Hafızalar yoklanırsa, Türkiye'nin 2001
Krizi sonrasında tartıştığı önemli konulardan birisi siyaset ile ekonomi
yönetiminin birbirinden nasıl ayrılacağı idi. Türkiye, bu sorunu çözmek için
kriz sırasında iki önemli adım attı. Birincisi Merkez Bankası'na bağımsızlık
tanınmasıydı. Aslında 1994 Krizinden sonra adımları atılmaya başlanan Merkez
Bankasının bağımsızlık kazanma süreci, 2001'de değiştirilen kuruluş kanunu ile iyice perçinlendi. Hükümetin Merkez Bankasından avans çekerek kamu
harcamalarında kullanabilmesi imkanı kaldırıldı, bankanın temel amacının fiyat
istikrarını sağlamak ve korumak olduğu kabul edildi, Banka bünyesinde Para Politikası Kurulu kurularak faiz oranlarının belirlenme sürecinde teknik boyut
daha çok öne çıkarıldı. Bütün bunlar, siyasetin Merkez Bankası üzerindeki
etkisini iyice asgariye indirmek amacını taşıyordu.
30 Ocak 2015 Cuma
29 Ocak 2015 Perşembe
DÜNYA NÜFUSU 9 MİLYARA, TÜRKİYE NÜFUSU 100 MİLYON KİŞİYE DOĞRU GİDİYOR
Cahit UYANIK
İçinde yaşadığımız günlerin yoğunluğu
zaman zaman bizi geleceği görmekten alıkoyuyor. Hele hele ekonomik kriz
dönemlerindeki belirsizlikler, insanları iyice 'miyopi'ye itiyor. Yani
önümüzdeki birkaç haftadan daha ötesini göremez oluyoruz. Oysa geriye doğru
dönüp baktığımızda, içinde yaşadığımız sorunların çoğunlukla geçmişte dile
getirildiğini, yaklaşmakta olan büyük
tehlikelere dikkat çekildiğini anlayabiliyoruz. O tehlike anı gelip
çattığında ise uzun vadeli düşünüp önlem alanlar, gününü gün edip önlem
almayanlara göre nispi bir üstünlük sağlayabiliyor. İnsanlığın son yüzyılda
uğraştığı en önemli sorunlardan birisi ise hızlı nüfus artışı. Hızlı nüfus
artışı beraberinde ekonomiyi baskı altına alması, beslenme sorunları yaratması, güvenlik sorununun açığa çıkmasına sebep
olması, yetersiz sağlık ve eğitim hizmetleri meselesiyle uğraşılması, işsizlik
artışı, kentleşme ve yerleşme sorunlarının baş göstermesi, insanları iç ve dış
göçe zorlaması gibi alanlarda çözümü kolay olmayan sorunlar doğuruyor. Halen
içinde geçtiğimiz dönemde yaşadığımız bu sorunlar, önümüzdeki 40 yılın sonunda
iyice tavana vurabilir. Şu anda bile çözmekte aciz kalınan hızlı nüfus
artışıyla ilgili sorunlar, iyice içinden çıkılmaz hale dönüşüp, hiç de hesapta
olmayan toplumsal sonuçlara yol açabilir.
28 Ocak 2015 Çarşamba
YTL: PARA MACERAMIZDA 165 YIL SONRA YENİ BİR BOYUT
Cahit UYANIK
Türkiye, 2005 yılına yeni bir para birimi, yeni basılmış kağıt ve madeni paralarla girdi. Böylece 1994 yılından bu yana zaman zaman alevlenip sönen sıfır atma tartışmaları da bitti. Banknot Yeni TL'ler (YTL) ve içinde 1 YTL'nin de bulunduğu madeni para Yeni Kuruşlar (Ykr) konusunda özellikle son 1 ayda çok yoğun bir bilgilendirme ortamı yaşandı. Bu konuya birazdan biz de gireceğiz. Ama önce günlük yaşamımızın önemli unsurlarından birisi olan paranın Türkiye'deki kısa bir tarihçesine bakalım.
Türkiye, 2005 yılına yeni bir para birimi, yeni basılmış kağıt ve madeni paralarla girdi. Böylece 1994 yılından bu yana zaman zaman alevlenip sönen sıfır atma tartışmaları da bitti. Banknot Yeni TL'ler (YTL) ve içinde 1 YTL'nin de bulunduğu madeni para Yeni Kuruşlar (Ykr) konusunda özellikle son 1 ayda çok yoğun bir bilgilendirme ortamı yaşandı. Bu konuya birazdan biz de gireceğiz. Ama önce günlük yaşamımızın önemli unsurlarından birisi olan paranın Türkiye'deki kısa bir tarihçesine bakalım.
NÜFUS 3.3 MİLYON KİŞİ AZ ÇIKINCA, GELİR 2.375 DOLAR ARTACAK
Cahit
UYANIK
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 1998 bazlı yeni
milli gelir hesabına dayanarak 2007 yılı büyüme sonuçlarını bugün açıklayacak.
Yeni hesaplamada birçok kayıt dışı unsur kayıt altına girdiği, daha farklı
hesaplama yöntemleri kullanıldığı, daha önce hesaplara alınmayan bazı unsurlar
hesaplara dahil edildiği için milli gelirin yüksek çıkarak 630 milyar dolar
civarında kesinleşmesi bekleniyor. Bu durumda kişi başına milli gelir de 9 bin
dolar civarında belirlenecek. Büyüme oranının ise yüzde 5 civarında
gerçekleşmesi bekleniyor.
27 Ocak 2015 Salı
TÜRKİYE'DE EKONOMİK KRİZ DÖVİZ CEPHESİNDEN BAŞLAR
Son haftaların en çok ilgi çeken ekonomik tartışma konusu şu: Ekonomi adı konulmamış bir krize mi girdi? İnsanlar işsizlikten, firmalar iş yapamamaktan, devlet vergi toplayamamaktan şikayetçi. Türkiye, yoksa daha önce hiç görmediği biçimde sessiz bir kriz mi yaşıyor, yoksa bu 'fırtına öncesi sessizlik' gibi, büyük bir ekonomik krizin ön işaretleri mi?
26 Ocak 2015 Pazartesi
GENİŞ ŞUBE AĞINA SAHİP TÜRK BANKALARI YABANCILARIN İLGİSİNİ ÇOK ÇEKİYOR
Cahit UYANIK
Türk bankacılık sektörü uzun yıllardır
sıkıntılı. 1980 öncesindeki 'rekabetsizlik' koşullarında, yapay bir ortamda yaşayan bankalar, bu
tarihten sonra serbest bırakılan faizlerle yarışmaya girince ilk şoka
uğramıştı. Daha sonraki yıllarda bireysel bankacılığa geçiş, Hazine'nin
borçlanma ihtiyacının çok artmasıyla ona borç veren bankaların 'hormonlu'
biçimde büyümesi, bankalara siyasi müdahaleler en önemli sorunlar olarak ön
plana çıktı. Bu sorunlar Türk bankacılığının 'müzmin' sorunu olan özsermaye
yetersizliği ile birleşince çok ciddi sorunlarla boğuşmaya başladı. Türkiye,
90'lı yıllar boyunca tüm dünyanın geçtiği yeni modeli de benimsemedi. Yani
finans ve bankacılık sektörünün çalışma koşullarını, izinlerini, denetleme
şekillerini düzenleyen 'bağımsız ve özerk bir bankacılık otoritesi' kurmak
yolunu seçmedi. Bunun faturası da çok ağır oldu.
24 Ocak 2015 Cumartesi
MALİYE, HAPİSTEKİ TİTANCI KENAN ŞERANOĞLU'NU ARIYOR!
Türkiye bundan 8 yıl önce Titan Saadet Zinciri ve onun havalı patronu Kenan Şeranoğlu'nu, dillere destan bir doğum günü partisi ile tanımıştı. Lüks bir otomobille doğum gününe gelen ve lüks bir otomobil şeklindeki doğum günü pastasını kesen, tek düğmeli iki parça kumaştan dikilmiş ultra-süper ceketiyle hala hafızalardaki yerini koruyan Şeranoğlu, Titan adlı organizasyonun aslında bir "saadet zinciri" olduğu anlaşılınca gözaltına alınıp tutuklanmıştı. Daha sonra mahkeme aşamasında ortaya çıkarılan bilgilere göre Şeranoğlu, 8 ayda o dönemde hatırı sayılır bir para olan 2 trilyon lirayı cebe indirmişti. Titan organizasyonu, 30 bin kişiden 2 bin 500'er mark toplamış ve her üyeye, bir önceki üyenin parasından belli bir miktar aktarmıştı. Buna finans literatüründe "saadet zinciri" veya "Ponzi oyunu" da deniliyordu.
ENFLASYON HEDEFLEMESİNDE İLK TEST NOKTASI BUGÜN
Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) bugün açıklayacağı mart ayına ilişkin enflasyon rakamı, Merkez Bankası'nın (MB) yılbaşında duyurduğu enflasyon hedeflemesi açısından da ilk test noktasını oluşturacak. MB, yıl sonu için belirlediği yüzde 5'lik nihai hedefe ulaşmak için, 3'er aylık dönemler halinde (mart-haziran-eylül) bir "enflasyon patikası" tespit etmişti. Bu patikaya göre, mart ayındaki tüketici fiyatları enflasyonunun (TÜFE) yıllık yüzde 7.4 düzeyinde gerçekleşmesi gerekiyor. Şubat ayındaki yıllık enflasyon rakamı yüzde 8.15 olarak gerçekleşmişti. Bu durumda yüzde 7.4'lük rakamı yakalayabilmek için, mart ayı fiyat endeksinin düşüş yönünde olması gerekiyor.
|
23 Ocak 2015 Cuma
İŞSİZLER "VAKTİM YOK, İŞ ÖĞRETEN KURSA GİDEMEM" DEDİ !
Uzmanlaşmış Meslek Edindirme
Merkezleri (UMEM) Beceri’10 kurslarına ön kayıt yaptıran ancak sonrasında sistemden
çıkan 1086 kişi ile telefonda yapılan ankette, işsizlerin meslek kurslarına
bakış açıları ile ilgili önemli bilgiler toplandı. Kursa devam edilen her gün
için 15 TL harcırah alınan ve kurs sonunda istihdam garantisi bulunan UMEM
Beceri’10 Projesine ön kayıt yaptırıp, daha sonra herhangi bir kursa kayıt
olmayan her 10 kişiden birinin “vakti olmadığı” gerekçesini sunması ilginç bir
bulgu olarak ortaya çıktı.
22 Ocak 2015 Perşembe
AZ BİLİNEN IMF-TÜRKİYE İLİŞKİLERİNİN GEÇMİŞİ...
Cahit UYANIK
Türkiye, Hazine Müsteşarlığı'nın 9 Mart
2010 tarihli resmi açıklamasına göre
Uluslararası Para Fonu (IMF) ile 20. stand by görüşmelerini anlaşma olmadan
bitirdi. Bu görüşmeler, 19. stand by'ın 2008 mayıs ayı sonunda bitmesinden bu
yana sürüp gidiyordu. Yani 21 ay boyunca süren görüşmeler bir anlaşma olmadan
sona erdi. Bu durum Türkiye'de günlerce tartışıldı. IMF'siz dönemin neler
getirip neler götüreceği üzerinde duruldu. Ben de burada uzun uzadıya IMF
olmadan Türkiye ekonomisinin performansının nasıl seyredeceği konusunda niyet
okuyuculuğuna soyunmayacağım. Bunu hep beraber yaşayıp göreceğiz. Sadece şu
söylenebilir: Türkiye'de IMF olmadan, kendi kendine yeten bir akış halinde,
ekonomisini yürütmesi için yeterli altyapılar kurulmuş gibi görünüyor. Ancak bu
altyapıların korunup, zamana ve şartlara göre geliştirilmeye gereksinimi var.
Türkiye, gerek devlet ve hükümetler olarak, gerek özel sektör olarak bu konuda
duyarlılık gösterirse IMF ile ilişkiler bundan sonra, 'borçlu-alacaklı' değil
'diplomatik’ düzeyde kalabilir. Aksi taktirde yine zorlu bir viraj sırasında
IMF'ye muhtaç duruma düşebiliriz.
İŞTE BARZANİ'Yİ 300 MİLYON DOLARDAN EDECEK AKÇAKALE SINIR KAPISI
Cahit
UYANIK
Bu yıl nisan ayında yapılan Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında alınan kararlar gereği devlet, Irak'la ticaret hacmini azaltmadan, Kuzey Irak'taki Barzani yönetimini "güçsüz" hale getirmeyi hedefliyor. Barzani'nin en önemli gelir kaynaklarından birisi Habur Sınır Kapısı'ndan geçiş yapan tırlar ve kamyonlar. Bu araçlardan yılda 300 milyon dolarlık nakit gelir sağlayan Barzani yönetiminin gelirleri, Şanlıurfa-Akçakale'de açılacak Akçakale Sınır Kapısı ile azaltılmaya çalışılacak.
21 Ocak 2015 Çarşamba
İŞSİZLİK SİGORTASINA EL ATMAK, SSK'DA 30 YIL ÖNCE DÜŞÜLEN HATAYI TEKRARLAMAKTIR
Cahit UYANIK
Türkiye'de değişmeyen
kötü siyasi geleneklerden birisi de hazır ve yıllardır biriktirilen kaynakları
fütursuzca tüketmek. Türkiye bu siyasi
pratiği 1970'li yıllardan sonra Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK) üzerinden
yaşadı. Kurulduktan sonra işçi ve işverenlerden kesilen primlerle SSK, büyük
bir kaynak gücüne ulaşmıştı. 1970'li yıllardaki çocukluk yıllarımdan
hatırlıyorum; SSK hastanelerine gıpta
ile bakılırdı. Bir kentte eğer SSK'ya bağlı bir hastane varsa ve siz SSK'lı
iseniz şanslı bir vatandaş sayılırdınız. O kentin en iyi doktorları SSK
hastanesinde çalışır, en modern tedaviler orada uygulanırdı. Ama maalesef 1980'li yılların
sonu ve 1990'lı yıllar boyunca SSK hastaneleri yeni yatırımlar yapılmadığı için
en kötü sağlık kurumları olarak ünlendiler.
20 Ocak 2015 Salı
ÇOK SEVDİĞİMİZ AMA PEK TANIMADIĞIMIZ BİR YATIRIM ARACI: ALTIN
Cahit UYANIK
Altın, Türk halkının çok ama çok sevdiği; neredeyse hiç tanımadığı yegane yatırım aracı. Mesela 'karat' ve 'ons' nedir? Altının ayarları neye bağlıdır? Altın fiyatları nasıl artar veya azalır, bunları biliyor muyuz? Oysa diğer yatırım araçları öyle mi? Banka mevduatı ve döviz hakkında birçok bilgisi olan halkımız, bir zamanlar rağbet ettiği borsadan ise çok fazla teknik bilgi ve sürekli takip gerektirdiği için soğumuş görünüyor. Mevduattan ne kadar vergi alındığı, mevduat garantisinin limiti, hangi bankanın mevduata ne faiz verdiği gibi bilgilerin yanı sıra, doların, sterlinin veya euronun geleceğine yönelik düşünce ve beklentiler çoğu kişinin bilgisi dahilindedir. Altında ise 'güven' hissi, çoğunlukla altın hakkında bilgi sahibi olma çabasına baskın çıkar. Altında fiyat takibinin ötesine pek geçmeyiz. Altın belki de; somut, elle tutulabilen, değerini yitirmeyen, kriz dönemlerinde de nakite kolayca dönüştürebilen özellikler taşıdığından Türkler'in gözdesi. Altın aynı zamanda bir ziynet eşyası olarak çok rağbette. Türkler olarak, altınla süslenmeyi çok seviyoruz.
Altın, Türk halkının çok ama çok sevdiği; neredeyse hiç tanımadığı yegane yatırım aracı. Mesela 'karat' ve 'ons' nedir? Altının ayarları neye bağlıdır? Altın fiyatları nasıl artar veya azalır, bunları biliyor muyuz? Oysa diğer yatırım araçları öyle mi? Banka mevduatı ve döviz hakkında birçok bilgisi olan halkımız, bir zamanlar rağbet ettiği borsadan ise çok fazla teknik bilgi ve sürekli takip gerektirdiği için soğumuş görünüyor. Mevduattan ne kadar vergi alındığı, mevduat garantisinin limiti, hangi bankanın mevduata ne faiz verdiği gibi bilgilerin yanı sıra, doların, sterlinin veya euronun geleceğine yönelik düşünce ve beklentiler çoğu kişinin bilgisi dahilindedir. Altında ise 'güven' hissi, çoğunlukla altın hakkında bilgi sahibi olma çabasına baskın çıkar. Altında fiyat takibinin ötesine pek geçmeyiz. Altın belki de; somut, elle tutulabilen, değerini yitirmeyen, kriz dönemlerinde de nakite kolayca dönüştürebilen özellikler taşıdığından Türkler'in gözdesi. Altın aynı zamanda bir ziynet eşyası olarak çok rağbette. Türkler olarak, altınla süslenmeyi çok seviyoruz.
19 Ocak 2015 Pazartesi
MB: HAM PETROLDE FİYAT ARTIŞININ ÜÇTE BİRİ AKARYAKITA YANSIYOR
Cahit
UYANIK
Merkez Bankası (MB), ham petrol fiyatlarındaki artışın
Türkiye'deki akaryakıt fiyatlarını ne yönde etkilediğini araştırdı. MB'nin
yayımladığı son enflasyon raporundaki verilere göre ham petrol fiyatlarındaki
yüzde 10 oranındaki artış, yurt içi akaryakıt fiyatlarını 24 aylık bir dönem
sonunda 3.2 puan artırıyor. Yani uluslararası petrol fiyatlarındaki bir artışın
ancak 1/3'ü yurt içi akaryakıt fiyatlarına yansıyor.
ALARKO VE AKENERJİ SANTRAL KAPATIYOR
Yüksek doğal gaz fiyatları nedeniyle zararda
olduklarını ve elektrik üretiminden vazgeçme noktasına geldiklerini belirten
özel sektör elektrik üreticileri santral kapatmaya başladı. Alarko Holding
iştiraklerinden Alarko Elektrik Santralları Tesis, İşletme ve Tic. A.Ş.'ye
(Altek) bağlı Kırklareli Doğal Gaz Çevrim Santralında bu ay sonunda üretim
duruyor. Akkök Grubu'na bağlı Akenerji de, Bilecik-Bozhöyük’teki santralin
birinci ünitesini 15 Temmuz, ikinci ünitesini 30 Temmuz’da üretim durdurma
kararını Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'na iletti. Akenerji, mayısta 5 MW
gücündeki Bursa-Orhangazi santralini kapatmıştı. Kapatılan son iki santralin kurulu gücü 81 (Altek) ve
127 (Akenerji) olmak üzere toplam 208 MW düzeyinde bulunuyor. Türkiye'deki
toplam kurulu güç ise 39 bin MW düzeyinde.
16 Ocak 2015 Cuma
TÜPRAŞ ÖZELLEŞTİRMESİ: 37.3 DOLARLIK MASRAFLA 3.6 MİLYAR DOLAR KAZANILDI
Türkiye, 20 yılı aşkın zamandır süren özelleştirme macerasında
mahkeme kararlarına saygı göstermeye başlamasının ödülünü Tüpraş
özelleştirmesindeki ek 3 milyar 625 milyon dolarlık kazançla aldı. Hükümet,
Tüpraş'ın yüzde 65.76'sını 2003-2004 yıllarında yapılan özelleştirme ihalesinde
1 milyar 302 milyon dolara Efremov-Zorlu Ortaklığı'na satmıştı. Ancak Petrol-İş
Sendikası tarafından Ankara 10. İdare Mahkemesi'ne açılan davada mahkeme,
işlemin iptaline karar verdi. 2 Haziran 2004'te verilen bu karar, daha sonra
Danıştay tarafından da onaylanınca hükümet ihaleyi iptal etmek zorunda
kalmıştı.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)