31 Temmuz 2015 Cuma

TÜRKİYE’DEKİ 2 MİLYON SURİYELİ, ÜLKE EKONOMİSİNİ NASIL ETKİLİYOR?


Cahit UYANIK

Türkiye, komşusu Suriye’de yaşanan iç savaş sebebiyle son 2 yıldır, hiç de alışık olmadığı büyüklükte bir mülteci sorunu ile karşı karşıya. Ülkelerinden kaçan yaklaşık iki milyon Suriyeli, Türkiye’ye sığınmış durumda. Bu tablo gösteriyor ki, -iç savaş öncesinde nüfusunun 22 milyon kişi olduğu düşünülürse- her 10 Suriyeliden biri artık Türkiye’de ikamet ediyor. Suriyelilerin yaklaşık yüzde 13’ü yani 250 bini mülteci kamplarında barındırılırken geriye kalan bölümü (Yaklaşık 1.7 milyon kişi), ülkenin neredeyse tamamına yayılmış durumda… Ancak bunların önemli bir kısmının Gaziantep, Kilis, Hatay, Şanlıurfa, Adıyaman, Mardin, Adana, Mersin, Ankara ve İstanbul’da yaşadığı düşünülüyor. Türkiye’nin Suriyeli mültecileri ağırlamak için 6 milyar dolar (16 milyar TL) tutarında para harcadığı, sırf bu amaçla kullanılması için gönderilen dış yardımların sadece 370 milyon dolar düzeyinde kaldığı ise en son dile getirilen rakamlar…

Bu kısa özetten de anlaşılacağı gibi yazımızın konusu Suriyeli mültecilerin Türkiye ekonomisinde yarattığı ve yaratabileceği etkiler… Türkiye, izlediği “açık kapı politikası” yoluyla kabul ettiği Suriyeliler sebebiyle, dünyada “sınırları içinde en çok sayıda mülteci barındıran ülke” durumuna geldi. Oysa tüm Avrupa ülkelerindeki  mülteci sayısı 200 bin dolayında bulunuyor. İngiltere merkezli Küresel İnsani Yardım Programı adlı sivil toplum kuruluşu tarafından her yıl hazırlanan ‘Küresel İnsani Yardım Raporu-2015’e göre, Türkiye insani yardımlarda “küresel stratejik aktör” oldu. Raporda 2013 yılı verileri kullanılarak “Türk hükümetinin Suriyeli göçmenleri konuk etmek üzere harcadığı 1.6 milyar dolar eğer uluslararası bir yardım olsaydı, Türkiye’yi miktar açısından üçüncü en büyük, brüt milli gelirde yardımın aldığı pay açısından ise ikinci büyük yardımda bulunan ülke yapardı” deniliyor. Raporda uluslararası yardımdaki öncülüğü nedeniyle “Dünya İnsani Zirvesi”nin Mayıs 2016’da ilk kez Türkiye’de düzenleneceği belirtiliyor. 26-27 Mayıs 2016’da gerçekleştirilecek zirveye Birleşmiş Milletler de büyük önem veriyor.

Türkiye’nin 6 milyar dolar harcama alicenaplığında bulunarak kazandığı küresel aktörlük unvanı, sokakta nasıl yankılanıyor? Suriyeliler, Türkiye ekonomisinde işsizliği artırdı mı? Hacettepe Üniversitesi Göç ve Siyaset Araştırmaları Merkezi’nin Aralık-2014’te yayınladığı “Türkiye’deki Suriyeliler: Toplumsal Kabul ve Uyum Araştırması” birçok sorunun cevabını vermeye çalışıyor. Araştırma, zaman zaman bazı sorunlar yaşansa da, Türkiye toplumunun Suriyelileri “toplumsal kabul düzeyi”nin olağanüstü yüksek olduğunu ortaya koydu. Ancak Türk vatandaşları, Suriyelilerı misafir olarak değerlendiriyor ve bu nedenle toplumsal kabulün yüksek çıktığı da araştırmada ifade ediliyor. Buna karşılık; Suriyelilerin Türkiye’de geçirdikleri 2-3 yılda 60 bin çocuk doğurmaları, Türkiye’de birçok şirket kurmaları, işyeri açmaları kalıcı olmak istediklerinin göstergesi olarak değerlendiriliyor.

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin (TOBB) verilerine göre 2014 yılında Türkiye’de kurulan 4.736 yabancı ortak sermayeli şirketin 1.257’si; 2015 yılının ilk 5 ayında kurulan 1.950 yabancı ortak sermayeli şirketin 608’i Suriye vatandaşlarına ait… Bu, yabancı ortaklı her 4 şirketten birinin Suriyelilerce kurulduğunun kanıtı… Bu durum, “mültecilerin işsizliğe neden olduğu veya olacağı” yönündeki önyargıları kırıcı özellikler taşıyor. Şöyle ki: Hacettepe Üniversitesinin az önce sözünü ettiğimiz araştırmasında, “Suriyeliler işsizlik yaratıyor mu?” sorusuna yanıt vermenin güç olduğu ifade ediliyor ve “2013-Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre Türkiye’de işsizliğin düştüğü üç il dikkat çekici biçimde Kilis, Gaziantep ve Adıyaman olmuştur. Üstelik sadece işsizlik düşmemiş, istihdam kapasitesi de artmıştır. Bu şaşırtıcı sayılar bize Suriye’den gelen sığınmacıların yarattığı yeni ekonomiyi göstermektedir. Yine pek çok Suriyeli işadamının kriz nedeniyle Türkiye’ye sermaye taşıdığı ve bunun da ciddi bir dış sermaye girişi sağladığına dair iddialar mevcuttur” deniliyor. Yani sokaklarda dilenen veya dilendirilenler bir yana; Suriyeliler kendi göbeğini kesen, hatta Türkiye ekonomisine olumlu etki sağlayan bir görünüm sergiliyorlar.

Kişisel deneyimlerimize göre; Suriyelilerin belki de en büyük şansları, Türkiye’nin orta gelir düzeyine (yani 10 bin dolarlık kişi başı gelir düzeyine) çıkmış bir ülke olması… Bu durum, dünyadaki diğer orta gelir düzeyindeki benzerlerinde olduğu gibi, Türk vatandaşlarının “ağır ve yorucu işleri  beğenmemesi” eğilimini yaratıyor ki, burada devreye Suriyeliler giriyor. Düşük ücretlerle çalışmayı kabul ederek ekonomik canlılığın sürmesini sağlıyorlar…  Suriyelilerin Türkiye ekonomisinde yarattığı bir başka etki ise oluşturdukları ek taleple gıda fiyatlarını yukarı çekmeleri olabilir. Türkiye, 2-3 yıldır gıda fiyat artışında mevsim koşullarının etkisini hep konuşuyor ancak Suriyelilerin etkisi henüz gündeme gelmiş değil. Ancak kötü giden mevsim koşulları ile kararsız bir dengede bulunan gıda fiyatlarının, Suriyelilerin ek talebiyle  yukarı doğru hareketlenmesi mümkün. Yine Suriyelilerin barınma talebi nedeniyle pek çok şehirde ev kiralarının artması ve bunun enflasyonu artırıcı yönde etkilemesi de söz konusu olabilir.

Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM) ile Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı’nın (TESEV)  sahada çalışarak elde ettiği bulgulara dayandırdığı ve Ocak-2015 tarihinde yayınladığı “Suriyeli Sığınmacıların Türkiye’ye Etkileri” başlıklı araştırmada  ise ‘ekonomik etkiler’ şu şekilde sıralanıyor:  

• Suriyelilerin ekonomik alandaki etkilerine genel olarak bakıldığında risk ve fırsatların iç içe geçtiği bir tablo söz konusudur.
• Kiralarda artış gözlenmektedir ve kiralık ev bulmak giderek zorlaşmaktadır.
• Sınır illerinde enflasyon artışı ortaya çıkmıştır.
• Özellikle küçük işletmelerde kaçak işçi çalıştırma yaygınlaşmaktadır.
• Kaçak Suriyeli çalıştıran ve çalıştırmayan firmalar arasında haksız rekabet ortaya çıkmaktadır.
• Yerel halk iş fırsatlarının ellerinden alındığına inanmaktadır. Ancak iş dünyası açısından bakıldığında bu iddianın karşılığının olmadığı görülmektedir.  Normal şartlarda işini kaybedecek kişiler de Suriyeliler nedeni ile işsiz kaldığını düşünmektedir. Ayrıca sığınmacılar genelde yerel halkın çalışmayı tercih etmediği alanlarda istihdam edilmektedir. Böylece vasıfsız işgücü gerektiren iş kollarında işgücü açığı kapanmaktadır.
• Suriyelilerin sınır illerinde işgücü açığını kapatması bölgedeki yatırım ortamına olumlu katkı sunmaktadır.
• Ücret düzeyinde önemli düşme gözlenmektedir.
• Suriye’deki ve Türkiye’deki Suriyelilere sağlanan insani yardım malzemelerinin ve hizmetlerin yerel firmalardan temin edilmesi, özellikle gıda ve tekstil firmaları için bir fırsat oluşturmaktadır.
• Başta Halep’ten olmak üzere, tüccar ve yatırımcı Suriyeliler de Türkiye’ye gelmektedir. Deniz ve limanın varlığı bu Suriyeliler için Mersin’i bir cazibe merkezi kılmaktadır. Bu konuda öne çıkan bir diğer il Gaziantep’tir.
• Gaziantep Ticaret Odası’na kayıtlı Suriyeli firma sayısı iç savaş öncesinde 60 civarında iken 2014 Ekim itibarıyla 209’a yükselmiştir.
• Suriyeli sermayenin Türkiye’ye kanalize olması ile ilgili büyük fırsatların kaçtığı ileri sürülmektedir.
• Ortadoğu ülkeleri ile ticaret ve yatırım ilişkisi olan ve o pazarları iyi bilen Suriyeli tüccar ve yatırımcılar bu ülkeler ile olan ticaret ve yatırım ilişkisine katkı sunmaktadır.
• Suriyeliler küçük işletmeler (fırın, ayakkabı üretimi, vb.) yoluyla üretim ve ticarete katkı sağlamaktadır. Ancak bu işletmelerin tamamına yakınının kaçak olması dolayısıyla vergi vb. yasal yükümlülükleri yerine getirmemeleri haksız rekabete neden olmaktadır.

İki bilimsel çalışma, TOBB’un verileri ve kişisel deneyimlerimizin ortaya koyduğu sonuç şöyle özetlenebilir: Suriyeliler, gerek işgücü gerekse sermaye olarak Türkiye ekonomisine yavaş yavaş entegre oluyorlar. Bu entegrasyonun sağlıklı olması ve ülke ekonomisini olumlu yönde etkileyecek şekilde gelişmesi için Türkiye’nin bir eylem planı ve yol haritası ortaya koyması gerekiyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder