Başkentten Yansımalar / Cahit UYANIK
SPK, ANADOLU'DA ÖRGÜTLENMELİ
Geçen haftanın en önemli gündem maddelerinden birisi, SPK'nın Kombassan'a ilişkin aldığı kararlardı. SPK, Kombassan Olayını toplumun gündemine dahil ederek önemli bir görevi yerine getirdi. SPK'nın, ordunun isteği ile Kombassan'ın üzerine gittiği yolundaki görüşlere pek katılamıyorum. Çünkü aylardır gazetelerin iç sayfalarında SPK'nın bu konudaki raporları yayınlanıp duruyordu. Türkiye'de kökleri Galata Bankerleri ile 1800'lü yıllara kadar giden sermaye piyasalarında, çoğu zaman devletin basiretsizliği sonucu önemli krizler yaşandı. 1980'lerdeki Bankerler Faciası ve 1994'teki aracı kurum iflaslarının hatıraları hafızalarımızda henüz çok taze. Bu krizlerdeki ortak payda, tasarruf sahiplerinin yüksek kazanç veya faiz beklentisini kötüye kullanan bir takım üçkağıtçılara devletin göz yumması olmuştu.
Yüksek faiz beklentisinin kaynağı ise toplumdaki her türlü yozlaşmanın baş aktörü durumundaki enflasyondur. Kombassan ve benzerlerinin yükselmeye başladığı dönemle, Refah Partisine (RP) teveccühün artmaya başladığı dönemin kesişmesini dikkatlerinize sunmak isterim. Demek ki RP, gözler önünde enflasyon karşıtı değişik söylemleriyle oy toplarken; Kombassan tipi şirketler iş dünyasının gizlilik prensiplerinden yararlanarak 'kendilerine özgü' bir halka açılma modeli yarattılar.
1990'da başlayan bu eğilimin ancak 1997'de SPK'nın gündemine gelmesi çok ama çok düşündürücüdür. SPK, o günden bu yana tam tamına 3 başkan değiştirmiştir. Değişen Başbakan sayısı ise 5'tir. Bu konuda idarenin tam bir aymazlık içinde bulunduğu rahatça söylenebilir. Peki bu olay büyük bir krize neden olabilir mi? Kombassan ve benzeri şirketlerin yöneticilerinin üçkağıtçı olup olmadıklarını zaman gösterecek. Unutmayalım ki batan bankerler ve iflas eden aracı kurum sahipleri de, 12'ye 5 kala toplumda 'saygın kişi' muamelesi görmeye devam ediyorlardı.