5 Aralık 2023 Salı

AVRUPA'DAKİ TÜRK LOBİSİ GÜÇLENİYOR

Cahit UYANIK 

Eskiden yaz ayları daha şenlikliydi. Yabancı plakalı arabalarıyla sokakları dolduran "Alamancılar", yeni kıyafetleri ve ellerindeki radyo veya kasetçalarları ile hepimizde başka bir dünyadan gelmiş duygusu uyandırırdı. Türkiye'nin dışa açıldığı 1980 sonrasında büyü bozuldu. Alamancıların valizlerinden ve bagajlarından çıkarak içimizdeki yenilik duygusunu okşayan küçük sürprizler, dükkan vitrinlerine boylu boyunca serildi. Para ve güç yettiği kadar, istenildiği zaman satın alınabilen birer metaya dönüştüler. Geçen zaman içinde Alamancılar, yaz gelince sokakları yine doldurdu ama olan olmuştu. Modern zamanı yakalamak için Alamancıları bekleme dönemi bitmişti. 

Aksine toplumun tıpkı 'meslek' gibi algıladığı Alamancılık'tan, içine duygu katılan bir söyleme dönüşen bu ilişkide yeni bir boyuta geçilmişti. Artık gurbetçi vatandaşlarımız, Türkiye'ye geçmiş zaman hatıralarını yad etmek için gelir olmuştu. Valizler küçülmüş ve arabaları ortadan yok olmuştu. Çünkü çoğu artık havayoluyla Türkiye'ye geliyorlardı. Çünkü 1960'lı ve 70'li yıllarda geri dönmek amacıyla gidilen birçok Avrupa ülkesi, onlar için 'ikinci vatan' haline dönüşmüştü. Çünkü Türkiye'nin 1990'lı yıllarda Avrupa Birliği (AB) ile geliştirdiği ilişkiler, Alamancılık ve gurbetçilik çizgisinden bu insanlara yeni bir misyon daha yüklemişti: AB toprakları üzerinde gönüllü ve istekli Türkiye lobiciliği.

Peki AB toprakları üzerindeki Türkiye lobisinin son durumu ve ulaştığı güç ne düzeyde? Bu soruya en iyi cevaplar Almanya'daki Essen kentinde kurulu bulunan Türkiye Araştırmalar Merkezi (TAM) tarafından veriliyor. TAM, sıkça yaptığı araştırmalarla Almanya ve AB toprakları üzerindeki Türk lobisinin yapısını analiz ediyor. Böylece hem bu topluluğun kendi gücünün farkına varmasına katkı yapıyor hem de AB hükümetlerinin bu lobiyi önemsemesini sağlıyor. TAM'ın "Avrupa'daki Türklere Ait Ekonomik Veriler: Gayri Safi Milli Hasılaya Katkı, Çalışan Nüfus, Girişimci ve Hane Verileri" konulu yeni araştırmasının sonuçları geçtiğimiz günlerde açıklandı.

TAM'ın araştırmasına göre AB sınırları içinde 1 milyon 240 bin Türk aktif olarak çalışıyor. Türk nüfusunun 2001 yılı sonunda AB GSYİH'sine yıllık 68,9 milyar euroluk katkı sağladığı hesaplanıyor. Türkiye'nin kendi GSYİH'sinin bu rakamın ancak iki katı düzeyinde olduğunu düşünürsek, Avrupa'daki Türklerin gücü iyice anlaşılabilir. TAM yetkilileri raporu sunarken sırf bu nedenle olsa gerek "Türkiye'ye ne kadar set çekilirse çekilsin, Türklerin AB'nin fiilen 16. üyesi haline geldiğini" söylemekten kaçınmıyorlar.

AB'deki bu ekonomik gücün giderek siyasi bir güç haline dönüştüğünü vurgulayan TAM yetkilileri, Türkiye'nin ise henüz bu gücün farkına varamadığını belirtiyorlar. Çünkü AB toprakları üzerinde yaşayan Türk vatandaşlarının sayısı 2002 Aralık ayı itibarıyla 3 milyon 767 bine ulaşmış durumda. Bunların yüzde 35'ini yani üçte birini yaşadığı ülkenin vatandaşlığına geçenler oluşturuyor. Dolayısıyla AB vatandaşı olan 1,3 milyon Türk nüfusu bugün için Kıbrıs, Malta ve Lüksemburg nüfuslarının toplamına eşit. Elbette 1,3 milyon kişinin ellerinde tuttukları seçme ve seçilme gücü geçen yıl Ekim ayında yapılan Almanya seçimlerinde Sosyal Demokrat ve Yeşiller Koalisyonunu iktidara taşımıştı. Çünkü kazanan, yüzde 1'e bile varmayan bir farkla tespit edilebilmişti. Almanya'da her yıl 130 bin Türk'ün Alman vatandaşlığına geçtiğini düşünürsek bu gücün giderek artacağını söyleyebiliriz.

TAM'ın analizlerine devam edelim. AB'de toplam 944 bin Türk kökenli hane var. Bu sayı daha bir yıl önce 905 binmiş. Yeni haneler evlilik yoluyla oluşuyor. Evlenenler bulundukları ülkede kalıcılık eğilimini iyice artırıyor. Hanelerin 180 bini kendi mülkiyetlerindeki evlerde yaşıyorlar. Bu sayı daha 2001 yılında 160 bin düzeyinde bulunuyormuş. Yani Avrupa topraklarına kök salmanın en önemli göstergesi olan ev sahipliği yüzde 20'yi geçmiş vaziyette. Bir başka gösterge olan işyeri sahipliği de giderek yaygınlaşıyor. 82 bin kişiyi aşkın bir çoğunluğun kendi işini kurduğu, bu çerçevede 9,2 milyar euroluk yatırım yaptığı ve yıllık 35 milyar euroluk ciro sağladığı belirtiliyor. Bu işletmelerde Türk patronlar, değişik Avrupa uluslarından insanlara iş imkanı sağlıyorlar. Buralarda 411 bin kişiye istihdam yaratıldığı ve bunların yüzde 30'unun AB ülkeleri vatandaşı olduğu ifade ediliyor.

TAM'ın araştırmasına göre Türklerin yıllık net hane geliri 24 milyar euro düzeyinde. Bu rakam AB'nin yıllık bütçesinin dörtte birine eşit. Türklerin hane büyüklüğü ortalama 4 kişiden oluşuyor. Hanelere ortalama 1,3 kişi çalışıyor. Yani Türkler arasında ciddi bir işsizlik sorunu mevcut. Söz gelimi Almanya'da yüzde 9 olan genel işsizlik oranı yabancılar arasında yüzde 19'a ve Türklerde yüzde 20'ye ulaşıyor. İşsizlik bir yandan Türklerin ekonomik sürece işçi olarak katılımını engellerken, öbür yandan girişimcilik için doğal bir iklim oluşturuyor. Yani işçi olarak çalışamayanlar, kendilerine bir işyeri açmak yoluna gidebiliyor.

AB'deki Türklerin ortalama aylık net hane geliri 2 bin 80 euro ve bunun bin 680 eurosu tüketime gidiyor. Geri kalan yaklaşık 400 euro tasarrufa ayrılıyor. Yani bu hanelerin yıllık toplam harcaması 19,1 milyar euro, toplam tasarrufu da 4,5 milyar euro seviyesinde. TAM uzmanları 2 yıl önce yaptıkları bir araştırmada AB'deki Türklerin yüzde 65'inin tasarruflarını ev ve işyeri alarak, yüzde 35'inin de bankalarda hisse senedi ve hayat sigortası olarak değerlendirdiklerini tespit etmişler. Yani gurbetçiler artık Türk lobiciliğinin şanına yakışır şekilde bulundukları ülkelerde kalıcılık peşindeler. Türkiye'nin artık gurbetçilerin tasarruflarına fazla güvenmemeyi öğrenmesi gerekir. Alamancılık-gurbetçilik ve Türk lobiciliği çizgisinde gelinen son noktanın manzarası böyle. 

(Bu yazı TSE'nin yayın organı Standard dergisinin Mart-2003 tarihli sayısında yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder