24 Ekim 2015 Cumartesi

EKONOMİ DERGİCİLİĞİ "FIRSAT KAPAKLARI" KISIR DÖNGÜSÜNDE...



Cahit UYANIK

Türkiye'de özellikle 1980 sonrasında ekonomi gazeteciliğinin çok büyük aşamalar kaydettiği su götürmez bir gerçek. İthal ikameci ekonomik politikaların geçerli olduğu 1980 öncesinde, gazetelerdeki ekonomi haberleri zam, enflasyon, tarımsal destekleme, memur ve işçi zamları etrafında dönüp duruyordu. Zaman zaman Maliye Bakanlığının kapalı yapısı aşılarak elde edilebilen ekonomik raporlar, bu durağan seyri hareketlendiriyordu.

Günlük gazetelerde bile ekonomi sayfasının bulunmadığı bir ortamda elbette ekonomi dergileri "lüks" sayılıyordu. Sadece haftalık haber dergilerinde seyrek de olsa ekonomi haberlerine ve ekonomik makalelere rastlanıyordu. Aslında Cumhuriyetin kuruluş yıllarından sonra Kadro Hareketinin dergisi Kadro'da ciddi ekonomik haber ve makaleler yer almıştı. Ama belki de, etkileri 1980'lere kadar hissedilen devletçilik uygulamaları yönünde tavır konulması, dolaylı bir şekilde olsa da Türkiye'de 'ekonomi dergisi' kavramının yerleşmesini engellemişti.
Dünyada örnekleri bugüne kadar uzanan ekonomi dergilerinin ortaya çıkışı İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki ekonomik yapılanmayla paraleldi. Hele hele 1970 sonrasında Amerikan Dolarının 'anahtar para' olmaktan çıkması ve Batılı ülkelerin serbest kur sistemine geçişiyle birlikte ekonomik yayınlara verilen önem daha çok arttı. Çünkü fiyatı durmadan değişen bu değerin, sürekli şekilde izlenmesi gerekiyordu. Üstelik "neden böyle oldu?" ve "önümüzdeki dönemde ne olabilir?" sorularına yanıt verilmesi, okuyucular tarafından reel bir talep şeklinde ortaya konulunca ekonomi dergiciliğine gün doğdu.

Aslına bakılırsa Batı dünyası, ekonomi yayıncılığının sırrını 1800'lü yılların ortasında keşfetmişti. Sanayi Devriminin olgunlaşmaya başladığı o yıllarda borsalar da oluşmaya başlamıştı. Borsaların ortaya çıkmasıyla piyasaların sırf ekonomik değil, toplumsal ve siyasal olaylara da duyarlı olduğu anlaşılmıştı. Söz gelimi ünlü Reuters Ajansının kurucusu Julius Reuter, 1865 yılında ABD Başkanı Lincoln'e yapılan suikast haberini Londraya herkesten önce ulaştırıp, piyasalarda büyük kargaşa yaşanmasına neden oluyordu. Reuter, bu haberi Amerika'dan gelen posta gemisini İrlanda açıklarında yakalayarak öğrenmiş; haberi Londra'ya geçerek büyük sükse yapmıştı. İşte Batı'daki ekonomi dergileri böylesine bir mirasın üzerine oturuyordu. Ekonomi merkezli ama siyasal, sosyal, hukuksal, toplumsal olayları göz ardı etmeyen bir yapılanmaları vardı.

Ekonomi dergiciliği 8 yaşında

Türkiye'de ekonomi dergiciliğinin henüz 8 yıllık bir geçmişi var. 1998 Nisan ayında Gelişim Yayınları tarafından çıkarılan Ekonomik PANORAMA, Batı'daki "economy magazine" adı verilen türün, yani haftalık ekonomi dergiciliğinin Türkiye'deki ilk örneği olarak tarihe geçti. Ekonomik PANORAMA'nın ilk yayın yönetmeni Mustafa Sönmez, o günleri anlatırken "1980 sonrasında başlayan bir süreç var. Ekonominin önemi arttı. Dış dünya ile entegrasyon; dünya ekonomisi içinde Türkiye'nin öneminin artması; fiyatların, faizin ve dövizin artık serbest olmasıyla ilgili bunlar..." diyerek, ekonomi dergiciliğinin doğuş nedenlerini kabataslak tanımlıyor. Sönmez, 1980'li yılların ortalarında serbestleşen banka faizleri, döviz kurlarının 1988 sonrasında iyice liberalize olması, borsanın yine o tarihlerde derinleşerek kurumsallaşmaya başlamasının altını çiziyor. Sönmez, Türkiye'de 'üretim kültürü-rant kültürü' çekişmesinin de aynı dönemlerde belirginleşmeye başladığını ifade ederken şunları söylüyor.

"O dönemde yani 1988'de dergimizin konsepti büyük ölçüde yaklaşımımızla yakından ilgiliydi. Dergiyi oluşturmakta son derece özerktik. Kuşkusuz rantçı kültürle çakışan gazetecilik anlayışı,-bugünkü boyutlarda olmasa bile- yine vardı. Ama biz rantçı kültüre karşı üretimi savunan ve ağırlıklı olarak Türkiye'nin sanayisizleşmesine karşı çıkan; bugün korkunç boyutlara ulaşan devletin mali krizine giden rüzgara karşı durarak geliştik. Bir yandan da mümkün olduğunca enformatik olmaya ve kaynak yayınlar yapmaya çalışıyorduk. Birbirini tamamlayan ve bir araya getirildiğinde saklanabilir şeyler. Yani araştırmaya dayanan şeyler..."

9 dergi 100 bin tiraj

Ekonomi dergiciliğinin doğuş hikayesi böyle. Günümüzde basın piyasasında Ekonomist, İntermedya Ekonomi, Aktüel Para, Ekonomik Trend, Paramatik, Borsamatik, Borsanaliz, Paratüyo ve Borsacı isimli haftalık ekonomi dergileri yayınlanıyor.  Aynı kulvarda olmamakla birlikte, aylık ekonomi dergileri de Capital, Macro Economy ve Power olarak sıralanıyor. Aylık dergiler soyutlandığında bu dergilerin hemen hepsi "fırsat dergiciliği" olarak tanımlanan bir kulvarda mücadele veriyor ve okurlarına hitap ediyor. Özellikle ekonomi ve borsanın durgunluğu aşıp canlandığı dönemlerde, bu yayınların toplam tirajları 100 bine yaklaşıyor. Ekonominin rölantide seyrettiği özellikle siyasi belirsizliklerin yoğunlaştığı dönemlerde ise tüm ekonomik ajanlardaki pozisyon alarak bekleme eğilimi dergilere tiraj düşüşü olarak yansıyor. Bu dönemlerde bile -bazen altına düşse de- 50 binin üzerinde toplam haftalık tirajlar sağlanabiliyor. Çünkü ekonomik ajanlar, aldıkları pozisyonun doğruluğu veya yanlışlığını sık sık test etmek istiyor.

Batı'da milyona yaklaşan ekonomi dergisi tirajlarıyla karşılaştırıldığında sönük görünen bu tablo, Türkiye'deki okuma eğilimi dikkate alındığında aniden değişiveriyor. Okumayı sevmeyen, toplam günlük gazete tirajlarının 2,5 milyona düştüğü (ama kuponsuz) bir Türkiye'de tespitlerin bir kez daha gözden geçirilmesi zorunluluğu doğuyor. Ekonomi dergilerinin göreli tiraj yüksekliği ve tiraj istikrarının ardında yatan en önemli etken, enformatik bir yapıya sahip olmalarından ileri geliyor. Yani okuyucular, normal yollarla ulaşmaları mümkün olmayan bilgileri dergiler aracılığıyla avuçlarının arasına alabiliyorlar. Ekonomi dergileri, her gelir ve tasarruf düzeyine hitap eden haberlerini, enformatik ve didaktik bir süzgeçten geçirerek okuyucularıyla yakın ilişki kurabiliyor.

Ancak "fırsat haberi eşittir tiraj" formülü son zamanlarda tökezlemeye başladı. Üç hafta üst üste farklı dergilerde arsa-arazi, franchising veya otomobil kapağına rastlanabiliyor. Bu ise aslında her hafta birkaç tane farklı ekonomi dergisi okumaya istekli okuyucuyu bıktırıyor. Aktüel Para Dergisi Yayın Yönetmeni Aydın Demirer, açık yüreklilikle "Ekonomi dergilerinin giderek sadece fırsat haberleri veren bir kulvara doğru aktığı doğrudur" dedikten sonra ekliyor:

"Dünyada bu tip dergiler çok yoğun şekilde yayınlanmakta. Onların da epeyce bir okuyucusu var. Ama ciddi dergiler de var. Bizde ciddi dergi yok; çünkü  Türkiye'de ciddi dergi okuyucusu yok. Dergiler ciddi kapaklar yaptığı zaman satışlarda bir düşme oluyor. Bu nedenle ekonomi dergileri fırsat konseptine devam ediyor. Bence okuyucu da bunu böyle istiyor. Ciddi dergi okuyucusu belki 10, belki 20 yıl sonra oluşur."

"İğneyi kendimize batırmalıyız"

Piyasada "en fazla satan" unvanını  taşıyan Ekonomist Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Faruk Türkoğlu da 'okur talebi' etkenini doğruluyor. Türkoğlu "Ama bir  noktada iğneyi kendimize batırmalıyız. Ekonomi gazetecilerinin çok büyük kısmı reel ekonomiye ilişkin nosyonlarla ilgilenmiyor. Böyle olunca ekonomi dergilerinin fırsat haberciliğine kayması normal. İğneyi kendimize çuvaldızı başkasına batırmalıyız" diyor. Türkoğlu ekonomi dergiciliğinde konu enflasyonu yaşandığı teşhisini koyduktan sonra, bir çelişkiye de dikkat çekmeden edemiyor.  Türkoğlu, kapak konusundaki kısırlığa rağmen, ciddi kapakların okur talebiyle ödüllendirilmediğini, 5 Nisan Kararlarının alındığı gizli toplantı tutanaklarını kapağa taşıdıklarında düşen 2-3 binlik tirajla örneklendiriyor.

Bu noktada okuyucu talebinin analiz edilmesinde fayda görünüyor. Batı'da da Business Week'in başını çektiği fırsat dergilerinin okuyucu talebinden beslendiği kesin. Sokaktaki Batılı insanın kafası da tıpkı Türkiye'deki gibi "ne yapmalı?" sorusuyla meşgul. Ama aynı zamanda "Dünyada neler oluyor ve ben bundan nasıl etkilenirim?" sorusunun cevabını da araştırıyor. İşte o zaman, ciddi ekonomi dergilerinin tirajları milyonlara koşuyor. Türkiye'de bireyden şirkete kadar geniş bir yelpazedeki ekonomik odakların, bu noktadan uzak bulundukları tartışma götürmez bir gerçek. Bu ortamda ekonomi dergilerinden sadece fırsat haberi talep edilmesi kaçınılmazlaşıyor. Bunun her düzeyde sermaye birikimi süreciyle de ilişkisi var. Türkiye'de bireyin sermaye birikimi ev, araba, yazlık, arsa, döviz, banka faizi, repo gibi kavramlarla yakından ilgili. Şirket düzeyinde ise globalleşen dünyada dış pazarlara açılmak, yabancı ortaklarla joint venture yapmak, kaliteli ve genç elemanlar temin etmek gibi nitelikli sermaye birikimi çabaları önem kazanıyor. Ekonomist Genel Yayın Yönetmeni Türkoğlu, "Orta sınıfların da arazi, ev yazlık gibi konulardan haberdar olmasında ne kötülük var ki? Ailesinde yazlık, ev, araba alacak insan olmayan kaldı mı?" diye soruyor ve ekliyor:

"Büyük şirketler ve holdingler, kendi bünyelerindeki araştırma birimleriyle iç ve dış pazardaki  iş imkanları ve fırsatları kolayca belirleyebiliyor. Ekonomi dergilerinin bu imkanları araştırıp, küçük ve orta büyüklükteki işletmelere duyurmasını bir olumsuzluk olarak algılamamak gerekiyor."

Gençlik, girişimcilik ve ekonomi dergileri

Türkiye nüfusunun çok büyük kısmını genç insanların oluşturması da fırsat dergiciliğini popüler ve talep yapısını sağlam kılan bir başka unsur. Devlet kadrolarının siyasi hesaplarla tıka-basa doldurularak memur sayısının 2 milyona vurdurulmuş olmasının yanı sıra, büyük şirket ve holdinglerin günden güne işe aldıkları elemanlarda kalite çıtasını yükseltmeleri, üniversiteyi bitirdikten sonra hemen hayata atılmak isteyen gençleri 'kendi işini kendin kur' düşüncesine itiyor. Bu ortamda 'az sermaye-çok emek' ile yapılabilecek küçük işlerin duyurulması, tanıtılması ve rehberlik sağlanması ekonomi dergilerine düşüyor. Yani ekonomi dergileri nitelikli emeğin önce sermaye, sonra yatırıma dönüşümü sürecini kolaylaştıran bir rol de üstleniyor.

(TIKLAYIN) İNGİLİZ VE TÜRK GAZETECİLERİ

Bütün bu olumlu tabloya rağmen ekonomi dergilerinin artık bir eleştiri ve özeleştiri noktasına geldikleri de kabul edilmeli. Ekonomi dergilerinin sayısı çoğaldıkça, fırsata dayalı konuların deyim yerindeyse tedavül hızının arttığı kesin. Bu, enformatik niteliklerini baştan beri yitirmeyen ekonomi dergilerinin imajını zedeliyor. Ekonomi yayıncılığının nitelikli eleman sıkıntısıyla da beslenen, yanlış ve eksik enformasyon sorunuyla bir an önce mücadeleye başlanması zorunlu görünüyor. İletişim fakültelerinde ekonomi gazeteciliği derslerinin okutulması, mesleğe girişten sonra ekonomik kurumlarla işbirliği halinde hizmet içi seminerler sağlanması, genç gazetecilere nispeten yüksek yaşam standardı sağlanarak ekonomi kitap ve yayınlarını takip etmelerinin sağlanması çözüm önerileri arasında ilk akla gelenler...

Ekonomi dergiciliğine nitelikli eleman sıkıntısı

Aktüel Para Dergisi Yayın Yönetmeni Demirer, nitelikli eleman sıkıntısı bulunduğunu kabul ediyor ve günümüzde dergici-gazeteci kıtlığını, bu dalın gazetelere göre nispeten daha yeni olmasına bağlıyor. Demirer, özeleştiri yapmanın tek başına yeterli olmadığını; özeleştirilerin yerli yerine oturması için Türkiye'de nitelikli okuyucu kitlesinin oluşması gerektiğini söylüyor. 

Demirer dergici-gazeteci kıtlığı konusundaki tespitine Mustafa Sönmez de katılıyor. Sönmez, üstüne üstlük günlük gazete haberciliği ile haftlalık haber dergiciliğinin birbirine karıştırıldığını ifade ediyor. Bu durumda okuyucu iyi bir günlük gazete okuyorsa, dergiye ihtiyaç duymuyor. Sönmez, ekonomi dergiciliğinin bugününe ilişkin eleştirilerini de şöyle sıralıyor:

"Fırsat dergiciliği yapılırken bilgi vermekle heyecanlı şeyler yazıp bilgi vermemek kavramları iç içe geçti. Birbirlerinden çok farklı şeyler yapmadıklarını söyleyebilirim. Ayrıca borsa dergilerinde manipülasyona açık şeyler çıkıyor. Sırf bu dergileri alıp borsaya giren insanlar biliyorum ve para kaybettiler. Dergi tirajları potansiyeli yansıtmıyor. Daha fazla satılabilir. Ama çok sansasyona kaçmadan, yanlış bilgi vermeden, objektif, akıl çelmeyen bir çizgiye gelinirse... Fırsat ve köşe dönme haberlerinde kantarın topuzu kaçırıldı.  Bugünün ekonomi dergiciliği, tamamen rantçı kültüre  hitap ediyor. Böyle olması da bana şaşırtıcı gelmiyor. Hangi iklimde yaşıyorsanız öyle giyinirsiniz. Ayrıca bu dergileri çıkaran gruplar sonuçta birer ticari şirket. Şirketlerde azami kar esastır."

Ekonomi dergiciliğinin geleceği

Peki ekonomi dergilerinin geleceği ne olabilir? Ekonomist Genel yayın Yönetmeni Türkoğlu, ekonomi dergiciliğinin önümüzdeki yıllarda hızlı bir gelişme gösterebileceğini ifade ediyor. Ekonomi muhabirlerinin belli dallarda uzmanlaşmasının, bu gelişmeyi daha sağlam temellere oturtacağına dikkat çeken Türkoğlu, "Ama gelişmenin sürekli olması için faksla, telefonla yapılan röportajların ve masa başı haberlerinin sayısının asgari düzeye inmesi de gerekiyor" şeklinde konuşuyor. Ekonomi dergilerinin kazanabileceği okurların büyük bölümünün reel ekonomi çerçevesinde mal ve hizmet üretimi yaptığını vurgulayan Türkoğlu, birazcık eleştiri-öneri karışımı konuşuyor:

"Ancak dergiler reel ekonomiye gereken önemi vermiyor. Dergilerde tarım ve sanayi dallarıyla ilgili haberlere daha çok yer verilmesi okur sayısını artırabilir. Dünya ekonomisindeki gelişmelerin Türkiye ekonomisini nasıl etkileyeceğini anlatan haber ve araştırmalar da ilgi görebilir."

Aktüel Para Yayın Yönetmeni Demirer ise dergilerin içindeki haberlerin kapaklarına göre daha tatmin edici olduğunu belirttikten sonra, önümüzdeki dönemde dergilerin birbirinden farklılaşması olgusunu "çok güç" diye tanımlıyor. Dünyada ekonomi dergiciliğinin tarihinin Türkiye'den çok eski olduğuna dikkat çeken Demirer "Yeni bir konsept bulunup oradan gidilmesi imkansız. Olsa herhalde dünyada bizden önce bulurlardı" diye konuşuyor. Demirer, Türkiye'de tüketici bilincinin gelişmesiyle birlikte Batı'da milyonlar satan tüketici dergilerine geçiş yaşanabileceğini bildiriyor.

Şu anda TOBB'un Ekonomik Forum adlı aylık dergisini hazırlayan Sönmez ise gelecekte dergilerin inandırıcı ve enformatik olma iddialarını sürdüremezlerse belli bir tiraja takılıp kalacaklarını söylüyor. Sektöre dergiciliğin günden güne geliştiğini vurgulayan Sönmez sözlerini şöyle bitiriyor:

"İyi yapılmış sektör dergileri, ilgili sektör tarafından kabul görüyor ve okunuyor. Ayrıca ilanla destekleniyor. Sektör dergiciliği uzmanlar tarafından ve sektöre nüfuz edilerek, enformatik yanı ağır basarak yapılırsa oradan bir açılım olabilir. Ayrıca mevcut ticari yayın gruplarının sektör dergileri çıkarması da beklenebilir. Bunlar hem bayide satılır, hem de abonelik sistemi kurulabilir. Bununla birlikte sektör muhabirliği ve daha uzman gazetecilik gelişebilir. Sanki bu karşı karşıya bulunulan dar boğaz bununla aşılacak gibi. Bu başladı ve ipuçları da var."
(Bu inceleme haberi, Ekonomi Muhabirleri Derneği (EMD) yayın organı Ekonom Dergisinin Eylül 1996 tarihli 2. sayısında yayınlanmıştır.) 

"İKTİSAT İŞLETME VE FİNANS DERGİSİ" 30. YAŞINI KUTLUYOR...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder