İSTANBUL BÖLGESEL BİR
FİNANS MERKEZİ
OLABİLİR
Cahit UYANIK
'İstanbul'un uluslararası bir finans
merkezi olması' tartışma gündeminin zaman zaman canlanan önemli bir maddesi.
Çoğu kez temel bilgi ve araştırmadan yoksun bir şekilde tartışılmaya çalışılan
bu mesele, geçen yıl ekim ayında bu köşede de ele alınmıştı. O yazımızda bir
kentin bölgesel veya uluslararası finans merkezi olması için, oldukça uzun bir
listedeki şartları yerine getirmesi gerektiği anlatılmıştı. Bu çerçevede ilk
bakılan kriterlerin ülke ekonomisinin istikrarlı bir görünüm vermesi,
serbestliğe dayanan ve sık sık değişmeyen bankacılık düzenlemelerinin olması,
verginin finansal işlemlerden değil kazançlardan alınıyor olması, bankacılık
üzerindeki aracılık maliyetlerinin çok az olması veya hiç olmaması, yetişmiş
insan birikiminin bulunması, yabancıların yaşayabileceği güvenlikli bir ortama
sahip olunması, trafik ve hava kirliliği gibi yaşamı zorlaştıran sorunların
bulunmaması gerektiğini söylemiştik.
Merkez Bankası (MB), Bankacılık Düzenleme
ve Denetleme Kurulu (BDDK) ile Sermaye Piyasası Kurulu'nun (SPK) merkezlerinin
Ankara'dan İstanbul'a taşınması tartışması ile oluşan ortam, şu günlerde yerini
bazı ciddi araştırmalara bırakmış gibi görünüyor. Araştırmalarda, daha önce
bölgesel veya uluslararası finans merkezi olma çabası göstermiş kentlerin
durumları ve bu kentlerin içinde bulunduğu ülkelerin durumları araştırılıyor.
Vergi Konseyi ve Türkiye Sermaye Piyasası Aracı Kuruluşları Birliği (TSPAKB)
uzmanları tarafından hazırlanan "Global Finans Merkezleri ve
İstanbul" adlı rapor, bu konuda oldukça değerli bilgi ve görüşlerin
toplandığı bir görünüm veriyor. 60 sayfayı aşan raporda İstanbul'la
ilgili ulaşılan sonuç ise şu:
İstanbul, global değil bölgesel bir finans merkezi olmayı hedeflemeli.
İstanbul, global değil bölgesel bir finans merkezi olmayı hedeflemeli.
Bir şehrin global merkez haline
gelebilmesi için, insan hayatının gerektirdiği ihtiyaçları bir bütün halinde
karşılayabilecek ve yaşam kalitesini artıracak önlemlere sahip olması gerektiği
ifade edilen raporda, dünyada belli sektörler ve iş alanlarında uzmanlaşmış
şehirler bulunduğu belirtiliyor. Milano'nun moda merkezi, Barselona'nın turizm
merkezi, Lüksemburg'un yatırım fonu merkezi, Frankfurt'un bankacılık merkezi,
Zürih'in özel bankacılık merkezi, Dublin'in finansal sektörün operasyonel
işlemleri (back-office) merkezi, Brüksel'in hukuk merkezi, New York ve
Londra'nın da sermaye piyasası merkezi olduğuna dikkat çekiliyor.
Raporda, İngiltere Loughborough
Üniversitesi'ndeki bir çalışma grubunun dünyadaki şehirlere yönelik
araştırmasına da yer verildi. Bu araştırmaya göre şehirler; Yunan alfabesinin
ilk üç harfinden esinlenilerek üç kategoriye ayrıldı. 'ALFA şehirler'in birinci
grubu Londra, Paris, New York, Tokyo olarak sıralanırken, ikinci grup Şikago,
Frankfurt, Hong Kong, Singapur, Los Angeles, Milano olarak sıralandı.
'BETA
şehirler'de ise birinci grup San Francisco, Sidney, Toronto, Zürih; ikinci grup da Brüksel, Madrid, Mexico
City, Sao Paulo, üçüncü grup ise Moskova ve Seul olarak belirtildi.
'GAMA
şehirler'in ilk grubu Amsterdam, Boston, Caracas, Dallas, Düsseldorf, Cenova,
Houston, Jakarta, Johannesburg, Melbourne, Osaka, Prag, Santiago, Taipei,
Washington, ikinci grup Bangkok, Pekin, Montreal, Roma,
Stockholm, Varşova, üçüncü grup da Atlanta, Barselona, Berlin, Buenos Aires,
Budapeşte, Kopenhag, Hamburg, İstanbul, Kuala Lumpur, Manila, Miami,
Minneapolis, Münih, Şanghay olarak ifade edildi. Böylece İstanbul'un dünya
çapındaki şehirler sıralamasına girebildiği ancak sıralamanın en sonunda yer
alabildiği ortaya çıkmış oldu.
Dünyada global finans merkezi olmayı
hedefleyen pek çok şehir ve bu tür merkezler yaratmayı amaçlayan pek çok ülke
bulunduğuna dikkat çekilen raporda, bir şehrin, uluslararası finans merkezi
olarak nitelendirilmeye başlanması halinde, buraya yoğun bir sermaye girişi
olduğu kaydediliyor. Yabancı finans kuruluşlarının, yerli kurumlarla
rekabetinin de, verimlilik artışı ve tasarruf sahiplerine daha kaliteli hizmet
getirdiği ifade ediliyor. Raporda, bu bilgiler ışığında daha sonra Türkiye ve
İstanbul'un durumu ele alınıyor. Türkiye'nin ekonomik büyüklük açısından
dünyadaki 193 ülke arasında 19'uncu sırada yer aldığı belirtilen raporda, son
yıllardaki ekonomik büyüme ve istikrarın devamı halinde 17'inci sıraya yerleşme
potansiyeli bulunduğu bildiriliyor.
Türkiye'nin Hollanda ve Avustralya'yı
geçip, 15'inci sıraya çıkabilmek için ekonominin 2 kat büyümesi gerektiği
belirtilen çalışmada “Türkiye, global ekonomik büyüklüklerle kıyaslandığında
orta sıralarda yer almaktadır. Dolayısıyla, uluslararası finansal merkezlerle
rekabet edebilmesi güçleşmektedir. Bu sebeple, finans merkezi olma hedefinin
'global' değil, 'bölgesel' olarak belirlenmesi daha gerçekçi olacaktır.
İstanbul, hiç şüphesiz ki, Türkiye'nin ekonomi ve finans merkezidir. Türkiye
ise Doğu Avrupa, Ortadoğu ve Orta Asya bölgesinde en büyük ekonomiye sahip
ülkedir. Dolayısıyla İstanbul, bu coğrafi alanda, bölgesel bir finans merkezi
haline kolaylıkla gelebilecek potansiyele sahiptir” deniliyor. Raporda Merkez
Bankası, BDDK ve SPK'nın İstanbul'a taşınması ise herhangi bir şekilde gündeme
getirilmiyor ve finans merkezi olabilmek için bir ön şart şeklinde
belirtilmiyor.
İstanbul'un özel bir takım
düzenlemelerle, yasal ve vergisel avantajlarla, tanıtım ve pazarlama
faaliyetleri ile finansal ortaklık merkezi haline gelebileceği kaydedilen
raporda, daha sonra şu görüşlere yer veriliyor:
“Finansal ortaklık fonları, İstanbul'da
yerleşik olarak kurulup, çevre ülkelerdeki yatırımlarını yönlendirebilirler.
Ancak bu hedef, İstanbul ve Türkiye için küçük bir hedef olacaktır. İstanbul ve
Türkiye'nin bölgesel bir güç haline gelmesi için finans merkezi tanımının geniş
tutulması gerekmektedir. Bunun için bir çekim merkezi oluşturulması hedeflenmelidir.
Türkiye, GSYİH büyüklüğünde dünyada 19, nüfus büyüklüğünde 16'ıncı sırada
bulunmasına rağmen, borsanın piyasa değeri açısından 26'ncı sıradadır. İMKB,
sahip olduğu potansiyeli tam olarak yansıtamamaktadır.
İMKB, kolaylıkla bölgesel bir çekim
merkezi haline gelebilir. Burada İMKB'nin öncelikle idari ve mali özerkliğe
kavuşması gerekmektedir. Bunun için de hızlı bir şekilde özelleşmesi
sağlanmalıdır. Daha ileri bir aşamada, Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası A.Ş'nin
İstanbul'a taşınması ve İMKB ile birleşmesi değerlendirilmelidir.”
Trafik sıkışıklığının zaman kaybına neden
olduğu, İstanbul'un bölgesel bir merkez olması için şehrin altyapısının
iyileştirilmesi zorunluluğuna da işaret edilen çalışmada, İstanbul'un en önemli
sorunları “Trafik ve plansız yapılaşma” olarak belirtiliyor ve bunun da
verimlilik kaybı yarattığı ve iş yapmanın maliyetini artırdığı vurgulanıyor.
Raporda iş alanlarının yoğunlaştığı merkezlerdeki büyük alışveriş merkezleri ve
gökdelen inşaatlarının da trafik sorununu daha karmaşıklaştırdığı anlatılıyor
ve artan güvenlik sorununa da dikkat çekiliyor. Raporda, İstanbul'un finans
merkezi olmasına dönük, genel ve özel öneriler de sıralandı. Bu öneriler şöyle:
- Büyük ve istikrarlı bir ekonomik
yapıya, güçlü bir para birimine ve canlı bir iç piyasaya sahip olunmalı.
- AB'ye üyelik sürecinde, kayıtlı
ekonomiyi genişletme programı uygulanmalı.
- Finans sektörü, güçlü bir yapıya
kavuşmalı, likit, derin ve uzun vadeli yatırım yapabilen bir sermaye piyasası
olmalı.
-Vergi sistemi kalıcı, istikrarlı, şıkça
değişmiyor olmalı. Uygulama açısından da açıklık ve netlik bulunmalı.
-Esnek iş gücü piyasası olmalı. Finans
sektörünün ihtiyaç duyduğu yabancı dil bilen nitelikli iş gücüne sahip
olunmalı.
- Sosyal ve kültürel hayatın canlılığı,
eğitim imkanlarının çeşitliliği sağlanmalı.
- İstanbul'un özellikle kentleşme,
altyapı, çevre, ulaşım, telekomünikasyon ve güvenlik sorunlarına kentsel
dönüşüm projeleri çerçevesinde çözüm üretilmeli.
- Toplu taşıma sistemi iyileştirilmeli,
metro ve benzeri raylı sistemler genişletilmeli.
- İstanbul'da temsilcilik açmak isteyen
yabancı finans kurumu, uygun büyüklükte ve maliyette ofis alanı bulabilmeli.
- Temiz ve atık su, elektrik, doğal gaz
gibi altyapı sistemleri kesintisiz hizmet verir şekilde olmalı.
- İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin de
içinde bulunacağı kamu kurumları ile özel sektör ve sivil toplum
kuruluşlarından oluşan İstanbul Finansal Merkezi Platformu kurulmalı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder