26 Aralık 2015 Cumartesi

GÜNGÖR URAS KÖŞESİNDE HABERİMDEN NASIL BAHSETMİŞTİ-2?

EFTA İLE ANLAŞMA TÜRKİYE'YE NELER GETİRİR?

Güngör URAS


Türkiye için önemli olan Avrupa Topluluğu (AT) pazarıdır. Avrupa Serbest Ticaret Birliği (EFTA) pazarı değil... Bunu anlamak için 1990 yılı ithalat ve ihracat rakamlarına bakmak yeter: 


EFTA ülkeleri ile Türkiye'nin dış ticareti;

                                   İhracat        İthalat                                    
                                   (1990)         (1990)
                                (Milyon $)   (Milyon $)
Avusturya                    209.0           229.7
Finlandiya                     37.6             87.7
İzlanda                            1.4               2.8
Norveç                          57.1             92.6
İsveç                           107.4           243.9
İsviçre                         170.4           586.0
                                 5837.9        1.242.7
                                (%4.49)*    (%1.79)*

 AT Ülkeleri ile Türkiye'nin dış ticareti;
                           
                                    İhracat              İthalat
                                    (1990)              (1990)
         (Milyon $)      (Milyon $)

Almanya                       3.063.8        3.499.7
Belçika-Lux.                    311.7          522.7
Danimarka                        86.6           101.9
Fransa                             736.8        1.340.6
Hollanda                         435.4           573.3
İngiltere                           744.8        1.013.7
İrlanda                              24.8             61.4
İtalya                           1.106.1        1.727.3
Yunanistan                     139.4           128.5
İspanya                           199.1          345.2
Portekiz                            44.3            17.4
Toplam                        6.892.8       9.331.7
                                   (%53.2)*    (%41.8)*

(*) Oranlar toplam ithalat ve ihracatın içindeki payı gösteriyor. (Kaynak: DİE, DPT)


Türkiye ithalatının yarıya yakın kısmını AT ülkelerinden yapıyor, ihracatının yarıdan fazlasını bu ülkelere yapıyor. EFTA ülkeleri ihracatının toplam ihracat içindeki payı  yüzde 5'ten düşük. Toplam ithalatın ise yüzde 2'nin altındaki kısmı EFTA ülkelerinden geliyor.

EFTA Türkiye ile neden anlaşma imza etti?

Türkiye halen EFTA ile "serbest ticaret anlaşması" (dikkat ediniz üyelik anlaşması değil) parafe eden ilk ülke... Üstelik bu konudaki teklif bundan bir yıl kadar önce EFTA'dan geliyor. Önümüzdeki dönemde EFTA'nın İsrail, Macaristan, Polonya ve Çekoslovakya ile de benzer anlaşmaları parafe etmesi bekleniyor.
Burada bir açıklamaya daha ihtiyaç yar. EFTA'nın Türkiye ile anlaşma parafe etmesi, tüm üyelerin Türkiye ile anlaşmaya varması anlamına gelmiyor. EFTA üye ülkeler adına anlaşma imzalama, taahhüde girme imkânına sahip değil. Hatta EFTA ile AT arasında Avrupa Ekonomik Alanı kurulmasına ilişkin anlaşmaları da her bir EFTA üyesi ülke, AT yetkilileri ile (AT üyesi ülkelerle değil) imzaladı. Bu inceliği size anlatmam gerekir.

AT, bir süpernasyonel-ülkeler üstü örgütlenmedir. Üye ülkeler yürütme, yargı ve yasama güçlerinden fedakârlık edip, belli yetkileri güçleri AT'nin merkezi organlarına devretmişlerdir. EFTA ise sadece (uluslararası) bir örgüttür. Her ülke tüm yetki ve gücü elinde tutmaktadır. .EFTA üye ülkeler adına  taahhüde girme, imza atma yetkisine sahip değildir. (Bu nedenle Türkiye-EFTA Serbest Ticaret Anlaşmasını EFTA parafe etmiştir ama imzalaması gerekenler teker teker üye ülkelerdir. Anlaşma ancak bu imzalardan sonra yürürlüğe girebilecektir.)

Bu ara açıklamadan sonra sorumuza dönelim: EFTA Türkiye ile neden anlaşma imza etmek istedi?
Türkiye büyük bir pazar. Nüfusu artıyor. Zenginleşiyor. Halbuki ithalatından 7 EFTA üyesinin payı  yüzde 2'nin altında... Türkiye EFTA üyelerine satsa satsa ne satar. İhracatının yüzde 5'ini bile satamamış... EFTA üyesi ülkeler ümit ediyor ki, bu yoldan Türkiye pazarına girebilecekler. Türkiye'nin ümidi ise EFTA yolundan, arka kapıyı zorlayarak AT pazarına girmek...

EFTA'nın getirdiği sınırlamalar

EFTA ülkeleriyle yapılacak ikili anlaşmalar bir yana, imzalanan çerçeve anlaşması bile ilginç sınırlamalar getiriyor. Bu konuda Panorama Dergisinin 3 Kasım 1991 tarihli sayısında çok güzel ve açıklayıcı bilgiler veren Cahit Uyanık'ın yazısından belli bölümleri aktarayım:

"Ancak anlaşma, Türkiye'nin en önemli ihracat kalemini oluşturan tekstil ürünlerinin ihracatını 'aşamalı' olarak kolaylaştırıyor. Tekstil ve konfeksiyon ürünleri, EFTA ülkelerine, ilk aşamada yüzde 30 düşük gümrükle girmeye başlayacak. 1996 yılından itibaren de sıfır gümrük oranı uygulanacak.

Türkiye'nin bu ülkelerden yapacağı ithalata gelince... Burada, AT ile yapılan anlaşmaların aynısı uygulanacak. Bu ülkelerden yapılacak ithalata uygulanacak gümrük vergi oranları, AT çıkışlı ürünlerde olduğu gibi, aşamalı olarak düşürülecek. 1996 yılında ise bu oran sıfırlanacak. Böylece Türkiye ile EFTA arasındaki dış ticaret ilişkileri 1996 yılından itibaren sıfır gümrükle yapılmaya başlanacak. EFTA ile yapılan anlaşma tarım ürünlerini kapsamıyor. Bunun nedeni de EFTA ülkelerinin, AT'dekine benzer ortak tarım politikalarının olmaması. Ancak tarım ürünleri ticaretine imkân sağlamak için Türkiye, EFTA ülkeleri ile ayrı ayrı anlaşmaya vardı.
Buna göre Türkiye, bu ülkelerden çıkışlı tarım ürünlerine gümrük vergisi uygulayabilecek. Ancak aynı ülkeler, Türkiye'den ithal edecekleri tarım ürünlerini sıfır gümrükle alacaklar. Bu uygulama EFTA'nın tekstil ve konfeksiyon ürünlerinde uyguladığı kısıtlama karşılığında getirildi. EFTA ülkeleri ile yapılan serbest ticaret ve işbirliği anlaşması balık üretimi konusunda Norveç ve İzlanda ile ortak projeler geliştirilmesini içeriyor. Ayrıca, İsviçre ile tekstil sektöründe, makine ve ekipmanların yenilenmesi konusunda işbirliği de öngörülüyor. Sığır ırkının ıslahı konusunda Avusturya ile ortak çalışmalar yapılabilecek."

EFTA ile parafe edilen anlaşma AT sorununu çözüyor mu?

Türkiye-AT ilişkileri konusunda uzman Mehmet B. Piker, gelişmeleri şöyle değerlendiriyor:

"Gündeme gelen soru Türkiye'nin EFTA ülkeleri ile Serbest Ticaret Anlaşması imzalayarak deyim yerindeyse arka kapıdan EFTA aracılığı ile Avrupa Topluluğu ile entegre olması olasılığı. Ancak Türkiye'nin Avrupa Topluluğu üyesi olmak isterken ulaşmayı amaçladığı bazı hedefler var.

a)  Bunlardan birincisi siyasi. Türkiye Avrupa Topluluğu üyesi olarak Avrupa ülkelerinin içinde yer aldığı bir toplulukta nüfusu oranında yönetimde hak sahibi olacak. Hükümet yerine geçen komisyonda komiserleri olacak, parlamentosunda 81 milletvekili bulunacak.
b) Türkiye'nin Avrupa Topluluğu üyeliğinden beklediği ikinci avantaj ise tarım sektöründe. Türkiye, Avrupa Topluluğu üyesi olarak bölgesel kalkınma fonlarından, yapısal fonlardan ve sosyal fonlardan net alım yapacak bir ülke olacak. EFTA üyesi ülkeler arasında ise sadece endüstriyel malların serbest dolaşımı söz konusu. Tarım malları ve hizmet sunumu açısından EFTA ülkelerinde bir serbestiyet söz konusu değil.

Sadece ekonomik bölgesini genişletmek peşinde olan EFTA ile yapılan Serbest Ticaret Anlaşmasının Türkiye'ye getireceği avantaj genelde ekonomik ağırlıklı olacak. "İyimser olmaya imkân var mı?
Türkiye'yi ön kapıdan kabul etmeyen AT, acaba Türkiye'nin arka kapıdan, EFTA ülkelerinin elini tutarak, tebdil-i kiyafet ederek girmesine göz yumar mı? Türkiye için kotaları, gümrük engellerini uygulamaktan vazgeçer mi? Bu çok iyimser bir bekleyiş olur. Bir yere ya adam gibi girilir, ya hiç girilmez.. Özellikle bu asırda, bugünkü ortamda "hile-i şeriye" ile iş yapmanın imkânsızlığı ortada.

Patlıcanı, sarımsağı, soğanı biz kimlere öğretmişiz?

Dışişleri Bakanlığı Avrupa Toplulukları Genel Müdürü Büyükelçi Taner Baytok (ben şahsen tanımıyorum), EFTA ile parafe edilen anlaşmadan sonra bir beyanat vermiş. Bakınız neler söylemiş:

"Bu anlaşmayla, iş adamlarımız EFTA ülkeleri ile daha kolay ilişki kurabilir hale gelecekler. Bu ülkelere önemli miktarda mal satabilme imkânı doğmuştur. Domates ve patatesten başka sebze bilmeyen bu ülkelere patlıcanı, sarımsağı, soğanı biz öğrettik. Karpuzu bizde gördüler. Avrupa'da bir çok malımız için ticaret imkânının tıkandığını düşünürsek, bu önemli pazara girmek az bir şey değil. EFTA'dan ithal edeceğimiz mallar ise AT ülkeleri mamülleri ile rekabet edeceklerdir. Bu, kaliteyi artıracağı gibi, bize daha düşük fiyatlarla kullanma imkânı verecektir." (Panorama, 3 Kasım 1991, Sayfa 21)

Ben bir büyükelçimizin hem de Avrupa Toplulukları Genel Müdürlüğü koltuğunda oturan büyükelçimizin bu sözlerine şaşırdım kaldım... Düşünebiliyor musunuz zavallı İsviçreliler, İsveçliler, Norveçliler, Avusturyalılar, Finlandiyalılar... Bugüne kadar sarımsak, soğan nedir bilmezlermiş. Karpuzu hayatlarında görmemişler... Bizim sayemizde şimdi bunları yiyebiliyorlarmış...

Biz EFTA ülkeleriyle dış ticareti geliştirecekmişiz. Hangi ülkeler ile? 1990 yılında toplam ihracatımızda yüzde 4.49 payı olan, toplam ithalatımızda yüzde 1.79 payı olan ülkelerle... Büyükelçiliğe ulaşan, Avrupa Toplulukları makamına oturan bir Dışişleri Bakanlığı görevlisi herhalde bunları söylememiştir...
(Güngör Uras'ın bu köşe yazısı 11.08.1991 tarihli Dünya Gazetesinde yayınlanmıştır)

GÜNGÖR URAS KÖŞESİNDE HABERİMDEN NASIL BAHSETMİŞTİ-1? EMLAKBANK'IN BİLANÇOSU NASIL MAKYAJLANDI?

AB'YE UYUM İÇİN TARIMA İKİ ÖDEME KURULUŞU GELİYOR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder