9 Kasım 2023 Perşembe

IMF İLE 20'İNCİ DEFA MASAYA OTURURKEN BİLGİLERİ TAZELEYELİM

Cahit UYANIK 

Yeni bir yıla girerken Uluslararası Para Fonu (IMF) ile Türkiye yeniden masaya oturuyor. Türkiye, IMF ile yeni bir stand by veya ihtiyati stand by anlaşması imzalamak üzere 20'inci defa görüşecek. Türkiye, ilk kez 1961 ve son kez de 2005 yılında olmak üzere toplam 19 defa IMF ile stand by anlaşması imzaladı. Yani 2009 yılı itibarıyla tam 48 yıldır IMF ile masaya oturuyoruz. Ortalama 2,5 yılda bir IMF ile anlaşma yapmak zorunda kalıyoruz. 2009 yılında yapılacak IMF anlaşmasının da asgari 18 ayı kapsaması bekleniyor. Bu ortamda IMF ile ilgili bilgileri tazelemekte fayda var.

IMF, 2008 yılı Eylül ayı itibariyle 185 ülkenin üyesi olduğu uluslararası bir kuruluş. IMF, uluslararası parasal işbirliği ve döviz kuru istikrarını desteklemek, ekonomik büyüme ile yüksek istihdamı teşvik etmek ve üye ülkelerin ödemeler dengesi finansmanında karşılaştıkları sorunların aşılmasını kolaylaştırmak amacıyla kurulmuştu. 1944 yılı Temmuz ayında ABD’nin New Hampshire eyaletinin Bretton Woods şehrinde düzenlenen Birleşmiş Milletler Konferansına katılan 45 hükümet temsilcisi, 1930’lu yıllardaki Büyük Buhran ve sonrasında uygulanan korumacı dış ticaret ve döviz kuru politikalarından kaçınılmasını, uluslararası finansal sistemin istikrarlı işleyişini ve İkinci Dünya Savaşından zarar gören ülkelerin hızlı bir şekilde yeniden imarını sağlamak amacıyla bir ekonomik işbirliği çerçevesi üzerinde mutabakata vararak ve IMF ve Dünya Bankasının kurulmasına karar verdi. IMF’nin kurucu ülke temsilcileri, uluslararası para sistemini izleyecek, mal ve hizmet ticaretiyle ilgili döviz kısıtlarını kaldıracak ve döviz kuru istikrarını koruyacak uluslararası bir kuruluşun anlaşma maddelerinin ana hatlarını bu konferansta belirledi.

IMF, kuruluş anlaşmasının 27 Aralık 1945 tarihinde yürürlüğe girmesi ile resmen kuruldu. Türkiye ise IMF’ye “19 Şubat 1947 tarih ve 5016 sayılı Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankası’na Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanun”un verdiği yetkiye dayanarak 11 Mart 1947 tarihinde üye oldu.

IMF üye ülkelere 3 şekilde hizmet ediyor. Üye ülkelerde ve küresel düzeyde ekonomik ve finansal gelişmeleri ve politikaları izleyerek üyelerine tavsiyelerde bulunuyor. Ödemeler dengesi problemi yaşayan üye ülkelere, geçici finansman desteği sağlıyor ve üye ülkelerin bu problemleri kalıcı olarak çözmeyi hedefleyen yapısal reform politikalarını destekliyor. Üye ülke hükümetlerine ve merkez bankalarına kendi uzmanlık alanlarında teknik yardım ve eğitim sağlıyor.

IMF'de bütün ülkelerin temsil edildiği Guvernörler Kurulu yönetimdeki en yetkili organ. Kurulun olağan toplantıları, IMF ve Dünya Bankasının yıllık toplantıları esnasında yapılıyor. Guvernörler Kurulu IMF’nin günlük işlerini yürütme ve gözetme yetkisini İcra Direktörleri Kurulu’na devretmiş durumda. İcra Direktörleri Kurulunda IMF üyesi tüm ülkeler, doğrudan ya da oluşturdukları gruplar vasıtasıyla temsil ediliyor. IMF İcra Direktörleri Kurulu ülkeleri ve ülke gruplarını temsil eden 24 İcra Direktöründen oluşuyor. Kurul içerisinde 8 ülke; ABD, Almanya, Fransa, İngiltere, Japonya, Çin, Rusya ve Suudi Arabistan kendi başlarına temsil edilirken, diğer üyelerin temsili bazı diğer üye ülkelerle oluşturdukları gruplar içerisinden seçilen İcra Direktörleri aracılığıyla sağlanıyor. 

Türkiye'nin içerisinde bulunduğu grup; Türkiye, Avusturya, Belçika, Beyaz Rusya, Çek Cumhuriyeti, Kazakistan, Lüksemburg, Macaristan, Slovakya ve Slovenya’dan oluşuyor. Grubun İcra Direktörleri Kurulundaki temsili Belçika tarafından sağlanıyor. Geleneksel olarak IMF Başkanı bir Avrupa ülkesi vatandaşı, Birinci Başkan Yardımcısı ise ABD vatandaşı oluyor. Bir ülke-bir oy prensibi ile çalışan bazı uluslararası kuruluşlardan farklı olarak IMF'de ağırlıklı oy sistemi var: Bir ülkenin oy gücü IMF’deki kotasına göre belirleniyor. Türkiye'nin oy gücü yüzde 0,55.

IMF'nin kaynakları temelde üye ülkelerin IMF'ye katıldıkları zaman ödedikleri üyelik kotalarından veya kota artırımlarından sağlanıyor. Ülkeler üyelik kotalarının yüzde 25'ini SDR sepetine dahil para birimleri (Amerikan Doları, Euro, Sterlin ve Japon Yeni) üzerinden ödüyor. Kalanını ise kendi para birimleriyle ödeyebiliyor. Kotalar ülkelerin üyelik paylarını belirlemek dışında, ülkenin oy gücünü, IMF'den alabileceği finansal desteğin miktarını ve SDR dağılımlarının payını belirliyor. Bir ülke IMF’ye üye olduğunda ekonomisinin diğer üye ülkelere mukayeseli durumuna göre bir kota belirleniyor. Kotalar genellikle her 5 yılda bir gözden geçiriliyor. Kota değişiklikleri belirlenirken ülkelerin cari işlemleri, GSYİH ve resmi rezerv düzeyi gibi iktisadi faktörler dikkate alınıyor. Bir ülkenin oy gücü IMF’deki kotasına göre belirleniyor. 2008 yılı Eylül ayı itibariyle IMF’nin toplam kotası 217.314 milyon SDR ve Türkiye'nin kotası 1.191 milyon SDR.

Özel Çekme Hakkı (SDR), 1969 yılında IMF tarafından uluslararası rezervlerin desteklenmesi için yaratılan bir hesap birimi. Başlangıçta, SDR'nin değeri altına endeksli olarak belirlenmişti. Mevcut durum itibariyle SDR'nin değeri, küresel ekonomik sistemde önemli yer tutan ülkelerin (ve bölgelerin) para birimlerinden oluşan bir sepet esas alınarak belirleniyor. Sepetin bileşimi her 5 yılda bir gözden geçiriliyor. Sepetin bileşimine yönelik en son karar 1 Ocak 2006 tarihinde alındı ve bu kapsamda SDR sepetinde ABD doları yüzde 44, euro yüzde 34, Japon yeni yüzde 11 ve İngiliz  sterlini yüzde 11 ağırlıkla bulunuyor.  

Ülkelerin dış ödemelerini dengelemek ve sürdürülebilir ekonomik büyüme koşullarını sağlamak için bazı ekonomik uyum politikalarını uygulamaya koyması gerekebiliyor. Bu koşullar altında ödemeler dengesi problemlerinin çözümüne ve sürdürülebilir büyüme ile parasal ve finansal istikrarı tesis etmeye yönelik bir dizi hedef ve politikalar üye ülke hükümetleri tarafından IMF Başkanı’na hitaben yazılan niyet mektuplarında belirtiliyor. Niyet Mektupları bir anlaşma metni ya da müeyyideler içeren bir sözleşme değil. Dolayısıyla ülkeleri hukuki yükümlülük altına sokmuyor. Niyet mektupları hükümetlerin izleyeceği politikaları IMF ile ilişkileri yürütmekten sorumlu yetkililer (genellikle bir Bakan ve Merkez Bankası Başkanı) aracılığıyla IMF İcra Direktörleri Kurulu’na ilettiği metinler. Söz konusu politikalar adı geçen İcra Direktörleri Kurulunca değerlendirilerek IMF’nin mali desteği konusunda bir karar veriliyor.

IMF kaynaklarının üye ülkelerce kullanımına yönelik olarak, ülke ihtiyaçlarının çeşitlilik arz eden yapıları gereği bir çok farklı mekanizma ve araç var. Süre, geri ödeme dönemi ve borç verme şartları izlenecek programa göre değişiklik arz ediyor. Bunlardan en fazla bilineni yani stand-by düzenlemeleri ise IMF kredi politikalarının çekirdeğini oluşturuyor. Bu kapsamda üye ülkeye, kısa vadeli ödemeler dengesi sorunlarının aşabilmesi için, genellikle 1-3 yıllık süre zarfında, ülkelerin kotasıyla ilişkilendirilen belli bir miktara kadar kaynak kullanabilme güvencesi sağlanıyor. Stand-by düzenlemelerinde, IMF kaynaklarının kullanımı belirli şartlara bağlanıyor.

Kredi kullanan ülke IMF İcra Direktörleri Kurulu’na sunduğu niyet mektubunda ödemeler dengesi problemlerini makul bir süre içerisinde düzeltmeyi amaçlayan politikaları uygulayacağını taahhüt ediyor. Böylelikle IMF kaynaklarını kullanan ülkelerin, ekonomilerindeki yapısal sorunları çözerek borçlarını ödeme kapasitelerini artırmalarının temin edilmesi amaçlanıyor. Stand-by sadece gelişmekte olan ülkelerin kullandığı bir mekanizma değil, birçok sanayileşmiş ülke de geçmişte bu mekanizma ile fon kaynaklarından yararlandı. Stand-by düzenlemeleri kapsamında kullanılan kaynakların vadesi 2 yıl 3 ayı geri ödemesiz dönem olmak üzere toplam 4 yıl.

Bu vade üye ülkenin talebi ve İcra Direktörleri Kurulunun onayı ile 3 yıl 3 ayı geri ödemesiz dönem olmak üzere toplam 5 yıla uzatılabiliyor. Stand-by düzenlemeleri kapsamında kullanılan kaynaklara ilişkin faiz oranı, kullanılan kaynağın üye ülke kotasına oranına göre değişiyor. Kota aşıldıkça faiz oranı da yükseliyor. Prensip olarak kotanın en fazla 3 katı kadar kredi kullanılabiliyor. Ancak bazı ülkeler, stand by çerçevesinde -başta Türkiye olmak üzere- 2000'li yılların başından bu yana kotanın 16 katına kadar varan oranda kredi aldılar. Bunu yapmak için IMF ile özel anlaşmalar imzalamak ve bu anlaşmalarda başka bazı ülkelerin kefaletleri de aranıyor.

(Bu yazı TSE'nin yayın organı Standard dergisinin Ocak-2009 tarihli sayısında yayınlanmıştır.)  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder