan, Kars, Erzurum, Erzincan, Bayburt, Gümüşhane, Giresun,
Sivas, Yozgat, Kırşehir, Kırıkkale, Ankara, Eskişehir, Bilecik, Kütahya, Bursa,
Balıkesir, Çanakkale, Tekirdağ ve Edirne olmak üzere 20 ilden geçecek ve
Yunanistan sınırında, Edirne’nin İpsala ilçesinde son bulacak. Bu noktadan
Avrupa ülkelerine doğal gaz aktaracak olan Trans Adriyatik Doğal Gaz Boru
Hattı’na (TAP) bağlanacak.
1.800
kilometre uzunluğundaki proje kapsamında Türkiye sınırları içerisinde biri
Eskişehir ve diğeri Trakya’da olmak üzere, ulusal doğal gaz iletim şebekesine
bağlantı için iki çıkış noktası da yer alacak. Çünkü Türkiye, bu hattan kendi
iç tüketimi için yılda 6 milyar metreküp gaz alacak. TANAP Doğal Gaz Boru Hattı’nın
19 kilometresi Marmara Denizi altından geçirilecek. TANAP’ta
Azerbaycan’dan SOCAR’ın payı yüzde 58, Türkiye’den BOTAŞ’ın yüzde 30 ve çok
uluslu BP şirketinin ise yüzde 12 düzeyinde bulunuyor. TAP (Trans Adriatic Pipeline) projesinde ise Norveç’ten Statoil,
İsviçreli Axpo ve Almanya’dan E.ON Ruhrgas yer alıyor. TAP; TANAP’la getirilen
Azeri gazını Yunanistan ve Arnavutluk üzerinden İtalya’ya ulaştıracak. 2015′te çalışmalara başlanması planlanan
hattın uzunluğu 870 km. ve maliyeti 6-7 milyar dolar olacak..
Türkiye’nin enerji satrancındaki üçüncü hamlesi ise 2014’ün
Aralık ayında ortaya atılan ‘Türk Akımı’ Projesi oldu. Rusya aslında 4-5 yıl önce, doğal gazını Avrupa pazarlarına ulaştırmak
için Güney Akım Boru Hattı Projesini
geliştirmişti. Türkiye, Karadeniz altına döşenip Bulgaristan üzerinden
Güney Avrupa’ya gaz götürecek projenin kendi karasularından geçen bölümü için
Rusya’ya 2011 yılı sonunda –eleştirilere rağmen- inşaat izni bile vermişti.
Ancak son 2 yıldır yaşanan gelişmeler sonucunda (Ukrayna ve Kırım mevzusu)
Rusya’nın AB ile ilişkileri soğudu. Ekonomik
yaptırımlar uygulanması ve petrol fiyatlarındaki düşüş sonucunda Rusya “Türk
Akımı” güzergâhını gündeme getirdi. Türk Akımı projesi ile hattın Karadeniz
geçişi 2.100 kilometre kısalacağı için maliyetinin 10 milyar dolar kadar azalacağı
hesaplanıyor.Türk Akımı Projesi, henüz çok yeni bir fikir. Ancak aleyhinde
görüşler neredeyse yok gibi… Proje, Mavi Akım’da olduğu gibi, araya bir başka
ülke girmeden, Türkiye’nin Rusya’dan doğrudan doğruya gaz almasına imkan
sağlayarak tedarik güvenliği açısından da önem taşıyor.
Enerji satrancındaki bu 3 hamle, çok uzun yıllardan bu yana
konuşulan ve tartışılan Türkiye’nin “uluslararası enerji merkezi ve terminali (hub)”
olma yönündeki hedefini biraz daha keskinleştirdi. Oysa daha birkaç yıl önce
Türkiye, enerji konusunda “transit ülke” olarak değerlendiriliyordu. Ancak enerjide
‘hub’ olabilmek için her şeyden önce bir ‘enerji piyasası’ kurabilmek
gerekiyor. Yani ham petrol, doğal gaz, likit doğal gaz, akaryakıt, elektrik
gibi ürünlerin fiyat oluşumları ile
bunların teslimatına ortam hazırlanabildiği taktirde Türk Enerji Piyasası
kurulmuş olacaktır. Türkiye, bu konuda kendisine en yakın örnekler İtalyan ve
İngiliz piyasalarını çok iyi inceleyip gerekli adımları atabilmeli. Doğal gaz
konusunda yaşanan gelişmeler ise Avrupa Birliği tam üyelik müzakerelerindeki
enerji faslının açılması açısından önemli bir rol oynayacaktır.
(Bu yazı, Diplomatik Gözlem Dergisinin Mayıs-2015 tarihli sayısında yayınlanmıştır.)
PETROLDEKİ DÜŞÜŞ, 73 MİLYAR DOLARLIK CARİ AÇIK KABUSUNDAN UYANDIRDI
RUSYA’NIN TÜRKİYE AMBARGOSUNUN İLK 6 AYI: İKİ ÜLKE DE ZARARDA…
PETROLDEKİ DÜŞÜŞ, 73 MİLYAR DOLARLIK CARİ AÇIK KABUSUNDAN UYANDIRDI
RUSYA’NIN TÜRKİYE AMBARGOSUNUN İLK 6 AYI: İKİ ÜLKE DE ZARARDA…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder