Trump, seçim kampanyasında “Amerika’yı Yeniden Güçlü Yap” sloganını başarıyla kullanmış ve geniş kitleleri etkilemişti. Aradan geçen 8 ayda “Trumponomics” olarak adlandırılan ekonomi politikasının ana taşıyıcı kolonlarını kurmakta ciddi bir ilerleme sağlanamadı.
Cahit UYANIK
Cahit UYANIK
ABD’de başkanlar için, görev dönemlerinin son 6-8 aylarında
“topal ördek” deyimi kullanılır. Bu, başkanların görev süresi bitimine
yaklaştıkça giderek etkinliğinin azalması eğilimi için üretilmiş bir siyasi tanımlamadır.
Başkan, yetkilerini tam olarak
kullanamadığı için ‘tek ayağı üzerinde durmaya çalışan bir ördeğe’ benzetilir. Topal
ördek tanımı, başkanlık seçimi sonucunun kesin olarak belirlendiği ve devir
teslim yapılacağı Kasım-Ocak arasındaki 10 haftada iyice zirveye çıkar. Bu
deyimin öznesi olmaktan hiç bir başkanın kaçması mümkün değildir.
Ancak görevi devralan yeni başkanların “topal ördek” dönemini
sürdürmesi de (ABD’de son 8 aydır yaşanılan gibi) pek rastlanılan bir durum
değildir. Çünkü yeni başkanların en rahat ettiği dönem, seçildiğinin ilk aylarıdır
denilebilir. Kamuoyu desteğinin zirvede olduğu bu zaman diliminde, geniş
kitlelerin beklediği ekonomik reformlara girişilerek verilen vaatler tutulmaya
çalışılır. Aslına bakılırsa tüm demokratik ülkelerde de benzeri bir durum
yaşanır.
ABD’nin 45’inci başkanlığına seçilen Donald Trump ise hiç
beklenmedik şekilde “topal ördek” gibi veya
yeni bir şekilde tanımlanması gereken bir siyasi durumu yaşıyor. Seçilmesinde
açıkladığı iddialı ekonomik vaatlerin büyük rolü olan Trump, bir türlü istediği
adımları atamıyor. Yani Trump görevi devraldığı ilk 7-8 ayda “topal ördek” olarak
değilse bile, “iş yapamaz ördek” olarak
tanımlanabilir. Elbette Trump’ın yaşattığı bu tatsız sürpriz, Amerikan
ekonomisi, dünya ve Türkiye ekonomisinde de değişik etkiler yaratıyor.
Trump, seçim kampanyasında “Amerika’yı Yeniden Güçlü Yap”
sloganını başarıyla kullanmış ve geniş kitleleri etkilemişti. Bu sloganın arka
planında ise ağırlıklı olarak ekonomik vaatler bulunuyordu. “Trumponomics”
olarak adlandırılan ekonomi politikasının ana taşıyıcı kolonlarını kurmakta ciddi
bir ilerleme sağlanamadı. Şöyle ki:
- Kurumlar vergisi
oranında büyük indirim içeren vergi reformu yapılacaktı ancak bu konudaki ilk
ciddi taslağın sonbaharda ortaya çıkması bekleniyor.
- Obamacare Sağlık
Reformunun kaldırılarak, başka bir sağlık reformuna geçilmesi öngörülüyordu.
Ancak Trump bu konuda kendi partisinin milletvekillerinin de muhalefetiyle
karşılaştı ve 3 defa denemesine rağmen ilgili tasarıyı kanunlaştıramadı. Trump’ın
sağlık politikasıyla ilgili bu girişimleri, para ve sermaye piyasalarınca
dikkatle izlendi. Yerine getirilemeyince de dolar güç kaybetti.
- 1 trilyon dolarlık
yeni alt yapı kurma ve eskimiş alt yapıları yenileme yatırımları yapma
konusunda açıklanmış bir eylem planı henüz ufukta görünmüyor.
- ABD’ye 500 milyar
dolarlık ihracat yapan, parası yuanı sabit tutarak kendisine hak etmediği bir
avantaj sağladığı belirtilen Çin’in döviz manipülatörü ilan edileceği sözü
verilmişken; bundan ağırlıklı olarak siyasi sebeplerle vazgeçildi.
Trump’ın nisbi
ilerleme sağlayabildiği ekonomik reform vaatleri ise şunlar:
- ABD’nin gümrük
vergilerini artırıp ithalatı caydırmak ve artırılan gümrükler yoluyla ülkede fabrika
kurularak üretimi yeniden cazip kılmak hedeflenmişti. ABD henüz gümrük
vergilerini artırmadı ama ekonomide korumacılığa yönelik bazı önlemler aldı. Vergilerin
artırılacağı tehdidi ile Apple, Foxconn,
Toyota, Intel, Ford, FiatChrysler, Amazon, Softbank (Japonya), General Motors gibi
şirketler yurt dışında değil ABD’ye yatırım yapacağını bildirdi.
- Kaçak işçiliğin
önlenmesi için Meksika sınırına duvar örülmesi ve yasa dışı emek göçünün
önlenerek Amerikan vatandaşlarına iş alanı açılması planlanmıştı. Trump duvar
inşa etmek için gerekli izni ve 20 milyar dolarlık ödeneği sağladı. Ancak söz
verdiği gibi, duvarın maliyetini Meksika’dan nasıl tahsil edeceğini henüz açıklamadı.
- ABD’nin taraf olduğu
Trans Pasifik Ortaklığı (TPP) Antlaşması ve Paris İklim Sözleşmesinden çıkıldı.
Kuzey Amerika Serbest Ticaret Antlaşmasını (NAFTA) revize etmek için ilk
görüşmeler yapıldı ancak henüz ilerleme sağlanmış değil. Avrupa Birliği (AB)
ile müzakeresi süren Trans Atlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP) görüşmeleri
ise fiilen askıya alındı. Oysa bu anlaşmanın 2018’de hayata geçmesi
bekleniyordu.
Trump’ın her fırsatta Amerikalıların iş bulmasını
kolaylaştıracağını ve gelirlerini artıracağını belirttiği ekonomik vaatlerinde
gelinen nokta çok parlak görünmüyor. ABD’de halen işsizlik yüzde 4,2 düzeyinde.
Ancak bu rakam 2009 yılında yüzde 10’du. İşsizlik bu kadar düşük olmasına
rağmen, Trump’ın iş vaat ederek nasıl iktidara geldiği de bir başka soru.
Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyelerinden Prof. Dr. Erinç Yeldan’a göre, 2008
yılında ABD’de işgücüne katılma oranı yüzde 72 civarında iken, şu anda bu veri
yüzde 62’ye düştü. Yani işsizliğin yüzde 4,2 olması sağlıklı bir gösterge değil.
İnsanlar iş bulmaktan ümidini yitirdiği için, işgücünün dışına çıkıyorlar. İşte
Trump aslında, Yeldan’ın belirttiği bu iş bulmaktan ümidini kesmiş insanlara hitap
ediyor olabilir. Bu kişiler, Trump’ın iyileştirdiği ekonomik şartlar altında,
yeniden işgücü piyasasına dönebileceklerini hesaplıyorlar. Ayrıca ABD’de 6 milyondan
fazla kişi yarı zamanlı işlerde çalışıyor ama tam zamanlı işlere geçmek istiyorlar.
Bu da ABD’de gizli işsizlik yaşandığı tartışmalarının bir başka boyutu. ABD’de
çok uzun yıllardır ücretlerin reel olarak artmaması da, Trump gibi popülist
vaatlerde bulunan politikacıların şansını artıran gizli bir gerekçe.
Trump’tan iş ve reel anlamda gelir artışı beklenmesine
rağmen, bunu sağlayıcı adımların atılmadığı ABD kamuoyunda hakim bir düşünce. Yaşanan
bu durum, Trump’a “ilk aylarında kamuoyu desteğinin en hızlı azaldığı başkan
olma” unvanını da getirdi. Trump’a destek vermeyenlerin oranı yüzde 60’a çıktı.
Bütün bu gelişmeler sonucunda, beklentilerin tersine dolar güç kaybetmeye
başladı. Trump’ın başkan seçildiği Kasım-2016’dan sonra yapılan tahminlerde
dolar-euro paritesinin 2017 sonunda 1,10’lardan 1,0’a kadar ineceği, yani 1
doların 1 euro olacağı bile tahmin ediliyordu. Ancak aradan geçen yaklaşık 10
ayda tam tersi yaşandı ve dolar-euro paritesi 1,18’e kadar çıktı. Trump’ın
çekingen ekonomik politikalarının sürmesi halinde, bu paritenin 1,25’e kadar çıkabileceği
düşünülüyor.
Trump’ın ekonomik vaatleri konusunda ağırdan alması ve yakın
gelecekte de söz verdiği şeyleri yapmasının beklenmemesi Türkiye’nin işine
yaradı. Bu konudaki gelişmeleri de şöyle özetleyebiliriz:
- ABD dolarının zayıflaması ile gelişmekte olan ülke paraları
ve piyasalarına ilgi yeniden canlandı. Sıcak para girişinden Türkiye de
nasibini aldı. İzlenen yüksek faiz politikasının desteği ile Türkiye’de dolar
kuru istikrar kazandı. 2018 başında TL faizlerinin inişe geçmesi bekleniyor.
- Türkiye dolarla
hammadde ve ara malları alıp, euro ile satan bir ülke. Bu sebeple euronun
dolara karşı güç kaybettiği 2015’te 8 milyar dolar, 2016’da yaklaşık 4 milyar
dolar olumsuz parite etkisi yaşanmıştı. Yani aynı miktarda malı satarak daha az
gelir elde edilebilmişti. 2017’de ise Trump’ın etkisiz ekonomi politikaları sonucu
doların güç kaybetmesiyle, parite etkisinin önce nötralize olması, daha sonra
ise olumluya dönmesi bekleniyor.
- Türkiye, Avrupa Birliği (AB) ile müzakeresi süren Trans
Atlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP) anlaşmasını Trump’ın askıya
almasından da olumlu etkilenecek. Türkiye, uygulamaya girecek bir TTIP
anlaşması sonucu, (bu anlaşmanın dışında kalırsa) Amerikan mallarının kendi pazarına
gümrüksüz gireceğini düşünüyordu. TTIP sonrası AB’nin, ABD ile daha fazla
ticaret yapmaya başlamasıyla, Türkiye’den ithalatını azaltabileceği korkusu da
vardı. TTIP Anlaşmasının askıya alınmasıyla, Türkiye’nin kaygıları ortadan
kalkmış görünüyor.
Evet Trump, ABD ekonomisinin “gizli” sorunlarını çok iyi
analiz ederek ve buna yönelik vaatlerde bulunarak 70 yaşında iktidara
geldiğinde ABD tarihinin en yaşlı başkanı olmuştu. Trump’ın yaşı ve bir iş
insanı olmanın getirdiği tecrübeyi, ABD ekonomisinin iyileştirilmesinde ne
kadar kullanabileceğini göstermesi için umutlar ise 2018 yılına; yani 71’inci
yaşına kaldı.
(Bu yazı Diplomatik Gözlem Dergisinin Eylül-2017 sayısında yayınlanmıştır.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder