14 Mart 2015 Cumartesi

BİR ENERJİ BAKANI ÜZERİNDEN... AB'YE ADAY OLDUK, ADAM OLAMADIK...

Cahit UYANIK

Halk arasında bir deyim vardır ya; vezir olmuşsun ama adam olamamışsın diye... Türkiye'nin durumu da üç aşağı beş yukarı aynı. Avrupa Birliğine tam üye adayı olduk ama gelişmiş ülke ekonomisi olamadık. Başbakan Bülent Ecevit'in koltuğunun altındaki 53 projeye bakarak büyük hayaller kuran ve malını (toplantısını) satmak için "Türkiye, gelişmiş ekonomidir" diye nameler savuran Dünya Ekonomik Forumunun dolduruş saatlerinde, Balkanlar ve Ortadoğu'yu bir kenara bırakarak Avrasya'nın liderliğine soyunan cennet yurdumuz, karanlıklar içindeydi. Benim çocukluğum elektrik kesintileri içinde geçmişti; benim çocuğum da elektrik kesintileri ile büyüyecek. Ben bu işten ne anladım ki?

Klişe bir laftır ama doğrudur; 'Hayat hükmünü koyar' derler. Elektrik kesintisinin ilk günü, pembe Türkiye hayallerine acı bir darbe daha vurdu. Ankara'nın gecekondu semtlerinden Şentepe'de küçük bir çocuk elektrik kesintisi yüzünden yanarak can verdi. Kesinti sırasında açık unutulan televizyona, kısıntı bittikten sonra yüklenen yüksek voltaj, bu hayal kutusunu bir bomba gibi patlattı. Bilmem bu nahoş durumdan herkesin ve özellikle Türkiye'nin 1980 sonrasındaki muhteşem ataklarından bahsedenlerin haberi oldu mu?

Atak denildi de aklıma geldi. 1991 yılında erken genel seçimlere 3 ay kala ANAP'lı bir Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı ile röportaja gitmiştim. O günlerde, yeni yatırımlar yapılmazsa Türkiye'nin 1995 yılından itibaren ciddi bir enerji bunalımına düşeceği önemli uzmanlar tarafından yazılıp çiziliyordu. Ama siyasetçiler Nuh diyor, peygamber demiyordu. O bakana, ufuktaki enerji krizini sorduğumuzda beylik cümlelerle cevap vermişti. Belli ki bakan, 3 aylığına oturma imkanı bulduğu koltuğun keyfini sürmek peşindeydi. Öyle vizyon sorunlarıyla meşgul olacak durumu yoktu. Allah'ın işine bak; röportaj sürerken partinin teşkilattan sorumlu genel başkan yardımcısı aradı. Bakana 2 müessese müdürünün ismini verdi. Bakan da dolma kalemiyle not aldığı bu iki ismi ertesi gün görevden alacağına dair partili arkadaşına teminat verdi. Yerlerine atanacak isimlerin aynı kağıda not edildiğini de hemen söylemeliyim. Çirkin siyaset, gelecek korkusunu yenmişti. 
Bu mantık parti veya bakan farkı gözetmeden ne yazık ki sürdü gitti. Ülke, hükümet üstüne hükümet gördü ama 'geliyorum' diye bağıran enerji krizine çare bulunamadı. Nükleer santral, yap-işlet-devret modeli, otoprodüktör yatırımları, doğal gaz termik santrali, linyitli termik santraller hep "şuursuz çözümler" olarak orta yerde duruyorlar. Ülkenin gelecekteki enerji ihtiyacı konusunda Enerji Bakanlığı ile Devlet Planlama Teşkilatı ise hala boğaz boğaza... Sorunun ne kadar büyük olduğu tarif edilememiş ki, çözüm yolları bulunsun. AB'ye aday olduk ama hala adam olamadık. 
(Bu yazı, Finansal Forum Gazetesinin 31.01.2000 tarihli sayısında Başkentten Yansımalar köşesinde yayınlanmıştır.)  

"DEVLET, YAKIT MALİYETİMİZİN YARI FİYATINA ELEKTRİK SATMAMIZI İSTİYORDU"

ELEKTRİĞİN CEBİMİZE YANSIYAN GERÇEK BİRİM FİYATI SÜREKLİ DEĞİŞİYOR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder