21 Ocak 2023 Cumartesi

OKUDUĞUM KİTAPLAR / GECE SÜTÜ / ŞEYDA APAYDIN

HABERİN MANŞET CÜMLESİNİ SONA YAZABİLMEK VEYA ŞEYDA APAYDIN'DAN 'GECE SÜTÜ'

Cahit UYANIK

"Güneşin solgun ışıkları yavaş yavaş yayılıyor şehre. Penceremden bakıyorum. Daha uyanamamış sokak. Eylül... Hüznün, yalnızlığın, bir elbise gibi giyildiği mevsimin kapısı... Yapraklar dökülüyor, ağaçlar, sokaklar keder yükleniyor. Camı açıp serin havayı içime çekiyorum. Gecenin buğusu uçuyor üzerimden. Akarsu gibi hücum eden serinlik, iyice uyandırıyor beni, evimi. Gitmeliyim artık. Biletim, çantalarım hazır. Çayımı demleyip çiçeklerimi  suluyorum. Dönüşüm geç olursa, Perihan ilgilenir."

Bu tadımlık tümceler Şeyda Apaydın'ın ilk kitabı 'Gece Sütü'nün giriş öyküsü 'Damla Sakızı'ndan... Gelip -istese de- dönemeyenlerin öyküsü bu. Büyükşehirlerde artık çoğumuz aşinayız buna...

Ne yaşadığımız şehirlere ait olabiliyoruz ne de yıllar yıllar önce doğup büyüdüğümüz topraklara... Arafta kalıyoruz çoğunlukla... Bu bölünmeyi çok keskin bir örnekle ancak pamuk gibi yumuşak, zaman zaman gülümseten bir üslupla anlatıyor 'Damla Sakızı'... Dolmuşlarda şoför mahalinin hemen sağındaki oturma yerine  'manita koltuğu' denildiğini unutmuştum söz gelimi... Anımsatınca bu öykü; epey gülümsetti beni... 

Az önce bir yerde okudum: En iyi kitaplar, en iyi bildiğimiz şeyleri bize anlatan kitaplarmış. Burada elbette kilit sözcük anlatmak, anlatmayı başarabilmek ve beğendirebilmek... 'Gece Sütü' de çok iyi bildiğimiz, yaşadığımız, gözlemlediğimiz, güvendiğimiz ağızlardan duyduğumuz şeyleri 15 öykü ile anlatıyor bize; tüm iyi kitaplarda olduğu gibi... Ama bunu yaparken en temel yazım kuralına sıkı sıkıya bağlı kalıyor 118 sayfa boyunca: Tümceler kısa olmalı, anlatımda tekrara düşülmemeli, geniş bir sözcük birikimiyle yazılmalı ama bu okuyucuyla bağını zayıflatmamalı, aksine güçlendirmeli. Edebiyat adına; bazı kitaplarda tekrar üzerine tekrara düşülüp, ardından da yarım sayfalık cümleleri okumuş bu gözler, böylesi güzellikleri  hemen yakalayıveriyor...

Şeyda Apaydın 'Gece Sütü'nde hayli zorlu bir şeye karar vererek uygulamış bence... Hem insanların psikolojileri ve davranışlarının kökenine inmiş hem de olayların sebeplerinin ayrıntılı anlatımına... Bunu yaparken, belki de gazetecilik geçmişinin etkisiyle olsa gerek objektif bir yaklaşım uygulamış. Ne fazla ne eksik yazılmış cümleler. Duygular yaşandığı kadar anlatılıyor, olaylar da oluştuğu

çerçeve kadar... Habercilikten tek farkı bu üslubun; merak unsurunu taze tutabilmek için haberin manşet cümlesini en sona yazmak olmuş. Hatta iki öykü de (Damla Sakızındaki polis raporu, Gece Sütündeki hastane raporu) bu üsluba yakışan son cümlelerle bitirilmiş. Eğer Şeyda Apaydın, bu olayları haber yapsa, son cümleleri başa yazacaktı. Kitabı okurken bunlara dikkat gösterirseniz, belki bana hak verirsiniz.

'Gece Sütü' uzun yıllardır imbiklenen bir edebiyat sevgisi arka planında, yeni bir Türkçe ustasının doğuşunun ilk habercisi. Şeyda Apaydın'ı 'Gece Sütü'nü yarattığı ve Türk edebiyatına armağan ettiği için kutluyorum.Yeni kitabını ise şimdiden merakla bekliyorum.

(Bu yazı 21 Ocak 2023 tarihinde Facebook sayfamda yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder