Cahit UYANIK
Yıl 1402… Moğol Hükümdarı Timur’un önünden kaçan Azerbaycan hükümdarı Karakoyunlu Kara Yusuf ve Irak hükümdarı Ahmed Celayir, Osmanlı padişahı Yıldırım Sultan Bayezid’e sığındı. Timur, mektup yazarak Bayezid’den bu iki hükümdarı iade etmesini istedi. Osmanlı’nın kökünü oluşturan Oğuz Töresi, kendisine sığınanların kesinlikle iade edilmemesini hüküm altına almıştır. Bayezid de bu töreye uydu ve kendisine sığınanları Timur’a vermedi. Bayezid, bu kararı ile 15’inci Yüzyıl’ın dünyadaki en büyük ordusuyla savaşmayı göze aldı. Bayezid, Ankara yakınlarındaki savaşı kaybetti ve Osmanlı devleti yıkılmanın eşiğine geldi. Yaklaşık 12 yıl süren “Fetret Devri” yaşandı ve Osmanlı Devleti yok olmanın eşiğinden döndü.
Yıl 2011-2016… Türkiye Cumhuriyeti,
Suriye’deki iç savaştan kaçarak kendisine sığınan yaklaşık 3 milyon kişiye
kucak açtı. Halen 3,1 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı iş aramasına rağmen,
Suriyeli sığınmacılar için yaklaşık 10 milyar dolar harcadı. Harcanan para,
kamplarda kalan yaklaşık 300 bin Suriyeli içindi. Kampta kalmayan Suriyeliler
ise başta Gaziantep, Kilis, Adana, Mersin, İzmir, İstanbul, Ankara olmak üzere
ülkenin neredeyse tüm şehirlerine yayılarak yaşamaya başladı. Türkiye,
Suriyelilere yaşamlarını sürdürmeleri için barınma, iş, sağlık ve sosyal yardım
imkanı sağladı.
Yaklaşık 600 yıl arayla gerçekleşen bu iki
önemli olay, başı sıkışan herkes için Türkiye’nin her zaman güvenli bir liman
olduğunu gösteriyor. Türkiye’nin tarihi, bu ve buna benzer yüzlerce sığınma
hikayesi ile dolu. Polonyalılar, Beyaz Ruslar, İspanya’dan kaçan Yahudiler,
Nazilerden kaçan bilim adamları… Hep Türkiye’nin kadirşinas, mazlumun yanında
duran bir millet ve devlet olduğunun nişaneleri olarak tarihe yazıldılar.
Sığınmacılara
kucak açma konusunda hayli güçlü bir geleneğe sahip olan ve şu anda dünyada en
fazla sığınmacı barındıran Türkiye; 23-24 Mayıs 2016 tarihleri arasında
sığınmacı sorunları ve çözüm yollarının ele alınacağı Birleşmiş Milletler (BM) 1.
Dünya İnsani Zirvesi’ne İstanbul’da ev sahipliği yapacak. Bu zirve çok önemli;
çünkü halen dünyada 60
milyon insan çatışmalar ve şiddet nedeniyle yerlerinden edilirken, her yıl 218
milyon insan doğal afetlerden dolayı mağdur oluyor. Her 3 dakikada bir 88 kişi
zorla evlerinden çıkarılırken, savaş nedeniyle evlerinden uzak kalmanın
ortalama süresi 17 yıl ve yerlerinden edilenler genellikle mülteci kamplarında
kalıyor. 2007'de 4 olan iç savaş sayısı halen 11'e çıkarken, tüm bu
çatışmaların ve şiddetin ekonomik maliyeti ise 14,3 trilyon dolar ve bu da
küresel ekonominin yüzde 13,4'üne denk geliyor.
Görüldüğü gibi günümüzde insani yardıma muhtaç insanların
sayısı hızla artarken, mevcut insani yardım sistemi para ve organizasyon
becerisi açısından büyüyen sorunla mücadelede yetersiz kalıyor. Türkiye, son
7-8 yıldır yaptığı yardımlar ve kurduğu modeller sayesinde, bu konuda ciddi bir
tecrübe edindi. BM, belki de Türkiye’nin takdirle izlenen bu çabaları ve
başarılı yardım organizasyonları sebebiyle 2013 yılında, Dünya İnsani Zirvesini
İsviçre’ye değil Türkiye’ye verdiğini açıklamıştı.
Netice itibarıyla 2016 yılının Mayıs ayında Türkiye ve
İstanbul; dünya devletleri ve liderlerinin giderek büyüyen sığınmacı sorununun
çözümü konusundaki samimiyetlerinin test edileceği bir ülke ve şehir olarak
tarihe geçecek. Umudumuz ve beklentimiz ise insan onuruna yakışır çözümlerin
bulunması…
(Bu yazı, Gaziantep merkezli Ortadoğu Business Dergisinin Mayıs-2016 tarihli 37. Sayısında yayınlanmıştır.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder