28 Şubat 2021 Pazar

BORSADA AÇIĞA SATIŞ NEDİR VE NEDEN YASAKLANIR?

Borsada açığa satış nedir ve neden yasaklanır?

Açığa satış işlemleri, sahip olunmayan sermaye piyasası araçlarının satılmasını ya da satışına ilişkin emrin verilmesini ifade eder. Açığa satış işlemi hem borsada hem de forex piyasasında yapılan bir işlemdir.

Bir hisse senedini açığa satmak aslında sahip olmadığınız ama siz satış işlemini yaptıktan sonra fiyatının düşmesini beklediğiniz hisse senedini satmak anlamına gelir. Fiyatı düşmeden satış yaparsanız, fiyatı düştüğünde aynı hisse senedini daha ucuza geri alarak aradaki fiyat farkından kar edersiniz.

Normal işlemlerde önce alıp, sonra satarak kar ya da zarar ederken; açığa satış işleminde önce satıp, geri alırken oluşan farktan kazanırsınız.

Bugün beklendiği gibi; borsadaki tüm fiyatlar düşüşe geçeceği için (yapay şekilde) açığa satışa çok elverişi bir ortam oluşur. Herkes düşük fiyattan açığa satış yazacağı için fiyatlar daha da aşağı iner. Bunu önlemek için açığa satış yasağı getirilir.

Bir örnekle anlatayım.

15 Şubat 2021 Pazartesi

OKUDUĞUM KİTAPLAR / HOBBIT/ J.R.R. TOLKIEN

Filmini izlediğim romanları...

okumaya devam

Bu seferki kurbanım Tolkien'in Hobbit'i...

Unutanlar için birkaç anımsatma...

Hobbit Bilbo Baggins 

(Daha sonra tanışacağımız yüzük taşıyıcısı sevimli Frodo Baggins'in amcası)

13 cücenin yanına Büyücü Gandalf

Tarafından 'hırsız' olarak hizmet vermesi için iliştirilir

Burada kaba anlamda hırsızlık değil, "Hırsız sözcüğü, cüceleri zor durumlardan akıl ve becerisi ile kurtarabilmesi için' diye açıklama yapmak lazım.

Amaç Yalnız Dağ'daki şatoda

Kuşaklar önce cücelerin atalarını katledip

Yağmaladığı altınların üstünde pinekleyen 

ejderha Smaug'u öldürüp krallığı yeniden kurmaktır.

11 Şubat 2021 Perşembe

TANK PALET'İN İŞLETME HAKKI DEVRİ ÖZELLEŞTİRME MİDİR?

Yıllarca özelleştirmeyle

İlgili bir çok teknik habere imza attım.

Sakarya'daki Tank Palet fabrikasının

BMC-Katar ortaklığına satışı yani

"İşletme hakkı devri" ile verilmesi....

Aşikardır ki; bir özelleştirmedir.

Basit şekilde anlatayım:

6 Şubat 2021 Cumartesi

EKONOMİ FIKRALARI / PATLAK LASTİK

 Uyanamayıp matematik finaline geç kalan 4 öğrenci, hocaya araba lastiğinin patladığını söyler.

Hoca inanmaz; ama ısrar üzerine 3 gün sonra yaptığı sınavda 4’ünü salonun 4 ayrı yerine oturtur.

4 soru 10’ar puanlık,
5’inci soru 60 puanlıktır:
“Hangi lastik patladı?”
(Anonim)

31 Ocak 2021 Pazar

OKUDUĞUM KİTAPLAR / MARTIN EDEN / JACK LONDON

Jack London'ın en sevdiğim yazarlardan

Biri olduğunu daha önce yazmıştım.

'Martin Eden' ise London'ın en fazla merak ettiğim

romanlarından biriydi

Martin Eden'ın (Tevafuk mu bilinmez; en sevdiğim rakam olan) 18. Baskısını okuyabildim.

Bu kitapta da, tüm Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

kitaplarında olduğu gibi

Kusursuz bir yayıncılık anlayışı sergilenmiş; kutlarım.

Çevirmeni Levent Cinemre ise birinci sınıf, mükemmel bir tercümeye imza atmış.

Neden mi?

Hangi çevirmen 145 ayrı noktada, toplam 36 sayfalık Türkçe not hazırlar ki; okuyucusu kitabı daha iyi anlasın diye...

Cinemre, bir çoğu ciddi araştırmaya dayanan notlar yazmış ve çevirisine eklemiş.

30 Ocak 2021 Cumartesi

COVID-19 PANDEMİSİ, 'KÜRESEL AŞI BENCİLLİĞİ' YARATTI

Cahit UYANIK                                                                           

İngilizcede ‘vaccine’ yani aşı sözcüğünün kökeni, Latince’deki ‘vacca’ yani ‘inek’ sözcüğünden geliyor. Bunun sebebi  şöyle açıklanıyor: İngiliz taşra doktoru Edward Jenner, 1796 yılında inek sağan kızların çiçek hastalığına yakalanmadığını gözlemleyip sebebini araştırmaya başladı. İnekler, kemirgenlerden kaptıkları virüs sebebiyle ‘cowpox’ denilen, çiçek hastalığına çok benzeyen bir hastalık geçiriyorlar ve memelerinde bazı sivilceler oluşuyordu. Süt sağan kızlar, bu sivilcelere temas ettikleri için, bilmeden kendilerine bir tür aşılama yapmış oluyorlardı ve çiçek hastalığına yakalanmıyorlardı. Dr. Jenner, bu sebeple hastalığı hafif geçiren Sarah Nelmes’te oluşan sivilcelerden aldığı numuneyi, çiçek hastalığına yakalanmış çocuklara enjekte ederek onları iyileştirdi ve ilk modern aşıyı bulmuş oldu.  Daha sonra çiçek aşısında kullanılan zayıflatılmış virüse “vaccinica’ adı verildi ve 180 yıla yakın uygulandıktan sonra Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) 1980 yılında çiçek aşısının kökünün kazındığını resmen ilan etti.

(Tıklayınız) ÜLKELERİN 'TİCARİ VE EKONOMİK UZAY' YARIŞI İYİCE HIZLANDI

Dr. Jenner’ın bilimsel yöntemlerle ispat edip modernize ettiği çiçek aşısı aslında Türklerde Orta Asya dönemlerinden bu yana daha basit yöntemlerle uygulanıyordu.  Nitekim Türkçedeki aşı sözcüğünün kökeni, eklemek anlamındaki “aşlamak”tan geliyordu. 1716 yılında İstanbul’a İngiliz Büyükelçisi olarak atanan E. Wortley Montagu’nun eşi Lady Mary Wortley Montagu, 1763 yılında (ölümünün ardından) yayınlanan ‘Şark Mektupları’ adlı kitabında çiçek aşısını şöyle anlatıyordu:

10 Ocak 2021 Pazar

EKONOMİ HİKAYELERİ: GERÇEK FABRİKA MÜDÜRÜ NASIL ÇALIŞIR?

Büyük Amerikan imalat fabrikalarından birinin yönetim kurulu üyeleri kâr ve zarar hesaplarını incelerken, fabrika müdürünün aylığına takılmışlar ve bu ücretin yüksek olduğunu düşünmüşler. İçlerinden iki kişi seçerek fabrika müdürü denen bu adamın neler yaptığını bir görmelerini ve ondan sonra bu konuda karar verilmesini kabul etmişler.

İki kişilik heyet bir sabah sessizce fabrikaya gitmiş ve fabrika müdürünün odasına girmiş. Gördükleri manzara şu olmuş: Fabrika müdürü elinde kahve fincanı, ağzında purosu, etrafa halka dumanlar yaymakla meşgul. Masanın üstünde ne bir dosya, ne bir kâğıt, hiç bir şey yok. Bir müddet kendisi ile oradan buradan konuşan heyet üyeleri, bu müddet zarfında müdürün hiç bir işle meşgul olmadığını ve yalnız birkaç basit telefon konuşması yaptığını görmüşler.

Fabrika Müdürü değişiyor!

Heyet aldığı intibadan memnun, idare meclisine “fabrika müdürü denilen zatın yanında bulundukları üç küsur saat zarfında hemen hemen hiçbir şeyle meşgul olmadığını ve bu bakımdan böyle basit bir iş için verilen yıllık 100.000 dolardan en aşağı üçte iki nispetinde bir tasarruf sağlanabileceğini” söylemiş. Tabii fabrika müdürü bu indirmeye razı olmamış, işten ayrılmış.

8 Ocak 2021 Cuma

KULAKLARA KÜPE BİR MERKEZ BANKASI FIKRASI


Bir Merkez Bankası çalışanı, pizza ısmarlamak üzere pizzacıya gider. 

Görevli ona sorar:

“Pizzanızı 6 dilime mi bölelim 8 dilime mi?” 

Merkez Bankası çalışanı cevaplar:

“ Şu anda kendimi çok aç hissediyorum. Siz en iyisi 8 parçaya bölün.” 

Paul Samuelson

(Bu fıkra Doç. Dr. Aysel Gündoğdu'nun twitter hesabından alıntılanmıştır.)

29 Aralık 2020 Salı

KAPAK HABERİ / ‘BIDENOMICS' DÖNEMİNDE EKONOMİDE NELER YAŞANACAK?

 

Cahit UYANIK

Amerika Birleşik Devletlerinde (ABD)  aylar süren seçim heyecanı bitti ve Demokrat Parti’nin adayı 78 yaşındaki Joe Biden seçilmiş 46. Başkan oldu.  Yapılan analizlere göre mevcut başkan ve Cumhuriyetçi Partinin adayı Donald Trump ise Covid-19 pandemisini önemsemeyerek salgınla mücadelede yetersiz kaldı ve seçimi kazanamadı. Trump’ın seçimi kaybetmesinde ikinci önemli etken ise geride kalan 4 yılda ekonomide gösterdiği kötü performanstı… Çünkü Trump, 2017 yılında koltuğa oturduğunda dile getirdiği önemli ekonomik vaatlerinden büyük bölümünü yerine getiremedi.

Sözgelimi Trump, bundan 4 yıl önce ülkede 1 trilyon dolarlık yeni alt yapı kurma ve eskimiş alt yapıları yenileme konusunda söz vermişti. Bazı girişimler hariç bu konuda ciddi bir adım atılamadı. Öyle ki Trump, 2020 seçim kampanyasında aynı vaadi tekrarlamak durumunda kaldı. Oysa bu vaat konusunda adım atılabilseydi hem ülkedeki işsizliği bir nebze olsun pozitif yönde etkileyebilecek, hem de birçok alt sektördeki işletmelerin canlanmasını sağlayabilecekti.

Gerekli adımların atılmaması sebebiyle ABD’deki ulaşım, sağlık vb. alt yapıların yetersizliği dillere destan hale gelmiş durumda. Örneğin New York’un 120 yıllık metrosunun neredeyse tamamen yenilenmesi gerektiği artık sadece ulusal değil uluslararası basının da ilgisini çekiyor. Çünkü bu metroda rayların eskiliği nedeniyle zaman zaman vagon devrilmesi olayları bile yaşanıyor.

30 Kasım 2020 Pazartesi

IMF: PANDEMİ ÖNÜMÜZDEKİ 5 YILDA 28 TRİLYON DOLARLIK ÜRETİM KAYBINA SEBEP OLABİLİR

Cahit UYANIK

1918-1920 yılları arasında yaşanan İspanyol Gribi pandemisinde kaç kişinin hayatını kaybettiği hala net olarak bilinmiyor. En favori tahmin, 50-100 milyon kişi arasında değişiyor.  İnsanlığın yaşadığı en büyük trajedilerden biri olan İspanyol Gribi pandemisi, hakkında çok az sayıda yazılı veri bulunabilen en büyük insani afetlerden biri olma özelliğini taşıyor. İspanyol Gribindeki can kaybını, kitlesel ölümler skalasında başa oturtmamız gerekiyor. Çünkü 1. Dünya Savaşında ölenlerin sayısı 19 milyon,  2. Dünya Savaşında ölenlerin sayısı 50 milyon kişi olarak tahmin ediliyor.

İspanyol Gribi, adını bu konuda basın-yayın faaliyetlerine bir sansür uygulamayan ve 1. Dünya Savaşına girmeyen İspanya’dan alıyor. Yoksa bu pandemi İspanya’dan çıkıp dünyaya yayılmış değil. İspanya dışındaki tüm ülkelerde basına pandemi haberleriyle ilgili geniş bir sansür uygulandığı biliniyor.  İspanyol Gribi pandemisi hakkında veri azlığı, bu kadar büyük acılara sebebiyet veren bir pandeminin düşünce iklimi,  kültür ve sanat dünyasını çok az etkilemiş olması da hep bu sansüre bağlanıyor.  

İspanyol Gribinin dünya ekonomisini ne kadar etkilediği ise çok iyi bilinmiyor. O yıllarda zaten modern istatistikler bulunmuyordu. Birçok ülke ekonomik faaliyetlerini ölçmekten acizdi.  Bu konu açıldığında yapılan en önemli analiz, erkek nüfusun hem savaş hem de peşinden gelen pandemide büyük bir kırıma uğradığı, kadınların 1920’li yıllarda bu sebeple ekonomik üretim sürecine bilfiil girmek zorunda kaldığı şeklinde…     

30 Ekim 2020 Cuma

FORMULA-1, TÜRKİYE’DE KALICI OLABİLİR Mİ?

 Cahit UYANIK

Formula-1, dünyadaki en büyük motor sporları ve eğlence organizasyonlarından biri. Kısaca F-1 olarak adlandırılan bu organizasyondaki ‘formula’ sözcüğü, Türkçedeki ‘formül’ anlamında kullanılıyor. Söz konusu olan ‘formül’, tek kişilik yüksek teknolojili F-1 yarış arabası motorlarının taşıması gereken temel teknik ve güvenlik özelliklerini belirliyor olmasından geliyor. Bu formül sayesinde Formula-1’e katılan takımların en adaletli, eşit ve güvenli şartlarda yarışması sağlanıyor. Formula-1 ilk kez 1950 yılında gerçekleştirilirken, bu sene -Covid-19 pandemisinden hayli olumsuz etkilense de- 70. Yıldönümünü kutluyor. 

Formula-1 gibi dev bir organizasyonun geri planında oldukça büyük finansal gelir ve gider rakamları bulunuyor. Bir ara, her sezon 20-22 arasında yarışın gerçekleştiği Formula-1’in her etabını dünya nüfusunun dörtte birini temsil eden 150’yi aşkın ülkeden 2 milyar kişinin televizyonlardan izlediği hesaplanmıştı. Ancak bu tv izlenirlik sayısının son yıllarda oldukça azaldığı, özellikle dünyanın en eski ve en büyük otomobil tüketicisi ülke olan ABD’de Formula-1’e ilginin giderek azaldığı biliniyordu. Elbette bu durum Formula-1’e ödenen yayın bedelleri ve televizyon reklam gelirlerini hayli azalttı. Formula-1’in tv gelirlerinin en fazla 2 milyar dolara ulaştığı tahmin ediliyordu.  

Yarış pistlerine izleyici olarak girebilmek için istenen bilet fiyatlarının aşırı yüksek olması da Formula-1’de bir başka şikayet konusuydu. Astronomik düzeydeki fiyatlar yarışların gerçekleştiği pistlerde daha az seyirci tarafından izleniyor olması sonucunu beraberinde getirdi. 2005 yılından itibaren –birkaç ülke hariç- sigara şirketlerinden reklam alınmamaya başlaması ve bu gelir kaybının bir şekilde telafi edilememesi de Formula-1 organizasyonunu oldukça zorlamaya başladı.  

30 Eylül 2020 Çarşamba

ÜLKELERİN 'TİCARİ VE EKONOMİK UZAY' YARIŞI İYİCE HIZLANDI

Cahit UYANIK

Belki iddialı bir cümle olacak ama; çok da uzak olmayan bir gelecekte üniversitelerde ‘uzay ekonomisi’, ‘uzay ticari işletmeciliği’, ‘uzay hukuku’ bölümleri açılırsa hiç şaşırmayın. Çünkü dünyada gelişmiş veya gelişmekte olan fark etmez; hemen hemen tüm ülkeler uzayı şimdiden ekonomik bir gerçeklik ve ticari rekabet alanı olarak belirleyip bir şeyler yapabilmek için harekete geçmiş durumda.

Peki bu noktaya nasıl gelindi? Soğuk Savaş döneminde, 1950’ler ile 1970’li yıllarda Doğu ve Batı bloklarına ait devletlerin (Başta Sovyetler Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri) rekabetine sahne olan uzay yarışı, daha sonraki yıllarda yavaşladı. Doğu Blokunun dağılma sürecinde uzay rekabetinin bir tarafı iyice aksarken; Batı Blokunda, özellikle Avrupa ülkelerinde uzaya uydu fırlatma hizmetlerinden para kazanılmaya başlandı. Böylece uzay, astronomik bilimsel araştırma ve mühendislik alanı çalışmalarının yanı sıra ‘ticari ve ekonomik’  boyut da kazanmaya başladı.

19 Eylül 2020 Cumartesi

KADINLAR, EŞLERİNDEN İZİN ALMADAN 90 KM'DEN ÖTEYE GİDEMEZ Mİ?

Develerin günlük sürati 45-50 km'dir. Bundan 1400 yıl önceki en hızlı ulaşım aracıdır. O zaman; 90 km. 2 günlük yoldur.

Peygamberimiz kadınların 2 günlük yola tek başına gidebileceğini hükmetmiştir. Bu MS 600'lü yıllar için bir devrimdir.

Bunu günümüz taşıtlarından, deve ile kıyaslanabilecek otomobile uygularsak yaklaşık 2 bin km. eder. Uçağa uygularsak 2 günde dünya, baştan başa iki kere dolaşılabilir.
Kaldı ki tek başına uzaya giden ve uzayda internetten kocasının banka internet hesabına izinsiz girip ilk uzay suçunu işleyen kadın astronotla aynı havayı soluyorsak, mesele ve tartışma zaten bitmiştir.

Bilgilerinize...
(Bu yazı 19 Eylül 2019 tarihinde Facebook sayfamda yayınlanmıştır.)

30 Ağustos 2020 Pazar

DÜNYANIN SAĞLIĞI VE DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜNÜN (DSÖ) NASIL BİR GELECEĞİ OLABİLİR?

Cahit UYANIK

Bazen çok satan bir roman okur ve ayrıntılarını birkaç hafta içinde unutursunuz. Henüz 56 yaşındaki ABD’li yazar Dan Brown, günümüzde bu tip romanları yazan en ünlü isim olarak biliniyor. Brown kıvrak kalemi, gizemli ve sürükleyici anlatımıyla, televizyon ve internet üzerinden yayın yapan platformların heyecanlı dizi filmleriyle rekabet ediyor.

Geçen yıl sonunda Çin’de ortaya çıkan ve tüm dünyaya birkaç ay içinde yayılan, Temmuz ayı ortası itibarıyla tüm dünyadan 600 bin kişinin hayatını kaybettiği COVID-19 Pandemisi başladığında acaba kaç kişinin aklına Brown’un 7 yıl önce yayınladığı Cehennem (Inferno) adlı romanı gelmiştir ki? ‘Cehennem’de artan dünya nüfusunun insanlığı yok olmaya götüreceği ön kabulüyle, nüfusu azaltmak için gizli bir konsorsiyumun (şirketler birliği) tüm dünyaya ‘kısırlık virüsü’ yayma planı, Harvard Üniversitesi Simgebilim Profesörü Robert Langdon tarafından kahramanca önlenmişti.

22 Ağustos 2020 Cumartesi

DOĞAL GAZ BULDUK, ŞİMDİ ZENGİN Mİ OLDUK YANİ? CARİ AÇIK KÂBUSU BİTTİ Mİ?

Ekonomi gazeteciliğinde iyi işler, iyi kıyaslamaya dayanır. Öyleyse kıyaslayalım bakalım.

2019 yılında kanıtlanmış en fazla doğal gaz rezervine sahip ülke, 47,80 trilyon metreküple Rusya olurken onu 33,80 trilyon metreküplük doğal gaz rezerviyle İran, 23,86 trilyon metreküple Katar (Pul kadar ülkenin mali gücü bu rezervden geliyor) ve 13,44 trilyon metreküplük rezerviyle ABD izledi.
Yani ABD bile bizim bugün ilan ettiğimiz doğal gaz rezervinin 40 katına sahip. "Zengin mi oluyoruz ne?" diye umuda kapılmanın gereği pek yok. İhraç edip para kazanmayı düşünmek için en az 5 trilyon m3'e (1,5 trilyon m3 bize, 3,5 trilyon m3 ihraç etmek için) ulaşmalıyız. Kendi 30 yıllık ihtiyacımızın 2 katı kadarına denk geliyor bu bence... 320 milyar m3 bir şeydir ama TR'yi enerjide kalıcı şekilde dışa bağımlılıktan kurtarıp; öyle bazılarının söylediği gibi cari açığı ekonomi lügatimizden çıkarmaya yetmez.
Oldukça pahalı bir iş olsa da; petrol vb. enerji aramaları şunu göstermiştir: Aramadan bulamazsın. Bulanlar sebat edenlerdir. Öyleyse aramaya devam!
(Bu yazı 21 Ağustos 2020 tarihinde Facebook sayfamda yayınlanmıştır.)

15 Ağustos 2020 Cumartesi

MEDYA HİKAYELERİ: İLANINDA BİR MİKTAR HABER BULUNMUŞTUR


Hani bir sarhoş fıkrası vardır... 

Aşırı alkollü şahsın, içtiği alkol miktarını belirlemek için hastanede kanı alınır. 

Kandaki alkol oranını görünce laborantın aklı uçar ve rapora şöyle yazar: "Alkolünde bir miktar kan bulunmuştur."

Amiral gemisi olduğu söylenen gazetenin bugünkü kağıt baskısını görünce nedense aklıma bu fıkra geldi: 

"İlanında bir miktar haber bulunmuştur."

(Bu yazı 15 Ağustos 2014 tarihinde Facebook sayfamda yayınlanmıştır.)