5 Mart 2025 Çarşamba

DIŞ BORÇ KABUSU

Türkiye önümüzdeki 3 yıl içinde yüksek oranda dış borç ödemek zorunda. Özellikle 1995 yılı Türkiye için çok kritik geçecek. 1995'te günde 31 milyon dolar dış borç ödenecek.

Cahit UYANIK 

Türkiye yaklaşık 10 yıl aradan sonra yeniden IMF kapısında borç almak için bekliyor. Uzun zamandır uykuya yatan dış borç sorunu da alevlendi. Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığının (HDTM) verilerine göre Türkiye'nin 1993-Eylül ayı itibarıyla dış borç stoku 65 milyar 875 milyon dolar düzeyinde. Bu borcun yaklaşık dörtte biri kısa, geri kalanı ise orta ve uzun vadeli. 

Peki bu borçların geri ödeme planı nasıl? Hazinenin planına göre 1994'te Türkiye 8 milyar 482 milyon dolar dış borç ödemesi gerçekleştirecek. Yani günlük ortalama dış borç servisi miktarı 23,5 milyon dolar civarında olacak. Dış borçların 5 milyar 63 milyon dolarlık bölümü ana para, 3 milyar 419 milyon dolarlık bölümü ise faizlerde oluşuyor. Dış borç itfalarında en büyük ödemeler OECD ülkelerine yapılacak. İkili anlaşmalardan doğan bu borçların toplamı 3 milyar 639 milyon dolar.

Günde 31 milyon dolar 

1995'te ise Türkiye'nin dış borç ödemesi 11 milyar 53 milyon dolara ulaşacak. Basit bir hesaplamayla günlük ödeme 31 milyon dolar. Gelecek yılki ödemelerin 8 milyar 65 milyon doları ana para, 2 milyar 988 milyon doları faizden oluşuyor. 1995 aynı zamanda dış tahvil piyasalarından alınan borçların ağırlıklı olarak geri ödenmeye başladığı bir dönem olarak kendini gösteriyor. Gelecek yıl tahvil borçları nedeniyle 2 milyar 529 milyon dolar ödenecek. Orta ve uzun vadeli dış borç geri ödemeleri 1996'da 7 milyar 848 milyon dolar, 1997'de ise 7 milyar 688 milyon dolar düzeyinde seyredecek.

3 Mart 2025 Pazartesi

MUHASEBECİ FIKRALARI / KİLİTLİ ÇEKMECEDE NE VAR?

 Ünlü bir muhasebeci, ofisine geldiğinde her sabah masasında kilitli duran bir çekmeceyi açıp, 10 saniye sonra tekrar özenle kilitler,  işine koyulurmuş. 

Her sabah tekrarlanan bu ritüele beraber çalıştığı personeli bir anlam veremez ama çekmecede ne olduğunu da çok merak ederlermiş.

Gel zaman git zaman ünlü muhasebeci Hakkın rahmetine kavuşmuş. İş arkadaşları hemen anahtar uydurup içinde ne olduğunu çok merak ettikleri çekmeceyi açmışlar...

Çekmecede bir dosya kağıdı, kağıtta da koyu kalemle;

'Sol taraf AKTİFLER, sağ taraf PASİFLER'

yazıyormuş.










BANKACILIK SEKTÖRÜNÜ NELER BEKLİYOR?

Bankacılık krizi durulmuş görünüyor. Sorunlar karşısında bazı savunma mekanizmaları geliştiren sektör ise kritik bir aşamada. İşte sektörün geleceğini tehdit edebilecek gelişmeler.

Cahit UYANIK / Erdoğan SÜZER

Ocak ayında başlayan parasal dalgalanma, sonunda üç bankanın tasfiyesi ile 'şimdilik' dinmiş görünüyor. Bankacılık işlemi yapma yetkileri Bakanlar Kurulu kararıyla kaldırılan TYT Bank, Marmarabank ve Impexbank'la ilgili tasfiye işlemleri başladı. Fakat bankacılık sektöründe 'güven bunalımı' sürüyor. Mevduat faizinin riskini 'sıfır' olarak görüp parasını bankalara yatıran küçük tasarrufçular bundan sonra ne yapacaklarını bilemiyor.

Bankacılık sektörünü gelecekte neler bekliyor? Başka batacak banka var mı? Sıcak para ticaretiyle ayakta duran ve son krizden ağır yaralar alarak çıkan bankalar ne yapacak? Sektörde bazı 'banka evlilikleri' yaşanabilir mi? Tasfiye edilen bankalarda parası bulunan kamu bankaları gerçekten suçlu mu?

Kimlere bilgi verilmez?

Aslında bankalar Hazine, Merkez Bankası ve Sermaye Piyasası Kurulunun (SPK) sürekli ve düzenli bir gözetimi altında bulunuyor. Ancak bu raporların kamuya açık olmaması ve duyurulmaması, tehlike işaretlerinin sadece birkaç kişinin bilgisinde kalmasına neden oluyor. Ayrıca bu kuruluşların düzenlediği teftiş raporlarını dikkate alıp almamak da siyasilerin elinde... Öyle ki bu haber için yaptığımız araştırmalarda Hazine'den üst düzey bir yetkili "Biz özellikle TYT Bank'ın bu duruma düşebileceğini görmüş, raporumuzu hazırlayıp aylar önce vermiştik" şeklinde konuştu. 

Aynı yetkiliye göre kamu bankalarının zor durumdaki bankalardan mevduatlarını çekmeleri için uyarılmaları yani ayrıcalıklı bir pozisyona geçmeleri ise mümkün değil. Özellikle Türkiye Kalkınma Bankası Genel Müdürü Özal Baysal'ın 'Bizi haberdar etmediler' şeklindeki açıklaması bu durumda boşlukta kalıyor. Yetkili bu konudaki düşüncelerini şöyle açıklıyor: 

"Banka mali bir kurumdur. Piyasadaki diğer müşterileri gibi, çalıştığı bankaları da araştırmak zorundadır. Kredi verirken Hazineye mi soruyorlar? Bir banka istihbaratını yapamıyorsa, ben ne yapabilirim? Bu Hazinenin görevi değil ki. Hangi birine yetişeceğim? Bankalar birbirlerinin mali yapılarını çok daha iyi biliyor. Herkes kimin ne olduğunu biliyor. Bunu Hazineye fatura etmek doğru değil. 'Bankalar kötüdür' diye Hazine bir açıklama yapamaz. Görüyorsunuz, 'Bankalar kötü durumda' diye bir-iki dedikodu çıktı, ne hale gelindi. Sadece söylenti bankaları ne hale soktu. Bunu Hazinenin söylediğini düşünsenize... Hangi banka, ne durumdadır? Hepsi bizde liste halinde var. Ama bunu halka açıklayamayız. 'Banka sırrı' diye birşey var. Bankacılık sektörü çok hassastır. Kalkıp her raporu açıklarsak, hiç bir şey ayakta kalmaz."

28 Şubat 2025 Cuma

REPOYA SIKI TAKİP

Toplam hacmi 100 trilyonu aştığı tahmin edilen repoya sıkı takip geliyor. Merkez Bankası, repo karşılıkları için İMKB Takas ve Saklama Şirketinde hesap açtı.

Cahit UYANIK 

Repo, tasarrufçuların en çok sevdiği yatırım araçlarının başında geliyor. Repo basit bir tanımla, geri almak üzere kısa bir süre için verilen paraya karşılık olarak, devlet kağıtlarının teminat gösterilmesi anlamına geliyor. Piyasalarda 'reverse repo' olarak tanımlanan işlem ise bunun tam tersi. Ocak ayında başlayan ekonomik krizin ortaya çıkardığı gerçeklerden birisi de Türkiye'de bol miktarda 'açığa repo' yapıldığı... Açığa reponun 70-100 trilyon lira arasında değiştiği tahmin ediliyor. 

5 Nisan'da alınan ekonomik tedbirlerin içinde 'Açığa reponun önlenmesi' önemli bir yer tutuyor. SPK'nın yayınladığı tebliğe göre repoya konu menkul değerlerin Merkez Bankasındaki bir depo hesabında izlenmesi gerekiyor. Yayınlandığı tarihten 2 ay sonra yani 5 Haziran'da yürürlüğe girmesi öngörülen tebliğin hazırlık çalışmaları sürüyor.

Repo için Takas Şirketi'nde depo hesabı açıldı

Bu çerçevede Merkez Bankası, yeni repo kurallarının pratikte nasıl uygulanacağına ilişkin olarak bir genelge yayınladı. Buna göre Merkez Bankası açığa repo işlemlerinin önüne geçmek için İMKB Takas ve Saklama Şirketinde bir depo hesabı açtırdı.

27 Şubat 2025 Perşembe

ANKARA NOTLARI / İKİ EKSİ BİR ARTI ETMEZ

Cahit UYANIK 

Geçen hafta Pazartesi gününden başlayarak herkes Türkiye Kalkınma Bankasını (TKB) konuşmaya başladı. 1992 yılı başında göreve gelen Özal Baysal, tasfiye edilen bankalarda yaklaşık 1 trilyon lira batırmakla suçlandı. Baysal suçlamalara verdiği cevapta Hazine'nin kendilerini uyarmadığını söyledi. Bir ara olay öyle büyüdü ki, devlet yönetiminde 'kayın birader' ve 'koca' çekişmesinin yaşandığı bile yazıldı çizildi. 

Oysa TKB 'İki eksi bir artı etmez' sözünün canlı örneği gibiydi. Kalkınma Bankası 1975'te kurulan Devlet Sanayi ve İşçi Yatırım Bankası (DESİYAB) ile 1962'de kurulan Turizm Bankası'nın birleşmesinden oluşmuştu. Her iki banka da kamu bankacılığının 'ıslah olmaz' temsilcilerindendi. 

Turizm Bankası sektörü desteklemek için kurulmuş ancak batık kredilerle ismini duyurmuştu. Bir türlü patlamak bilmeyen turizm sektörü için 'fitil' olması düşünülmüş ama ateş almamıştı. Fakat özellikle 1980'lerin ikinci yarısında hesapsız kitapsız dağıtılan turizm teşviklerinde Turizm Bankası baş roldeydi. Hibe teşvikler, hibe araziler, herşey turizm içindi. Banka turizmi patlatmıştı patlatmasına ama zararı devlete kalmıştı. 

DESİYAB ise CHP-MSP Koalisyon Hükümetinde Necmettin Erbakan'ın isteği ile bankacılık hizmeti vermeye başlamıştı. Amaç, yurt dışında çalışan Türk işçilerinin tasarruflarını Türkiye'ye kanalize ederek fabrikalar açmaktı. Hoca, anlı şanlı Almanya seferlerinde DESİYAB'ı işçilere lanse etti. DESİYAB, 'ağır sanayi hamlesi'nin motoru olacaktı. Motorun benzini de gurbetçi tasarrufları... Hoca, dediğini yaptı. Türkiye'nin dört bir yanında pıtırak gibi işçi şirketleri kuruldu. Bu arada DESİYAB'ın kadroları da MSP sempatizanları ile doldurulmuştu. 

26 Şubat 2025 Çarşamba

BAŞKENT NOTLARI / AYDIN MENDERES VE RP'DE SU YÜZÜNE ÇIKAN ANLAŞMAZLIKLAR

Cahit UYANIK 

Bir söz vardır: 'İnsanın fikri neyse zikri de odur' diye... Aydın Menderes'in geçirdiği trafik kazası sonrasında Refah Partisi (RP) kanadından verilen demeçlerden birisi bu açıdan çok ilginçti. RP Genel Başkan Yardımcısı Şevket Kazan'a korkunç kazanın Belek'teki o meşhur seminer programını etkileyip etkilemeyeceği soruluyor. El cevap: "Arkadaşlarımıza her zaman 'Bize birşey olursa dahi çalışmalarınızı aksatmayın ve üzerimize basıp geçin' diyoruz. Şu anda böyle bir durumu yaşıyoruz." Şimdi bu söze ne demeli? İnsanların üstüne basıp geçmek o kadar kolay değilmiş ki Belek semineri ertesi gün iptal edildi. 

Bu elim kazanın ortaya çıkardığı seminer iptaliyle ilgili küçük anlaşmazlığın geri planında aslında neler var? RP, modern bir siyasi parti olarak 'müslüman demokrat' kimliğe mi kavuşacak? Yoksa çağ dışı düşüncelerin sığınak aradığı bir dergah, ocak, tarikat, siyasi parti karışımı bir organizasyon mu olacak? RP, seçimlerden birinci parti olarak çıktı. Ama hala muhalefette... Refah, örgütünü modernize etti ama fikirleri hala 50 yıl geriden geliyor. Böyle olduğu içindir ki tüm çağdaş sağ ve sol partiler RP ile işbirliği yapmıyor. İşte Kazan gibi politikacılar o eski misyonun, marjinal RP'nin temsilcileri...

Peki Menderes'in RP'de işi neydi? Menderes aslında seçimlerden önce merkez sağ partilerden teklif bekledi. Ama gelmedi. Çünkü her iki sağ partinin liderleri Çiller ve Yılmaz'ın koltuğu hala tartışılır konumda... Ancak aynı zamanda hem ANAP hem DYP'de mevcut genel başkanların alternatifi de bulunamıyor. İşte Menderes'e yapılacak bir davet aynı zamanda 'alternatif lider adayı'na yapılacak bir davet olacaktı. Hal böyle olunca Menderes, kendisine RP içinde yer bulabildi. Menderes gibi merkez sağ bir siyasetçinin bu partiye girmesi RP'nin modern bir parti haline gelmesi için bir umuttu. Menderes'e merkez sağdan gitmeyen davet ve Kazan'ın işte o 'Üzerimize basarak ilerleyin' demesinin gerisinde bütün bu liderlik çekişmeleri yatıyor. Bu tespiti önümüzdeki günlerde yaşanacak gelişmeler daha açık şekilde ortaya çıkaracak.

SÖYLEMEZ ATTI, SARACOĞLU KAPTI

Hükümet değişti ya... Bürokrasinin üst kademelerinde de dalgalanma yaşanması sürpriz değil. Bu değişikliklerin çoğu geçmiş hesaplaşmaların ve ekipçiliğin yansıması...

İşte size bir örnek: Ergin Nural Özelleştirme İdaresi Başkanlığında İdari İşlerden Sorumlu Başkan Yardımcısı olarak çalışıyordu. Nural, çalıştığı kurumu o kadar seviyordu ki, bir defasında yarım saatliğine 'hülle başkan' bile olmayı kabul etmişti. 

25 Şubat 2025 Salı

BİST'İN ANLIK VERİLERİNE ÜCRET ÖDENEREK ULAŞİLABİLİR. BİST'TEKİ VERİ PAKETLERİ NELERDİR?

1 Eylül 2014 itibarıyla Borsa İstanbul’un bilgi dağıtım yapısı ve veri içerikleri değişmiştir. Borsa İstanbul, ücretsiz anlık veri uygulaması yerine 15 dakika gecikmeli yayına geçmiştir. Uygulama çerçevesinde Borsa İstanbul verileri aşağıdaki veri yayın paketleri satın alınarak kullanıcılara ulaştırılacaktır.


Karma (Pay ve VIOP)

Karma Düzey 1 Veri Yayın Paketi: Borsa İstanbul’da işlem gören Pay piyasası ve VIOP’a ilişkin son işlem fiyatı/oranı, en iyi alış/satış fiyatları ve AOF gibi diğer bazı istatistiki fiyat/oran bilgileri içerir.

Pay (Hisse Senedi)

1. Pay Düzey 1+ Veri Yayın Paketi: Düzey 1 verilerine ilave olarak Borsa İstanbul’da işlem gören her bir sermaye piyasası aracına ilişkin olarak en iyi fiyat seviyesinde bekleyen alış ve satış emirlerinin miktar bilgileri ve gerçekleşen işlemlere ait miktar bilgilerini içerir.

2. Pay Düzey 2 Veri Yayın Paketi: Düzey 1+ verilerine ilave olarak en iyi 10 fiyat kademesinde bekleyen alış ve satış emirlerinin fiyat ve miktar bilgileri, iptal edilen emirlere ilişkin hacim bilgileri ile iptal edilen emirlere ve bekleyen emirlere ilişkin bazı diğer istatistiki bilgileri içerir.

3. Pay Düzey 2+ Veri Yayın Paketi: Bu veri yayın paketi ile birlikte emir defteri modülü geliştirilmiştir. Emir defterinde en iyi 10 alış ve satış emri gösterilir. Emirler fiyata göre sıralanır. Fiyatı aynı olan emirler kendi aralarında sıralanırken ilk girilen emir üstte görünür.

BANKALARIN AYLIK 'FATURA SORGULAMA LİMİTİ' NEDİR?

Cahit UYANIK 

Geçenlerde, ödemesi unutulmuş bir dizi faturayı bir bankanın mobil uygulaması üzerinden sorgulayıp ödemiştim. Ayın bitmesine 10 gün kala diğer normal faturalarımı ödemeye çalışınca "Bu ayki ödeme işlemleriniz Türkiye Bankalar Birliğinin (TBB) 4 Aralık 2019 tarihli kararı gereğince yapılabilecek sorgulama işlemleri limitine ulaşmıştır" uyarısı ile karşılaştım; sorgulama da ödeme de yapamadım. Sorunumu bir başka bankadaki hesabımdan ödeme yaparak çözdüm. 

Peki  bu uygulama nedir? 

TBB'nin ilgili tebliğine göre bankalar 1 ay içinde  gerçek kişilerin toplam 30, tüzel kişilerin ise 70 fatura ödemesine izin verebiliyor. Ayrıca fatura sorgulama sayısı da bu limitlerin 3 katı yani 90 ve 210 olarak belirlenmiş durumda. Anlaşılan ben de bu '90 sorgulama yapabilirsiniz' limitine takılmışım.

Meraklısı için TBB'nin tebliği aşağıda: 

23 Şubat 2025 Pazar

MUHASEBECİ FIKRALARI / UYKUSUZ MUHASEBECİ

Bir muhasebeci uyumakta zorluk çekiyordu ve doktoruna görünmeye gitti.

"Doktor bey, geceleri uyuyamıyorum."

"Koyun saymayı denedin mi?"

"Sorun şu ki, bir hata yapıyorum ve sonra onu bulmaya çalışarak üç saat harcıyorum."

MUHASEBECİ FIKRALARI / MALİYECİNİN CENNETE GİTME SEBEBİ

Bir papaz ile maliyeci aynı gün ölürler; papaz cehenneme gider, maliyeci ise cennete...

Papazın itirazı vardır:

"Ben 60 yıldır insanların doğru yola, Tanrı yoluna gitmeleri için günde kaç kere dua ettim! Ya bu maliyeci ne yaptı? Beni cehenneme, onu cennete nasıl koyuyorsunuz?"

Cevap gelmiş:

"Öyle deme, öyle deme! S
en ne zaman kilisede vaaz versen cemaat uyurdu... Ama bu maliyeci ne zaman bir yere gidip defterlere baksa, herkes bildiği, bilmediği bütün duaları okur Allah'a yalvarırdı!"

MUHASEBECİ FIKRALARI / MUHASEBECİNİN ARİTMETİK HESABI

 Bir matematikçi, bir muhasebeci ve bir ekonomist aynı işe başvururlar. Görüşmeci matematikçiye sorar:

- İki kere iki kaç eder?
Matematikçi cevap verir:
- Dört!.
Görüşmeci sorar:
- Kesin dört mü?
Matematikçi kendinden emin cevaplar:
- Evet, kesin dört!
Matematikçi çıkar ve ekonomist odaya girer. Bu sefer görüşmeci aynı soruyu ekonomiste yöneltir. Ekonomist yanıtlar:
- Ortalama dört eder, yüzde 10 aşağıya veya yukarı oynayabilir ama ortalama dört eder!
Ekonomist de çıkar, muhasebeci odaya girer, aynı soru ona da sorulur.
Muhasebeci ayağa kalkar, kapıyı kilitler, panjurları indirir ve görüşmeciye yaklaşarak sorar:
- Kaç etsin istersiniz?

MUHASEBECİ FIKRALARI / MALİ MÜŞAVİR BİR DAHA DÜNYAYA GELİRSE...

 Mali müşavire sormuşlar:

 "Bir daha dünyaya gelirsen hangi işi yapmak istersin?"

 "İmamlık" demiş.

Nedenini sorduklarında:

"Mevzuat hep aynı, hiç değişmiyor." 

20 Şubat 2025 Perşembe

DÇM'DEKİ KUR GARANTİSİ NEDİR?

Cahit UYANIK

Türkiye'nin 1960 ve 1970'li yıllardaki döviz darboğazına çözüm için geliştirdiği ancak sonradan kendisi büyük bir döviz ve bütçe bunalımına yol açan Dövize Çevrilebilir Mevduat (DÇM) hesaplarındaki 'kur garantisi' nedir?

'Kur garantisi' ile döviz kuru ne kadar yükselirse yükselsin Merkez Bankası DÇM sahibine (Çoğunlukla Almanya'da çalışan Türk işçileri)  vade sonunda, hesabın açıldığı günkü kadar parasını yine döviz olarak ve hak ettiği faiziyle beraber (döviz olarak) geri ödemeyi taahhüt ediyordu. Bu da 'Kur ne kadar artarsa artsın paranı aynı şekilde döviz olarak, faiziyle birlikte ödeyeceğim' anlamına geliyordu. Bu aslında devlet tarafından verilmiş bir geri ödeme garantisi olsa da kamuoyunda 'kur garantisi' olarak tanındı ve bilindi. 

Gurbetçileri etkilemek için DÇM'lere, Alman bankalarında açabileceği mevduat hesaplarından daha yüksek bir faiz oranı veriliyordu. TCMB eski başkanlarından Yaman Törüner DÇM'nin döviz boyutuyla uygulanma şeklini bir köşe yazısında şöyle anlattı: 

"Yatırılan dövizlerin % 35’i çok düşük faizle Dresdner Bank’ta tutuluyordu. Paralar Merkez Bankamızın garantisinde olmasına rağmen, yatırılan dövizin 1/3’ü bloke ediliyor ve Merkez Bankası bu dövizleri kullanamıyordu. Bu nedenle, Alman Markı’na ödenen faiz % 15’in, hatta bazen % 18’in üzerine çıkıyordu."

DÇM hesaplarına yüksek faiz ödenmesi bir faiz gideri olduğu için kamu finansmanını hayli zorlarken, vadeler doldukça geri ödeme amacıyla gitgide daha çok döviz bulmayı da gerektiriyordu. 

19 Şubat 2025 Çarşamba

TÜSİAD YİK BAŞKANI MEHMET ÖMER ARİF ARAS KIMDİR?


Mehmet Ömer Arif Aras
 (d. 8 Kasım 1954, İstanbul) Türk Bankacı, QNB Finansbank'ın Yönetim Kurulu Başkanı.

Hayatı

Aras, 1971 yılında ilkokul, ortaokul ve lise eğitimini Şişli Terakki Lisesinde tamamladı. Lisans öğrenimini İktisadi Ticari İlimler Akademisi Ekonomi Maliye Yüksek Okulunda 1975 yılında tamamladıktan sonra, Amerika'nın New York eyaletinde Syracuse Üniversitesi'nde 1978 yılında yüksek lisans, 1981 yılında doktora derecesi aldı.

1982 – 1984 yılları arasında Amerika'da Ohio State Üniversitesi'nin İdari Bilimler Fakültesinde, asistan profesör unvanı ile öğretim üyeliği yaptı ve 1984 yılında Türkiye'ye döndü.

1980 yılında Feyza Aras ile evlendi. Aras, evli, iki çocuk babasıdır.

İş Hayatı

1984 yılında Citibank İstanbul'da kredi pazarlama yönetici adayı olarak iş hayatına başladı. 1987 yılında kredi pazarlama müdürü ve kredi komitesi üyesi iken ayrıldı ve Yapı Kredi Bankası Menkul Değerler Bölüm Başkanlığını üstlendi.

1987'de Hüsnü Özyeğin ile birlikte Finansbank'ın kuruluşunu gerçekleştirdi. 1987 – 1989 tarihleri arasında Kredi Pazarlama, Hazine ve Dış İşlemler'den sorumlu Genel Müdür Yardımcılığı görevini üstlendi, 1989'da genel müdür oldu. 1989 - 1995 yılları arasında genel müdürlük yaptıktan sonra murahhas üye olarak ilgili bankanın yönetim kurulunda görev aldı.

1995 – 2006 yılları arasında Fiba Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı yapan Aras, Finansbank'ın İsviçre, Hollanda, Rusya, Romanya ve Fransa iştiraklerinde yönetim kurulu üyeliği yaptı.

Ayrıca Fiba Holding'in perakende sektör yatırımları Marks & Spencer Türkiye'nin yönetim kurulu başkanı ve Gima'nın yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptı.

2006 yılında National Bank of Greece'in Finansbank'ı Fiba Grubundan satın alması ile önce Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı sonra 2010 yılında Yönetim Kurulu Başkanı olarak Finansbank ve iştiraklerinin yönetimini Group CEO'su olarak görev aldı.

TÜSİAD BAŞKANI ORHAN TURAN KİMDİR?


Türkiye’nin yüzde 100 yerli sermayeli en büyük yalıtım firması olan ODE Yalıtım’ın Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, 1981 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği bölümünden mezun oldu.

Marmara Üniversitesi’nde İşletme Yüksek Lisansı’nı da tamamlayan Orhan Turan, Sabancı Üniversitesi, Koç Üniversitesi, Marmara Üniversitesi ve Yıldız Teknik Üniversitesi’nde lisansüstü seviyesinde ders verdi.

Milliyet Gazetesi, CNNTürk ve Ernst & Young işbirliğiyle yapılan Yılın Girişimcisi yarışmasında 2008 yılında “Yılın Girişimcisi” ödülünü alan Orhan Turan, Monte Carlo’da düzenlenen “Dünya Yılın Girişimcisi” yarışmasında Türkiye’yi temsil etti.

İş hayatı boyunca sivil toplum örgütlerinde görev almaya büyük önem veren Orhan Turan, sivil toplum kuruluşlarında 30 yıldır aktif görev almaktadır. Bu kapsamda Isı, Ses ve Yangın Yalıtımcıları Derneği’nin (İZODER) kurulmasında aktif rol aldı. 1997-1999 yılları arasında İZODER’in Yönetim Kurulu Başkanlığını yapan Turan, 2007-2011 yılları arasında iki dönem de İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği’nin de (İMSAD) Yönetim Kurulu Başkanlığını yaptı. Turan, 2018-2022 yılları arasında TÜRKONFED’in Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini üstlendi.

18 Şubat 2025 Salı

ÇİFTE VERGİLENDİRME TARİHE KARIŞIYOR

Türkiye son 10 yıl içerisinde tam 16 ülke ile 'çifte vergilendirmeyi önleme anlaşması' imzaladı. 'İki ülke ile ilgili iş yapan iş adamının tek ülkede vergi vermesi' anlamına gelen bu anlaşmalar ülkeye yabancı sermaye girişine ve ticari ilişkilere büyük katkı sağlıyor.

Cahit UYANIK 

Ünlü sinema yönetmeni Ingmar Bergman bir zamanlar ülkesi İsveç'ten 'kaçmak' zorunda kalmıştı. Oldukça iyi kazanan ama vergi dairelerinin yolunu pek iyi bilmeyen Bergman, kendisinden istenen gelir vergilerini 'ağır' bulmuştu. Oysa Bergman bir 10-15 yıl bekleyebilse ve filmlerini Türkiye'de çekebilseydi, İsveç maliyesinin amansız takibini atlatacaktı. Çünkü bu yılbaşından itibaren Türkiye ile İsveç arasında çifte vergilendirmeyi önleme anlaşması yürürlüğe girmişti. 

Sanatçının yaratma sürecinin vergi tarifeleri ile bağlantısı ancak bir 'faraziye' olarak düşünülebilir ama aynı şey iş adamları için geçerli değil. Bir an için Türkiye ile İsveç arasında çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmasının bulunmadığını düşünelim. Söz gelimi İsveçli iş adamı sağladığı kazanç nedeniyle iki ülke tarafından da ayrı ayrı vergilendirilecekti. Bu iş adamı aynı kazanç için 11 ayrı ödeme yapmak zorunda kalacaktı.