28 Kasım 2018 Çarşamba

İSTANBUL GLOBAL DEĞİL, BÖLGESEL BİR FİNANS MERKEZİ OLABİLİR


İSTANBUL BÖLGESEL BİR
FİNANS MERKEZİ OLABİLİR

Cahit UYANIK

'İstanbul'un uluslararası bir finans merkezi olması' tartışma gündeminin zaman zaman canlanan önemli bir maddesi. Çoğu kez temel bilgi ve araştırmadan yoksun bir şekilde tartışılmaya çalışılan bu mesele, geçen yıl ekim ayında bu köşede de ele alınmıştı. O yazımızda bir kentin bölgesel veya uluslararası finans merkezi olması için, oldukça uzun bir listedeki şartları yerine getirmesi gerektiği anlatılmıştı. Bu çerçevede ilk bakılan kriterlerin ülke ekonomisinin istikrarlı bir görünüm vermesi, serbestliğe dayanan ve sık sık değişmeyen bankacılık düzenlemelerinin olması, verginin finansal işlemlerden değil kazançlardan alınıyor olması, bankacılık üzerindeki aracılık maliyetlerinin çok az olması veya hiç olmaması, yetişmiş insan birikiminin bulunması, yabancıların yaşayabileceği güvenlikli bir ortama sahip olunması, trafik ve hava kirliliği gibi yaşamı zorlaştıran sorunların bulunmaması gerektiğini söylemiştik.      


Merkez Bankası (MB), Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) ile Sermaye Piyasası Kurulu'nun (SPK) merkezlerinin Ankara'dan İstanbul'a taşınması tartışması ile oluşan ortam, şu günlerde yerini bazı ciddi araştırmalara bırakmış gibi görünüyor. Araştırmalarda, daha önce bölgesel veya uluslararası finans merkezi olma çabası göstermiş kentlerin durumları ve bu kentlerin içinde bulunduğu ülkelerin durumları araştırılıyor. Vergi Konseyi ve Türkiye Sermaye Piyasası Aracı Kuruluşları Birliği (TSPAKB) uzmanları tarafından hazırlanan "Global Finans Merkezleri ve İstanbul" adlı rapor, bu konuda oldukça değerli bilgi ve görüşlerin toplandığı bir görünüm veriyor. 60 sayfayı aşan raporda İstanbul'la ilgili ulaşılan sonuç ise şu: 
İstanbul, global değil bölgesel bir finans merkezi olmayı hedeflemeli. 

Bir şehrin global merkez haline gelebilmesi için, insan hayatının gerektirdiği ihtiyaçları bir bütün halinde karşılayabilecek ve yaşam kalitesini artıracak önlemlere sahip olması gerektiği ifade edilen raporda, dünyada belli sektörler ve iş alanlarında uzmanlaşmış şehirler bulunduğu belirtiliyor. Milano'nun moda merkezi, Barselona'nın turizm merkezi, Lüksemburg'un yatırım fonu merkezi, Frankfurt'un bankacılık merkezi, Zürih'in özel bankacılık merkezi, Dublin'in finansal sektörün operasyonel işlemleri (back-office) merkezi, Brüksel'in hukuk merkezi, New York ve Londra'nın da sermaye piyasası merkezi olduğuna dikkat çekiliyor.

Raporda, İngiltere Loughborough Üniversitesi'ndeki bir çalışma grubunun dünyadaki şehirlere yönelik araştırmasına da yer verildi. Bu araştırmaya göre şehirler; Yunan alfabesinin ilk üç harfinden esinlenilerek üç kategoriye ayrıldı. 'ALFA şehirler'in birinci grubu Londra, Paris, New York, Tokyo olarak sıralanırken, ikinci grup Şikago, Frankfurt, Hong Kong, Singapur, Los Angeles, Milano olarak sıralandı. 

'BETA şehirler'de ise birinci grup San Francisco, Sidney, Toronto, Zürih; ikinci grup da Brüksel, Madrid, Mexico City, Sao Paulo, üçüncü grup ise Moskova ve Seul olarak belirtildi. 

'GAMA şehirler'in ilk grubu Amsterdam, Boston, Caracas, Dallas, Düsseldorf, Cenova, Houston, Jakarta, Johannesburg, Melbourne, Osaka, Prag, Santiago, Taipei, Washington, ikinci grup Bangkok, Pekin, Montreal, Roma, Stockholm, Varşova, üçüncü grup da Atlanta, Barselona, Berlin, Buenos Aires, Budapeşte, Kopenhag, Hamburg, İstanbul, Kuala Lumpur, Manila, Miami, Minneapolis, Münih, Şanghay olarak ifade edildi. Böylece İstanbul'un dünya çapındaki şehirler sıralamasına girebildiği ancak sıralamanın en sonunda yer alabildiği ortaya çıkmış oldu. 

Dünyada global finans merkezi olmayı hedefleyen pek çok şehir ve bu tür merkezler yaratmayı amaçlayan pek çok ülke bulunduğuna dikkat çekilen raporda, bir şehrin, uluslararası finans merkezi olarak nitelendirilmeye başlanması halinde, buraya yoğun bir sermaye girişi olduğu kaydediliyor. Yabancı finans kuruluşlarının, yerli kurumlarla rekabetinin de, verimlilik artışı ve tasarruf sahiplerine daha kaliteli hizmet getirdiği ifade ediliyor. Raporda, bu bilgiler ışığında daha sonra Türkiye ve İstanbul'un durumu ele alınıyor. Türkiye'nin ekonomik büyüklük açısından dünyadaki 193 ülke arasında 19'uncu sırada yer aldığı belirtilen raporda, son yıllardaki ekonomik büyüme ve istikrarın devamı halinde 17'inci sıraya yerleşme potansiyeli bulunduğu bildiriliyor.

Türkiye'nin Hollanda ve Avustralya'yı geçip, 15'inci sıraya çıkabilmek için ekonominin 2 kat büyümesi gerektiği belirtilen çalışmada “Türkiye, global ekonomik büyüklüklerle kıyaslandığında orta sıralarda yer almaktadır. Dolayısıyla, uluslararası finansal merkezlerle rekabet edebilmesi güçleşmektedir. Bu sebeple, finans merkezi olma hedefinin 'global' değil, 'bölgesel' olarak belirlenmesi daha gerçekçi olacaktır. İstanbul, hiç şüphesiz ki, Türkiye'nin ekonomi ve finans merkezidir. Türkiye ise Doğu Avrupa, Ortadoğu ve Orta Asya bölgesinde en büyük ekonomiye sahip ülkedir. Dolayısıyla İstanbul, bu coğrafi alanda, bölgesel bir finans merkezi haline kolaylıkla gelebilecek potansiyele sahiptir” deniliyor. Raporda Merkez Bankası, BDDK ve SPK'nın İstanbul'a taşınması ise herhangi bir şekilde gündeme getirilmiyor ve finans merkezi olabilmek için bir ön şart şeklinde belirtilmiyor.  

İstanbul'un özel bir takım düzenlemelerle, yasal ve vergisel avantajlarla, tanıtım ve pazarlama faaliyetleri ile finansal ortaklık merkezi haline gelebileceği kaydedilen raporda, daha sonra şu görüşlere yer veriliyor:
                 
“Finansal ortaklık fonları, İstanbul'da yerleşik olarak kurulup, çevre ülkelerdeki yatırımlarını yönlendirebilirler. Ancak bu hedef, İstanbul ve Türkiye için küçük bir hedef olacaktır. İstanbul ve Türkiye'nin bölgesel bir güç haline gelmesi için finans merkezi tanımının geniş tutulması gerekmektedir. Bunun için bir çekim merkezi oluşturulması hedeflenmelidir. Türkiye, GSYİH büyüklüğünde dünyada 19, nüfus büyüklüğünde 16'ıncı sırada bulunmasına rağmen, borsanın piyasa değeri açısından 26'ncı sıradadır. İMKB, sahip olduğu potansiyeli tam olarak yansıtamamaktadır.
İMKB, kolaylıkla bölgesel bir çekim merkezi haline gelebilir. Burada İMKB'nin öncelikle idari ve mali özerkliğe kavuşması gerekmektedir. Bunun için de hızlı bir şekilde özelleşmesi sağlanmalıdır. Daha ileri bir aşamada, Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası A.Ş'nin İstanbul'a taşınması ve İMKB ile birleşmesi değerlendirilmelidir.”

Trafik sıkışıklığının zaman kaybına neden olduğu, İstanbul'un bölgesel bir merkez olması için şehrin altyapısının iyileştirilmesi zorunluluğuna da işaret edilen çalışmada, İstanbul'un en önemli sorunları “Trafik ve plansız yapılaşma” olarak belirtiliyor ve bunun da verimlilik kaybı yarattığı ve iş yapmanın maliyetini artırdığı vurgulanıyor. Raporda iş alanlarının yoğunlaştığı merkezlerdeki büyük alışveriş merkezleri ve gökdelen inşaatlarının da trafik sorununu daha karmaşıklaştırdığı anlatılıyor ve artan güvenlik sorununa da dikkat çekiliyor. Raporda, İstanbul'un finans merkezi olmasına dönük, genel ve özel öneriler de sıralandı. Bu öneriler şöyle:

- Büyük ve istikrarlı bir ekonomik yapıya, güçlü bir para birimine ve canlı bir iç piyasaya sahip olunmalı.
- AB'ye üyelik sürecinde, kayıtlı ekonomiyi genişletme programı uygulanmalı.
- Finans sektörü, güçlü bir yapıya kavuşmalı, likit, derin ve uzun vadeli yatırım yapabilen bir sermaye piyasası olmalı.
-Vergi sistemi kalıcı, istikrarlı, şıkça değişmiyor olmalı. Uygulama açısından da açıklık ve netlik bulunmalı.
-Esnek iş gücü piyasası olmalı. Finans sektörünün ihtiyaç duyduğu yabancı dil bilen nitelikli iş gücüne sahip olunmalı.
- Sosyal ve kültürel hayatın canlılığı, eğitim imkanlarının çeşitliliği sağlanmalı.
- İstanbul'un özellikle kentleşme, altyapı, çevre, ulaşım, telekomünikasyon ve güvenlik sorunlarına kentsel dönüşüm projeleri çerçevesinde çözüm üretilmeli.
- Toplu taşıma sistemi iyileştirilmeli, metro ve benzeri raylı sistemler genişletilmeli.
- İstanbul'da temsilcilik açmak isteyen yabancı finans kurumu, uygun büyüklükte ve maliyette ofis alanı bulabilmeli.
- Temiz ve atık su, elektrik, doğal gaz gibi altyapı sistemleri kesintisiz hizmet verir şekilde olmalı.
- İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin de içinde bulunacağı kamu kurumları ile özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarından oluşan İstanbul Finansal Merkezi Platformu kurulmalı.
 (Bu yazı TSE'nin yayın organı Standard Dergisinin Haziran-2007 tarihli sayısında yayınlanmıştır.)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder