30 Mart 2020 Pazartesi

KAPAK HABERİ / BREXIT'İN İKİNCİ AŞAMASI, BİRİNCİSİ KADAR ZORLU YAŞANACAK



Cahit UYANIK

İngiltere, 4 yıllık bir sürecin ardından Avrupa Birliğinden (AB) 31 Ocak 2020-Cuma tarihi itibarıyla ayrıldı. Brexit’in gerçekleşmesi şerefine düzenlenen törende, duvarlara “We're Out (Dışarıdayız, Çıktık)” sloganı yansıtıldı. İngiliz Kraliyet Darphanesi, günün hatırasına 50 penilik madeni para basıp piyasaya sürdü. Bu önemli hatıra paranın basılma talimatını Pakistan göçmeni müslüman bir ailenin çocuğu olan Maliye Bakanı Sajid Cavid iki defa vermek zorunda kaldı.

Çünkü AB’den 31 Ekim 2019’da çıkılacağı düşünülerek üretilen madeni paralar, yaşanan 3 aylık ertelemeyle işe yaramaz hale geldi ve basılan 1 milyon adet 50 penilik eritildi. Kraliyet Darphanesi Brexit’in 31 Ocak 2020 tarihinde gerçekleşeceği kesinleşince darphane makinelerinin düğmesine yeniden bastı. Bir yüzünde Kraliçe II. Elizabeth’in resmi bulunan Brexit hatıra parasının diğer yüzünde "Bütün milletlerle barış, refah ve dostluk-31 Ocak 2020" yazıyordu. Maliye Bakanı Javid, Twitter üzerinden yaptığı açıklamada "Bu madeni paralar İngiliz tarihinde heyecan verici yeni bir bölümün başlangıcını işaret ediyor" ifadesini kullandı.

İngiltere’nin AB’den ayrılmasına ilişkin karar, Avrupa Parlamentosunda 29 Ocak 2020 tarihinde oylanarak kabul edildi. Parlamenterler bu tarihi oylamanın bitiminde, İngiliz meslektaşlarıyla el ele tutuşup, gözyaşları içinde İskoç halk şarkısı "Auld Lang Syne"yi söylediler. Bu şarkı yaşananların çok güzel bir özetiydi. 1788 yılında Robert Burns adlı ozan, bu geleneksel şarkının sözlerini yani “Auld Lang Syne” şiirini bir kağıda yazıp İskoç Müzik Müzesi'ne göndermiş ve eklemişti: “Bu, eski bir şarkıdır ancak kağıt üzerine ilk kaydeden kişi benim.”


“Auld Lang Syne” ifadesi “Eski Zamanlar Uğruna” anlamına geliyor ve şarkı tamamen eski dostlukları korumak ve geçmişe bir göz atmayla ilişkilendiriliyor. En fazla da yeni yıla (yeni bir döneme) girerken, el ele tutuşarak söyleniyor. Tüm dünyada bilinen, birçok ünlü ses sanatçısının da seslendirdiği bu şarkı; insanlarda nostalji ile bağlı bir aidiyet ve arkadaşlık duygusu uyandırıyor. Geçmişe özlem duyulurken dostluğun sürmesi temalı “Auld Lang Syne”, böylece 1973-2020 arasındaki 47 yıllık AB-İngiltere evliliğinin son nağmeleri olma görevini de yerine getirdi. 

Dile kolay; Brexit süreci 23 Haziran 2016’daki referandumdan yüzde 52’lik “Ayrılalım” kararı verilmesiyle resmiyet ve ciddiyet kazanmıştı. 2016’nın ilk günlerinden itibaren başlayan referanduma gitme süreci dahil edildiğinde, Brexit’in 4 yılı doldurduğunu söylemek mümkün. Ancak boşanma kağıtlarına imzalar atılmış olsa da, Brexit süreci hala devam ediyor. Özellikle AB-İngiltere ekonomik ilişkilerinin bundan sonra nasıl sürdürüleceği net değil. İngiltere ekonomik açıdan bu yılın sonuna kadar AB Gümrük Birliği ve Ortak Pazarının bir üyesi olmayı sürdürecek. Bu Mart ayı içinde AB ile İngiltere’nin masaya oturarak, 2021 ve sonrasındaki ekonomik ilişkilerin hangi formatta süreceğini görüşmeye başlamaları bekleniyor. Her şey yolunda gidip iki taraf da 2021’den itibaren uygulanacak yeni format üzerinde anlaşırsa, Brexit’in fiili gerçekleşme süresi 5 yıla ulaşmış olacak.  

Özel sektör tarafından 1965 yılında kurulan, AB ve Türkiye-AB ilişkileri alanında uzmanlaşmış 55 yaşındaki İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV); Brexit süreci ve Türkiye’ye etkilerini yakından izliyor.  İKV, 2020 yılı boyunca AB ve İngiltere’nin kapsamlı bir serbest ticaret anlaşması imzalamak için müzakere yürüteceğini belirtirken şu değerlendirmede bulunuyor:

 “Şüphesiz ki bu süreç Türkiye açısından oldukça önem arz ediyor. Birleşik Krallık’ın AB’den ayrılması sonrasında bir STA imzalanamaması halinde en fazla etkilenecek ülkeler arasında Türkiye  de yer alıyor. Ancak uzmanlar, kapsamlı bir ticaret anlaşmasının yıl sonuna kadar bitirilmesinin çok zor olacağı görüşünde. Geçiş sürecinin sona ereceği 2020 sonuna kadar bu pazarlıklarda anlaşmaya varılamaması, esasında fiilen Birleşik Krallık’ın AB'den anlaşma olmadan ayrılmasına eş bir sonuç doğuracak ve ilişkiler Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) kuralları çerçevesinde devam edecek. Şüphesiz ki bu durum Birleşik Krallık’ta yeni bir siyasi krize yol açma potansiyeli taşıyor… Birleşik Krallık Başbakanı Boris Johnson, Temmuz ayında göreve geldikten sonra AB ile varılan Brexit anlaşmasının bazı maddelerini güncellemişti. Anlaşmada öngörülen 31 Aralık 2020’ye kadar sürecek geçiş döneminin uzatılması seçeneği de bulunuyordu. 31 Aralık 2020 tarihine kadar sürmesi planlanan bu geçiş dönemi, bir kereye mahsus olmak üzere iki yıla kadar uzatılabiliyor. Johnson'ın geçiş sürecini uzatmak istemesi halinde ise bu talebini 30 Haziran 2020’ye dek AB'ye iletmesi gerekiyor.”

Evet görülüyor ki 31 Aralık 2020 tarihi, bir pazarlık marjı olarak masada duruyor. Taraflar anlaşamazsa “AB tam üyesi olmayan, ancak Gümrük Birliği ve Ortak Pazar içinde kalmış İngiltere modeli“ 31 Aralık 2022’ye kadar uygulanabilir. Ancak böyle bir şey yaşanırsa, Brexit süreci 7 yıla uzamış olacak. İngiltere Başbakanı Johnson,  bundan sonra ekonomik ilişkileri AB’nin Kanada ile imzaladığı Serbest Ticaret Anlaşması (STA) modeliyle sürdürmek istediğini söyledi. Ancak AB tarafı bu konudaki düşüncesini henüz açıklamadı. Mart ayında başlayacak ve haftalar boyu sürecek müzakerelerde yaşanabilecekleri, doğrusu kimse kestiremiyor. Böylece Brexit’in ikinci ve son aşaması da,  en az ilk aşaması kadar zorlu ve yoğun bir belirsizliği beraberinde getirecek gibi görünüyor.

Brexit’in ekonomik etkileriyse yoğun şekilde tahmin edilmeye uğraşılıyor. BM Ticaret ve Kalkınma Örgütü’nün (UNCTAD) 2019 Dünya Yatırım Raporu; Brexit süreci ile birlikte Birleşik Krallık’ın, uluslararası doğrudan yatırım (UDY) sıralamasında 2 basamak gerileyerek 6’ncı sıraya yerleştiğini belirtiyor. UNCTAD verilerine göre 2018 yılı itibarıyla Birleşik Krallık’a gelen doğrudan yabancı yatırım miktarı ciddi oranda azalıp 64,5 milyar dolar (2017’de ise 101,2 milyar dolar) oldu. Ancak IMF'nin Dünya Ekonomik Görünüm Raporu’nda (1 yıllık geçiş sürecinin ardından Birleşik Krallık’ın AB ile kapsamlı bir ticaret anlaşması imzalaması ile beraber) İngiliz ekonomisinin Brexit'ten sonraki ilk iki yıl içinde Avro Bölgesi’ni geride bırakacağı ileri sürülüyor. IMF’nin yayınladığı tahminlere göre Avro Bölgesi’nin 2020'de yüzde 1,3 ve 2021'de yüzde 1,4 ekonomik büyüme göstermesi bekleniyor. Birleşik Krallık’ın ekonomisinde ise bu rakamlar sırasıyla yüzde 1,4 ve yüzde 1,5 olarak görülebilecek.

Birbirine zıt raporlar ve geçiş dönemindeki dalgalanmalar bir yana, önümüzdeki 5-10 yılı kapsayan orta ve uzun vadede Brexit’in yaratacağı ekonomik etkileri tam olarak tahmin edebilen kimse yok. 2030 yılında manzara nasıl oluşacak? İngilizler pişman olacak mı? Bilen, tahmin edebilen kimse yok. Gelecekte yaşanacaklar, İngiltere’nin gerek AB ile gerekse diğer ülkelerle nasıl ekonomik ilişkiler kuracağına bakıyor. İngiltere’nin yakın ekonomik ilişkiler içinde bulunduğu ülkelerden biri de Türkiye. 

İKV’ye göre Türkiye’nin Birleşik Krallık ile STA imzalaması için; önce AB-Birleşik Krallık STA’sının tamamlanması gerekiyor. İKV “Kuşkusuz Türkiye’nin önceliği Birleşik Krallık ile AB’den ayrıldıktan sonra gecikmeksizin bir STA yapılması. İkili ticari ilişkilerin hacmine bakıldığında böyle bir STA’nın vakit kaybetmeksizin imzalanmasının neden önemli olduğu daha iyi anlaşılıyor.  Geleneksel olarak ülkemizin çok önemli bir ticaret ortağı olan Birleşik Krallık, Türkiye’nin dış ticaretinde fazla verdiği ve ihracatını sürekli artırdığı gelişmiş ülkelerden birisidir. Birleşik Krallık ile ticaretimizde 2001 yılından bu yana fazla söz konusudur. Ticaret Bakanlığı verilerine göre Türkiye-Birleşik Krallık ticaret hacmi 2018 yılı itibarı ile 18,6 milyar dolar seviyesine ulaşmıştır. 2018 yılında Birleşik Krallık’a ihracatta yüzde 15,7, bu ülkeden ithalatta ise yüzde 13,7 artış söz konusudur. Türkiye ile Birleşik Krallık arasında imzalanacak bir STA yalnızca gümrük vergileri ve kotaların azalmasını sağlamayacak, aynı zamanda malların ve hizmetlerin önündeki tarife dışı engellerin aşılmasına da yardımcı olacaktır” değerlendirmesinde bulunuyor.

Pricewaterhouse Coopers tarafından Otomotiv Sanayicileri Derneği için yapılan bir çalışmaya göreyse, Birleşik Krallık ile bir STA imzalanamaması ve bu sebeple Türkiye’den yapılacak ihracatın DTÖ tarifelerine göre yapılması durumunda, bunun Türkiye’nin GSYH’na bedeli yıllık 3,8 milyar dolar olacak. UNCTAD tarafından yapılan bir diğer çalışmaya göre ise Birleşik Krallık’ın AB’den ayrılması sonrasında bir STA imzalanamaması halinde en büyük zarara uğrayacaklar arasında AB ve Türkiye ilk sırada yer alıyor. AB Birleşik Krallık pazarına yapacağı ihracatta 34,5 milyar dolar kayba uğrarken, Türkiye’nin kaybının ise 2,4 milyar dolar olabileceği öngörülüyor.

Anlaşma olmaması durumunda en fazla kazanç yaşayacak ülkelerin başında ise Çin ve ABD geliyor. Çin’in Birleşik Krallık’a yapacağı ihracatın 10,2 milyar dolar, ABD’nin ihracatının ise 5,3 milyar dolar artacağı öngörülüyor. Bu ülkeleri sırasıyla Japonya, Tayland, Güney Afrika, Hindistan, Brezilya, Rusya Federasyonu, Vietnam ve Yeni Zelanda izliyor. İKV “Yani Brexit sadece bölgesel bir mesele değil. Dünya ticareti ve ekonomisinde dengeleri de köklü bir şekilde değiştirme potansiyeli taşıyor” analizini yapıyor.  

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu ise Brexit'in, Türkiye'yi hem iktisadi, hem de siyasi olarak etkileyeceğini belirterek, "Arzumuz İngiltere ile en kısa sürede ayrı bir STA yapılmasıdır" görüşünü dile getiriyor. Hisarcıklıoğlu, "Rakibimiz olan, özellikle Uzakdoğu’daki ülkelere karşı AB Gümrük Birliği avantajımız sona erecek. Artık bu ülkelerle aynı gümrük vergisine tabi olacağız. Yani bizim maliyetimiz artarken, onlarınki düşecek. Bu nedenle de Brexit'ten en çok kazançlı çıkacak ilk iki ülke, ABD ve Çin olacak. STA, İngiltere'nin de yararına olacaktır. Zira İngiltere'den yaptığımız 8 milyar dolarlık ithalatın yarısı, Brexit sonrasında ilave gümrük vergisine tabi olacak. Yani İngiltere'nin de yaklaşık 4 milyar dolarlık ihracatı bundan zarar görecek. Toplamda Brexit sonrasında ikili ticaretimizin yüzde 70'i yaklaşık 14 milyar dolar olumsuz etkilenecek”  görüşünü dile getiriyor.
(Bu yazı Diplomatik Gözlem dergisinin Mart-2020 tarihli sayısında yayınlanmıştır.) 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder