31 Mart 2015 Salı

"DEVLET, YAKIT MALİYETİMİZİN YARI FİYATINA ELEKTRİK SATMAMIZI İSTİYORDU"

Cahit UYANIK

DİNÇKÖK AİLESİNE AİT "AK ENERJİ" ADLI ÖZEL ELEKTRİK ÜRETİCİSİ FİRMANIN 2006 FAALİYET RAPORUNA YANSIYAN 1 TEMMUZ 2006 KESİNTİSİ:


"2006 yılında, başta düşük elektrik fiyat politikası olmak üzere, 2005 yılında uygulanan enerji politikalarına aynen devam edilmiştir. Bilindiği üzere, 2003 yılından 2006 yılı başına kadar doğal gaz fiyatları yaklaşık % 87 oranında artmış, aynı dönemde toplam enflasyon oranı ise % 36 oranında gerçekleşmiş olmasına rağmen, elektrik fiyatları artmak bir yana, % 5 oranında düşürülmüştür.

BÜYÜK ELEKTRİK KESİNTİSİ KABUSU, 9 YIL ÖNCE DE YAŞANMIŞTI

Cahit UYANIK


Türkiye'de 1 Temmuz 2006-cumartesi gecesi de, Batı'daki 13 kent ve ilçelerinde 4 saat süreyle büyük bir elektrik kesintisi yaşanmıştı. Yaşanan büyük elektrik kesintisinin ardından, hükümetle özel sektör elektrik üreticileri arasında aylardır alttan alta süren çekişmeler iyice su yüzüne vurmuştu. 

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, özel üreticileri gece 22'den sonra santrallarını düşük kapasiteye geçirerek ulusal sisteme bağlanmakla suçlamıştı. Buna cevap veren özel elektrik üreticileri ise doğal gaza yüksek oranlı zamlar yapılırken elektrik fiyatlarının sabit tutulduğunu belirtmiş ve sürekli zararda çalıştıklarını bildirmişti. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da üreticilere "Yatırımları milletin aleyhine kullanmaya çalışırsanız acımasız oluruz" uyarısında bulunmuştu.


"DEVLET, YAKIT MALİYETİMİZİN YARI FİYATINA ELEKTRİK SATMAMIZI İSTİYORDU"

ELEKTRİĞİN CEBİMİZE YANSIYAN GERÇEK BİRİM FİYATI SÜREKLİ DEĞİŞİYOR

27 Mart 2015 Cuma

KEMAL DERVİŞ'İN PORTRESİ: GENÇLİĞİNDE TAM BİR ECEVİT FANATİĞİYDİ

Cahit UYANIK

Bugün Türkiye'ye gelerek hükümetle pazarlık masasına oturacak olan Dünya Bankası (DB) Başkan Yardımcısı Kemal Derviş'in hangi pozisyona atanacağı tartışma konusu oldu. ANAP Lideri Mesut Yılmaz'a atfen, Derviş'in Merkez Bankası (MB) Başkanlığını kabul ettiği yönündeki haberler netlik kazanmadı. Derviş'in ya ekonomiden sorumlu başbakan yardımcılığı görevini ya da yetkileri artırılmış ve siyasi otoriteden tamamen özerk hale getirilmiş Merkez Bankası Başkanlığını kabul edebileceği ileri sürüldü.

22 Mart 2015 Pazar

11 BİN KM. UZAKTA, FİLİPİNLER'DE BİR AVUÇ TÜRK BANKACI GÖREV YAPIYOR


Cahit UYANIK



Türkiye'den 11 bin km. uzakta Uzak Doğu'ya özgü kent manzarası Filipinler'in başkenti Manila'da da aynen geçerli. Bir yanda gökleri yırtarcasına yükselen dev binalar, öbür yanda yüz binlerce insanın tenekeden yapılmış barakalarda sürdürdüğü zor bir hayat. 1966'da kurulan Asya Kalkınma Bankası (ADB) Manila'nın merkezindeki Mandaluyong City'de bulunuyor. Gün ışığından azami oranda yararlanan Japon mimarisinden izler taşıyan binasında, sayıları 700 milyona ulaşan yoksulları rahatlatmak için projeler geliştiriyor. Dile kolay, ADB yılda 6 milyar dolarlık kredi dağıtıyor.

Japonya ve ABD'nin yüzde 15,8 ile en büyük pay sahibi olduğu ADB'ye Türkiye, dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın istekleri doğrultusunda 1991'de üye olmuş. Türkiye bankanın 28'inci en büyük ortağı. Ama bölge dışından üyeler açısından bakıldığında 9'uncu en büyük ortak. 63 üyeli bankadan, bölge ülkesi olan 36 ülke kredi kullanabiliyor. Türkiye "dönor" ülke olduğu için kredi alamıyor.
BANKACILIK SEKTÖRÜ ARTIK YENİ UFUKLARA YELKEN AÇMALI/EKONOM 50. ÖZEL SAYI


15 Mart 2015 Pazar

SİGARA FİYATINA ÖZELLEŞTİRME ARSASI...


Cahit UYANIK

Özelleştirmede bir yandan milyar dolarlık uygulamalar yapılıp, büyük satışların da hazırlıkları sürdürülürken; öte yandan 'sigara fiyatı'na özelleştirmeler yapılıyor. Karadeniz Bakır İşletmeleri (KBİ) elindeki arsaların bazılarının metrekaresini 65-70 bin TL'den sattı. KBİ, Murgul Aşağı Küre'deki 47 metrekarelik bir arsasını 3 milyon TL'ye özelleştirdi. Böylece arsanın metrekare fiyatı 63 bin 830 TL'ye gelmiş oldu. 

14 Mart 2015 Cumartesi

BİR ENERJİ BAKANI ÜZERİNDEN... AB'YE ADAY OLDUK, ADAM OLAMADIK...

Cahit UYANIK

Halk arasında bir deyim vardır ya; vezir olmuşsun ama adam olamamışsın diye... Türkiye'nin durumu da üç aşağı beş yukarı aynı. Avrupa Birliğine tam üye adayı olduk ama gelişmiş ülke ekonomisi olamadık. Başbakan Bülent Ecevit'in koltuğunun altındaki 53 projeye bakarak büyük hayaller kuran ve malını (toplantısını) satmak için "Türkiye, gelişmiş ekonomidir" diye nameler savuran Dünya Ekonomik Forumunun dolduruş saatlerinde, Balkanlar ve Ortadoğu'yu bir kenara bırakarak Avrasya'nın liderliğine soyunan cennet yurdumuz, karanlıklar içindeydi. Benim çocukluğum elektrik kesintileri içinde geçmişti; benim çocuğum da elektrik kesintileri ile büyüyecek. Ben bu işten ne anladım ki?

7 Mart 2015 Cumartesi

DÜNYA BANKASININ "KALKINMA İÇİN BİLGİ" RAPORUNUN ELEŞTİRİSİ

Cahit UYANIK


Dünya 1950'lerden sonra yeni bir iktisat alt dalı ile tanıştı. "Kalkınma İktisadı" veya "Gelişme Ekonomisi" denilen bu yeni disiplin, dünyada giderek keskinleşmeye başlayan ekonomik gelişmişlik farklarını kendisine konu etti. Dünyada büyük bir patlama gösteren üretim hacminin neden ülkeler arasında eşit dağılmadığını araştıran ve sorunlara çözüm yolları arayan gelişme ekonomisine; daha çok Batı'da eğitim görmüş az gelişmiş ülke iktisatçıları öncülük etti. Gelişme ekonomisi yaklaşık yarım yüzyıldır iktisat dünyasının en popüler çalışma ve tartışma konularını ortaya attı. Yepyeni kavramları ve isimleri gündeme getirdi. Kalkınma iktisadının etkileri hala devam ediyor. 1998 yılında Nobel Ekonomi Ödülünü kazanan araştırma konusunun yoksulluğun nedenleri üzerine olması, kalkınma iktisadının olgunluk devresinde olduğunu gösteriyor.

6 Mart 2015 Cuma

İŞSİZLİK ORANI BİLİNÇLİ ŞEKİLDE DÜŞÜK MÜ GÖSTERİLİYOR?





TOBB ETÜ Sosyal Politikalar Uygulama ve Araştırma Merkezi (TOBB ETÜ SPM), yüzde 10,2 olarak açıklanan Şubat ayı işsizlik rakamının bir önceki aya göre 0,1 puan düşmesinde,  Avrupa Birliğine tam uyum çalışmaları çerçevesinde TÜİK Hanehalkı İşgücü Araştırmasındaki yeni düzenlemelerin etkili olduğunu bildirdi. 

SPM, “Ocak dönemine göre işsizlik oranlarında gözlenen düşüşte; işsizlik kriterinde kullanılan iş arama süresinin, üç aydan dört haftaya düşürülmesi önemli rol oynamıştır. Bu nedenle, işgücüne katılımda da Ocak dönemine göre düşüş gerçekleştiği görülmektedir” görüşünü açıkladı. 

5 Mart 2015 Perşembe

DÜNYADA GIDA FİYATLARI ARTMAYA DEVAM EDERKEN TÜRKİYE'NİN KONUMU NE OLMALI?


Cahit UYANIK

Nisan ayı içinde Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankasının olağan yarıyıl toplantıları yapılıyordu. Bu toplantılar başlayıncaya kadar herkesin ortak beklentisi ve düşüncesi, yaklaşık 1 yıldır dünya piyasalarını dalgalandıran mortgage krizinin enine boyuna tartışılmasıydı. Çünkü dünyadaki tüm finans patronları, en büyüğünden en küçüğüne tüm devletlerin ekonomi ve maliye bakanları ile merkez bankası başkanları bu toplantıda bir araya geliyordu. 

Ancak toplantılar başlar başlamaz gözler, mortgage değil 'gıda krizi'ne çevrildi. Dünya Bankası Başkanı Robert B. Zoellick, foto muhabirlerine bir elinde pirinç torbası, öteki elinde ise ekmekle verdiği pozla, gündemi bir anda değiştirdi. Zoellick'i böyle davranmaya iten en önemli etken ise haftalardır dünyanın birçok ülkesinde gıda fiyatlarındaki ani yükselişler nedeniyle yaşanan ayaklanma benzeri toplumsal olaylardı. Zoelllick, acilen az gelişmiş ülkelere yönelik gıda destek programları uygulanmasını istiyor, gelişmiş ülkeler bu krize kulaklarını kapatırsa 100 milyon kişinin açlıktan ölme noktasına gelebileceğini ifade ediyordu. Türkiye'de ise aynı günlerde yükselen pirinç fiyatları ve genel olarak gıda fiyatlarındaki artış tartışılıyordu.

Merkez Bankası (MB) ise nisan ayı sonunda açıkladığı Enflasyon Raporunda gıda fiyatlarındaki artışa özel önem gösteriyordu. Rapora göre Türkiye, mart ayı itibarıyla yıllık yüzde 13.4'e varan gıda fiyatları artışı ile gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında beşinci sırada bulunuyordu. Sıralamada ilk basamakta yer alan Bulgaristan'da gıda fiyatları artışı yüzde 23.5 düzeyinde gerçekleşirken, Çin'deki artış yüzde 21.5 olarak belirlenmişti. Listede üç ve dördüncü sırada ise Şili yüzde 17.5 ile Güney Afrika Cumhuriyeti ise yüzde 14.5 ile yer buluyordu. MB, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde gıda harcamalarının, hane halkı tüketimleri içinde daha büyük pay aldığını belirterek, fiyat artışlarının etkisinin daha şiddetli hissedildiğini bildiriyordu. Çünkü Türkiye'de gıda ürünlerinin TÜFE içindeki payı yüzde 28.63 düzeyinde bulunuyordu.

MB'nin "Son Dönem Gıda Fiyat Gelişmeleri" başlığı altında yer verdiği 3 sayfalık analizde yüzde 13.4'lük gıda fiyatları artışının yıllık enflasyona katkısının 3.8 puan olduğuna dikkat çekiliyor ve gıdadaki son dönemdeki artışın Türkiye'ye özgü olmadığı, pek çok ülkede gözlendiği ve bunun küresel enflasyonu yukarı ittiği belirtiliyordu. Analizde "Dünyada gelinen noktada, tarımsal emtia fiyatlarındaki artışların orta vadede kalıcı olduğuna yönelik algılama güçlenmektedir" denilirken Türkiye'de son dönemde gıda fiyatlarındaki artışta; işlenmiş gıda fiyatlarındaki yükselişin büyük ölçüde belirleyici olduğu anlatılıyordu. Analizde, MB bünyesindeki çalışmalarda işlenmiş gıda grubundaki 2007 yılındaki yüzde 12.95'lik yıllık artışın üçte ikisinin yaşanan şiddetli kuraklık ile uluslararası gıda fiyatlarındaki yükselişten kaynaklandığının tespit edildiği vurgulanıyor, bu iki etkenin işlenmiş gıda enflasyonuna etkisinin 2006 yılında yüzde 0.6 iken; 2007 yılında yüzde 8'e (yüzde 4.2'si kuraklık, yüzde 3.8'i uluslararası fiyat artışı) çıktığı ifade ediliyordu.

İşlenmemiş gıda ürünleri fiyatlarının seyrinde ise meyve-sebze fiyatlarının gelişiminin etkili olduğu anlatılan analizde, bu yılın ilk çeyreğinde bu gruptaki malların ihracatında azalma yaşanmasının, yurt içi fiyatlara destek vereceği anlatılıyordu. Ancak yurt genelindeki yağış miktarındaki normalleşmenin belirli bölgelerle sınırlı kalmasının üretimdeki iyileşmeyi sınırlayacağı ve fiyatlarda kısa dönemde yüksek oranlı bir düzeltme görülme ihtimalini azaltacağına dikkat çekilen analizde, "Tarımsal üretimde kullanılan traktör ve biçerdöverlerin tükettiği motorin fiyatındaki artış da yukarı yönlü baskıları artırmaktadır. Ayrıca pirinç, et, bakliyat gibi diğer işlenmemiş gıda ürünleri fiyatlarında 2008 yılının ilk çeyreğinde gözlenen yüksek oranlı artışların yakın dönemde devam etmesi durumunda, meyve ve sebze fiyatlarında beklenen düzeltmenin olumlu etkilerinin sınırlı kalacağı tahmin edilmektedir" değerlendirmesinde bulunuluyordu.

Küresel gıda fiyat artışlarında yapısal değişikliklerin etkisine de yer verilen analizde; tarımsal üretimde verimlilik artış hızının azalması, dünyada arazi kullanımında tarım dışı alanlara kayış eğilimi, tarımdan tarım dışı sektörlere doğru nüfus hareketlenmesi fiyatları artıran yapısal dönüşümler olarak sıralanıyordu. Talep yönünden bakıldığında ise tarım ürünlerinden elde edilen biyo-yakıtın, yükselen petrol fiyatlarına alternatif bir enerji kaynağı olarak görüldüğü anlatılan analizde, bu eğilimin önümüzdeki dönemde de süreceği ifade ediliyordu. Çin ve Hindistan'da gerçekleşen yüksek büyüme hızlarının, hane halkı gelirlerini artırdığı, bu ülke halklarının buğday, et gibi yeni gıda türlerini satın alabilecek güce eriştikçe, bunun uluslararası piyasalarda talep yönlü bir baskı yarattığı vurgulanmadan edilemiyordu. 

2008 yılı iklim koşullarının 2007 yılına göre tüm dünyada daha yumuşak olmasının beklendiğine dikkat çekilen analizde, ancak arz koşullarındaki iyileşmenin hala kestirilemediği bildiriliyordu. Türkiye'de ise olumsuz iklim şartlarındaki yumuşamanın işlenmiş gıda fiyat artış hızında yılın ikinci yarısında yavaşlama ihtimalini gündeme getirdiği anlatılan analizde, "Sonuç olarak dünya genelinde gıda ürünleri fiyatlarındaki artışların orta vadede kalıcı olduğuna yönelik algılamaların güçlenmesi, öngörülebilir bir gelecekte başta işlenmiş gıda fiyatları olmak üzere yurt içi gıda fiyatları üzerinde yukarı yönlü risklerin devam edeceğini göstermektedir" deniliyordu.

MB'nin yaptığı bu analizden bir hafta sonra demeç veren Dünya Bankası Başkanı Zoellick de, yüksek gıda fiyatlarının en az 2015 yılına kadar devam edeceğini söylüyordu. Zoellick, kalkınmakta olan ülkelerdeki artan talep, dünyanın bazı ülkelerindeki kuraklık ile enerji fiyatlarındaki artış gibi faktörler nedeniyle artan gıda fiyatlarının en az 8 yıl daha gündemden düşmeyeceğini ifade ediyordu. 2015 yılına kadar uluslararası gıda fiyatlarının 2004 yılı öncesine göre daha yüksek düzeyde kalmayı sürdüreceğini anlatan Zoellick, "2009-2010 döneminde fiyatların frenlenebilmesi için gıda arzında bir artış olması” beklentisini dile getiriyordu. Zoellick, halkın temel gıda ihtiyaçlarının garantilenmesi amacıyla tüm ülkelerin gıda üretim politikalarını değiştirmelerini, yaşanan gıda sorununun karşısında ülkelerden fiyat kontrolü getirmemesi ve ihracatı durdurmamalarını istediklerini belirterek “Uluslararası ticaretteki engelleri azaltmaya çalışıyoruz” şeklinde konuşuyordu.

Bütün bu analizler Türkiye'nin acilen tarımsal politikalarında önemli değişiklikler yapması gerektiğini gösteriyor. Bu değişiklik, yıllardır bir türlü çözemediğimiz yapısal tarım sorunlarını yenmek için önemli bir fırsat olabilir. Yükselen fiyatlar, çiftçinin az kazanç şikayetini azaltabilir. Türkiye, tarımsal üretimini kaliteli olarak artırabilirse, kendisine sağlam dış pazarlar kolayca bulabilir. Tarımsal üretim artışı, iç piyasadaki tüketiciyi dünyadaki artışlardan da koruyabilir. Ama bunun için hemen harekete geçilmesi gerekiyor.

1 Mart 2015 Pazar

KREDİ DERECELENDİRME (REYTİNG) FİRMALARINA NE KADAR PARA ÖDÜYORUZ?


KREDİ DERECELENDİRME KURULUŞLARI, 2015’TE TÜRKİYE İÇİN 7 AYRI AYDA 7 KEZ NOT AÇIKLAYACAK

Cahit UYANIK

Türkiye, 1980’lerin sonundan bu yana kredi derecelendirme (rating) kuruluşları ile içi içe yaşıyor. Halkın ve Türk basınının,  okulda notu kıt öğretmenler için kullanılan “Sıfırcı Hoca” lakabını taktığı kredi derecelendirme kuruluşları ile 2015 yılı boyunca da sık sık karşılaşacağız. Dünyadaki 3 büyük ve önemli kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings, Moody’s ve Standart and Poor’s’un (S&P) uzman heyetleri Türkiyeyi sık sık ziyaret ederek, belli tarihlerde kredi notumuzu açıklayacaklar.

27 Şubat 2015 Cuma

YOKSA FARK ETMEDEN 'UZAY YOLU ÇAĞI'NA GİRDİK Mİ?"


 Cahit UYANIK

Leonard Nimoy bugün hayatını kaybetti. Nimoy'un canlandırdığı Mr. Spock karakteri ile çok sevilen 'Uzay Yolu'nda (Star Trek) ; hayali Vulkan Gezegeninden gelen bu adamın ve diğer Atılgan mürettebatının elinde 40-45 yıl önce gördüğümüz bir çok süper teknolojik aleti neredeyse hepimiz kullanıyoruz günümüzde... Neler mi?

22 Şubat 2015 Pazar

TÜRKİYE DALGALI KUR SİSTEMİNE NASIL GEÇTİ?


Türkiye, 21 Şubat 2015 ve 22 Şubat 2015 tarihini Süleyman Şah Saygı Karakolu için yapılan Şah Fırat Operasyonunu konuşarak geçirdi. Türkiye bundan tam 14 yıl önce de, 21 Şubat 2001'de başlayıp 22 Şubat 2001 sabaha karşı 03.00'e kadar süren tarihi bir toplantı ve etkileri halen süregelen 'ekonomi operasyonu'na tanıklık etmişti.


19 Şubat 2001'deki ünlü MGK toplantısında Ecevit Hükümeti ile Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer arasında yaşanan anayasa kitapçığı fırlatma krizinden sonra dolar alıp başını gitmiş, izlenen ekonomik programın ortağı durumundaki IMF Birinci Başkan Yardımcısı Stanley Fischer apar topar Ankara'ya çağrılmıştı. Öğleden sonraki, başlangıcına Fischer'in de katıldığı Eski Başbakanlık Binasındaki saatler süren toplantının ardından 22 Şubat'ın ilk saatlerinde ünlü dalgalı kura geçiş kararı açıklanmıştı. Daha toplantı sürerken dalgalı kura geçileceği yönündeki bilgiler gazetecilere el altından servis edilmişti. 

Aşağıdaki haber Cahit UYANIK ve Orsoy GİRGİÇ tarafından kaleme alınarak, 22 Şubat 2001 tarihli Finansal Forum Gazetesinin sürmanşetinde "ANKARA-FF" imzasıyla yayınlanmıştır.    
---------------

KUR, ARTIK DALGANACAK

ANKARA-FF

Fischer, toplantıdan çıkarken merdivenlerde bir an tökezlemişti
Hükümet, yaklaşık 14 aydır uyguladığı kur çıpasından vazgeçti. Döviz kuru bu sabahtan itibaren dalgalanmaya bırakıldı. Hükümetin bu kararının fiili bir devalüasyon olup olmadığı bu sabah belli olacak. Yaklaşık 14 saat süren toplantıdan sonra yapılan açıklamada yapısal reformların planlandığı gibi gerçekleştirileceği ve Telekom ile THY'nin özelleştirilmesi için gerekenlerin hızla yapılacağı kaydedildi. 

Son dönemde ortaya çıkan ekonomik koşullar nedeniyle döviz kurunun dalgalanmaya bırakılacağı vurgulanan 
açıklamada, bu yeni düzenlemenin dış satım ve turizmden daha büyük gelir elde edilmesini sağlayacağı bildirildi.  

1999 Aralık ayından itibaren uygulanmaya başlanan ve 2002 yıl sonunda tek haneli enflasyonu hedefleyen Ekonomik Program duvara çarptı. Dövize talebin frenlenmesi için de yüksek faizli kamu iç borç ihaleleri açılması gerekecek. Yaşanacak fiili devalüasyonun ekonomideki tüm fiyatları etkileyerek şubat ve mart aylık enflasyon rakamlarını yüzde 20'lerin üzerine taşıma ihtimali bulunduğu ifade ediliyor. 5 Nisan Kararlarının alındığı 1994 yılında Nisan enflasyonu devalüasyonun etkisiyle yüzde 30 olmuştu.

Dalgalı kur sistemine geçiş aynı zamanda stand-by programının kökten değiştirilmesi, tüm hedeflerin revize edilmesi ve program sürecinin genişletilmesini de beraberinde getirecek, Uzmanlar, dalgalı kur sistemi sonrasında tek haneli enflasyon hedefinin en az 12-24 ay ileri alınarak 2004 veya 2005'e ertelenmesi gerektiğini ifade ettiler. Öte yandan MB, dün gece saat 22.57'de İnterbank bankalar arası para piyasasında gecelik vadeli yüzde 4.000'den (dört bin) 531 milyon lira verdi.

EKONOMİ TARİHİ ARAŞTIRMALARININ EKSİKLİĞİ VE IMF İLE AZ BİLİNEN GEÇMİŞİMİZ
'ESKİ DOST' FISCHER, 2001'DE DOLARIN KAÇ LİRAYA ÇIKTIĞINI UNUTTU
YENİ YAPISAL REFORM PROGRAMI, TÜRKİYE’Yİ YÜZDE 5’LİK BÜYÜME BANDINA YÜKSELTEBİLECEK Mİ?

18 Şubat 2015 Çarşamba

2008 KRİZİNDEN SONRA 'DAHA YERLİ' BİR BANKACILIK BİZİ BEKLİYOR




 Cahit UYANIK

Türkiye, son 4-5 yılda bankacılık sektöründe hızlı bir 'yabancı sermaye pratiği' yaşadı. Bu süreçte yabancı bankaların Türk iş dünyası ile aralarının pek sıcak olmadığı biliniyor. Başta müteahhitler olmak üzere işadamları, yabancı bankaları 'toleransı az' buluyor. Belki bunu, Bankacılık Kanunu'nun hayli sıkı düzenlemeleri içermesi ile açıklamak mümkün. Ama aynı kanuna dayalı olarak çalışan yerli bankalar için benzeri şikayetler duyulmuyor. O zaman diyebiliriz ki; yabancı bankalar, Türkiye'ye yatırdıkları sermayeden hızlı bir biçimde geri dönüş sağlamak için, zaman zaman büyük kredi müşterilerine tavizsiz bir tutum takınabiliyorlar. Yerli bankalar ise müşterisini daha iyi tanıyor ve kredi geri dönüşlerinde -yasal limitleri zorlamadan- daha sabırlı davranıyor. Bankacılık yapma süreçleri yerli bankalarda, müşterisinin psikolojisini daha iyi kavrıyor.

16 Şubat 2015 Pazartesi

DÜNYADA 'EKONOMİK İSTİHBARAT' VE TÜRKİYE-2

Cahit UYANIK



Konu istihbarat ve bilgi toplamak olunca boyutlarını oldukça genişletmek mümkün. Hele hele globalleşmenin iyice yayıldığı ve oturmaya başladığı günümüzde, istihbarat herkes için çok daha fazla, tüm kurumlarıyla önem kazandı. Söz gelimi bunlardan herkese lazım olacak tür ise "ticari istihbarat." Yani iş yapacağınız şirketlerin gerçek durumu nedir, ortaklarının durumu nicedir, şirketin ortakları sahiden kağıt üzerinde yazılı olanlar mıdır, bankalarla ilişkileri nasıldır? Bunun gibi onlarca soru ister yurt içinde ister yurt dışında bağlantı kurulsun, her ticari ilişki için geçerlidir.


15 Şubat 2015 Pazar

DÜNYADA 'EKONOMİK İSTİHBARAT' VE TÜRKİYE-1



Cahit UYANIK

Artık herkesin kabul ettiği bir gerçek var: Soğuk Savaş bittikten sonra dünyadaki istihbarat örgütleri, siyasi ve askeri bağlamdaki çalışmalarını azaltıp ekonomi temelli çalışmalarını artırdılar. Çünkü ülkeler arasındaki güç savaşında ekonomi daha ön plana çıktı. Ayrıca küreselleşme sonrasında yaşanmaya başlanan büyük rekabet, şirketlerin istihbarat ve güvenlik birimlerinin güçlendirilmesi sonucunu doğurdu. Daha çok devlet yönetimiyle bağlantılı siyasi bir içeriği bulunan istihbarat ve istihbarata karşı koyma çalışmaları şirketler bazına kadar indi. 

14 Şubat 2015 Cumartesi

BAĞIMSIZ MERKEZ BANKASININ 3 YILI VE SONUÇLARI

Cahit UYANIK


Türkiye 2001 yılı sonundan bu yana bağımsız bir Merkez Bankasına (MB) sahip. Yani MB, diğer modern örneklerinde olduğu gibi sadece fiyat istikrarını sağlamak ve korumayı kendisine görev bilmiş durumda. Eskiden MB, ülkenin kalkınması ve hükümet harcamalarının finansmanıyla ilgili görevler de üstleniyordu. Elbette bu bağımsızlık konusu durup dururken çıkmadı. Görev MB'ye, kuruluş kanunu değiştirilerek bizzat Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından verildi.