18 Kasım 2018 Pazar

TÜRK TELEKOM'DA (TT), İMZASININ YANINA '3 HİLAL' KOYANLAR VE ESKİYEN ÖZELLEŞTİRME STRATEJİSİ...


Türk Telekom niye satılamadı?

Cahit UYANIK

Türkiye ekonomisini yönetenlerin çağın ne kadar gerisine düştüklerini göstermesi açısından geçen hafta "ibret verici" bir örnekti. Türkiye'nin yaklaşık 10 yıldır satmaya uğraştığı Türk Telekom'a (TT) bir tane dahi teklif gelmediği ortaya çıkınca, yine sığ tartışmalarla vakit kaybetmeye başladık. Bazılarına göre TT'nin satılmasını MHP engelliyordu. Uzun yıllardır muhalefette kalan bu parti, TT'yi kendi yandaşlarını yerleştireceği bir KİT olarak görüyordu. MHP yetkilileri bunu resmen yalanladılar. Ancak devletin resmi belgelerine attığı imzanın yanına "üç hilal" işareti koymaktan kaçınmayan TT'deki bazı devlet memurlarını terfi ettirmekten de vazgeçmediler.

Elbette TT özelleştirmesinde yaşanan başarısızlıkta politik isteksizlik rol oynamıştı. Ama bu isteksizlik, 1990'lı yılların başından bu yana iktidarda bulunmuş tüm partilere aitti. Olayı fazla politikaya boğmadan, bu başarısızlığı geri planında gerçek sebeplere bakmak gerekiyor.

Türk Telekom'un satış stratejisi çok eskiydi. 1997'de bitirilip 1998 sonunda siyaseten kabul gören bu strateji, gelişmelerin saatte bir değiştiği dünya telekomünikasyon sektörüne ayak uydurmaktan acizdi. Çünkü statikti. Bu durum biline biline Telekom ihalesi açıldı. Bence siyasetçilerimizi GSM 1800 ihalesinde sağlanan göreli başarı, tabiri caizse gaza getirdi. 

Dünyadaki telekomünikasyon sektörü son 3 yılda baş döndürücü bir hızla değişti ve gelişti. Mucidi Graham Bell'den bu yana çok küçük değişikliklere uğrayan telefon konsepti de alt üst oldu. Kimse cep telefonlarının bu kadar gelişip yaygınlaşabileceğini tahmin etmiyordu.  Cep telefonunda birinci nesilden (GSM 900) üçüncü nesile (UMTS) geçiş 5-6 yıl içinde oldu. Gelişmiş ülkelerin çoğunda tüketiciler, evlerindeki sabit telefonları söktürüp yerine daha pratik ve kullanışlı olan cep telefonlarını kullanmaya başladılar. Türk Telekom bu gelişmelerin gerisine düştü. İlk sinyal, daha 8 yaşındaki Turkcell'in 1999 yılında değerini 20 milyar dolar olarak açıklamasıyla geldi. Oysa daha 5-6 ay önce hükümet Türk Telekom'un değerini 10 milyar dolar olarak ilan etmişti. 

Türk Telekom'un içine yerleştirildiği söylenen GSM 1800 şebekesi de henüz "sanal" nitelikte. Nereden bakılsa 3 milyar dolarlık yatırım gerektiren bu şebeke için net bir finansman planı ortaya konulamıyor. Üstelik TT'nin iki tecrübeli GSM 900 ve çok istekli bir GSM 1800 işletmecisi  ile rekabet etmesi zor görünüyor. Anlaşılan TT için acilen bir şeyler yapılması gerekiyor. 

"TT'yi satarsak milli güvenliğimiz tehlikeye düşer" savı da  artık yersiz. Çünkü yeni kurulan ve bağımsız nitelikli Telekomünikasyon Kurumu bu kaygıları boşa çıkaracak yetkilere sahip. TT için acilen bir şeyler yapılmazsa neler olabilir? Kısaca "vahim" şeyler diye cevaplayabiliriz. Çünkü Dünya Ticaret Örgütüne (DTÖ) verilen taahhütler gereği Türkiye 2004 yılında telekomünikasyon sektörünü tam rekabete açacak. İsteyen yabancı telekom şirketi, Türkiye'ye gelip 8-10 milyar dolarlık yatırım yaparak sabit hatlar kurabilecek ve diğer telekom hizmetlerini verebilecek. Dünyada 150-200 milyar dolarlık dev telekom birleşmeleri yaşanırken, Türkiye'ye bu kadar para yatırmak yabancıları pek zorlamasa gerek. 
(Bu yazı Finansal Forum Gazetesinde 11 Eylül 2000 tarihinde Başkentten Yansımalar köşesinde yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder