İngiltere, 4 yıllık bir sürecin ardından Avrupa Birliğinden
(AB) 31 Ocak 2020-Cuma tarihi itibarıyla ayrıldı. Brexit’in gerçekleşmesi
şerefine düzenlenen törende, duvarlara “We're Out
(Dışarıdayız, Çıktık)” sloganı yansıtıldı. İngiliz Kraliyet Darphanesi, günün
hatırasına 50 penilik madeni para basıp piyasaya sürdü. Bu önemli hatıra
paranın basılma talimatını Pakistan göçmeni müslüman bir ailenin çocuğu olan
Maliye Bakanı Sajid Cavid iki defa vermek zorunda kaldı.
Çünkü AB’den
31 Ekim 2019’da çıkılacağı düşünülerek üretilen madeni paralar, yaşanan 3 aylık
ertelemeyle işe yaramaz hale geldi ve basılan 1 milyon adet 50 penilik
eritildi. Kraliyet Darphanesi Brexit’in 31 Ocak 2020 tarihinde gerçekleşeceği
kesinleşince darphane makinelerinin düğmesine yeniden bastı. Bir yüzünde
Kraliçe II. Elizabeth’in resmi bulunan Brexit hatıra parasının diğer yüzünde "Bütün
milletlerle barış, refah ve dostluk-31 Ocak 2020" yazıyordu. Maliye Bakanı
Javid, Twitter üzerinden yaptığı açıklamada "Bu madeni paralar İngiliz
tarihinde heyecan verici yeni bir bölümün başlangıcını işaret ediyor"
ifadesini kullandı.
İngiltere’nin AB’den ayrılmasına
ilişkin karar, Avrupa Parlamentosunda 29 Ocak 2020 tarihinde oylanarak kabul
edildi. Parlamenterler bu tarihi oylamanın bitiminde, İngiliz
meslektaşlarıyla el ele tutuşup, gözyaşları içinde İskoç halk şarkısı
"Auld Lang Syne"yi söylediler. Bu şarkı yaşananların çok güzel bir
özetiydi. 1788 yılında Robert Burns adlı ozan, bu geleneksel şarkının sözlerini
yani “Auld Lang Syne” şiirini bir kağıda yazıp İskoç Müzik Müzesi'ne göndermiş
ve eklemişti: “Bu, eski bir şarkıdır ancak kağıt üzerine ilk kaydeden kişi
benim.”
“Auld Lang Syne” ifadesi “Eski
Zamanlar Uğruna” anlamına geliyor ve şarkı tamamen eski dostlukları korumak ve
geçmişe bir göz atmayla ilişkilendiriliyor. En fazla da yeni yıla (yeni bir döneme)
girerken, el ele tutuşarak söyleniyor. Tüm dünyada bilinen, birçok ünlü ses
sanatçısının da seslendirdiği bu şarkı; insanlarda nostalji ile bağlı bir
aidiyet ve arkadaşlık duygusu uyandırıyor. Geçmişe özlem duyulurken dostluğun
sürmesi temalı “Auld Lang Syne”, böylece 1973-2020 arasındaki 47 yıllık
AB-İngiltere evliliğinin son nağmeleri olma görevini de yerine getirdi.
Dile kolay; Brexit süreci 23 Haziran 2016’daki referandumdan
yüzde 52’lik “Ayrılalım” kararı verilmesiyle resmiyet ve ciddiyet kazanmıştı.
2016’nın ilk günlerinden itibaren başlayan referanduma gitme süreci dahil
edildiğinde, Brexit’in 4 yılı doldurduğunu söylemek mümkün. Ancak boşanma
kağıtlarına imzalar atılmış olsa da, Brexit süreci hala devam ediyor. Özellikle
AB-İngiltere ekonomik ilişkilerinin bundan sonra nasıl sürdürüleceği net değil.
İngiltere ekonomik açıdan bu yılın sonuna kadar AB Gümrük Birliği ve Ortak
Pazarının bir üyesi olmayı sürdürecek. Bu Mart ayı içinde AB ile İngiltere’nin
masaya oturarak, 2021 ve sonrasındaki ekonomik ilişkilerin hangi formatta
süreceğini görüşmeye başlamaları bekleniyor. Her şey yolunda gidip iki taraf da
2021’den itibaren uygulanacak yeni format üzerinde anlaşırsa, Brexit’in fiili
gerçekleşme süresi 5 yıla ulaşmış olacak.
Özel sektör tarafından 1965 yılında kurulan, AB ve Türkiye-AB ilişkileri alanında uzmanlaşmış 55
yaşındaki İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV); Brexit süreci ve Türkiye’ye etkilerini
yakından izliyor. İKV, 2020 yılı boyunca
AB ve İngiltere’nin kapsamlı bir serbest ticaret anlaşması imzalamak
için müzakere yürüteceğini belirtirken şu değerlendirmede bulunuyor:
“Şüphesiz ki bu süreç
Türkiye açısından oldukça önem arz ediyor. Birleşik Krallık’ın AB’den ayrılması
sonrasında bir STA imzalanamaması halinde en fazla etkilenecek ülkeler arasında
Türkiye de yer alıyor. Ancak uzmanlar, kapsamlı bir ticaret anlaşmasının
yıl sonuna kadar bitirilmesinin çok zor olacağı görüşünde. Geçiş sürecinin sona
ereceği 2020 sonuna kadar bu pazarlıklarda anlaşmaya varılamaması, esasında
fiilen Birleşik Krallık’ın AB'den anlaşma olmadan ayrılmasına eş bir sonuç
doğuracak ve ilişkiler Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) kuralları çerçevesinde devam
edecek. Şüphesiz ki bu durum Birleşik Krallık’ta yeni bir siyasi krize yol açma
potansiyeli taşıyor… Birleşik Krallık Başbakanı Boris Johnson, Temmuz ayında
göreve geldikten sonra AB ile varılan Brexit anlaşmasının bazı
maddelerini güncellemişti. Anlaşmada öngörülen 31 Aralık 2020’ye kadar sürecek
geçiş döneminin uzatılması seçeneği de bulunuyordu. 31 Aralık 2020 tarihine
kadar sürmesi planlanan bu geçiş dönemi, bir kereye mahsus olmak üzere iki yıla
kadar uzatılabiliyor. Johnson'ın geçiş sürecini uzatmak istemesi halinde ise bu
talebini 30 Haziran 2020’ye dek AB'ye iletmesi gerekiyor.”
Evet görülüyor ki 31 Aralık 2020 tarihi, bir pazarlık marjı
olarak masada duruyor. Taraflar anlaşamazsa “AB tam üyesi olmayan, ancak Gümrük
Birliği ve Ortak Pazar içinde kalmış İngiltere modeli“ 31 Aralık 2022’ye kadar uygulanabilir.
Ancak böyle bir şey yaşanırsa, Brexit süreci 7 yıla uzamış olacak. İngiltere
Başbakanı Johnson, bundan sonra ekonomik
ilişkileri AB’nin Kanada ile imzaladığı Serbest Ticaret Anlaşması (STA) modeliyle
sürdürmek istediğini söyledi. Ancak AB tarafı bu konudaki düşüncesini henüz
açıklamadı. Mart ayında başlayacak ve haftalar boyu sürecek müzakerelerde yaşanabilecekleri,
doğrusu kimse kestiremiyor. Böylece Brexit’in ikinci ve son aşaması da, en az ilk aşaması kadar zorlu ve yoğun bir
belirsizliği beraberinde getirecek gibi görünüyor.
Brexit’in ekonomik etkileriyse yoğun şekilde tahmin edilmeye
uğraşılıyor. BM Ticaret ve Kalkınma Örgütü’nün (UNCTAD) 2019 Dünya Yatırım
Raporu; Brexit süreci ile birlikte Birleşik Krallık’ın, uluslararası doğrudan
yatırım (UDY) sıralamasında 2 basamak gerileyerek 6’ncı sıraya yerleştiğini
belirtiyor. UNCTAD verilerine göre 2018 yılı itibarıyla Birleşik Krallık’a
gelen doğrudan yabancı yatırım miktarı ciddi oranda azalıp 64,5 milyar dolar
(2017’de ise 101,2 milyar dolar) oldu. Ancak IMF'nin Dünya Ekonomik Görünüm
Raporu’nda (1 yıllık geçiş sürecinin ardından Birleşik Krallık’ın AB ile
kapsamlı bir ticaret anlaşması imzalaması ile beraber) İngiliz ekonomisinin
Brexit'ten sonraki ilk iki yıl içinde Avro Bölgesi’ni geride bırakacağı ileri
sürülüyor. IMF’nin yayınladığı tahminlere göre Avro Bölgesi’nin 2020'de yüzde 1,3
ve 2021'de yüzde 1,4 ekonomik büyüme göstermesi bekleniyor. Birleşik Krallık’ın
ekonomisinde ise bu rakamlar sırasıyla yüzde 1,4 ve yüzde 1,5 olarak görülebilecek.
Birbirine zıt raporlar ve geçiş dönemindeki dalgalanmalar bir
yana, önümüzdeki 5-10 yılı kapsayan orta ve uzun vadede Brexit’in yaratacağı
ekonomik etkileri tam olarak tahmin edebilen kimse yok. 2030 yılında manzara
nasıl oluşacak? İngilizler pişman olacak mı? Bilen, tahmin edebilen kimse yok. Gelecekte
yaşanacaklar, İngiltere’nin gerek AB ile gerekse diğer ülkelerle nasıl ekonomik
ilişkiler kuracağına bakıyor. İngiltere’nin yakın ekonomik ilişkiler içinde
bulunduğu ülkelerden biri de Türkiye.
İKV’ye göre Türkiye’nin Birleşik Krallık
ile STA imzalaması için; önce AB-Birleşik Krallık STA’sının tamamlanması
gerekiyor. İKV “Kuşkusuz Türkiye’nin önceliği Birleşik Krallık ile AB’den
ayrıldıktan sonra gecikmeksizin bir STA yapılması. İkili ticari ilişkilerin
hacmine bakıldığında böyle bir STA’nın vakit kaybetmeksizin imzalanmasının
neden önemli olduğu daha iyi anlaşılıyor. Geleneksel olarak ülkemizin çok
önemli bir ticaret ortağı olan Birleşik Krallık, Türkiye’nin dış ticaretinde
fazla verdiği ve ihracatını sürekli artırdığı gelişmiş ülkelerden birisidir.
Birleşik Krallık ile ticaretimizde 2001 yılından bu yana fazla söz konusudur.
Ticaret Bakanlığı verilerine göre Türkiye-Birleşik Krallık ticaret hacmi 2018
yılı itibarı ile 18,6 milyar dolar seviyesine ulaşmıştır. 2018 yılında Birleşik
Krallık’a ihracatta yüzde 15,7, bu ülkeden ithalatta ise yüzde 13,7 artış söz
konusudur. Türkiye ile Birleşik Krallık arasında imzalanacak bir STA yalnızca
gümrük vergileri ve kotaların azalmasını sağlamayacak, aynı zamanda malların ve
hizmetlerin önündeki tarife dışı engellerin aşılmasına da yardımcı olacaktır”
değerlendirmesinde bulunuyor.
Pricewaterhouse Coopers tarafından Otomotiv Sanayicileri
Derneği için yapılan bir çalışmaya göreyse, Birleşik Krallık ile bir STA
imzalanamaması ve bu sebeple Türkiye’den yapılacak ihracatın DTÖ tarifelerine
göre yapılması durumunda, bunun Türkiye’nin GSYH’na bedeli yıllık 3,8 milyar
dolar olacak. UNCTAD tarafından yapılan bir diğer çalışmaya göre ise Birleşik
Krallık’ın AB’den ayrılması sonrasında bir STA imzalanamaması halinde en büyük
zarara uğrayacaklar arasında AB ve Türkiye ilk sırada yer alıyor. AB Birleşik
Krallık pazarına yapacağı ihracatta 34,5 milyar dolar kayba uğrarken,
Türkiye’nin kaybının ise 2,4 milyar dolar olabileceği öngörülüyor.
Anlaşma olmaması durumunda en fazla kazanç yaşayacak
ülkelerin başında ise Çin ve ABD geliyor. Çin’in Birleşik Krallık’a yapacağı
ihracatın 10,2 milyar dolar, ABD’nin ihracatının ise 5,3 milyar dolar artacağı
öngörülüyor. Bu ülkeleri sırasıyla Japonya, Tayland, Güney Afrika, Hindistan,
Brezilya, Rusya Federasyonu, Vietnam ve Yeni Zelanda izliyor. İKV “Yani Brexit
sadece bölgesel bir mesele değil. Dünya ticareti ve ekonomisinde dengeleri de
köklü bir şekilde değiştirme potansiyeli taşıyor” analizini yapıyor.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı
Rifat Hisarcıklıoğlu ise Brexit'in, Türkiye'yi hem iktisadi, hem de siyasi
olarak etkileyeceğini belirterek, "Arzumuz İngiltere ile en kısa sürede
ayrı bir STA yapılmasıdır" görüşünü dile getiriyor. Hisarcıklıoğlu,
"Rakibimiz olan, özellikle Uzakdoğu’daki ülkelere karşı AB Gümrük Birliği
avantajımız sona erecek. Artık bu ülkelerle aynı gümrük vergisine tabi
olacağız. Yani bizim maliyetimiz artarken, onlarınki düşecek. Bu nedenle de
Brexit'ten en çok kazançlı çıkacak ilk iki ülke, ABD ve Çin olacak. STA,
İngiltere'nin de yararına olacaktır. Zira İngiltere'den yaptığımız 8 milyar
dolarlık ithalatın yarısı, Brexit sonrasında ilave gümrük vergisine tabi
olacak. Yani İngiltere'nin de yaklaşık 4 milyar dolarlık ihracatı bundan zarar
görecek. Toplamda Brexit sonrasında ikili ticaretimizin yüzde 70'i yaklaşık 14
milyar dolar olumsuz etkilenecek”
görüşünü dile getiriyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder