8 Aralık 2021 Çarşamba

MGK, EKONOMİK TEHDİTLERİ PRO-AKTİF OLARAK ALGILAYACAK ŞEKİLDE YENİDEN YAPILANDIRILMALI

O ZAMAN MGK NEREDEYDİ?

Cahit UYANIK

Günlerdir Türkiye'de Milli Güvenlik Kurulu'nun (MGK) rolü ve fonksiyonu üzerinde bir tartışmadır gidiyor. Ama çoğunun içi boş. Tartışma Öztürkçe deyimiyle takımerki'nin kayıkçı kavgası boyutunu aşamıyor. Bir an durup düşünelim: 2003 yılının 16 Haziran günü itibarıyla yani bugün ülkemizi en fazla tehdit eden şey ne? Yunanistan mı? Geçiniz. AB mi? Geçiniz. PKK-KADEK mi? Geçiniz. Anadilde yayın mı? Geçiniz. Bize küsüp cezalandırmayı kafasına koyan ABD mi? Geçiniz. SARS mı? Geçiniz. Peki bütün bunların hiç birisi önemli bir tehdit değilse, neden hiç rahat değiliz? Nedeni herkes biliyor ve Halkın Öncelikli Sorunları Anketlerinde de görülüyor.

Türkiye'nin önündeki en büyük iç ve dış tehdit, bozuk ekonomik yapılanma ile onun eşlik ettiği yolsuzluk, talan ve israftır. Elbette bunun sonucunda oluşan yüksek enflasyon, büyük iç ve dış borç stoku, giderek artan işsizlik bu tehditi her gün yakından hissetmemizi sağlıyor. Belki bu tehditten daha büyük olan tehdit ise kötü ekonomik yapı ve yolsuzluklarla mücadele etmeye yönelik olarak kendi iç dinamiklerimizle bir şey yapmamamızdır. IMF ve Dünya Bankasından bir şey beklememizdir. 

Acaba MGK'nın kabul ettiği, Türkiye'nin maruz bulunduğu riskler tablosunda bozuk ekonomik yapı ve yolsuzluklar kaçıncı sırada? Eğer ön sırlarda ise niye bunun gereği yapılmıyor? Yok, arka sıralarda ise niye bu yanlışa düşülüyor? Görünen o ki halkın öncelikleri ile MGK'nın öncelikleri arasında ciddi bir farklılık var.

Belki ilk bakışta alakasız gibi gelebilir ama Meclis Yolsuzlukları Araştırma Komisyonunun geçen haftaki renkli ve etkili konukları Türkiye'yi yeniden 6-7 yıl öncesine götürdü. Verilen ifadelerden anlaşıldı ki, orta ölçekli bir bankayı mafya korkusu nedeniyle satmaktan aciz olan devlet, halkın gözünü boyamak için kameralar önünde açık artırmalı ihale yaptı. Yine anlaşıldı ki aynı ekip, hemen hemen hiç değişmemiş olarak Türkiye'yi 1999'daki büyük IMF destekli Enflasyonla Mücadele Programının altına soktu. El netice: Milli geliri 1,5 kat düzeyinde aşan iç ve dış borç stoku.

Yine anlaşıldı ki Türkiye'de bir çok soygun ve vurgunun 28 Şubat'taki meşhur MGK toplantısı sonrasındaki 'üstüne şal örtülmüş' günlerde yaşandığı da Meclis Yolsuzlukları Araştırma Komisyonunun çalışmaları sırasında ortaya çıktı. O MGK'da kabul edilen 18 maddelik önlem paketinde dinci şirketlere yönelik ayrıntılı önlemler yer alırken, hortumculara yönelik hiç bir önlem alınmamıştı. Çünkü MGK, sadece siyasi ve askeri tehditlere göre yapılanmış bir görünümdeydi. Ekonomi ise pas geçilmişti. 

Türkiye'de milli güvenlik siyaseti Emniyet, MİT ve MGK'nın rolünün bir an önce ekonomik tehditleri pro-aktif  şekilde algılayacak biçimde yeniden yapılandırılmasında fayda var. Yoksa 2010 senesinde de "O zaman MGK neredeydi?" başlıklı bir yazı daha okumak zorunda kalabilirsiniz.

(Bu yazı 16 Haziran 2003 tarihinde Finansal Forum gazetesindeki Başkentten Yansımalar köşesinde yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder