7 Nisan 2017 Cuma

TÜRKİYE, EKONOMİK KORUMACILIĞA KARŞI HEMEN HAREKETE GEÇMELİ

Cahit UYANIK

Donald Trump’ın ABD Başkanlık koltuğuna oturmasının üzerinden yaklaşık 3 ay geçti. İngiliz The Economist Dergisi, Trump’ı seçim kampanyası sırasında “Dünya ekonomisi için IŞİD’den daha büyük bir tehdit” olarak tanımlamıştı. Aynı dergi, Trump başkan seçildikten sonra  siyaset bilimine daha uygun bir tanımlama yapmaya başladı: Trump, ekonomi milliyetçisidir. The Economist’in bu tanımlamalarının geri planında Trump’ın ekonomik korumacılık yönündeki söz ve davranışları yatıyor.

Trump’ın ABD ekonomisinde daha fazla istihdam yaratılması için gümrük duvarlarını yükseltmek dahil, en sert ekonomik korumacılık önlemlerine başvuracağı kesin gibi. Dünyada ekonomik liberalizmi savunan uluslararası hukuk kuralları Trump yönetiminin pek umurunda değil. “Etkilenen ülkeler mahkemeye gitseler bile davalar yıllar sürer” düşüncesindeler. Bu gidişat, dünyanın yeni yükselen ekonomik gücü Çin’i de çok korkutuyor. Çin Hükümeti Mart ayı sonunda, ülkedeki düşünce kuruluşlarına talimat vererek Trump’ın ekonomik korumacılık icraatlarına karşı nasıl karşı tepki verilebileceğini araştırmalarını istedi. Anlayacağınız Komünist Parti tarafından yönetilen Çin, dünya ekonomisinde liberal eksenin liderliğine soyunuyor!


Bu yılın ortasından sonra bol bol konuşacağımız yükselen ekonomik korumacılık dalgasında Türkiye’nin pozisyonu ne olmalı? Elbette Türkiye ekonomik korumacılık yönündeki düşünce ve tavırlara karşı çıkmalı. Çünkü Türkiye, 1980 yılından bu yana safını serbest piyasa ekonomisi ve liberal ticaretten yana belirleyip, ekonomik üretim yapısını buna göre şekillendirmişti. 1996 yılında Avrupa Birliği ile imzaladığımız  Gümrük Birliği, bunu perçinleyen bir başka unsur olmuştu. Gaziantep’teki birçok fabrikada olduğu gibi, Türkiye çapındaki birçok üretim tesisi dış piyasalar ve yabancı tüketicilere yönelik üretim yapıyor. Ekonomik korumacılığın yayılması halinde bu tesislerin kapanması veya daha düşük kapasite ile üretim yapmaları gündeme gelebilir. Bu durum işsizlik rakamlarının istenen hızda yüzde 10’un altına indirilmesini engelleyen bir unsur olarak ortaya çıkabilir.

Türkiye, serbest ticaretin nimetlerinden yararlanmak için önemli imkanlara sahip bir ülke. Coğrafi konumu ve görece iyi yetişmiş nüfusu önemli avantaj. Türkiye genç işsizliği yüzde 20’yi aşan bir ülke. Ama bu rakam aynı zamanda, işsiz gençler iyi organize edildiğinde kısa sürede üretim patlaması yapılabileceği anlamına da geliyor. Türkiye, AB ile Gümrük Birliğini genişletme görüşmelerini bu yıl başlatmayı planlıyor. Anlaşma sağlandığında dış ticaret hacminin 150 milyar dolardan 300 milyar dolara çıkacağı hesaplanıyor. Bu artış yarı yarıya paylaşılsa, Türkiye’nin ihracatının 2023 yılında, (diğer ülkelere yönelik artış hariç) 220 milyar dolara çıkabileceğinin işareti.

Bazı uzmanlarca “Ortadoğu’nun Çin’i” olarak adlandıran Türkiye, ekonomik korumacılığa karşı yapabileceklerini belirlemek için elini çabuk tutmalı. Bu konuda kamu, özel sektör, düşünce kuruluşları ve üniversitelerden oluşacak bir komite kurulmalı ve atılması gereken adımlar hemen belirlenmeli. 
(Bu yazı, Ortadoğu Business Dergisi'nin Nisan-2017 tarihli 42'inci sayısında yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder