4 Ağustos 2023 Cuma

YENİ ULUSAL HESAP YÖNTEMİ, 2007'DE BÜYÜMEYİ VE KİŞİ BAŞINA GELİRİ YÜKSELTTİ

Cahit UYANIK

Geçen ayki yazımda Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) üzerinde neredeyse 4 yıldır çalıştığı yeni ulusal hesap yönteminin ayrıntılarını anlatmıştım. İki ay üst üste benzer konuda yazı yazmamaya çalışıyorum. Ama yeni hesaplama yöntemi açıklandıktan sonraki dönemi izleyen ilk sonuçlar olduğu için, 1998 bazlı rakamlara göre hesaplanan 2007 büyüme rakamlarını anlatıp izah etmekte fayda var. Ama önce temel verileri ortaya koyalım.

TÜİK'in açıklamasına göre 2007 yılı GSYH değeri cari fiyatlarla 856.4 milyar YTL, ABD doları cinsinden 658.8 milyar dolar, sabit fiyatlarla ise 101 milyar 46 milyon YTL oldu. Üretim yöntemi ile hesaplanan GSYH 1998 bazlı yeni seriye göre 2007 yılı dördüncü üç aylık döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre sabit fiyatlarla yüzde 3.4 arttı. Son çeyrekte GSYH cari fiyatlarla yüzde 9.9 artışla 221.2 milyar YTL, sabit fiyatlarla ise yüzde 3.4’lük artışla 25.9 milyar YTL oldu. Sabit fiyatlarla GSYH büyüme oranı yeni seri milli gelir hesabına göre 2007’nin ilk çeyreğinde yüzde 7.6, ikinci çeyrekte yüzde 4, üçüncü çeyrekte yüzde 3.4 olmuştu. Son çeyrekte yüzde 3.4 rakamı tekrarlanırken yılın tümünde büyüme yüzde 4.5 düzeyinde gerçekleşti. Kişi başına düşen GSYH ise 2007'de 9.333 dolar oldu.

Ekonominin büyüme hızının azalmasında geçen yıl yaşanan kuraklık ile inşaat sektöründeki düşük performans etkili oldu. Tarım sektörü 2006 yılındaki yüzde 1.3’lük büyümenin ardından 2007 yılında yüzde 7.3 küçülme kaydetti. TÜİK verileri, tarımdaki küçülmenin özellikle son çeyrekte yüzde 10’a yaklaştığını ortaya koydu. Geçen yılın birinci üç aylık döneminde yüzde 6.9, ikinci çeyreğinde yüzde 2.3 küçülen tarımda üçüncü çeyrekte yüzde 8.2, son çeyrekte yüzde 9.7 oranında küçülme yaşandı. Büyümeyi en fazla etkileyen sektör olarak bilinen imalat sanayisi büyümesi de hız kesti. 2006 yılında yüzde 8.4 büyüyen sektörün geçen yılki büyüme oranı yüzde 5.4 oldu. İmalat sanayiinde büyümenin çeyreklere göre giderek düşen bir eğilim gösterdiği de dikkati çekti. İlk çeyrekte yüzde 10.2 büyüyen imalat sanayisinde ikinci çeyrek büyümesi yüzde 3.9, üçüncü çeyrekteki büyüme yüzde 4.3, son çeyrekteki de yüzde 3.6 olarak gerçekleşti. Son yıllardaki hızlı büyümesiyle milli gelir büyümesine önemli katkı yapan inşaat sektöründe de geçen yıl belirgin bir yavaşlama görüldü. 2006 yılındaki yüzde 18.5’lik büyümenin ardından geçen yılın ilk çeyreğinde yüzde 8.8, ikinci çeyrekte yüzde 7.5, üçüncüde yüzde 4 ve son çeyrekte sadece yüzde 0.5 büyüyen inşaat sektörünün yılın tümündeki büyüme oranı yüzde 5 olarak gerçekleşti. Milli gelire sanayiden sonra en büyük katkıyı yapan ticaret sektöründe 2006 yılında yüzde 6.3 olan büyüme oranı ise geçen yıl yüzde 5.5 olarak gerçekleşti.

"TÜİK yeni milli gelir hesaplama yöntemiyle 2007 yılı büyüme rakamının yüzde 4.5 olduğunu açıkladı, demiştik" Oysa büyüme hedefi yüzde 5'ti. Yani burada ilan edilen hedeften bir geride kalma söz konusu. Elbette bu rakamın, artık rutine binmiş bir açıklamadan daha fazla ayrıntıyı içinde barındırdığını söylemeliyiz. TÜİK'in yeni hesaplama yöntemi özellikle imalat sanayisi ve inşaat sektöründeki kayıt dışı unsurların kayıt altına alınması ve yeni eklenen gelir unsurlarıyla dikkat çekmişti. "Büyümenin ana gövdesi" olarak nitelendirilen imalat sanayisi ve herkesin "lokomotif sektör" diye bildiği inşaat sektörlerindeki az çıkan büyüme rakamları, eski ve daha dar kapsamlı hesaplama yöntemi (1987 bazlı hesaplama) geçerli olsaydı daha kötü sonuçlar verecek ve genel büyüme rakamını iyice aşağıya çekecekti.

TÜİK, yeni yöntem kapsamında tarımsal hesaplarda çok köklü değişiklikler yapmadı. Ancak tarımda geçen yıl yaşanan kuraklık yüzde 7.3 küçülmeye neden oldu. TÜİK, mart ayı başında yeni milli gelir hesabının ayrıntılarını açıklarken; 2002 yılı için imalat sanayisinde kayıt dışılık ve kapsam genişlemesi (üretimi hesaplara giren işletme sayısındaki artış) çalışması yaptığını ve eski seriye göre yeni serinin yüzde 66 artış gösterdiğini bildirmişti. İmalat sanayinin milli gelir içindeki payı yüzde 25 düzeyinde. Yani hesapların bütününü çok fazla etkileme gücüne sahip. Eğer eski hesapla imalat sanayisi rakamları kullanılsaydı, yüzde 66 daha az hesaplanan bir üretim değeri ile karşı karşıya kalacaktık. Bu da genel büyüme rakamlarını dörtte bir oranında etkileyen bu sektördeki düşük üretimin, büyümeyi aşağıya itmesine sebep olacaktı. Bütün bunların etkisiyle yüzde 5 olarak ortaya konan genel büyüme hedefi, büyük olasılıkla yüzde 3'ler düzeyine kadar inecekti. Yani; yeni hesaplama yönteminde ilk kez hesaba giren unsurlar ve kayıtdışı unsurlar kayıt altına alındığı için yüzde 4.5'luk rakama ulaşılabildi. Yüzde 4.5'luk büyüme rakamı daha önce dile getirdiğimiz "Yeni hesaplama büyümeyi kolaylaştırdı; kayıtdışı unsurları daha iyi kapsama aldığı için küçülmeyi zorlaştırdı" değerlendirmesini de haklı çıkarttı.    

TÜİK, GSYH rakamlarını 1998 bazlı yeni seriye göre açıkladı. Ancak 1987 bazlı seriye göre rakamlar açıklamada yer almadı. Bu durumda, gerek GSYH'nın bütünü, gerekse kişi başına gelirde eski ve yeni seriler arasındaki farkın ne kadar olduğu anlaşılamadı. TÜİK mart ayı başındaki açıklamasında, tartışmaları önlemek için 2006 yılı için eski seriye göre 5.480 dolar olan kişi başına gelirin, yeni seriye göre 7.500 dolar olduğunu bildirmişti. Oysa 2007 için aynı şeyi yapmadı. Bu durumda biz de, başka bir kamu kuruluşunun ilan ettiği tahmini verilerden yola çıkarak 2007'de eski ve yeni serilere göre kişi başı gelir rakamlarının ne olduğunu hesaplamaya çalıştık:

Devlet Planlama Teşkilatı (DPT), eski seri ile 2007 gayri safi yurtiçi hasılasını 489.4 milyar dolar olarak öngörmüştü. DPT'nin öngörüsü esas alınırsa eski ve yeni seri arasındaki fark 169.3 milyar dolar oldu. DPT, 2007 nüfusunu 73.9 milyon kişi olarak öngörerek, kişi başına gelirin ise 6 bin 625 dolar olarak gerçekleşeceğini tahmin etmişti. Oysa 2007 nüfusu yeni sayım yöntemiyle 70.6 milyon kişi. DPT'nin eski seri rakamını, daha azaltılmış nüfusa böldüğümüzde ise kişi başına gelir 6.932 dolar çıkıyor. Böylece eski seri ile yeni serinin 9.333 dolarlık kişi başına gelir farkı 2.401 dolar olarak belirlenebiliyor.  Yani durup dururken 2007'de 2.400 dolar zenginleşmiş gibi olduk.

Sonuçta Türkiye ekonomisi 2007 yılında tarım ve inşaat sektörlerindeki performans düşüklüğü nedeniyle hedeflenenin altında büyüdü. Ancak yeni milli gelir hesaplama ve yeni nüfus belirleme yöntemlerinin etkisiyle kişi başına milli gelirde 'sıçrama' yaşadı. Böylece Türkiye, çok nadir görülen bir biçimde, aynı veri içinde hem olumlu hem de olumsuz görünüm arz eden iki sonuca ulaşmış oldu. Türkiye kişi başına 9.333 dolar rakamına çıkınca, yeni hükümet 2013 yılı için koyduğu kişi başına 10 bin dolar gelir hedefini 5 yıl önceden yakalama noktasına da geldi. Çünkü 2008 yılında nüfusun 71 milyon kişiye ulaşması varsayımı altında, milli gelir 710 milyar dolara çıkarsa 10 bin dolar gelir hedefi bu yıl sonunda yakalanabilecek. Ancak kişi başına gelirin 9.333 dolara yükselmesi, 4 kişilik bir ailenin yıllık gelirinin 37.200 dolara ve aylık gelirinin ise 3 bin 125 dolara ulaşması demek. Yani bugünkü kurla bir eve giren para 3.900 YTL'ye karşılık geliyor. Ancak Türkiye'deki asgari ücretin 500 YTL, ortalama maaşın ise 1.000 YTL düzeyinde bulunduğu gözönüne alındığında; bu rakamın nüfusun geneli için bir refah göstergesi olarak kullanılmasını zorlaştırıyor. Bu noktada ise Türkiye'deki çarpık gelir dağılımının düzeltilmesi gereği tekrar karşımıza çıkıyor.

(Bu yazı, TSE'nin aylık yayın organı Standard Dergisinin Nisan-2008 tarihli sayısında yayınlanmıştır.) 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder