3 Ekim 2021 Pazar

YILLIK ORTALAMA ENFLASYON ÜZERİNDEN KONUŞMAYA ALIŞMALIYIZ

Enflasyon; eylülden eylüle %9,26; doğrudur. Ama hep ihmal ettiğimiz şey ise ortalama enflasyondur. 
Yani son 12 aydaki yıllık enflasyonları toplayıp, 12'ye böldüğümüzde durum nedir?

İşte orada gerçek durum ortaya çıkıyor: %18,27 (TÜİK verisi)
Bunun için ki; enflasyonun 1-2 aylığına çift hanenin altına gerilemesi, kimsede bir rahatlama etkisi yapmıyor. 39C ateşle yatan bir hastanın birkaç saatliğine hararetinin 37,5'a düşmesi gibi tıpkı. Oysa hasta olduğundan beri ateşi ortalama 38.5C'dir. Bilmem anlatabildim mi?

Ekonomi muhabirleri olarak acilen enflasyon haberi yazma tekniğimize bu ayrıntıyı eklememiz lazım ve şu kısa tabloyu okuyucunun önüne koymalıyız:

TÜFE Artış/Azalış (2003=100)
(Yüzde olarak)

Eylül 2019: 0,99
Ocak-Eylül 2019: 8,42
Yıllık: 9,29
Yıllık (Ortalama): 18,27
(Bu yazı 03 Ekim 2019 tarihinde Facebook sayfamda yayınlanmıştır.)

2 Ekim 2021 Cumartesi

ENFLASYON İLE HAYAT PAHALILIĞI AYNI ŞEY MİDİR, BİRBİRİNDEN FARKLI MIDIR?

 Enflasyon nedir? Hayat pahalılığı nedir?

Aynı şeyler midir?
Hayır aynı şeyler değildir.
Enflasyon, fiyatlar genel düzeyindeki sürekli ve kalıcı artıştır
Eğer ücretlere, sosyal yardımlara, emekli maaşlarına enflasyon (namusluca hesaplanmış) kadar artış yaparsanız pek sorun olmaz
İnsanlar satın alma güçlerini korurlar
Ancak bir de enflasyona komşu bir kavram vardır; herkes onu çok iyi bilir, hisseder, konuşmalarında kullanır.
Ona "hayat pahalılığı" denir ki,
Enflasyonist ortamlarda dar gelirlilere fiyat artış hızından daha az zam yapılınca dillere pelesenk olur.

1 Ekim 2021 Cuma

ELEKTRİK FİYATLARINA ZAM 3 AYDA BİR; DOĞAL GAZ ZAMMI HER AY GÖZDEN GEÇİRİLİYOR

Bugün zam fırtınası esti durdu ortalıkta...

Elektriğe zam gelmedi, sevinildi; doğal gaza ise tüketiciyi ilgilendirmeyen bir zam yapıldı
Otogaz zammı ise -utangaç da olsa- benzin istasyonu kuyrukları doğurdu 41 yıl sonra...
Merkez Bankamız enerji fiyatlarını dışlayan çekirdek enflasyonu kullansa da, yani konu beni ilgilendirmez pozu takınsa da...
Vatandaş manşet enflasyona bakıyor.
O nedenle önemliydi bugün
Peki bundan sonra elektrik ve doğal gaz zamlarıyla aramız nasıl olacak?
Elektriğe zam yapılıp yapılmayacağı
3 ayda bir değerlendiriliyor ki
daha 01 Temmuz 2021 tarihli zammın
Dumanı tüterken, yeni bir zam cahil cesareti olurdu
Ama 01 Ocak 2022 itibarıyla
Yüklü bir zamma hazır olun elektrikte...
Doğal gaz zamları ise her ay ele alınıyor
Ona da 01 Kasım 2021 itibarıyla hazır olun.
Barajlar iyice boşaldı ve
Türkiye'de bu kış elektriğin yüzde 40'ının
Doğal gazdan üretileceği düşünüldüğünde işler giderek zorlaşacak zam cephesinde...
Hazır olun her şeye yani...
Ne kadar hazır olunabilirse artık
(Bu yazı 30 Eylül 2021 tarihinde Facebook sayfamda yayınlanmıştır.)

27 Eylül 2021 Pazartesi

EKONOMİ FIKRALARI: AKLIN VARSA GÖLE KOŞ GÖLE...

Nasrettin hoca birgün eşeğine çıra yüklemiş. Çıranın kalitesini denemek için de bir tanesini tutuşturmuş. 

Tabi eşeğe yüklediği bütün çıralar yanmış. Eşek can havliyle kaçışırken hoca arkasından bağırmış:

"Aklın varsa göle koş göle"

(Anonim)


13 Eylül 2021 Pazartesi

PROF. DR. TEYFİK DEMİR KİMDİR?

 

Prof. Dr. Teyfik DEMİR

2005 yılında Selçuk Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümünü bitirdi. TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesinden (TOBB ETÜ) 2008 yılında yüksek lisansını, 2011 yılında doktorasını aldı. TOBB ETÜ’den yüksek lisans ve doktora derecelerini alan ilk akademisyendir. Doktora konusu omurga cerrahisinde kullanılan protezlerin biyomekanik performansları üzerine idi.

TOBB ETÜ’de Klinik Biyomekanik Laboratuvarını kurdu. 2011 yılında ‘Labiotech’ isimli biyoteknoloji laboratuvar şirketini de kurarak omurga protezleri ve benzerlerinin ulusal ve uluslararası çapta laboratuvar hizmetini vermeye başladı.

4 Eylül 2021 Cumartesi

TOPLAYAN DA ÖDEYEN DE VERGİLERİN ETKİN ŞEKİLDE KULLANILDIĞINA İNANMIYOR

Nazmi KARYAĞDI

5 Milyon İçin 790 Milyon Masraf

Cahit UYANIK

Tasarruf önlemi üzerine önlem araştırılıp makam otolarının tasfiyesi tartışılırken, devletin 5 milyon liralık alacağını tahsil amacıyla yaptığı mal varlığı araştırmasına 790 milyon lira harcadığı tespit edildi. Vergi dairelerinde 5 milyon liradan fazla bir alacağın karşılığının olup olmadığını belirlemek için, Ankara'daki 603 banka şubesi, 20 tapu sicil müdürlüğü, 9 ilçe belediye başkanlığına posta ile yazı gönderilmesi durumunda toplam 790 milyon liralık masraf yapılıyor.

Hesap Uzmanı Nazmi Karyağdı tarafından yapılan "Toplam Kalite Yönetimi ve Türk Vergi İdaresi" başlıklı araştırmada devletin vergi toplamaya çalışırken yaptığı hatalar tek tek sayıldı. Vergi dairelerinde mükelleflerin mal varlığının olup olmadığının araştırılmasının vergi dairesi açısından çok büyük zaman ve emek kaybına yol açtığı anlatılan araştırmada "Aslında ulaştırma ödeneklerinin az gönderilmesi nedeniyle fiilen bu kadar gider yapılamamaktadır. Ancak bu giderin yapılamamış olması, vergi dairesinin mal varlığı araştırması yapamaması sonucunu doğurmaktadır. Yani bir gider yapılamamakta ama karşılığında da alacak tahsil edilememektedir" denildi.

3 Eylül 2021 Cuma

KIRGIZ CUMHURİYETİ CUMHURBAŞKANI SADIR CAPAROV KİMDİR?

Sadır CAPAROV


SADIR CAPAROV, Issık Göl bölgesinin Tüp ilçesine bağlı Ken-Suu köyünde 6 Aralık 1968 tarihinde doğmuştur. Zatıalileri iki üniversitede öğrenim görmüştür.

1991 yılında Başkent Bişkek’teki Fiziksel Kültür ve Spor Enstitüsü’nden; 2006 yılında da Boris Yeltsin’in adı verilen Kırgız-Rus Slav Üniversitesi Hukuk Fakültesinden hukuk derecesi ile mezun olarak ikinci üniversite diplomasını almıştır.

CAPAROV, 1986 ve 1995 yıllarında Issık Göl bölgesi Tüp ilçesinde “Santash” kolektif çiftliği yöneticiliğini üstlenmiştir. 1987-89 yıllarında ise Sovyet ordusunda askerlik görevini yapmıştır. 1996 yılında yine Issık Göl Bölgesi Tüp ilçesinde Soltonkul Çiftliği yöneticiliğinde bulunmuştur. Siyasi kariyerine geçiş yapmadan önce 2000 yılında Guzel-MKHAAD Şirketi Genel Müdürlüğü ve 2002 yılında da Nurneftegaz Şirketi Genel Müdürlüğü görevlerini yürütmüştür.

26 Ağustos 2021 Perşembe

TÜRKİYE, SAHİDEN IMF'YE 5 MİLYAR DOLAR BORÇ VERDİ Mİ?: HAZİNE VE MALİYE BAKANLIĞI AYRINTILARI AÇIKLADI

IMF'ye Verilmesi Taahhüt Edilen 5 Milyar ABD Dolarının Ödemesi Ne Zaman Yapılacaktır?

"2012 yılı başından bu yana sürmekte olan IMF kaynaklarının artırılmasına yönelik çalışmalar kapsamında, çeşitli ülkeler tarafından 460,7 milyar ABD Doları tutarında kaynak (Toplam 39 ülke 461 milyar dolarlık kaynak taahhüdünde bulunmuştur. Ancak, 0,48 milyar Avro tutarında kaynak taahhüdünde bulunan Güney Kıbrıs Rum Kesimi ise geçtiğimiz Mayıs ayında onaylanan Stand-by Düzenlemesi’nin ardından kaynak taahhüdünde bulunan ülkeler listesinden çıkarılmıştır. Böylelikle toplam kaynak taahhüdü tutarı 460,7 milyar dolara gerilemiştir) taahhüt edilmiştir. 

Ülkemiz de bu çabaya katkıda bulunmak üzere 5 milyar ABD Doları tutarında taahhütte bulunmuş ve bu taahhüdünü 17 Ekim 2013 tarihli tahvil satın alım anlaşması ile resmiyete dökmüştür. 

(Tıklayınız) IMF'NİN YENİ TÜRKİYE TEMSİLCİSİ KELMANSON SESSİZ SEDASIZ GÖREVE BAŞLADI

Söz konusu tutar Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) tarafından uluslararası rezervlerimiz içerisinde sayılmak kaydıyla tahsis edilmiştir (19 Haziran 2012 tarihli ve 2012-41 sayılı TCMB Basın Duyurusu). 

EKONOMİ FIKRALARI: BAYAT SOMUN NEDEN DAHA PAHALI?

Somuncu Baba, Bursa sokaklarında sırtında küfesiyle ekmek satarmış. Ama ne ekmek, mis gibi... 

Büyük Veli, "Somuuunnn, müminler somuunnn... Tazeler 10 para, bayatlar 20 para..." diye seslenirmiş.

Bir gencin dikkatini çekmiş ve sormuş: "Baba, tazeler daha pahalı olması gerekmez mi?"

Cevap sarsıcı imiş: 

"Evlat..! Bayat somunlar Asr-ı Saadet'e (Hz. Muhammed'in yaşadığı yıllar) daha yakın. Onun için daha kıymetliler."

(Anonim) 

25 Ağustos 2021 Çarşamba

ÖZELLEŞTİRMELERDE ALAN DA ZAN ALTINDA KALIYOR, SATAN DA...


Cahit UYANIK / Analiz  

Türkiye Galataport satışının iptalini tartışırken ortaya bir de Tüpraş kararı çıktı. Özelleştirmelerin gelecekte de benzeri yol kazalarına uğramaması için Özelleştirme İdaresi, hükümet ve Meclis'in yeni düzenlemeler yapması gerekiyor.

Bir hafta önce yüzde 51'lik hissesi Koç-Shell Konsorsiyumu'na satılan Türkiye Petrol Rafinerileri A.Ş (Tüpraş) özelleştirmesine gölge düştü. Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu, Tüpraş'ın satışına ilişkin ihale komisyonu kararının yürütmesini durdurdu. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu dün, Tüpraş'ın yüzde 51'lik hissesinin blok satışına olanak sağlayan 3 ayrı işlemle ilgili Danıştay 13. Dairesi'nin verdiği yürütmenin durdurulması isteminin reddine ilişkin karara yapılan itirazları görüştü. 29 üyeden oluşan Kurul, Tüpraş'ın yüzde 51 oranındaki kamu hisselerinin blok satış yoluyla özelleştirilmesine ilişkin 6 Nisan 2005 tarihli Özelleştirme Yüksek Kurulu kararının yürütmesinin durdurulması isteminin reddine yönelik itirazı yerinde görmedi. Yani Kurul, Tüpraş'ın yüzde 51 oranındaki hissesinin özelleştirilebileceğine karar verdi.

Ancak Kurul, Tüpraş'ın yüzde 51 oranındaki kamu hisselerinin blok satış yoluyla özelleştirilmesine ilişkin 29 Nisan 2005 tarihli ihale şartnamesinin yürütmesini ise durdurdu. Kurul ayrıca, kamu hisselerinin blok satış yoluyla özelleştirmesine ilişkin yapılan ihaleyi sonuçlandıran 12 Eylül 2005 tarihli İhale Komisyonu kararının da yürütmesinin durdurulmasını kararlaştırdı. Kurul'un, ihale şartnamesindeki bazı hükümlerin 4046 sayılı Özelleştirme Yasasının hükümlerine aykırı olduğuna, bunun sonucunda yapılan ihalenin de yasaya aykırı olduğuna işaret ettiği öğrenildi.

24 Ağustos 2021 Salı

IMF İLE HER 2,5 YILDA BİR MASAYA OTURMAK ZORUNDA KALIYORUZ

IMF İLE 20'İNCİ DEFA MASAYA

OTURURKEN BİLGİLERİ TAZELEYELİM

Cahit UYANIK

Yeni bir yıla girerken Uluslararası Para Fonu (IMF) ile Türkiye yeniden masaya oturuyor. Türkiye, IMF ile yeni bir stand by veya ihtiyati stand by anlaşması imzalamak üzere 20'inci defa masaya oturacak. Türkiye, ilk kez 1961 ve son kez de 2005 yılında olmak üzere toplam 19 defa IMF ile stand by anlaşması imzaladı. Yani 2009 yılı itibarıyle tam 48 yıldır IMF ile masaya oturuyoruz. Ortalama 2.5 yılda bir IMF ile anlaşma yapmak zorunda kalıyoruz. 2009 yılında yapılacak IMF anlaşmasının da asgari 18 ayı kapsaması bekleniyor. Bu ortamda IMF ile ilgili bilgileri tazelemekte fayda var.

IMF, 2008 yılı eylül ayı itibariyle 185 ülkenin üyesi olduğu uluslararası bir kuruluş. IMF, uluslararası parasal işbirliği ve döviz kuru istikrarını desteklemek, ekonomik büyüme ile yüksek istihdamı teşvik etmek ve üye ülkelerin ödemeler dengesi finansmanında karşılaştıkları sorunların aşılmasını kolaylaştırmak amacıyla kurulmuştu. 1944 yılı Temmuz ayında ABD’nin New Hampshire eyaletinin Bretton Woods şehrinde düzenlenen Birleşmiş Milletler konferansına katılan 45 hükümet temsilcisi 1930’lu yıllardaki Büyük Buhran ve sonrasında uygulanan korumacı dış ticaret ve döviz kuru politikalarından kaçınılmasını, uluslararası finansal sistemin istikrarlı işleyişini ve İkinci Dünya Savaşı’ndan zarar gören ülkelerin hızlı bir şekilde yeniden imarını sağlamak amacıyla bir ekonomik işbirliği çerçevesi üzerinde mutabakata varmış ve IMF ve Dünya Bankası’nın kurulmasına karar verdi. IMF’nin kurucu ülke temsilcileri, uluslararası para sistemini izleyecek, mal ve hizmet ticaretiyle ilgili döviz kısıtlarını kaldıracak ve döviz kuru istikrarını koruyacak uluslararası bir kuruluşun anlaşma maddelerinin ana hatlarını bu konferansta belirledi. IMF, kuruluş anlaşmasının 27 Aralık 1945 tarihinde yürürlüğe girmesi ile resmen kuruldu. Türkiye ise IMF’ye “19 Şubat 1947 tarih ve 5016 sayılı Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankası’na Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanun”un verdiği yetkiye dayanarak 11 Mart 1947 tarihinde üye oldu.

3 Haziran 2021 Perşembe

KIBRIS EKONOMİSİNİN ACI GERÇEĞİ

 

Cahit UYANIK

"KKTC'nin ekonomik yapısına bakıldığında, aslında ortada sağlam bir yapı olmadığı, çarpık, rasyonellikten uzak, ekonomik faaliyetlerin rast gele, planlanmadan, popülist bir yaklaşımla yürütüldüğü derme çatma bir yapı olduğu açıkça görülmektedir. Acı da olsa bu gerçek kabul edilmelidir."   

Evet bu cümleler Rum tarafından veya Yunanistan kaynaklı bir yayından alınmış değil. Kıbrıs Türk Sanayi Odasının kısa bir süre önce yayımladığı bir rapordandır. Kıbrıs'ta biliyorsunuz iş adamlarını temsil eden odalar da ikiye bölünmüş durumda. Kıbrıs Türk Ticaret Odası, aynı zamanda Çözüm ve Avrupa Birliği Partisi kurucusu. Denktaş'la ve Türkiye ile arası limoni. Sanayi Odası ise Denktaş'a ve Anavatan'a daha yakın bir çizgi izliyor. Ekim ayında TOBB, Sanayi Odasına büyük bir kompleks inşa edilmesi için hayli yüklü maddi yardımda da bulundu. Bu nedenle Sanayi Odasının bir yayınında Kuzey Kıbrıs'ın ekonomik gerçeğinin bu kadar açık ve net ifade edilmesi önemli görünüyor.

İşte Türkiye ve KKTC böylesi bir ekonomik tablo içerisinde yarın BM müzakere masasına oturmaya hazırlanıyor. KKTC'de insanlar her sabah uyandığında tıpkı Türkiye'deki gibi işsizlik ve geçim sıkıntısına gözlerini açıyor. Bu sorunun en kolay çözümü ise Rum Kesimine (Yani AB'ye) geçerek inşaatlarda, alt yapı işlerinde, temizlik hizmetlerinde çalışmak. Çünkü böylece, Türk tarafındakinin 3-4 katı kazanç sağlamak mümkün. Acaba Yunanistan topraklarına (Yani AB'ye) günü birlik geçiş imkanı olsa, İstanbul'dan kaç otobüs karşı tarafa işsizleri taşır? 

9 Mayıs 2021 Pazar

NEW YORK PAMUK BORSASINDAKİ SANDALYE SAHİBİ İLK TÜRK


Atatürkümüzün tek hayat arkadaşı

Latife Hanımın yaşamını anlatan

İpek Çalışlar'ın araştırıp

(Kopyala-yapıştır değil, gerçek bir araştırma)

kaleme aldığı 'Latife Hanım' adlı eseri okuyorum

Uzun yıllar boyunca çeşitli kitaplar biriktirilip

Kütüphane kütüphane gezilerek kaynak toplandığı belli olan bu kitap;

Kaynakların yetmediği yerde gazetecilik yöntemlerine başvurulan,

bilgisi ve ilgisi olan kişilerle yüz yüze görüşmelerle desteklenmiş bir başyapıt bence.

(Tıklayınız) OKUDUĞUM KİTAPLAR / GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK / İLBER ORTAYLI

Meslek hastalığı var tabii ki bizde; bu kitaptan ekonomi muhabiri gözüyle öğrendiğim bir şeyi de sizinle paylaşmak isterim

8 Mayıs 2021 Cumartesi

KIBRIS'TA NEYİ UNUTTUK?

Cahit UYANIK

Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) ilişkileri tarihine birazcık olsun ilgi duyanların öğrendiği ilk şey şudur: Türkiye 1960'ların başındaki Ortak Pazar'a bir ihtiyaca karşılık olsun diye değil, Yunanistan başvurduğu için ilgi duymuştur. Dış politikadaki bu temel argümanın ileriki yıllarda unutulduğu açık. Bunun iç ve dış sebepleri var. Türkiye'nin 1970'li yıllarda ciddi siyasi ve ekonomik iç çalkantılara düşmüş olması bu temel düşünceyi gölgeledi. Kıbrıs Sorunu'nun 1960'larda Yunanistan tarafından bilinçli şekilde alevlendirilmesi ve 1974'teki askeri harekata kadar gelinmesi de diğer önemli etken. Demek ki Yunanistan, 1960'ların başında izlemeye başladığı politikalardan köklü bir taviz vermemiş. Kıbrıs'ı bir nirengi noktası olarak kullanarak Türkiye'yi hem istikrarsızlığa itmiş, hem de uygar Batı ile entegrasyonunu geciktirmiş hatta baltalayabilmiş. Simitis boşuna, önceki gün Kıbrıs Rum Parlamentosunda "Enosis'i başardık" demedi ki...

(Tıklayınız) TANK PALET'İN İŞLETME HAKKI DEVRİ ÖZELLEŞTİRME MİDİR?

Türkiye ise "Yunanistan'dan geri kalmamak" gibi bir temel argümanı kaybettiği için savrulmuş durmuş. Türkiye, 1974 Kıbrıs Harekatından 4 yıl sonra Yunanistan'la beraber Ortak Pazar'a davet edilmedi mi? Edildi. Üstelik bu davet, Türkiye'nin Ada'da asker bulundurduğunu bile bile yapıldı. Türk askeri 1978'de işgalci değildi de, şimdi mi işgalci sayılıyor? Türkiye, 1978'deki daveti kabul etseydi hem Yunanistan'la aynı anda AB'ye girecek, hem de Kıbrıs politikasını Avrupa'ya kabul ettirmiş olacaktı. Ama fırsat kaçtı. Kaçtığı gibi kimse de suçu günahı üzerine almaya niyetli değil. 

(Tıklayınız) YIL 2001... PROF. DR. MÜMTAZ SOYSAL İLE KIBRIS SORUNU ÜZERİNE SÖYLEŞİ

EKONOMİ HİKAYELERİ / ABD ORDULARINA KARŞI SAVAŞAN SON KIZILDERİLİ REİSİ OTURAN BOĞA'DAN İBRETLİK SÖZLER


Oturan Boğa

"Kartallar kartaldır, karga gibi olamaz. Dünya güneşi kucakladı ve biz bu sevginin sonuçlarını görüyoruz, şimdi biz yoksuluz ama özgürüz. Adımlarımızı beyaz adam kontrol edemez ve eğer bizler öleceksek, doğrularımızla öleceğiz.

Bana hırsız diyorlar, oysa topraklarımızı ve zenginliklerimizi hangi beyaz adam 'çalmadım' diyebilir? Kim bana aç gelip de tok dönmedi?


Ben hangi kanunu çiğnedim? Hangi beyaz kadın benim tarafımdan esir alındı veya hakarete uğradı? Kim benim eşimi ya da çocuklarımı dövdüğümü gördü?
Kendime ait olanları seviyor olmam yanlış mı? Babamın yaşadığı yerde Siyu (Sioux) olarak doğdum, halkım ve topraklarım uğruna ölebileceğim için mi bana vahşi diyorlar.


5 Mayıs 2021 Çarşamba

TÜRKİYE, KALKINMANIN YENİ İTİCİ GÜCÜ AR-GE'Yİ ETKİN KULLANMAK İÇİN ARAŞTIRMACI SAYISINI ARTIRACAK

Cahit UYANIK 

Tüm dünyada artık ekonomik gelişmenin en önemli itici güçlerinden birisinin araştırma ve geliştirme çalışmaları (Ar-ge) olduğunu herkes biliyor. Çünkü ar-ge, günümüzde giderek artan işletmeler, sektörler ve ülkeler arası rekabette birbirine üstünlük sağlayabilmenin en güçlü aracı. Bu aracı iyi kullanabilen ülkeler bulundukları refah düzeyini koruyabiliyor veya birkaç basamak daha yükselebiliyor. Bizim gibi ülkeler ise ar-ge'yi iyi kullanarak gelişmiş ülkeler seviyesine çıkabiliyor. Ar-ge'nin en önemli unsuru ise insana yani araştırmacılara yatırım. Çünkü ar-ge'ye yapılan harcamaların katma değere dönüşmesinde insan kaynağı en önemli rol sahibi. Yani bir anlamda  ülkelerin rekabet gücü ar-ge'ye yaptıkları yatırım kadar bu kaynağı kullanan insan gücü ile de yakından ilgili. Gerek üniversiteler gerekse işletmelerde araştırmacılara yapılan bilinçli yatırımlar, kendisine katbekat kar veya pazar artışı olarak geri dönüyor. Bunun tüm dünya genelinde birçok örneğini görebilmek mümkün. 

(Tıklayınız) ÜLKELERİN 'TİCARİ VE EKONOMİK UZAY' YARIŞI İYİCE HIZLANDI

Peki Türkiye, araştırmacı sayısı açısından ne durumda? Bunun en iyi cevabını resmi ağızlardan vermek mümkün. Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu'nun (BTYK) geçen kasım ayında yaptığı toplantıdan sonraki açıklamasına göre, Türkiye'de bilim ve teknoloji insan kaynaklarının nicel gelişiminde geçmişten bugüne gözlenen artışının korunması halinde, gelecekte ortaya çıkacak tablo ülke hedeflerinin gerçekleştirilmesine yetmeyecek. Türkiye'de 1990 yılından bu yana gözlenen eğilimlerin korunması halinde 2010 ve 2015 yıllarında en iyimser ve en kötümser tahminle erişilecek araştırmacı sayıları çeşitli ülkelerin 2005 yılı verileri ile karşılaştırıldığında yetersiz kalacak. Çünkü 2015 yılında en iyimser senaryoya göre ulaşılacak araştırmacı sayısı, gelişmiş ülkelerin 2005 yılında sahip olduğundan daha az olacak.

(Tıklayınız) COVID-19, BİYOTEKNOLOJİK İLAÇ VE AŞILARIN YILDIZINI İYİCE PARLATTI