10 Haziran 2018 Pazar

2001 EKONOMİK KRİZİNİN İLK KURBANI, MERKEZ BANKASI BAŞKANI GAZİ ERÇEL NASIL İSTİFA ETTİ?



Ekonomi yönetimindeki operasyon sürmeli

Cahit UYANIK

Daha geçen hafta ekonomide `kelle isterük` seslerinin yüksek perdeden yükseldiğini yazmıştık. Aradan geçen bir haftada krizin ilk mağduru Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel oldu. Erçel, Merkez Bankası Kanunu gereği görevden alınamıyordu. Siyasi otoriteyi rahatlatmak için istifa etmek yolunu seçti. Aslında Erçel`in görev süresi mayıs ayı içinde doluyordu. 

Erçel`in 3 ay daha bekleyememesi, ekonomideki dinamiklerin ne kadar güçlü ve hızlı geliştiğinin göstergesi. Erçel, yaklaşık 5 yıl önce göreve geldiğinde iktidarda Anayol Hükümeti vardı ama aslında yoktu. Hükümet içindeki tüm bakanlar birbiriyle kavgalıydı. İsteyen istediği gibi at oynatıyor, kimse Başbakan Mesut Yılmaz`ı dinlemiyordu. Koskoca devlet, merkez sağın kapışma arenasına dönüşmüştü. 

TL`nin hamisi ve güvencesi Merkez Bankası da bu ortamda siyasetçilerin kapışma noktalarından biri olmuştu. Dönemin Devlet Bakanı Rüşdü Saracoğlu, eskiden başkanı olduğu MB Genel Kurulu`nu adeta `basmış` ve toplantının yapılmasına engel olmuştu. Daha sonra iktidarın düşman kardeşleri andıran iki ortağı arasındaki pazarlıkla Gazi Erçel ismi ortaya atıldı. Erçel, böyle bir kriz ortamında `hakem - başkan` karışımı bir rolle koltuğu kapıverdi. Erçel, bazı kuruluşlarca `dünyanın en kötü merkez bankası başkanlarından birisi` seçildi. Ama bazıları tarafından da `en iyi merkez bankası başkanlarından birisi` diye ödüllendirildi. 

Gerçek şu ki, Erçel hakkında dış dünyanın kafası biraz karışıktı. Erçel aslında, Merkez Bankası ile mesafesini bir türlü ayarlamayan ve ayarlamak istemeyen siyasi sistemin kurbanlarından ve yıldızlarından biriydi. Türkiye`de özerk bir merkez bankası olsa Erçel bu kadar yorulup yıpranır mıydı? Olaya tersinden bakmak da mümkün: Siyasi otorite ile katolik nikahi kıymış bir merkez bankasının başına Erçel getirilir miydi? Bunlara şimdilik siz, gelecekte ise ekonomi ve finans tarihçileri karar verecek. 

Gelinen noktada ekonomi yönetimi tamamen rahatlamış değil. Üzerindeki ciddi stres yükü devam ediyor. Bundan sonra IMF ile aynı masaya daha müzakereci bürokratları oturtmakta fayda var. Malum, IMF`nin zamanı ağırlıklı olarak bürokratlarla geçiyor. Bu çerçevede Hazine Müsteşarı Selçuk Demiralp`in koltuğu iyice sallantıda. Ancak sadece bürokrat operasyonu biriken sorunları çözmeye yetmez.

Ekonominin başına siyasi yönü ve bakış açısı daha baskın bir ismin getirilmesi kaçınılmaz. DSP içinde böylesi isimler var mı? Onu bulmak Başbakan Ecevit`e kalmış. Ancak IMF ile gelinen bu noktada, alınacak her kararın sosyal faturası katmerlenerek artacak. Çünkü hem toplum kesimlerinin fedakarlık yapacak hali ve sabrı kalmadı, hem de ekonominin üretim cephesinin finans cephesindeki hataları çekecek mecali yok. Ekonomi yönetimindeki operasyon sürmeli. 
(Bu yazı, 26 Şubat 2001 tarihinde Finansal Forum gazetesindeki Başkentten Yansımalar köşesinde yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder