Cahit
UYANIK
Donald
Trump’ın ABD Başkanlık koltuğuna oturmasının üzerinden yaklaşık 3 ay geçti.
İngiliz The Economist Dergisi, Trump’ı seçim kampanyası sırasında “Dünya
ekonomisi için IŞİD’den daha büyük bir tehdit” olarak tanımlamıştı. Aynı dergi,
Trump başkan seçildikten sonra siyaset
bilimine daha uygun bir tanımlama yapmaya başladı: Trump, ekonomi milliyetçisidir.
The Economist’in bu tanımlamalarının geri planında Trump’ın ekonomik
korumacılık yönündeki söz ve davranışları yatıyor.
Trump’ın
ABD ekonomisinde daha fazla istihdam yaratılması için gümrük duvarlarını
yükseltmek dahil, en sert ekonomik korumacılık önlemlerine başvuracağı kesin
gibi. Dünyada ekonomik liberalizmi savunan uluslararası hukuk kuralları Trump
yönetiminin pek umurunda değil. “Etkilenen ülkeler mahkemeye gitseler bile
davalar yıllar sürer” düşüncesindeler. Bu gidişat, dünyanın yeni yükselen
ekonomik gücü Çin’i de çok korkutuyor. Çin Hükümeti Mart ayı sonunda, ülkedeki
düşünce kuruluşlarına talimat vererek Trump’ın ekonomik korumacılık icraatlarına
karşı nasıl karşı tepki verilebileceğini araştırmalarını istedi. Anlayacağınız
Komünist Parti tarafından yönetilen Çin, dünya ekonomisinde liberal eksenin
liderliğine soyunuyor!
Bu
yılın ortasından sonra bol bol konuşacağımız yükselen ekonomik korumacılık
dalgasında Türkiye’nin pozisyonu ne olmalı? Elbette Türkiye ekonomik
korumacılık yönündeki düşünce ve tavırlara karşı çıkmalı. Çünkü Türkiye, 1980
yılından bu yana safını serbest piyasa ekonomisi ve liberal ticaretten yana belirleyip,
ekonomik üretim yapısını buna göre şekillendirmişti. 1996 yılında Avrupa Birliği
ile imzaladığımız Gümrük Birliği, bunu
perçinleyen bir başka unsur olmuştu. Gaziantep’teki birçok fabrikada olduğu
gibi, Türkiye çapındaki birçok üretim tesisi dış piyasalar ve yabancı tüketicilere
yönelik üretim yapıyor. Ekonomik korumacılığın yayılması halinde bu tesislerin
kapanması veya daha düşük kapasite ile üretim yapmaları gündeme gelebilir. Bu
durum işsizlik rakamlarının istenen hızda yüzde 10’un altına indirilmesini
engelleyen bir unsur olarak ortaya çıkabilir.
Türkiye,
serbest ticaretin nimetlerinden yararlanmak için önemli imkanlara sahip bir
ülke. Coğrafi konumu ve görece iyi yetişmiş nüfusu önemli avantaj. Türkiye genç
işsizliği yüzde 20’yi aşan bir ülke. Ama bu rakam aynı zamanda, işsiz gençler iyi
organize edildiğinde kısa sürede üretim patlaması yapılabileceği anlamına da geliyor.
Türkiye, AB ile Gümrük Birliğini genişletme görüşmelerini bu yıl başlatmayı
planlıyor. Anlaşma sağlandığında dış ticaret hacminin 150 milyar dolardan 300
milyar dolara çıkacağı hesaplanıyor. Bu artış yarı yarıya paylaşılsa, Türkiye’nin
ihracatının 2023 yılında, (diğer ülkelere yönelik artış hariç) 220 milyar
dolara çıkabileceğinin işareti.
Bazı
uzmanlarca “Ortadoğu’nun Çin’i” olarak adlandıran Türkiye, ekonomik
korumacılığa karşı yapabileceklerini belirlemek için elini çabuk tutmalı. Bu
konuda kamu, özel sektör, düşünce kuruluşları ve üniversitelerden oluşacak bir
komite kurulmalı ve atılması gereken adımlar hemen belirlenmeli.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder