Cahit UYANIK
Türkiye ile Avrupa
Birliği (AB) geçen yılın sonbahar
aylarından bu yana odağında Suriyeli ve diğer Orta Doğu ve Orta Asya
ülkelerinden gelen sığınmacıların bulunduğu sıkı bir pazarlığın içinde. 18-19
Mart 2016 tarihinde toplanan zirvedeki uzlaşma ile bu konuda önemli bir mesafe alındı.
Ancak; milyonlarca sığınmacıyı yakından ilgilendiren ve insani boyutu hayli
yüksek olan bu mesele kamuoyu önünde büyük bir ilgi ile tartışılırken, AB-Türkiye
ilişkileri açısından bir başka önemli gelişmeyi gölgede bıraktı: 20 yıllık sorunlu
uygulamadan sonra, geçen yıl değiştirilmesi resmen ve ortak açıklama ile kararlaştırılan
Gümrük Birliği Anlaşması... Zaten Türkiye-AB Zirvesi Ortak Açıklamasında bu konuya
sadece bir cümle ile yer verilerek “Türkiye ve AB, Gümrük Birliği'nin iyileştirilmesi konusunda devam
etmekte olan çalışmaları memnuniyetle karşılamıştır” denildi ve herhangi bir
ayrıntıya girilmedi. Belli ki bu konu üzerinde ayrıntısıyla durulmamıştı.
Oysa geçen yıl
Mayıs ayında revize edileceği AB ve Türkiye’nin ortak açıklaması ile ilan
edilen Gümrük Birliği değişiklikleri konusundaki müzakerelerin, 2016 yılı
ilkbahar aylarında başlaması planlanıyordu. Ancak sığınmacı krizinin daha acil
ve öncelikli bir hale gelmesiyle Gümrük Birliği müzakerelerinin 6 aylık bir
gecikmeyle, sonbahar aylarına sarkması kesinleşti.
Neden? Çünkü Gümrük
Birliği anlaşmasının değiştirilmesi için resmi müzakerelere başlamadan önce;
1) Her iki tarafın
da etki analizi çalışması yapması,
2) İç kamuoyları
ile istişare gerçekleştirmesi ve
3) Müzakereye
başlayabilmeye yönelik onay süreçlerini tamamlaması
gerekiyor. Bu
süreçlerin henüz hiç biri bitirilmiş değil. Tabii Türkiye için nispeten daha kolay
olan bu süreçler; AB için hayli zorlu. Çünkü 28 üyenin tek tek bu süreçleri
tamamlaması ve kendi içerisinde bir konsensusa varıp “Evet, Türkiye ile şu
pozisyonu içerecek şekilde Gümrük Birliği değişikliklerini müzakere etmeye
hazırız” demeleri gerekiyor. Şimdiden altı aylık gecikme yaşanan, belki 1-2 yıl
sürecek ön onay ve yine 1 yıl sürebilecek esas müzakere süreci; Gümrük Birliği
değişikliklerinin 2020’ye doğru ancak hayata geçebilme ihtimalini içinde
barındırıyor.
Peki Türkiye,
Gümrük Birliği anlaşması revizyonuna nasıl hazırlanıyor? Bu sorunun cevabını
vermeden önce, Türkiye’nin bu meseleye nasıl baktığını anlamak gerekiyor.
Ekonomi Bakanlığının bir çalışmasına göre;
AB ile uygulanan Gümrük Birliği anlaşması ‘asimetrik’ yani dengesi
bozuk. Ayrıca öngörülen süreden daha uzun süredir uygulandığı için (Burada
Gümrük Birliğinin bir süre uygulandıktan sonra tam üyeliğe geçileceği, ancak
bunun gerçekleşmemesi sebebiyle anlaşmanın gereğinden çok süre uygulanmak
zorunda kalındığı ima ediliyor) birçok ‘sistemik
sorun’a sebep oluyor. Ekonomi Bakanlığı bu sistemik sorunları şöyle sıralıyor:
1) Gümrük Birliği
ile ilgili alanlarda AB’nin karar alma süreçlerinde Türkiye’nin yer almaması,
2) AB’nin
imzaladığı serbest ticaret anlaşmalarının Türkiye tarafından üstlenilmesi
gereğinin yarattığı güçlükler,
3) Gümrük Birliğinden tam olarak
yararlanılmasını engelleyen karayolu kotaları.
Ekonomi Bakanlığına
göre, bu sistemik sorunların yanı sıra AB son yıllarda imzaladığı yeni nesil
serbest ticaret anlaşmaları ile tarım, hizmetler, yatırımlar ve kamu alımları
gibi alanlarda üçüncü ülkelerle, Türkiye ile olan ortaklık anlaşmasından daha
derin tercihli düzenlemelere gitti. Türkiye de benzer şekilde, Gümrük
Birliğinden daha geniş serbest ticaret anlaşmaları müzakere etmeye başladı.
Güney Kore ile hizmetler ve yatırım, Peru ile hizmetler, Singapur ve Japonya
ile hizmetler, yatırımlar ve kamu alımları anlaşma müzakereleri buna örnek
verilebilir. Türkiye, AB ile ekonomik ve ticari ilişkilerin; her iki tarafın da
girdiği yeni akımlar çerçevesinde geliştirmesinde fayda olduğunu düşünüyor.
Yeniden Gümrük
Birliği anlaşması değişikliği sürecinde Türkiye’nin yaptığı çalışmaların ayrıntılarına dönersek… Türkiye özellikle ilk maddede yer alan etki
analizi çalışması ve ikinci maddedeki iç istişare süreci için hazırlıklara
başladı. Sivil toplum kuruluşları ile 17 Ağustos 2015 ve 1 Eylül 2015
tarihlerinde iki toplantı gerçekleştirildi. Ekonomi Bakanlığı bunun yanı sıra
Gümrük Birliği konusunda, kendisinin paydaş olduğuna inanan kurumların sürece katkı
vermesi amacıyla, içerisinde çeşitli soruların bulunduğu ‘görüş bildirme
formları’ hazırlayarak bunlara verilen cevapları toplamaya başladı.
Formlarda
paydaşlara Gümrük Birliğinin genişletileceği hizmetler, kamu alımları, tarım
sektörüne yönelik soruların yanı sıra; tarife ve tarife dışı engeller, gümrük
uygulamaları, mevzuat ve standartlar konusunda yaşadıkları sorunların neler
olduğu soruları yöneltilerek, çözüm önerilerini belirtmeleri de isteniyor. Toplantılar
yapıldıkça bu tip formların sayısı artarken, sektör oyuncularına kendi sektörlerinin
spesifik sorun ve beklentilerine yönelik daha ayrıntılı sorular
yöneltiliyor.
Gümrük Birliği
anlaşmasının revize edilmesi denilince; AB ile Amerika Birleşik Devletleri
(ABD) arasında halen görüşmeleri süren Trans Atlantik Yatırım Ortaklığı (TTIP)
müzakerelerine değinmemek olmaz. Çünkü henüz uzmanlar tarafından fazla dillendirilmese
de AB’nin ABD ile yürüttüğü TTIP müzakerelerindeki durumunun netleşmesi ve Türkiye
ile gideceği Gümrük Birliği revizyonunun doğrudan ilişkisi bulunuyor. Çünkü
yapılacak etki analizi ve tartışmalar yaşanacağı kesin olan onay sürecinde, ABD
ile gidilecek böylesi büyük bir anlaşmanın tesirlerini öngörmemek mümkün değil.
ABD ile 2013
yılında başlayan TTIP müzakerelerinin 2017 yılı içinde bitirileceği ve yürürlüğe girmesi için sürecin
başlayabileceği düşünülüyor. Anlaşma sağlanırsa dünya
hâsılasının yaklaşık olarak yarısını ve dünya ticaretinin yaklaşık olarak üçte
birini oluşturan iki ekonomik blok gümrük vergilerini sıfırlayacak, gümrük dışı
engelleri azaltacak ve birbirlerine yatırım kolaylıkları sağlayacak. Böylece de
dünyanın en büyük serbest pazarını oluşturacaklar.
Ancak TTIP görüşmelerini yürüten her iki taraf da,
Türkiye konusunda bir uzlaşmaya varmış değil. Bir düzenleme yapılmazsa bu
anlaşmadan ciddi zarar göreceğini her fırsatta söyleyen Türkiye'nin
endişelerine hak veriyorlar ve gerekli çalışmaların yapılacağını belirtmekle yetiniyorlar.
AB, Türkiye'nin anlaşmaya dahil olmak için ABD'yle TTIP’a paralel bir ticaret
anlaşması yapması gerektiğini konusunda ısrarcı. ABD ise sorunun AB-Türkiye
arasında olduğunu söyleyerek, meselenin Gümrük Birliği şartlarında yapılacak
bir değişikle çözülmesini öneriyor. Yöntem konusunda bir fikir birliği henüz
yok.
Türkiye, TTIP Anlaşması öncesinde
Gümrük Birliği anlaşması değişikliğinin gerçekleştirilmesini istiyor. Çünkü uzmanlara
göre eğer
AB ve Türkiye, Gümrük Birliği’ni güncellemeyi başarırsa; sanayi mamullerinin
ötesine geçilerek hizmetler, kamu alımları ve tarımsal ürünler de Gümrük
Birliği’ne dahil olacak. Bunun da anlamı şu: AB ve ABD arasında müzakere
edilmekte olan TTIP’in içeriği ve Türkiye ile AB arasındaki Gümrük Birliği
arasında büyük ölçüde bir örtüşme sağlanmış olacak. Böylece bir sorun kalmamış
olacak. Peki bu olmazsa? Uzun yıllardır gündemde olan ABD ve Türkiye arasında
ikili serbest ticaret anlaşmasının TTIP’den bağımsız olarak müzakere edilmesi gerekeceği
düşünülüyor. İşte bu nedenle Gümrük Birliği anlaşması değişikliği kritik önem
taşıyor ve yazının başında bir ihtimal olarak belirttiğimiz 2020’ye sarkan 3-4
yıllık gecikmeye pek tahammülü bulunmuyor.
Nihayetinde şu anda
Gümrük Birliğini müzakere etmeye başlamak için nispeten belirsiz bir ortam var.
Fakat anlaşılıyor ki, iyi müzakere edilerek anlaşmaya varılan bir Gümrük
Birliği anlaşması değişikliği; AB-Türkiye ilişkilerinin yanı sıra,
AB-ABD-Türkiye ilişkilerini de yakından etkileyebilir. Nitekim Türkiye, her
zemin ve her ortamda bu konuya ‘acil bir çözüm’ bulunması gerektiğini hep dile
getiriyor. İşte 2016 yılının sonbahar ayları, şu anda muallakta olan Gümrük
Birliği ile ilgili bütün bu çetrefil konuların açıklığa kavuşacağı bir zaman
dilimi haline gelebilir.
(Bu yazı Diplomatik Gözlem Dergisinin Nisan-2016 tarihli sayısında yayınlanmıştır.)
20 YILLIK GÜMRÜK BİRLİĞİ ANLAŞMASI DEĞİŞTİRİLİYOR
20 YILLIK GÜMRÜK BİRLİĞİ ANLAŞMASI DEĞİŞTİRİLİYOR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder