Uyanamayıp matematik finaline geç kalan 4 öğrenci, hocaya araba lastiğinin patladığını söyler.
6 Şubat 2021 Cumartesi
EKONOMİ FIKRALARI / PATLAK LASTİK
31 Ocak 2021 Pazar
OKUDUĞUM KİTAPLAR / MARTIN EDEN / JACK LONDON
Jack London'ın en sevdiğim yazarlardan
Biri olduğunu daha önce yazmıştım.
'Martin Eden' ise London'ın en fazla merak ettiğim
romanlarından biriydi
Martin Eden'ın (Tevafuk mu bilinmez; en sevdiğim rakam olan) 18. Baskısını
okuyabildim.
Bu kitapta da, tüm Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
kitaplarında olduğu gibi
Kusursuz bir yayıncılık anlayışı sergilenmiş; kutlarım.
Çevirmeni Levent Cinemre ise birinci sınıf, mükemmel bir tercümeye imza
atmış.
Neden mi?
Hangi çevirmen 145 ayrı noktada, toplam 36 sayfalık Türkçe not hazırlar ki;
okuyucusu kitabı daha iyi anlasın diye...
Cinemre, bir çoğu ciddi araştırmaya dayanan notlar yazmış ve çevirisine
eklemiş.
30 Ocak 2021 Cumartesi
COVID-19 PANDEMİSİ, 'KÜRESEL AŞI BENCİLLİĞİ' YARATTI
İngilizcede ‘vaccine’ yani aşı sözcüğünün kökeni,
Latince’deki ‘vacca’ yani ‘inek’ sözcüğünden geliyor. Bunun sebebi şöyle açıklanıyor: İngiliz taşra doktoru
Edward Jenner, 1796 yılında inek sağan kızların çiçek hastalığına
yakalanmadığını gözlemleyip sebebini araştırmaya başladı. İnekler,
kemirgenlerden kaptıkları virüs sebebiyle ‘cowpox’ denilen, çiçek hastalığına
çok benzeyen bir hastalık geçiriyorlar ve memelerinde bazı sivilceler
oluşuyordu. Süt sağan kızlar, bu sivilcelere temas ettikleri için, bilmeden
kendilerine bir tür aşılama yapmış oluyorlardı ve çiçek hastalığına
yakalanmıyorlardı. Dr. Jenner, bu sebeple hastalığı hafif geçiren Sarah Nelmes’te oluşan sivilcelerden aldığı numuneyi, çiçek hastalığına
yakalanmış çocuklara enjekte ederek onları iyileştirdi ve ilk modern aşıyı
bulmuş oldu. Daha sonra çiçek aşısında kullanılan zayıflatılmış virüse
“vaccinica’ adı verildi ve 180 yıla yakın uygulandıktan sonra Dünya Sağlık
Örgütü (DSÖ) 1980 yılında çiçek aşısının kökünün kazındığını resmen ilan etti.
(Tıklayınız) ÜLKELERİN 'TİCARİ VE EKONOMİK UZAY' YARIŞI İYİCE HIZLANDI
Dr. Jenner’ın bilimsel yöntemlerle ispat edip modernize ettiği çiçek aşısı aslında Türklerde Orta Asya dönemlerinden bu yana daha basit yöntemlerle uygulanıyordu. Nitekim Türkçedeki aşı sözcüğünün kökeni, eklemek anlamındaki “aşlamak”tan geliyordu. 1716 yılında İstanbul’a İngiliz Büyükelçisi olarak atanan E. Wortley Montagu’nun eşi Lady Mary Wortley Montagu, 1763 yılında (ölümünün ardından) yayınlanan ‘Şark Mektupları’ adlı kitabında çiçek aşısını şöyle anlatıyordu:
10 Ocak 2021 Pazar
EKONOMİ HİKAYELERİ: GERÇEK FABRİKA MÜDÜRÜ NASIL ÇALIŞIR?
Büyük Amerikan imalat fabrikalarından birinin yönetim kurulu üyeleri kâr ve zarar hesaplarını incelerken, fabrika müdürünün aylığına takılmışlar ve bu ücretin yüksek olduğunu düşünmüşler. İçlerinden iki kişi seçerek fabrika müdürü denen bu adamın neler yaptığını bir görmelerini ve ondan sonra bu konuda karar verilmesini kabul etmişler.
İki kişilik heyet bir sabah sessizce fabrikaya gitmiş ve fabrika müdürünün odasına girmiş. Gördükleri manzara şu olmuş: Fabrika müdürü elinde kahve fincanı, ağzında purosu, etrafa halka dumanlar yaymakla meşgul. Masanın üstünde ne bir dosya, ne bir kâğıt, hiç bir şey yok. Bir müddet kendisi ile oradan buradan konuşan heyet üyeleri, bu müddet zarfında müdürün hiç bir işle meşgul olmadığını ve yalnız birkaç basit telefon konuşması yaptığını görmüşler.
Fabrika Müdürü değişiyor!
Heyet aldığı intibadan memnun, idare meclisine “fabrika müdürü denilen zatın yanında bulundukları üç küsur saat zarfında hemen hemen hiçbir şeyle meşgul olmadığını ve bu bakımdan böyle basit bir iş için verilen yıllık 100.000 dolardan en aşağı üçte iki nispetinde bir tasarruf sağlanabileceğini” söylemiş. Tabii fabrika müdürü bu indirmeye razı olmamış, işten ayrılmış.
8 Ocak 2021 Cuma
KULAKLARA KÜPE BİR MERKEZ BANKASI FIKRASI
Bir Merkez Bankası çalışanı, pizza ısmarlamak üzere pizzacıya gider.
Görevli ona sorar:
“Pizzanızı 6 dilime mi bölelim 8 dilime mi?”
Merkez Bankası çalışanı cevaplar:
“ Şu anda kendimi çok aç hissediyorum. Siz en iyisi 8 parçaya bölün.”
Paul Samuelson
(Bu fıkra Doç. Dr. Aysel Gündoğdu'nun twitter hesabından alıntılanmıştır.)
29 Aralık 2020 Salı
KAPAK HABERİ / ‘BIDENOMICS' DÖNEMİNDE EKONOMİDE NELER YAŞANACAK?
Cahit UYANIK
Amerika Birleşik Devletlerinde (ABD) aylar süren seçim heyecanı bitti ve Demokrat Parti’nin adayı 78 yaşındaki Joe Biden seçilmiş 46. Başkan oldu. Yapılan analizlere göre mevcut başkan ve Cumhuriyetçi Partinin adayı Donald Trump ise Covid-19 pandemisini önemsemeyerek salgınla mücadelede yetersiz kaldı ve seçimi kazanamadı. Trump’ın seçimi kaybetmesinde ikinci önemli etken ise geride kalan 4 yılda ekonomide gösterdiği kötü performanstı… Çünkü Trump, 2017 yılında koltuğa oturduğunda dile getirdiği önemli ekonomik vaatlerinden büyük bölümünü yerine getiremedi.
Sözgelimi Trump, bundan 4 yıl önce ülkede 1 trilyon dolarlık yeni alt yapı kurma ve eskimiş alt yapıları yenileme konusunda söz vermişti. Bazı girişimler hariç bu konuda ciddi bir adım atılamadı. Öyle ki Trump, 2020 seçim kampanyasında aynı vaadi tekrarlamak durumunda kaldı. Oysa bu vaat konusunda adım atılabilseydi hem ülkedeki işsizliği bir nebze olsun pozitif yönde etkileyebilecek, hem de birçok alt sektördeki işletmelerin canlanmasını sağlayabilecekti.
Gerekli adımların atılmaması sebebiyle ABD’deki ulaşım,
sağlık vb. alt yapıların yetersizliği dillere destan hale gelmiş durumda. Örneğin
New York’un 120 yıllık metrosunun neredeyse tamamen yenilenmesi gerektiği artık
sadece ulusal değil uluslararası basının da ilgisini çekiyor. Çünkü bu metroda
rayların eskiliği nedeniyle zaman zaman vagon devrilmesi olayları bile yaşanıyor.
30 Kasım 2020 Pazartesi
IMF: PANDEMİ ÖNÜMÜZDEKİ 5 YILDA 28 TRİLYON DOLARLIK ÜRETİM KAYBINA SEBEP OLABİLİR
Cahit UYANIK
1918-1920 yılları arasında yaşanan İspanyol Gribi pandemisinde kaç kişinin hayatını kaybettiği hala net olarak bilinmiyor. En favori tahmin, 50-100 milyon kişi arasında değişiyor. İnsanlığın yaşadığı en büyük trajedilerden biri olan İspanyol Gribi pandemisi, hakkında çok az sayıda yazılı veri bulunabilen en büyük insani afetlerden biri olma özelliğini taşıyor. İspanyol Gribindeki can kaybını, kitlesel ölümler skalasında başa oturtmamız gerekiyor. Çünkü 1. Dünya Savaşında ölenlerin sayısı 19 milyon, 2. Dünya Savaşında ölenlerin sayısı 50 milyon kişi olarak tahmin ediliyor.
İspanyol
Gribi, adını bu konuda basın-yayın faaliyetlerine bir sansür uygulamayan ve 1.
Dünya Savaşına girmeyen İspanya’dan alıyor. Yoksa bu pandemi İspanya’dan çıkıp
dünyaya yayılmış değil. İspanya dışındaki tüm ülkelerde basına pandemi
haberleriyle ilgili geniş bir sansür uygulandığı biliniyor. İspanyol Gribi pandemisi hakkında veri
azlığı, bu kadar büyük acılara sebebiyet veren bir pandeminin düşünce iklimi, kültür ve sanat dünyasını çok az etkilemiş
olması da hep bu sansüre bağlanıyor.
İspanyol
Gribinin dünya ekonomisini ne kadar etkilediği ise çok iyi bilinmiyor. O
yıllarda zaten modern istatistikler bulunmuyordu. Birçok ülke ekonomik
faaliyetlerini ölçmekten acizdi. Bu konu
açıldığında yapılan en önemli analiz, erkek nüfusun hem savaş hem de peşinden
gelen pandemide büyük bir kırıma uğradığı, kadınların 1920’li yıllarda bu
sebeple ekonomik üretim sürecine bilfiil girmek zorunda kaldığı şeklinde…
30 Ekim 2020 Cuma
FORMULA-1, TÜRKİYE’DE KALICI OLABİLİR Mİ?
Formula-1,
dünyadaki en büyük motor sporları ve eğlence organizasyonlarından biri. Kısaca
F-1 olarak adlandırılan bu organizasyondaki ‘formula’ sözcüğü, Türkçedeki
‘formül’ anlamında kullanılıyor. Söz konusu olan ‘formül’, tek kişilik yüksek
teknolojili F-1 yarış arabası motorlarının taşıması gereken temel teknik ve
güvenlik özelliklerini belirliyor olmasından geliyor. Bu formül sayesinde
Formula-1’e katılan takımların en adaletli, eşit ve güvenli şartlarda yarışması
sağlanıyor. Formula-1 ilk kez 1950 yılında gerçekleştirilirken, bu sene -Covid-19
pandemisinden hayli olumsuz etkilense de- 70. Yıldönümünü kutluyor.
Formula-1
gibi dev bir organizasyonun geri planında oldukça büyük finansal gelir ve gider
rakamları bulunuyor. Bir ara, her sezon 20-22 arasında yarışın gerçekleştiği
Formula-1’in her etabını dünya nüfusunun dörtte birini temsil eden 150’yi aşkın
ülkeden 2 milyar kişinin televizyonlardan izlediği hesaplanmıştı. Ancak bu tv izlenirlik
sayısının son yıllarda oldukça azaldığı, özellikle dünyanın en eski ve en büyük
otomobil tüketicisi ülke olan ABD’de Formula-1’e ilginin giderek azaldığı
biliniyordu. Elbette bu durum Formula-1’e ödenen yayın bedelleri ve televizyon
reklam gelirlerini hayli azalttı. Formula-1’in tv gelirlerinin en fazla 2
milyar dolara ulaştığı tahmin ediliyordu.
Yarış pistlerine izleyici olarak girebilmek için istenen bilet fiyatlarının aşırı yüksek olması da Formula-1’de bir başka şikayet konusuydu. Astronomik düzeydeki fiyatlar yarışların gerçekleştiği pistlerde daha az seyirci tarafından izleniyor olması sonucunu beraberinde getirdi. 2005 yılından itibaren –birkaç ülke hariç- sigara şirketlerinden reklam alınmamaya başlaması ve bu gelir kaybının bir şekilde telafi edilememesi de Formula-1 organizasyonunu oldukça zorlamaya başladı.
30 Eylül 2020 Çarşamba
ÜLKELERİN 'TİCARİ VE EKONOMİK UZAY' YARIŞI İYİCE HIZLANDI
Cahit UYANIK
Belki iddialı bir cümle olacak ama; çok da uzak olmayan bir gelecekte üniversitelerde ‘uzay ekonomisi’, ‘uzay ticari işletmeciliği’, ‘uzay hukuku’ bölümleri açılırsa hiç şaşırmayın. Çünkü dünyada gelişmiş veya gelişmekte olan fark etmez; hemen hemen tüm ülkeler uzayı şimdiden ekonomik bir gerçeklik ve ticari rekabet alanı olarak belirleyip bir şeyler yapabilmek için harekete geçmiş durumda.
Peki bu noktaya nasıl gelindi? Soğuk Savaş döneminde, 1950’ler
ile 1970’li yıllarda Doğu ve Batı bloklarına ait devletlerin (Başta Sovyetler
Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri) rekabetine sahne olan uzay yarışı, daha
sonraki yıllarda yavaşladı. Doğu Blokunun dağılma sürecinde uzay rekabetinin
bir tarafı iyice aksarken; Batı Blokunda, özellikle Avrupa ülkelerinde uzaya
uydu fırlatma hizmetlerinden para kazanılmaya başlandı. Böylece uzay,
astronomik bilimsel araştırma ve mühendislik alanı çalışmalarının yanı sıra ‘ticari
ve ekonomik’ boyut da kazanmaya başladı.
19 Eylül 2020 Cumartesi
KADINLAR, EŞLERİNDEN İZİN ALMADAN 90 KM'DEN ÖTEYE GİDEMEZ Mİ?
Develerin günlük sürati 45-50 km'dir. Bundan 1400 yıl önceki en hızlı ulaşım aracıdır. O zaman; 90 km. 2 günlük yoldur.
Peygamberimiz kadınların 2 günlük yola tek başına gidebileceğini hükmetmiştir. Bu MS 600'lü yıllar için bir devrimdir.
30 Ağustos 2020 Pazar
DÜNYANIN SAĞLIĞI VE DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜNÜN (DSÖ) NASIL BİR GELECEĞİ OLABİLİR?
Cahit UYANIK
Bazen çok satan bir roman okur ve ayrıntılarını birkaç hafta içinde unutursunuz. Henüz 56 yaşındaki ABD’li yazar Dan Brown, günümüzde bu tip romanları yazan en ünlü isim olarak biliniyor. Brown kıvrak kalemi, gizemli ve sürükleyici anlatımıyla, televizyon ve internet üzerinden yayın yapan platformların heyecanlı dizi filmleriyle rekabet ediyor.
Geçen yıl sonunda Çin’de ortaya çıkan ve tüm dünyaya birkaç ay içinde yayılan, Temmuz ayı ortası itibarıyla tüm dünyadan 600 bin kişinin hayatını kaybettiği COVID-19 Pandemisi başladığında acaba kaç kişinin aklına Brown’un 7 yıl önce yayınladığı Cehennem (Inferno) adlı romanı gelmiştir ki? ‘Cehennem’de artan dünya nüfusunun insanlığı yok olmaya götüreceği ön kabulüyle, nüfusu azaltmak için gizli bir konsorsiyumun (şirketler birliği) tüm dünyaya ‘kısırlık virüsü’ yayma planı, Harvard Üniversitesi Simgebilim Profesörü Robert Langdon tarafından kahramanca önlenmişti.
22 Ağustos 2020 Cumartesi
DOĞAL GAZ BULDUK, ŞİMDİ ZENGİN Mİ OLDUK YANİ? CARİ AÇIK KÂBUSU BİTTİ Mİ?
Ekonomi gazeteciliğinde iyi işler, iyi kıyaslamaya dayanır. Öyleyse kıyaslayalım bakalım.
15 Ağustos 2020 Cumartesi
MEDYA HİKAYELERİ: İLANINDA BİR MİKTAR HABER BULUNMUŞTUR
Hani bir sarhoş fıkrası vardır...
Aşırı alkollü şahsın, içtiği alkol miktarını belirlemek için hastanede kanı alınır.
Kandaki alkol oranını görünce laborantın aklı uçar ve rapora şöyle yazar: "Alkolünde bir miktar kan bulunmuştur."
Amiral gemisi olduğu söylenen gazetenin bugünkü kağıt baskısını görünce nedense aklıma bu fıkra geldi:
"İlanında bir miktar haber bulunmuştur."
(Bu yazı 15 Ağustos 2014 tarihinde Facebook sayfamda yayınlanmıştır.)
30 Temmuz 2020 Perşembe
DÜNYADA 40,3 MİLYON 'MODERN KÖLE' VAR VE DAHA FAZLA MÜCADELE GEREKİYOR
Cahit UYANIK
“1750 ilkbaharı başlarında, Batı Afrika’nın Gambiya kıyılarından içeri doğru nehir boyunca dört günlük yol çeken Juffure köyünde, Omoro ile Binta Kinte’nin bir oğulları oldu” diye başlıyor ünlü siyahi yazar Alex Haley’in Türkçe’ye Kökler (Roots-The Saga of an American Family) ismiyle çevrilen romanı… Doğan çocuğa Kunta Kinte adı verildikten 216 yıl sonra Haley, 1966 yılında kendi ailesinin köklerini araştırmaya ve ulaşacağı bilgilere göre romanını yazmaya karar verdi.
Haley, 10 yıl süren araştırma ve romanı yazma sürecinde; 7 kuşak geriye gidebildiğinde karşısına Toby adlı bir köle çıktı. İşte Toby, Haley’in kuşaklar öncesinden büyük dedesi, köle tacirlerince kaçırılıp Lord Ligonier adlı gemiyle Annapolis’e (Maryland) getirilip köle olarak satılan Afrikalıdır. Satın alan beyaz adam, bir müslüman olan Kunta Kinte’nin ismini Toby olarak değiştirmiştir hemen… Köle Toby, yaşamı boyunca dört kez esaretten kurtulmaya çalışmış; sonuncusunda, bir daha kaçmaya yeltenmesin diye, ayağı acımasızca kesilip topal edilmiştir.
Toby, kölelik yapması için kaçırılan 12,5 milyon Afrikalıdan (Bunlardan 10,7 milyonu zorlu okyanus yolculuğuna dayanabildi; 1,8 milyonu öldü ve denize atıldı) sadece biriydi. Şanslı olan Haley Ailesi, 200-250 yıl geriye yani Kunta Kinte’ye kadar giden köklerini öğrenmelerini yazar olan oğulları Alex’e borçluydu. Ancak 25 Mayıs 2020 tarihinde Minneapolis kentinde beyaz bir polisin diziyle boğazına basıp nefessiz bıraktığı George Floyd ve ailesi, atalarının Afrika’nın neresinden getirilip köle yapıldıklarını hiçbir zaman bilemeyeceklerdi. ABD’de kölelik dönemi, 1619 yılında ilk Afrikalı insanların getirilmesiyle başladı ve 1866 yılında köleliğin kaldırılmasıyla tam 247 yıl sürdü. Siyahiler ABD’de, daha sonraki 154 yılda sözde özgürdüler ancak bu zaman diliminin üçte ikisini, ikinci sınıf vatandaş olarak geçirdiler. 1960 ve 1970’lerdeki büyük mücadeleleri sonrasında ‘kağıt üzerinde de olsa’ beyaz ırkla tıpatıp aynı haklara sahip oldular.
25 Temmuz 2020 Cumartesi
EKONOMİ HİKAYELERİ: 'HAYATTA KALMA SAPMASI' NEDİR?
II. Dünya Savaşı sırasında Müttefikler, Naziler tarafından vurulan uçaklardaki kurşun deliklerini haritaladılar ve düşman topçularının ağır hasar verdiği alanları güçlendirmeye çalıştılar.
Hedefleri uçağın daha fazla kırmızı noktalı (veya daha fazla merminin isabet ettiği) alanları yeniden inşa etmek ve güçlendirmekti. Teorik olarak, bu mantıklı bir çıkarımdı. Sonuçta, bunlar en çok etkilenen bölgelerdi.
Ama bir matematikçi olan Abraham Wald farklı bir sonuca vardı: kırmızı noktalar sadece eve dönebilen uçaklara verilen hasarı temsil ediyordu.
Gerçekten güçlendirilmesi gereken alanlar, mermilerin isabet etmediği yerlerdi. Çünkü bunlar, uçak vurulduğunda hayatta kalamayacağı yerlerdi.
Bu fenomene hayatta kalma sapması denir. Yalnızca hayatta kalan örneklere odaklanmanızdan kaynaklı bir hatadır.
(Mühendis Beyinler Facebook sayfasından alıntıdır)
3 Temmuz 2020 Cuma
KAPAK HABERİ / COVID-19 SONRASI DÜNYA EKONOMİSİNİN GÖRÜNÜMÜ: "DAHA İÇE DÖNÜK, DAHA DEVLETÇİ, DAHA YEREL"
Cahit UYANIK
Doğu’da “Hekimlerin Piri ve Hükümdarı”, Batı’da ise “Avicenna” olarak tanınan Türk hekim İbn-i Sina (980-1037) “El Kanun Fit Tıb” kitabında bulaşıcı hastalıklara karşı çözüm önerilerini şöyle sıralamıştı:
“Sirke ile temizlik yapın. Ellerinizi, bulaşıklarınızı ve kıyafetlerinizi mutlaka sirke ile yıkayın. Birlikte dolaşmayın. Beş-on kişi bir araya gelerek kalabalıklar oluşturmayın. Pazarları terk edin. Paraları bırakın. Toplu halde ibadet etmeyin. Salgından korkmayın, hastalıktan sakının, hastalarınızı terk etmeyin. Evinizde oturun ve neşeli olun. Hastalık neşeden kaçar.”
İbn-i Sina’nın bundan bin yıl önce tavsiye ettiği önlemlerin çoğu, 2019 yılı sonunda başlayan ve tüm dünyayı etkisi altına alan COVID-19 pandemisi için de aynen uygulandı. Salgının 5’inci ayına girilmesiyle beraber, pek çok ülke önlemleri gevşetmeye başladı. Ancak pek çok uzman, sonbahar geldiğinde salgında ikinci dalga yaşanmasının kaçınılmaz olduğunu kararlılıkla vurguluyorlar. Salgından kurtuluş için bütün umutlar, en erken 2021 yılı başında kullanıma hazır hale gelebileceği umut edilen aşıda… Şu anda görev başında bulunan yöneticilerin çoğu, aşı bulunduktan sonra da dünyadaki ekonomik düzenin ‘kaldığı yerden’ aynen devam edeceğini hesaplıyor.
Fakat bazı kurumlar, uzmanlar ve akademisyenler, bundan 5-6 yıl sonra daha farklı bir ekonomik düzenin gelişebileceği konusunda öngörülerinin yer aldığı çalışmaları yayınlamaya başladılar. Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) belki de bu kurumlardan ilki oldu. TÜBA’nın geçtiğimiz Nisan ayı ortasında yayınlanan ve her biri kendi uzmanlık alanlarının önde gelen isimlerinden 24 akademisyen tarafından hazırlanan ‘COVID-19 Pandemi Değerlendirme Raporu’nda ekonominin geleceği için ‘Küreselleşme yerine, içe kapanan milli yaklaşımlar ön plana çıkacak’ vurgusu dikkat çekti. Roma İmparatorluğunda 3. yüzyılda yaşanan ve kayıtlara geçen ilk büyük salgından, günümüze kadarki çok sayıda pandeminin sebep olduğu ekonomik ve toplumsal değişim ve dönüşümlerin tek tek anlatıldığı raporda, bakteri ve virüslerin yakın çağlardaki ekonomik yapılanmaları nasıl etkilediği de şu şekilde analiz edildi: