Türkiye ekonomisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Türkiye ekonomisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Aralık 2021 Perşembe

TIPKI 'SON MOHİKAN' GİBİ... 'SON PLANLAMACI' LÜTFİ ELVAN DA GİTTİ... MUHALEFET PARTİLERİNDEKİ ÜNLÜ PLANLAMACILAR KİMLER?

Nureddin Nebati - Lütfi Elvan devir teslim töreni 

Cahit UYANIK

Ekonomi yönetiminde bugün önemli bir devir- teslim yaşandı

Bu, bir devir-teslimin ötesinde bir devir değişimiydi aslında...

Lütfi Elvan konuşmasının bir yerinde

"Devlet Planlama Teşkilatı'nda yetişmiş bir bürokrat olarak tüm konulara teknik açıdan yaklaşmaya çok büyük özen gösterdim" dedi.

Gerçekten de Elvan, kökü 1961 yılına yani DPT'nin kuruluşuna kadar uzanan "Planlamacı bürokrat-siyasetçi" modelinin en son temsilcilerinden biriydi.

(Tıklayınız) 2007 YILINDAN BERİ AK PARTİ'DE SİYASET YAPAN PLANLAMACI: HAZİNE VE MALİYE BAKANI LÜTFİ ELVAN KİMDİR?

Hatta bundan 13 ay önce, Berat Albayrak'ın ardından bakanlık görevine getirildiğinde, Erdoğan'ın artık ekonomide planlı-programlı rasyonel adımlar atacağını düşündüğümü söylemiştim.

Ne de olsa o günlerde Merkez Bankasının başında da güçlü bir Maliyeci olan Naci Ağbal vardı.

Yanılmışım...

(Tıklayınız) "TÜRK DOLARI BASALIM" ÖNERİSİ, 300 YIL ÖNCEKİ SÖMÜRGECİLERİN BULDUĞU PARA KURULU ÇÖZÜMÜDÜR

NEBATİ, DÜŞÜK FAİZ-YÜKSEK KUR- CARİ FAZLA MODELİNİ ATTIĞI TİVİTLERLE BÖYLE SAVUNMUŞTU

Bugün Hazine ve Maliye Bakanlığı görevine getirilen Nureddin Nebati, aynı kurumda Bakan Yardımcısı iken 1 hafta önce yani 25 Kasım 2021-perşembe günü attığı 12 tivit ile 'düşük faiz- yüksek kur-cari fazla modeli'nin ayrıntılarını açıklayan ilk isim olmuştu: 

"Türkiye Ekonomi Politiğini tüm ezber ve önkabullerimizi bir yana bırakarak, bilimsel veriler ışığında netleştirelim ve bilgi karmaşasını ortadan kaldıralım. Türkiye ekonomisini sadece döviz kurunu baz alan dar bakış açısı yerine büyük bir pencereden değerlendirmemiz gerekiyor.

(Tıklayınız) DOLAR 10,25 TL OLDU; EKONOMİDE KAZIK-FREN GÜNLERİ BAŞLADI

1) Sadece faiz ve döviz kuru ikilisini esas alan bir makroekonomik yaklaşım yerine düşük faiz yüksek üretim hacmine dayanan temel politika ekseninde yüksek istihdam, yüksek ihracat, düşük cari açık ve düşük dış borç hedeflenmektedir. 

2) Düşük faiz avantajı ile birlikte ihracat artışından elde ettiğimiz geliri ithalatımızın en büyük kalemleri olan enerji, hammadde ve ara malı yatırımlarına yönlendireceğiz. Bu sayede hem enflasyon üzerindeki kur baskısını azaltacağız hem de istihdamın artmasını sağlayacağız.

3) Yakın ekonomik sürece baktığımızda 2019 yılında Çin’de başlayan Kovid-19 salgınına rağmen, IMF'ye  göre, 2020 yılında G20’de büyüyebilen iki ekonomiden birisiyiz. Fakat herkesin bildiği gibi ekonomimizin en büyük sorunu cari açıktır. Bu da bizi hep dış borca bağımlı tutmuştur. 

(Tıklayınız) EXIMBANK ESKİ GENEL MÜDÜRÜ YILDIRIM: EKONOMİDE İLK YAPILMASI GEREKEN İNANDIRICILIĞI SAĞLAMAK

MÜSİAD KÖKENLİ ESKİ AK PARTİ MİLLETVEKİLİ: HAZİNE VE MALİYE BAKANI NUREDDİN NEBATİ KİMDİR?

Dr. Nureddin NEBATİ

Nureddin Nebati, 1 Ocak 1964’te Şanlıurfa Viranşehir’de doğdu.

Siyaset Bilimi Uzmanı; İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümünü bitirdi. Yüksek lisansını aynı üniversitenin Sosyal Bilimler Enstitüsünde Uluslararası İlişkiler alanında yaptı. Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi alanında Doktora unvanını aldı. Farklı Üniversitelerde Siyaset Bilimi, Türk Siyasal Hayatı, Devlet ve Siyaset Sosyolojisi dersleri verdi.

(Tıklayınız) BERAT ALBAYRAK'IN İSTİFA MEKTUBU - TAM METİN

İş Adamı, Tekstil işiyle uğraştı. MÜSİAD Genel Merkez Yönetim Kurulu ve İstanbul Ticaret Odası (İTO) Disiplin Kurulu Üyeliğinde bulundu. MÜSİAD Yüksek İstişare Heyeti Üyesidir. İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Mezunları Vakfı ve Derneği ile İlim Yayma Cemiyeti, Ensar, Tügva, Önder, Utesav, TDED, BEK, İDD, İDV ve benzeri Vakıf ve Derneğin Üyeliği devam etmektedir.

27 Kasım 2021 Cumartesi

ANKARA'DA EKMEK YENİ VE YÜKSEK BİR ZAMLA 2022'NİN İLK AYLARINDA 3,5 TL'YE SATILABİLİR

Ankara Halk Ekmek, şeffaf ve takdir edilesi biçimde 250 gr. ekmeğin güncel maliyet tablosunu paylaşmış. Elindeki un stoku bittiğinde fiyatını 2 TL'ye (şimdilik) yükseltmesi sürpriz olmaz. 

Fırıncılar ise 200 gr.  ekmek için maliyeti açıklamıyorlar ancak 3 ay önceki başvurularına göre fiyatın 2,80 TL. olması gerektiğini iddia ediyorlar. Yüzde 20 kar oranına göre 3 ay önceki maliyetlerinin 2,25 TL olduğu söylenebilir. Bu maliyeti 250 gr. ekmeğe göre ayarlarsak 2,80 TL ediyor. 

23 Kasım 2021 Salı

EXIMBANK ESKİ GENEL MÜDÜRÜ YILDIRIM: EKONOMİDE İLK YAPILMASI GEREKEN İNANDIRICILIĞI SAĞLAMAK

Bugün yaşadığımız kur atağı krizini Eximbank Eski Genel Müdürü, çok tecrübeli bir Maliyeci olan Sn. Adnan Yıldırım ile @VergiAlgi nin sohbet odasında ele aldık. Sn. Yıldırım yaşanan krizin geçmişten kaynaklanan sorunlar sebebiyle ortaya çıktığı düşüncesinde... Bu sebeple faiz+

Artırılsa bile kalıcı çözüm olamayacağını söyledi. Günde 1 Tl'lik kur artışının kamunun yıllık gelirleriyle bile karşılanamayacak yükler yarattığına dikkat çeken Sn Yıldırım, ekonomi yönetiminde ilk yapılması gerekenin inandırıcılık yani kredibiliteyi sağlamak olduğunu aktardı+

Alınacak doğru kararlarla ekonominin hızla toparlanabileceğini düşündüğünü kaydeden Sn Yıldırım, erken seçim ihtimalinin de iyice yükseldiğini vurguladı.İlan edilen resmi metinlerde cari açığın kapatılarak faizlerin aşağı çekilebileceğine dair değil, cari açıkla ilgili ifadeler+

Bulunduğunu anımsatan Sn. Yıldırım, inandırıcılık için ilk adımların kamunun ilan ettiği metinlere uyması ile atılabileceğini  vurguladı. Sn. Yıldırım, yaşanan kur atağı sebebiyle reel sektörde üretim kesintileri yaşanabileceğini de kaydetti.

Yıldırım, gece saatlerinde ise Twitter hesabından şu mesajı paylaştı:

"Türkiye ekonomisinde 2018’den itibaren bozulmanın gelinen aşamasında

📍Kalkınma planı rafta

📍OVP anlamını yitirdi

📍Hukuk&ekonomi reform paketleri, eylem planları etkisiz

📍Kurumlar etkisiz

📍Üst perdeden yapılan açıklamalar olumsuz

Durumu iyileştirecek enstrümanlar tüketildi❗️"

(Bu yazı 23 Kasım 2021 tarihinde Twitter sayfamda yayınlanmıştır)

18 Kasım 2021 Perşembe

FAİZCİLER, "FAİZE HARAM DİYENLERİ AVLAMAK İÇİN" NE YAPTI? VEYA KATILIM BANKACILIĞI NEDEN LONDRA'DA İCAT EDİLDİ?

FAİZE SELAM YOLA DEVAM

O ona faizci dedi

Faizci dedigi de...

Faiz oyle odenmez, siz boyle boyle bu kadar cok faiz odeyeceksiniz

Aciklamasi yapip nisbete girdi.

Faiz 0'ın uzerinde ise faizdir. Yani sen daha cok faizcisin ben daha az faizciyim diye birsey yoktur.

Faiz faizdir

Faizci faizcidir.

Islam düsünurleri

1400 yildir faizin alternatifini uretememistir. 

Dis macunu orucu bozar-bozmaz deyip 

Insanlari uykuya yatirmistir

Iktisata finansa pek kafa yormamistir.

BİR İNAT UĞRUNA... TÜRKİYE 1994 YILINDAKİ EKONOMİK KRİZE NASIL GİRDİ?

ÜNLÜ İKTİSATÇI PROF. DR. FATİH ÖZATAY, TANSU ÇİLLER'İN ÇIKARDIĞI 1994 EKONOMİK KRİZİNİ TWİTTER'DAN BÖYLE ANLATTI:

Marakeş'te  dünyaca tanınmış uzmanların olduğu uluslararası bir toplantıda anlatmıştım. 1994 krizimiz pek ilginç gelmemişti onlara. Zira krizleri inceleyen iktisat yazınında “sakın ola yapmayasınız” denilen hemen her şeyi yapmıştık.

Hazine’nin yüksek borçlanma faizlerini indirmek için mali disipline dayanan bir program uygulamak yerine, faizler suni biçimde düşürülmeye çalışılmıştı. Hazine naçar vaziyette yüksek bütçe açığını finanse etmeye çalışırken, borçlanma ihalelerini faiz yüksek diye iptal etmişti.

Yerine MB kaynakları kullanılmıştı. Hazinenin MB'den borçlanmasına yasal engel yoktu. Kur birkaç haftada 14 bin liradan 40 bin liraya sıçradı. MB döviz rezervlerini kısa sürede eritti. %85 düzeyindeki faizleri yüksek bulup borçlanmazken birkaç ay sonra %400 faizle borçlandı Hazine.

(17 Kasım 2021)

17 Kasım 2021 Çarşamba

DOLARIN BAŞIBOŞ BIRAKILMASI, JAPON YENİ, İTALYAN LİRETİ VE PİRUS ZAFERİ

"Acaba Japonya 114 yen olan dolar kurunu göstererek kendi ekonomisini değerlendiriyor mu? Acaba Japon ekonomisi yahu nasıl başarısız bir ekonomiyiz diyerek 114 lira olan Yen, Dolar kurunu değerlendiriyor mu?"

(AK Parti Grup Başkanvekili  Cahit Özkan)

Arkadaşlar bu lafın neresinden tutsan elinizde kalır. Dünyada düşük kur politikası uygulayarak, -ABD ve AB ekonomilerinin de açık desteği ile- başarılı olan iki örnek vardır. Japonya ve İtalya.

Japonya, İkinci Dünya Savaşı sonrasında bir tür ABD Mandası ile büyük bir sanayileşme çabası gösterip başarılı olmuştur. 1970'lerden itibaren dünyaya en yenilikçi ve en kaliteli Japon mallarını satmıştır. Bu satışlarda en büyük desteği ise düşük kuru olmuştur gerçekten... Yani Japon malları dış ülkeler için ucuz ve kaliteli olagelmiştir. İkinci Dünya Savaşı bittiğinde 1 dolar 350 yendi. Aradan geçen sürede Japon yeni dolara karşı 2/3 oranında değer kazanmıştır. Keşke bizim TL'miz de dolar karşısında aynı oranda değer kazansaydı. Üstelik 2005 yılında paramızdan 6 sıfır attık. Atmasaydık bugün kurumuz 1 dolar= 10 milyon 600 bin Tl olurdu; 10,6 Tl değil. Yani Türkiye ve Tl ile Japonya ve yeni karşılaştırmak abesle iştigaldir. Çünkü Japonlar paralarıyla mutludurlar. Hatta Japon yeni dünya finans piyasalarında altına eşit tutularak güvenli liman olarak bilinmektedir. Bizde ise parasını alan yabancılar son 2 yılda arkalarına bakmadan kaçmaktadır.

8 Kasım 2021 Pazartesi

BERAT ALBAYRAK'IN İSTİFA MEKTUBU - TAM METİN


Hazine ve Maliye Eski Bakanı Berat Albayrak, 08 Kasım 2020 tarihinde kişisel Instagram hesabından yayınladığı bir mektupla görevinden istifa etmişti. İmla hatalarının  korunduğu istifa mektubu aynen şöyle:

"Kamuoyunun dikkatine

Yaklaşık beş yıldır sürdürdüğüm bakanlık görevine sağlık sorunlarım nedeniyle artık devam edememe kararı aldım. Bundan sonraki süreçte artık zamanımı uzun yıllardır zorunluluktan ötürü ihmal ettiğim ve bana desteğini hiçbir  zaman esirgemeyen annem, babam, eşim ve çocuklarıma ayıracağım.

Çok büyük hedeflerle çıktığımız bu yolculukta gerçekleşecek olan bayrak değişimiyle yeni gelen arkadaşlarımız Cumhurbaşkanımızın liderliğinde Büyük ve Güçlü Türkiye hedefine her zamankinden daha kararlı ve emin adımlarla devam edeceklerdir.

3 Ekim 2021 Pazar

YILLIK ORTALAMA ENFLASYON ÜZERİNDEN KONUŞMAYA ALIŞMALIYIZ

Enflasyon; eylülden eylüle %9,26; doğrudur. Ama hep ihmal ettiğimiz şey ise ortalama enflasyondur. 
Yani son 12 aydaki yıllık enflasyonları toplayıp, 12'ye böldüğümüzde durum nedir?

İşte orada gerçek durum ortaya çıkıyor: %18,27 (TÜİK verisi)
Bunun için ki; enflasyonun 1-2 aylığına çift hanenin altına gerilemesi, kimsede bir rahatlama etkisi yapmıyor. 39C ateşle yatan bir hastanın birkaç saatliğine hararetinin 37,5'a düşmesi gibi tıpkı. Oysa hasta olduğundan beri ateşi ortalama 38.5C'dir. Bilmem anlatabildim mi?

Ekonomi muhabirleri olarak acilen enflasyon haberi yazma tekniğimize bu ayrıntıyı eklememiz lazım ve şu kısa tabloyu okuyucunun önüne koymalıyız:

TÜFE Artış/Azalış (2003=100)
(Yüzde olarak)

Eylül 2019: 0,99
Ocak-Eylül 2019: 8,42
Yıllık: 9,29
Yıllık (Ortalama): 18,27
(Bu yazı 03 Ekim 2019 tarihinde Facebook sayfamda yayınlanmıştır.)

2 Ekim 2021 Cumartesi

ENFLASYON İLE HAYAT PAHALILIĞI AYNI ŞEY MİDİR, BİRBİRİNDEN FARKLI MIDIR?

 Enflasyon nedir? Hayat pahalılığı nedir?

Aynı şeyler midir?
Hayır aynı şeyler değildir.
Enflasyon, fiyatlar genel düzeyindeki sürekli ve kalıcı artıştır
Eğer ücretlere, sosyal yardımlara, emekli maaşlarına enflasyon (namusluca hesaplanmış) kadar artış yaparsanız pek sorun olmaz
İnsanlar satın alma güçlerini korurlar
Ancak bir de enflasyona komşu bir kavram vardır; herkes onu çok iyi bilir, hisseder, konuşmalarında kullanır.
Ona "hayat pahalılığı" denir ki,
Enflasyonist ortamlarda dar gelirlilere fiyat artış hızından daha az zam yapılınca dillere pelesenk olur.

19 Mart 2020 Perşembe

NÜFUS SAYIMI İÇİN EN SON 22 EKİM 2000 TARİHİNDE EVLERE HAPSEDİLMİŞTİK


EV HAPSİNDEN NASIL KURTULURUZ?

Cahit UYANIK

Tüm Türkiye, dün yine eve hapsoldu. "De facto" bir nüfus sayımı yapıldı. Bu sayım, uygulanacak ekonometrik modellerle 2001-2010 yılları arasındaki nüfus artış tahminlerine temel oluşturması açısından çok önemli. Bir dahaki nüfus sayımı, yasa gereği sonu sıfırla biten 2010 yılında yapılacak. Türkiye'nin yaptığı 14'üncü nüfus sayımı birçok açıdan ülkenin geleceğini yakından ilgilendiriyor.

Nüfus sayımına yöneltilen eleştirileri anlayışla karşılamak gerek. Ancak bu eleştirilerin çoğu duygusal. Batılı ülkelerde nüfus sayımları nüfus anketleri ve benzeri yöntemlerle yapılıyor. İnsanlar evlere kapatılmıyor. Ancak bu ülkelerde kayıt alışkanlığı çok gelişkin. Nüfus hareketleri kolayca izlenebiliyor. Ülke dışına göç ve yurt içi göç yok denecek kadar az. Oysa Türkiye'de kayıt alışkanlığı zayıf. Eğitim düzeyine bağlı olarak, nüfus kaydı yapıldığını bile bilmeyen vatandaşlar var. Askerlik ve vergi gibi vatandaşlık görevlerinden kaçınmak için kendini gizleme alışkanlığı hala kırılamamış. Uzmanların tahminlerine göre Türkiye'de yaklaşık 1 milyon kişinin nüfus kaydı yok. Bu, sırf ücra dağ köyleri için geçerli değil. Kentlerin kıyısındaki gecekondu mahallelerinde de nüfus kağıdı olmayan binlerce çocuk yaşıyor. Nüfus sayımı işte bu insanlara nüfus kağıdı verilmesi açısından da önem taşıyor.

13 Aralık 2019 Cuma

CE BELGESİNİN ÖNEMİ VEYA ŞIRINGA-ÇİKOLATANIN KÜÇÜK KAPAĞI SABİT ÜRETİLSEYDİ...


Şırınga-çikolatadan yerken küçük kapağı boğazına kaçtığı için ölen Ankara ve Diyarbakır'da iki çocuk... Bu ürün, CE Belgesi olmadan nasıl üretilebilmiş? Veya bu risk düşünülmeden CE Belgesi mi verilmiş? Bence araştırılmalı... CE Belgesinin önemi tekrar anımsanmalı.


CE Belgesi nedir? CE belgesi, ürünün amacına uygun bir şekilde kullanılması halinde güvenli olduğunu gösteren genel bir işarettir. CE işareti kalite işareti gibi düşünülmemelidir. Çünkü CE tüketiciye kalite güvencesi ile sağlanamaz.

Güvenli olması ön plandadır. Çoğu kalite işareti isteğe bağlı olmasına karşın CE zorunlu bir işarettir. Ürünün Avrupa Birliği teknik mevzuatına ve kriterlerine uygun olduğu anlamına gelir.

Eğer şırınga çikolatanın kapağını fotodaki gibi sabit yapsalardı bu iki güzel çocuk yaşıyor olacaktı. CE işareti ve belgesi işte böyle bir şey.
(Bu yazı 12 Aralık 2019 tarihinde Twitter sayfamda yayınlanmıştır.)

4 Ekim 2019 Cuma

ENFLASYON, ÇİFT HANENİN ALTINA GERİLEDİ AMA NEDEN KİMSE RAHATLAMADI?

Enflasyon; eylülden eylüle %9,26 doğrudur. Ama hep ihmal ettiğimiz şey ise ortalama enflasyondur.
Yani son 12 aydaki yıllık enflasyonları toplayıp, 12'ye böldüğümüzde durum nedir?
İşte orada gerçek durum ortaya çıkıyor: %18,27 (TÜİK verisi)
Bunun için ki; enflasyonun 1-2 aylığına çift hanenin altına gerilemesi, kimsede bir rahatlama etkisi yapmıyor. 39C ateşle yatan bir hastanın birkaç saatliğine hararetinin 37,5'a düşmesi gibi tıpkı. Oysa hasta olduğundan beri ateşi ortalama 38.5C'dir. Bilmem anlatabildim mi?

Ekonomi muhabirleri olarak acilen enflasyon haberi yazma tekniğimize bu ayrıntıyı eklememiz lazım ve şu kısa tabloyu okuyucunun önüne koymalıyız:

TÜFE Artış/Azalış (2003=100)
(Yüzde olarak)

Eylül 2019: 0,99
Ocak-Eylül 2019: 8,42
Yıllık: 9,29
Yıllık (Ortalama): 18,27
(Bu yazı 03 Ekim 2019 tarihinde Twitter sayfamda yayınlanmıştır) 

7 Ağustos 2019 Çarşamba

ANLAYAMADIM VALLAHİ... İSTANBUL-İZMİR OTOYOLUNU KULLANAN BİR ARABA, NASIL 228 TL'LİK ZAMAN TASARRUFU SAĞLIYOR?

Sizce "zaman tasarrufu"nun ölçü birimi nedir? Elbetteki zamanı ölçtüğümüz saniye, dakika, saat vesairedir. Bunu paraya (TL) çevirmek mümkün müdür? Yani metreyi inç'e çevirmek, varili ton hesabına çevirmek gibi aralarında hiç değişmeyen bir 'sabit' var mıdır? Ben duymadım.
Ancak bugün yayınlanan bir haberde "İstanbul-İzmir Otoyolu'nun kullanılması durumunda iş seyahatlerinde bir otomobil için zaman tasarrufu tutarı 228 liradır" denildi. Ancak hesabın nasıl yapıldığı anlatılmadı.
Diyelim ki söylendiği gibi İstanbul-İzmir arasını 8,5 değil de 3,5 saatte kat ettiniz. İzmir'e daha erken gitmenin tek ölçü birimi saatten başka bir şey değildir. Yakıt tasarrufunu ölçmeyi anlayabilirim, çünkü yol 80 küsur kilometre daha kısa...
Otomobili sürekli ve kesintisiz yüksek hızla sürmenin de tasarrufu buna eklenebilir. Ha bir de paranın zaman değeri var ki, bu konuyla alakalı hiç değil. Tamam "vakit nakittir" derler ama vakit görecelidir.
100 metreyi 9,5 saniyede koşan bir atletin kazancı kendine göredir, bankaya koyduğunuz 100 milyon liranın 9,5 saniyelik kazancı kendine göre... Ben anlayamadım vallahi 5 saatlik zaman tasarrufunun nasıl paraya çevrildiğini ve bunun nasıl 228 TL olduğunu..!
Bu konuda bilmediğimiz bir hesaplama yöntemi varsa merakla dinleyip öğrenmeye, buradan da sizinle paylaşmaya hazırım. Saygılarımla...
(Bu yazı 06 Ağustos 2019 tarihinde Twitter sayfamda yayınlanmıştır)

6 Ağustos 2019 Salı

TEMA VAKFI'NIN KAZ DAĞLARI-KİRAZLI'DAKİ ALTIN MADENİYLE İLGİLİ RESMİ AÇIKLAMASI

TEMA Vakfı’ndan çağrı: Çanakkale Kirazlı’da ÇED’e aykırı davranan işletmeyi durdurun

Çanakkale Kirazlı Siyanürlü Altın Madeni’nin durdurulması için 100.000’e yakın imza toplayan TEMA Vakfı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan bölgede kesilen ağaç sayısının tespitini ve Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporuna aykırı davranan işletmenin durdurulmasını talep etti. TEMA Vakfı, Kirazlı Siyanürlü Altın Madeni ile ilgili bilgi kirliliğinin önüne geçmek için de bir bilgi notu yayımladı.

Altın madeni için bölgede kesilen ağaç sayısını uydu görüntüleri üzerinden 195.000 olarak tespit eden TEMA Vakfı, bu sayının Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve Çanakkale Valiliği tarafından doğrulanması için gereken başvuruyu yaptı. Konuyla ilgili yetkili mercilerden yanıt beklediklerini belirten TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, “Altın madeni, olumlu kararı alan çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) raporunda belirtildiği gibi 45.650 ağaç kesileceği yönünde bir planla Mart 2019’da Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’ndan işletme iznini aldı. Ancak uydu görüntüleri üzerinde yaptığımız incelemeler sonucunda kesilen ağaç sayısının ÇED raporuna aykırı olarak 195.000 adet olduğunu tespit ettik. Bunun üzerine ağaç sayısı ile ilgili kaygılarımızı açıklığa kavuşturmak için 25 gün önce Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve Çanakkale Valiliği gibi taraflara resmi yazı yazdık ve change.org’da bölgenin doğasına ve tüm canlılarına sahip çıkmak için imza kampanyası başlattık. #altındaölümvar etiketiyle sürdürdüğümüz kampanyamıza bugüne kadar yaklaşık 100.000 kişi imza vermiş olmasına rağmen yetkili mercilerden hala herhangi bir yanıt alamadık. Bir an önce ağaç sayısının açıklanmasını, buna göre ÇED'e aykırı işlem yapılıp yapılmadığının belirlenmesini istiyoruz” dedi.

30 Nisan 2019 Salı

TÜRKİYE, DÜNYA OTOMOTİV DEVRİMİNİN KAPISINDAN BAĞIMSIZ BİR ÜRETİCİ OLARAK GİREBİLECEK Mİ?


Cahit UYANIK

“Dünyada köklü bir devrimin eşiğinde bulunan imalat sektörü hangisidir?” diye sorulsa; vereceğim ilk cevap tereddütsüz “Otomotiv sektörü” olur. Yıllardır sabırla hazırlanılan ve artık gerçekleşme sinyalleri veren otomotiv devriminin iki sürükleyicisi var: 1) Elektrikli araçlar, 2) Otonom (sürücüsüz) araçlar. Belki bundan 5-6 yıl sonra yollarda bol miktarda “egzozsuz”, “egzozsuz ve sürücüsüz” otomobil, otobüs ve TIR’la karşılaşabileceğiz.

Nitekim Türkiye’nin şu anda büyük gizlilik perdesi arkasındaki “yerli otomobil” çalışmalarının da, bu gidişata uygun olarak sürdürüldüğü ve ‘Türkiye’nin Otomobili’nin elektrikli ve otonom olarak tasarlandığı geçtiğimiz günlerde resmen açıklandı. Türkiye Otomobili Girişim Grubu (TOGG) Üst Yöneticisi (CEO) Mehmet Gürcan Karakaş, Türkiye'nin küresel anlamda rekabet edebilecek bir marka oluşturmayı hedeflediğini belirterek “Geldiğimiz noktada aracın üzerindeki teknik detayları birebir, -ki 900 bine yakın özellik var-  belirliyoruz, bunları tanımladık hatta Ve 2022'nin ortasında dış dünyadaki araçlar yavaş yavaş piyasaya girmeye başladığında biz de elektrikli aracımızı piyasaya sürmeye başlayacağız. Ve buradaki araç 3'üncü seviyeye hazır otonom bir araç olacak. Ve bir tane yetmez diyerek bir portföy oluşturmamız lazım dedik Seçim basketine (sepetine) girebilmemiz için hedef kitlelerimize göre yeni modeller üzerinden de çalışmamız lazım. Ve tabii ki sürdürülebilir bir başarı için ihracat yapacağız. Bu nedenle zaten küresel anlamda rekabet edebilen bir markadan bahsediyoruz" diye konuştu.

28 Şubat 2019 Perşembe

DÜNYADAKİ "GOLDILOCKS GÜNLERİ" TÜRKİYE İÇİN YAPISAL REFORM FIRSATI SAĞLAYABİLİR


Cahit UYANIK

Ünlü İngiliz yazar Robert Southey, çocuklar için 1837 yılında yayınladığı “Goldilocks ve Üç Ayı (Goldilocks and The Three Bears)” adlı masal kitabının 160-170 yıl sonra, trilyonlarca dolarlık büyüklüğe sahip dünya para ve sermaye piyasalarının jargonuna gireceğini elbette bilemezdi.  1990’lı yıllardan sonra kullanılmaya başlanan “Goldilocks Ekonomisi” kavramı; piyasa yanlısı para politikasına izin veren; makul ekonomik büyüme ve düşük enflasyonu amaçlayan bir iktisadi ortamı tanımlıyor. 2018 yılını oldukça çalkantılı geçiren dünya para ve sermaye piyasalarının, 2019 yılı Ocak ayı itibarıyla Goldilocks senaryosunu devreye aldığı ifade ediliyor. Peki bu ne anlama geliyor, önümüzdeki günlerde dünya ve Türkiye ekonomisi için nasıl sonuçlar doğurabilir ve yıl boyunca bu senaryo geçerli olabilir mi?

Bu konulara geçmeden önce “Goldilocks ve Üç Ayı” masalından bahsedelim. Türkiye’nin en önemli para ve sermaye portföy yönetimi şirketlerinden İş Yatırım’ın Araştırma Direktörü Serhat Gürleyen, kaleme aldığı bir köşe yazısında “Goldilocks ve Üç Ayı” masalını bir piyasa uzmanı gözüyle şöyle özetlemişti:

Goldilocks, ormanda gezinirken kaybolan ve duyduğu güzel yemek kokusunu takip ederek girdiği üç ayının evinin altını üstüne getiren yaramaz bir kız çocuğu… Duyduğu güzel kokuyu takip ederek mutfağa giren Goldilocks; masada üç adet lapa kasesi görür. Önce baba ayının çok büyük kasesindeki lapayı dener; çok sıcak deyip beğenmez. Sonra anne ayının lapasını dener; çok soğuk der bırakır. Sonra bebek ayının lapasını dener; tam istediğim sıcaklıkta der ve götürür (midesine indirir)... Ortalığı karıştırırken bebek ayının sandalyesini kıran ve evin altını üstünü getiren Goldilocks, tatlı uykusundan üç ayının kızgın homurdanmaları ile uyanır. Masallarda kötü son olmayacağı için, ayılara yakalanmadan kaçarak evinin yolunu tutar.”

(Tıklayınız) TÜRKİYE'DE EKONOMİK KRİZ DÖVİZ CEPHESİNDEN BAŞLAR

28 Ocak 2019 Pazartesi

DÜNYA ARTIK DAHA AZ BORÇLANARAK YAŞAMANIN YOLLARINI BULMALI


 Cahit UYANIK

İnternette sörf yaparken hiç “ülke borç saati” siteleri ile karşılaştınız mı? Söz gelimi; “Usdebtclock” adlı web sitesine girildiğinde Amerika Birleşik Devletlerinin (ABD) borç rakamlarının baş döndüren bir hızla arttığı görülebiliyor. Bu yazının yazıldığı 08 Ocak 2019-Salı günü, dünyanın patronu gözüyle bakılan ABD’nin borçları 21 trilyon 923 milyar dolar düzeyindeydi. Buna benzer web siteleri sırf ABD değil, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu bir çok ülkenin ulusal borcunu da anlık (real-time) olarak size gösterebiliyor.

Dünyadaki borçların gelişimini düzenli olarak takip eden Uluslararası Finans Enstitüsü (IIF), 2018’in ilk çeyreğinde gelişmiş ve gelişmekte olan ülke borçlarının, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 11,1 artarak 247 trilyon dolara yükseldiğini açıkladı. Bu borcun 61 trilyon doları finans sektörüne ait iken, 186 trilyon doları ise hane halkları, finans sektörü dışında kalan şirketler ve devlet borçlarından oluşuyordu. Dünyadaki tüm ülkelerin yıllık üretim tutarları toplamının 80 trilyon dolar civarında olduğunu söylersek, bu dev borç stokunun ciddiyeti iyice anlaşılabilir.

18 Ocak 2019 Cuma

DÜNYA BANKASINDAN TÜRKİYE'YE "ÖZEL SEKTÖR BORÇLARINI HAFİFLETİN" UYARISI


Dünya Bankası (DB) geçen hafta paylaştığı "İstikrarı Sağlamak" başlıklı  Türkiye Ekonomik İzleme Raporunda 2019 yılına ilişkin kritik uyarılarda bulundu. DB Türkiye'ye, özel sektör borçlarının planlı şekilde azaltılmamasının, ekonomik durumun daha kötüleşmesine zemin sağlayabileceği uyarısında bulundu. DB Türkiye Ofisinin internet sitesinde yayınlanan konuya ilişkin haber (ara başlıklar bana aittir)  şöyle: 

Mevcut Durum: 

Türkiye'nin yaşadığı ekonomik krizin analizi: Son altı aylık dönemde Yükselen Piyasalar ve Gelişmekte Olan Ekonomiler, azalan sermaye akışları, yavaşlayan küresel ticaret ve emtia fiyatlarındaki oynaklık gibi olumsuzluklar ile karşı karşıya kalmışlardır. Türkiye’de, bu faktörlerin yanında  birikmiş makro ekonomik dengesizlikler, politika algısındaki zayıflık ve yaşanan uluslararası gerginlikler Lirada değer kaybını ve sermaye çıkışlarını tetiklemiştir.

Türkiye'de ekonomik kriz bitti mi? Piyasadaki oynaklık Ağustos ayından bu yana hafiflemiş ve Liranın tekrar değer kazanmaya başlaması ile birlikte dış dengesizlikler azalmıştır. Ancak Türkiye’nin dış finansal durumu halen kırılgan durumdadır ve piyasadaki risk algıları yüksek düzeydedir. Piyasa oynaklığı aynı zamanda yüksek enflasyon, azalan talep ve arz tarafındaki kayda değer düzeltmeler yoluyla reel sektörü de etkilemiştir.