30 Mayıs 2015 Cumartesi

ZAM YAPMA EĞİLİMİ, MÜBAREK RAMAZANA GÖLGE DÜŞÜRÜYOR




Cahit UYANIK

Bu ayki yazı konumuz aslında Eylül ve Ekim aylarını yakından ilgilendiriyor. Yazımızda Eylül ayının üçüncü haftasında başlayan ve Ekim ayı sonunda Şeker Bayramı ile son bulan Ramazan ayının fiyatları nasıl etkilediğini anlamaya çalışacağız. Malum, sokaktaki insanların enflasyon hakkında hemfikir olduğu konulardan en önemlisi Ramazan ayında fiyatların durup dururken arttığı yönündedir. Bakkal ve kasapların bu mübarek ayı kazanç fırsatçılığına alet etmeleri de, Ramazan'ın hemen öncesi ve Ramazan'daki iftar sofralarının ardından yapılan sohbetlerin ortak konusudur. Peki böyle bir şey gerçekten var mı? Ramazan öncesi ve sırasında fiyatlar yüksek seyrediyor mu? Ramazan sonrasında fiyatlar, normal düzeyine geriliyor mu? Bu soruların cevaplarını bulmaya çalışacağız.

Fiyat artışlarını hesaplama konusunda en yetkili kuruluş Türkiye İstatistik Kurumudur (TÜİK) ama ortaya çıkan artışları anlayıp yorumlama konusunda ise en yetkili kuruluş Merkez Bankasıdır. Merkez Bankası, Ramazan'ın başlamasından yaklaşık 10 gün sonra yayınladığı "Eylül Ayı Fiyat Gelişmeleri" adlı raporunda, Ramazan etkisinin Eylül ayı enflasyonu üzerindeki katkısının 0.2 puan civarında olduğunun hesaplandığını bildirdi. Söz konusu durumun Ekim ayı enflasyonu üzerinde de belirgin etki yaratacağı uyarısında bulunan Merkez Bankası, bunun kısa dönemde enflasyonda geçici dalgalanmalar yaratacağını bildirdi.

Bu açıklamadan da anlaşılıyor ki Ramazan ayı hoş geliyor, insanlarda güzel bir heyecan yaratıyor ancak özellikle orta ve dar gelirli kesimlerin alım gücünü azaltıcı etki yapıyor. İş yeri sahipleri, tüketici fiyatlarında durup dururken bazı yukarı doğru ayarlamalar yapıyorlar! Merkez Bankasının analizine göre özellikle gıda ve alkolsüz içecekler grubu fiyatlarında bu yıl eylül ayında yüzde 2,86 ile son 4 yılın en yüksek artışı yaşanmış. Bu artış gerçekten dikkat çekici çünkü, Eylül ayındaki genel fiyat artışı yüzde 1,29 düzeyinde... Geçen yıl eylül ayında bu artış (o zaman Ramazan Ekim ayının ilk haftasında başlamıştı) yüzde 1,02'de kalmış.

Gıda grubunda işlenmiş ve işlenmemiş gıda ürünleri bir arada izlenebiliyor. İşlenmemiş gıda ürünleri fiyatları ağustos ayında gerilemişken, Eylül ayında tam yüzde 4,92'lik artış göstermiş. Ancak Merkez Bankası, Eylül ayında tarımsal ürünlerin piyasaya gelişinin azalmaya başladığını düşünüyor ve Ramazan ayı etkisi konusunda işlenmiş gıda ürünlerinin daha etkilemeye yönelik bir kanal olduğunu kabul ediyor, bu eğilimin Ekim ayında da devam edebileceğini öngörüyor. Bütün bu bilgileri verdikten sonra; gıda ve alkolsüz içecek alt grubunun, tüketici fiyatlarının izlendiği endekste yüzde 27,7 ile en büyük tüketim alt kalemini oluşturduğunu söyleyelim. Yani bu gruptaki artışlar, tüm endeksi en fazla etkileme gücüne sahip.

Peki Merkez Bankası bu etkiyi teknik olarak nasıl hesapladı? Ramazan etkisinin neden 0,3 veya 0,5 puan değil de 0,2 puan olduğunu öngörüyor? Merkez Bankası bu konuda ayrıntılı bir teknik açıklama yapmış değil. Ancak bu konuda bir tahmin yürütebiliriz. Ramazan ayının her yıl 10 gün erken başlaması, geçen yılın aynı döneminde Ramazan etkisinin daha az hissedildiği günlerdeki fiyat gelişmeleri ile bir kıyaslama yapma imkanı veriyor. Onun dışında TÜFE'ye esas tüketim kalıbındaki mallardan, Ramazan ayında daha fazla hangilerinin tüketilebileceğini tahmin edebilmek mümkün. Meşrubat türünden alkolsüz içecekler, et ürünleri, unlu mamuller, sahurda normal bir kahvaltıya göre daha çok tüketilen kahvaltılık ürünler akla ilk gelenler. Onun haricinde bayramın son haftasında yoğunlaşan şekerli mamul satışları, bayramlık giysi satışları, şehirler arası yolculukların artışı nedeniyle ulaşım fiyatları, uygun mevsim koşullarında tatil paketleri de dikkatle izlenmesi gereken kalemleri oluşturuyor. Merkez Bankası bunun için, Ramazan ayı etkisinin Ekim ayında daha devam edeceğini belirtiyor.

Bütün bunlardan anlaşılıyor ki, Ramazan ayında enflasyon; artış gösteren işlenmiş gıda ürünleri ve giyim eşyaları yoluyla kendisine bir yol bularak yükseliyor. Türkiye'de artık büyük süpermarketlerin çoğalması sebebiyle perakendecilikte tüketici eğilimlerini tespit etmek kolaylaştı. Yani eskiden mahalle esnafı üzerinden kayıtsız biçimde gelişen tüketimi anlamak çok zordu. Oysa şimdi bazı örneklemeler yoluyla tüketimin artışı, hangi mal gruplarında ve hangi kalitedeki mallarda artış, tüketimin nakit mi yoksa kredi kartı ile mi yapıldığı, alışveriş torbalarının büyüklüğü gibi verilere ulaşmak daha kolay. Ramazanda artan fiyatların geri planında, tabii ki zam yapılsa da talebin azalmaması gerçeği bulunuyor. Yani satıcılar, talebin yükseleceğini bildikleri için fiyatlarını artırıyorlar ve tüketiciden talep görmeye devam ediyorlar. Yapılan değerlendirmelerde toptancıların Ramazan ayını, özellikle bazı gıda maddeleri fiyatlarını speküle ederek suni olarak artırmakta uygun bir ortam olarak değerlendirdiklerini gösteriyor.

Pazarlama hizmetleri için tüketici eğilimleri üzerine uzmanlaşmış olan bir araştırma şirketi, Ramazan'daki tüketim artışına yönelik hazırladığı "Ramazan 2006 Raporu"nda ilginç bilgilere yer verdi. Buna göre nüfusunun büyük çoğunluğunu müslümanların oluşturduğu Türkiye'de Ramazan dönemlerinde hızlı tüketim ürünleri harcaması dikkat çekiyor. Rapora göre 2005 yılında yani geçen yıl Ramazan ayında, aylık ortalama hane tüketimi yüzde 16 artış göstermiş. Geçen yıl ortalama aylık hane tüketimi 2 bin 450 TL iken Ramazan ayında bu rakam 2 bin 842 TL'ye çıkmış. Şirketin araştırmasına göre Ramazan ayında oruç tutan hanelerin öğünlerinde azalma olmasına rağmen, hane tüketim ürünleri harcamasında en fazla pay gıda ve içeceklerde gerçekleşiyor. Bu ürünlerde diğer aylara göre yüzde 19 daha fazla tüketim görülüyor. Buna karşılık temizlik ve kişisel bakım ürünü harcamalarında düşüş gözlenmemesine rağmen, bu grubun pay kaybettiği görülüyor. Geçen yılki Ramazan ayı verilerine göre Türkiye'deki hanelerin yüzde 41'i aylık ortalama gıda ve içecek harcamasının yüzde 64 oranında arttığını belirtmiş. Bu haneler ortalamada toplam gıda ve içecek harcamalarının, toplam harcamalarının  yüzde 39'unu oluşturduğunu söylerken, Ramazanda bu oran yüzde 51'e çıkmış.

Ramazanda tüketimini artıran gruplar, Türkiye dağılımına göre daha düşük ve orta sosyo-ekonomik statü grubuna dahil bulunuyor. Bu hanelerde yaşlı nüfus ağırlığı hissediliyor. Bu grup, gıda ve içecek harcamalarını yüzde 64, et ve işlenmiş et harcamalarını de yüzde 116 artırıyor.  Bunun yanı sıra çorba, baharat, bakliyat, dondurulmuş gıda, hazır yemek, reçel, tereyağı, gazlı içecekler, maden suyu, Türk kahvesi, yoğurt, hediyelik çikolata ve şekerler grubunda ortalamanın üzerinde harcama artışı göze çarpıyor. Yani araştırma şirketinin ulaştığı veriler böylece, Merkez Bankasının Ramazan etkisini hesaplarken yaptığı ön kabulü de doğrulamış oluyor.

Bütün bunlardan çıkan sonuç şu: Ramazan ayı, elbette her zaman yaşadığımız ekonomik ortam içinde gerçekleşiyor. Ancak bu aydaki tüketici davranışlarının değişmesi, özellikle toptancılardan tüketicilere doğru uzanan tedarik zincirinde bazı etkiler yaratıyor. Üstelik bu durum, yüzlerce yıldır devam eden bir yaşam pratiğine sahip. Spekülatörler, Ramazan öncesinde stok yapıyor ve artacak tüketimi bekliyor. Talep oluştuğunda fiyatlarına zam yapıyor. Zincir halindeki bu akış, ortalama gelir düzeyinin düşük olduğu ve kazandığını gıda ve kiraya yatıran Türk toplumunda hayatın daha pahalılaşması anlamına geliyor. Yaklaşık 1.5 aylık dönemde olup biten bu olaylar sonrasında fiyatların eski düzeyini bulduğunu görmek ise pek mümkün değil. 

Acı ama gerçek şu ki; mübarek ay Ramazan ekonomide fırsatçılara kapı aralıyor. Bu aşamadan sonra ise sözü, fırsatçılığın dindeki müeyyidesini açıklayabilecek ilahiyatçılara ve "öteki dünya" beklentilerine bırakmak gerekiyor. 
(Bu yazı, Türk Standartları Enstitüsü-TSE'nin aylık yayın organı Standard Dergisinin Kasım-2006 sayısında yayınlanmıştır.)

DİYANET HOLDİNGLEŞİYOR; KOCATEPE CAMİİ'NİN ALTINA DEV HİPERMARKET AÇIYOR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder