Takvimler 31 Temmuz 1959’u
gösterdiğinde Türkiye, Avrupa Ekonomik Topluluğu’na (AET) tam üye olmak için
başvurdu. Yani içinde bulunduğumuz 2015 yılından tam 56 yıl önce… Bu yazıdaki
amacımız artık tüm boyutlarıyla incelenmiş ve irdelenmiş AB-Türkiye
ilişkilerini anlatmak değil.
Türkiye’nin yarım yüzyılı
geçen Avrupa Birliğine (AB) tam üyelik macerasında bir başka önemli tarih ise 5
Mart 1995’ti. Yani 20 yıl önce… Bu tarihte alınan karar uyarınca Türkiye ile AB
arasındaki Gümrük Birliği, 1 Ocak 1996 tarihinde yürürlüğe girdi. İlgimizi
çeken şey, 20 yıldır uygulanan işte bu Gümrük Birliği anlaşmasının revize
edilmesine karar verilmesi…
AB ile Türkiye arasındaki dış
ticareti ikiye katlaması beklenen değişiklik çalışması, 12 Mayıs 2015
itibarıyla resmen ilan edilerek başlatıldı.
Brüksel’de
düzenlenen basın toplantısında AB’nin Ticaretten Sorumlu Üyesi Cecilia
Malmström, revize ihtiyacını “Eski anlaşma, gerçekten çok eski” ifadelerini
kullanarak ortaya koydu. Gelinen aşamayı Türkiye ile AB arasındaki ticaret
ilişkileri açısından “dönüm noktası” olarak niteleyen Malmström, amacın mevcut
yapının ve işleyişinin iyileştirilmesi olduğunu belirterek, “Gümrük Birliği’ni
modernize etmenin zamanı çoktan geldi” dedi. Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci de AB
ile Gümrük Birliği ilişkisini daha adil yapıya ulaştırmak ve derinleştirmek
adına ilk adımın atıldığını anlatarak,
Türkiye’nin revizyondan 5 beklentisini şöyle sıraladı:
1)
Eşit ortak olarak, AB’nin danışma ve karar alma mekanizmalarına etkin katılmak.
2)
Üçüncü taraflarla AB’nin yaptığı serbest ticaret anlaşmalarına uyum kapsamında
yaşanan
sorunlara kalıcı çözüm sağlanması.
3)
Karayolu (TIR taşımacılığı) kotalarının kaldırılması.
4)
Tarım, kamu alımları ve hizmetler alanındaki ilişkilerin geliştirilip
derinleştirilmesi.
5)
AB ile ABD arasındaki Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı’na (TTIP) Türkiye’nin
de katılımının sağlanması.
“Gümrük Birliğinin revize
edilmesi” denilince, öyle kolay bir süreçten bahsetmiyoruz. AB ile Türkiye
arasındaki revizyon müzakerelerinin başlamasının en erken 2016 yılı ortalarını
bulabileceği düşünülüyor. AB Komisyonu, bu müzakereler öncesinde bir ‘etki
değerlendirmesi’ yapma doğrultusunda çalışmalara başlayacak. Sonrasında ise bu
çalışma temel alınarak 28 üye ülkeden güncelleme müzakerelerine başlayabilmek
için yetkilendirme talep edilecek.
Peki Türkiye bu konuda ne
yapacak? Türkiye aslında, Gümrük Birliğini imzaladıktan 5-6 yıl sonra
anlaşmadan şikayet etmeye başlamıştı. Çünkü Türkiye, AB’nin üçüncü ülkelerle
imzaladığı serbest ticaret anlaşmalarına kayıtsız-şartsız uymak zorunda
kalıyordu. Üstelik, bu anlaşmalar yapılırken, -karar mekanizmalarında yeri
olmadığı için- fikri de sorulmuyordu. Böylece Türkiye, Gümrük Birliğinden
dolayı “AB’nin ortağı durumunda ama üyesi olmayan bir ülke” statüsüyle, başka
ülkeler için kolay ihracat yapılan bir pazar konumuna düşüyordu. İş ithalata
gelince, AB üyesi ülkelere açılan kapılar Türkiye’ye kapatılıyordu. Türkiye
hep, haksız yere uğradığı bu kayıplara vurgu yaptı. Konu yıllarca hem medyaya
anlatıldı, hem de resmi raporlarda sıkça yer buldu. AB’nin bir serbest ticaret anlaşması
imzalarken, Türkiye’yi de dikkate alarak, kendi üyeleri ile aynı şekilde
değerlendirmesi gerektiği ifade edildi ve hep haklı bulundu.
AB’nin 28 Mart 2014’te
yayınladığı “AB-Türkiye Gümrük Birliği Değerlendirmesi” adlı resmi raporda serbest
ticaret anlaşmalarının bir asimetri yarattığı açıkça kabul ediliyor. AB’nin
serbest ticaret anlaşması imzaladığı ülke sayısı 48 iken, Türkiye’nin
imzaladığı ülke sayısı 9 olarak ifade ediliyor ve “Türk şirketleri AB’nin STA
müzakere ettiği pazarlardan bazılarına doğrudan karşılıklı erişim imkanı
bulamamıştır. Bu durum AB’li ihracatçılar karşısında Türk şirketleri için bir
rekabet dezavantajı doğurmuş, Türkiye’nin bu ülkeler ile ticaret
müzakerelerindeki pozisyonunu zayıflatmış ve ticaretin saptırılması durumu ile
karşı karşıya bırakmıştır” deniliyor. İşte şimdi AB ile revizyon
müzakerelerinde bu konu ayrıntısıyla ele alınacak. Türkiye’nin serbest ticaret
anlaşmalarından tam ve düzgün yararlanması için bir mekanizma kurulmaya
çalışılacak. Belki de Türkiye, AB’nin ortak dış ticaret politikasını yürüttüğü
komiteye katılabilecek.
Taşıma belgeleri kotası da bir
başka sorun. AB ülkelerine ihracatını daha çok karayolundan TIR’larla yapan
Türkiye, kotaya bağlanan bu alanda çok zorlanıyor. Hatta bazı uzmanlar taşıma
belgesi kotalarını, “AB tarafından kullanılan ve Türk ihracatçısını
yavaşlatmaya dönük tarife dışı engel” olarak değerlendiriyor. Konuyu tam
anlatabilmek için somut bir örnek verelim: Sözgelimi, geçen yıl sonunda
İstanbul’da İtalyan yetkililerle yapılan bir toplantıda, Türk taşıma şirketleri
sıkıntılarını şöyle dile getirdi:
“Son 5 yılda İtalya ile
ticaretimiz yüzde 45 arttı. Ama taşımalar için kota artışı yapılmadı. Kotamız
31 bindi. Ticaret oranına bağlı bir artış olsaydı, sayının 45 bine çıkması
gerekirdi. Ama olmadı. 2008’den bu yana konuyu görüşmek istiyoruz ama başarılı
olamıyoruz. Belgeler 2 aylık dilimler halinde dağıtılıyor ve son 15 günde belge
bulunamıyor. O zaman ticaret aksıyor. Mallar depolarda, gümrüklerde bekliyor.”
AB-TÜRKİYE GÜMRÜK BİRLİĞİ DEĞİŞİKLİK MÜZAKERELERİ, SIĞINMACI PAZARLIĞININ GÖLGESİNDE KALDI
AB-TÜRKİYE GÜMRÜK BİRLİĞİ DEĞİŞİKLİK MÜZAKERELERİ, SIĞINMACI PAZARLIĞININ GÖLGESİNDE KALDI
İşte bunun içindir ki, Gümrük Birliğinin
revize edileceği açıklandığında Uluslararası Nakliyeciler Derneği (UND), gazete ilanı vererek AB’ye ihracatın yüzde
50’sini taşıdıklarını; transit geçmek zorunda kaldıkları ve taşıma yaptıkları
AB ülkelerinden yetersiz izin belgesi verildiğini ifade ederek “Saygın
üniversitelerin bilimsel araştırmaları sonucunda bu sebeplerle her yıl
ihracatımızdan 6.5 milyar dolar kaybedildiği tespit edildi” görüşünü savundu. Ardından da kamuoyuna şu çarpıcı soru yöneltildi:
“Malları taşıyan araçlar yasaklı iken, mallar serbest olabilir mi?”
Türkiye’nin AB ile revizyon
görüşmelerinde üzerinde önemle durduğu bir başka konu ise AB ile ABD arasında
müzakereleri süren Transatlantik Ticaret ve
Yatırım Ortaklığı’na (TTIP) Türkiye’nin de dahil edilmesi. Dünya ticaretinin
iki büyük gücünün 2013 yılında başlattığı ve 2018’de bitirmeyi hedeflediği TTIP
müzakerelerine Türkiye dahil edilmedi. Oysa Türkiye, Gümrük Birliği anlaşması
gereği AB ile aynı gümrük oranlarını uyguluyor. Türkiye TTIP’a dahil edilmezse,
-serbest ticaret anlaşmalarında olduğu gibi- dış ticarette dezavantajlı bir
konuma düşebilir. AB Bakanı ve
Başmüzakereci Volkan Bozkır, durumu “Gümrük Birliği anlaşmasından dolayı, TTIP
yürürlüğe girdiği takdirde ABD'de üretilen bütün mallar Türkiye'ye gümrüksüz
girecek. Ama bizim ürünlerimiz aynı şekilde sıfır gümrükle satılamayacak.
Belki 5-10 senelik dönemde 50
milyar dolara yükselebilecek bir zarardan bahsediliyor. Onun için biz TTIP
Anlaşması'na (TTIP yürürlüğe girdiğinde, Gümrük Birliği ülkelerinde uygulanır)
maddesi konulmasını istiyoruz. Bu aşağı-yukarı kabul gördü" diyor.
Gümrük Birliğinin revize
edilmesinin en önemli boyutlarından biri de yeni sektörlerin anlaşmaya dahil edilecek olması… Revize
müzakerelerinde şu anda Gümrük Birliğine dahil olmayan tarım, hizmetler ve kamu alımlarının da
kapsama alınması görüşülecek. Güncelleştirmelerde
anlaşma sağlanırsa, halen 160 milyar dolar düzeyindeki AB-Türkiye dış
ticaretinin 300 milyar dolara çıkabileceği tahmin ediliyor.
Türkiye, Gümrük Birliği
revizyon müzakerelerini AB Bakanlığı ve Ekonomi Bakanlığının öncülüğünde
sürdürecek. Ancak bu müzakerelere çok iyi hazırlanmak gerekiyor. Özellikle
genel seçimlerden sonra, hangi parti iktidara gelirse gelsin meselenin öncelikli
olarak ele alınıp, (bir daha en az 20 yıl konuya el atılamayacağı gerçeğinden
hareketle), vizyoner bir bakış açısıyla değerlendirilmesi gerekiyor. Kurulduğu
1965 yılından bu yana AB ile ilgili konular üzerinde çalışan İktisadi Kalkınma
Vakfı (İKV), devletin yürüttüğü müzakerelerde
mutlaka özel sektörün desteğinin alınmasını istiyor. Bu amaçla etkin bir
kamu-özel sektör irtibat mekanizmasının oluşturulmasını öneren İKV, müzakere
ekibine özel sektörden bir temsilcinin alınmasında ısrarcı.
(Bu yazı, Diplomatik Gözlem Dergisinin Haziran-2015 tarihli sayısında yayınlanmıştır.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder