2 Ekim 2017 Pazartesi

TRUMP, EKONOMİK VAATLERİNİ HAYATA GEÇİRMEKTE ZORLANIYOR



Trump, seçim kampanyasında “Amerika’yı Yeniden Güçlü Yap” sloganını başarıyla kullanmış ve geniş kitleleri etkilemişti. Aradan geçen 8 ayda “Trumponomics” olarak adlandırılan ekonomi politikasının ana taşıyıcı kolonlarını kurmakta ciddi bir ilerleme sağlanamadı. 

Cahit UYANIK

ABD’de başkanlar için, görev dönemlerinin son 6-8 aylarında “topal ördek” deyimi kullanılır. Bu, başkanların görev süresi bitimine yaklaştıkça giderek etkinliğinin azalması eğilimi için üretilmiş bir siyasi tanımlamadır.  Başkan, yetkilerini tam olarak kullanamadığı için ‘tek ayağı üzerinde durmaya çalışan bir ördeğe’ benzetilir. Topal ördek tanımı, başkanlık seçimi sonucunun kesin olarak belirlendiği ve devir teslim yapılacağı Kasım-Ocak arasındaki 10 haftada iyice zirveye çıkar. Bu deyimin öznesi olmaktan hiç bir başkanın kaçması mümkün değildir.

Ancak görevi devralan yeni başkanların “topal ördek” dönemini sürdürmesi de (ABD’de son 8 aydır yaşanılan gibi) pek rastlanılan bir durum değildir. Çünkü yeni başkanların en rahat ettiği dönem, seçildiğinin ilk aylarıdır denilebilir. Kamuoyu desteğinin zirvede olduğu bu zaman diliminde, geniş kitlelerin beklediği ekonomik reformlara girişilerek verilen vaatler tutulmaya çalışılır. Aslına bakılırsa tüm demokratik ülkelerde de benzeri bir durum yaşanır.   


ABD’nin 45’inci başkanlığına seçilen Donald Trump ise hiç beklenmedik şekilde “topal ördek” gibi veya yeni bir şekilde tanımlanması gereken bir siyasi durumu yaşıyor. Seçilmesinde açıkladığı iddialı ekonomik vaatlerin büyük rolü olan Trump, bir türlü istediği adımları atamıyor. Yani Trump görevi devraldığı ilk 7-8 ayda “topal ördek” olarak değilse bile,  “iş yapamaz ördek” olarak tanımlanabilir. Elbette Trump’ın yaşattığı bu tatsız sürpriz, Amerikan ekonomisi, dünya ve Türkiye ekonomisinde de değişik etkiler yaratıyor.

Trump, seçim kampanyasında “Amerika’yı Yeniden Güçlü Yap” sloganını başarıyla kullanmış ve geniş kitleleri etkilemişti. Bu sloganın arka planında ise ağırlıklı olarak ekonomik vaatler bulunuyordu. “Trumponomics” olarak adlandırılan ekonomi politikasının ana taşıyıcı kolonlarını kurmakta ciddi bir ilerleme sağlanamadı. Şöyle ki:  

- Kurumlar vergisi oranında büyük indirim içeren vergi reformu yapılacaktı ancak bu konudaki ilk ciddi taslağın sonbaharda ortaya çıkması bekleniyor.
- Obamacare Sağlık Reformunun kaldırılarak, başka bir sağlık reformuna geçilmesi öngörülüyordu. Ancak Trump bu konuda kendi partisinin milletvekillerinin de muhalefetiyle karşılaştı ve 3 defa denemesine rağmen ilgili tasarıyı kanunlaştıramadı. Trump’ın sağlık politikasıyla ilgili bu girişimleri, para ve sermaye piyasalarınca dikkatle izlendi. Yerine getirilemeyince de dolar güç kaybetti. 
- 1 trilyon dolarlık yeni alt yapı kurma ve eskimiş alt yapıları yenileme yatırımları yapma konusunda açıklanmış bir eylem planı henüz ufukta görünmüyor.
- ABD’ye 500 milyar dolarlık ihracat yapan, parası yuanı sabit tutarak kendisine hak etmediği bir avantaj sağladığı belirtilen Çin’in döviz manipülatörü ilan edileceği sözü verilmişken; bundan ağırlıklı olarak siyasi sebeplerle vazgeçildi.

Trump’ın nisbi ilerleme sağlayabildiği ekonomik reform vaatleri ise şunlar:

- ABD’nin gümrük vergilerini artırıp ithalatı caydırmak ve artırılan gümrükler yoluyla ülkede fabrika kurularak üretimi yeniden cazip kılmak hedeflenmişti. ABD henüz gümrük vergilerini artırmadı ama ekonomide korumacılığa yönelik bazı önlemler aldı. Vergilerin artırılacağı tehdidi ile  Apple, Foxconn, Toyota, Intel, Ford, FiatChrysler, Amazon, Softbank (Japonya), General Motors gibi şirketler yurt dışında değil ABD’ye yatırım yapacağını bildirdi.     
- Kaçak işçiliğin önlenmesi için Meksika sınırına duvar örülmesi ve yasa dışı emek göçünün önlenerek Amerikan vatandaşlarına iş alanı açılması planlanmıştı. Trump duvar inşa etmek için gerekli izni ve 20 milyar dolarlık ödeneği sağladı. Ancak söz verdiği gibi, duvarın maliyetini Meksika’dan nasıl tahsil edeceğini henüz açıklamadı.   
- ABD’nin taraf olduğu Trans Pasifik Ortaklığı (TPP) Antlaşması ve Paris İklim Sözleşmesinden çıkıldı. Kuzey Amerika Serbest Ticaret Antlaşmasını (NAFTA) revize etmek için ilk görüşmeler yapıldı ancak henüz ilerleme sağlanmış değil. Avrupa Birliği (AB) ile müzakeresi süren Trans Atlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP) görüşmeleri ise fiilen askıya alındı. Oysa bu anlaşmanın 2018’de hayata geçmesi bekleniyordu.

Trump’ın her fırsatta Amerikalıların iş bulmasını kolaylaştıracağını ve gelirlerini artıracağını belirttiği ekonomik vaatlerinde gelinen nokta çok parlak görünmüyor. ABD’de halen işsizlik yüzde 4,2 düzeyinde. Ancak bu rakam 2009 yılında yüzde 10’du. İşsizlik bu kadar düşük olmasına rağmen, Trump’ın iş vaat ederek nasıl iktidara geldiği de bir başka soru. Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyelerinden Prof. Dr. Erinç Yeldan’a göre, 2008 yılında ABD’de işgücüne katılma oranı yüzde 72 civarında iken, şu anda bu veri yüzde 62’ye düştü. Yani işsizliğin yüzde 4,2 olması sağlıklı bir gösterge değil. İnsanlar iş bulmaktan ümidini yitirdiği için, işgücünün dışına çıkıyorlar. İşte Trump aslında, Yeldan’ın belirttiği bu iş bulmaktan ümidini kesmiş insanlara hitap ediyor olabilir. Bu kişiler, Trump’ın iyileştirdiği ekonomik şartlar altında, yeniden işgücü piyasasına dönebileceklerini hesaplıyorlar. Ayrıca ABD’de 6 milyondan fazla kişi yarı zamanlı işlerde çalışıyor ama tam zamanlı işlere geçmek istiyorlar. Bu da ABD’de gizli işsizlik yaşandığı tartışmalarının bir başka boyutu. ABD’de çok uzun yıllardır ücretlerin reel olarak artmaması da, Trump gibi popülist vaatlerde bulunan politikacıların şansını artıran gizli bir gerekçe.      
   
Trump’tan iş ve reel anlamda gelir artışı beklenmesine rağmen, bunu sağlayıcı adımların atılmadığı ABD kamuoyunda hakim bir düşünce. Yaşanan bu durum, Trump’a “ilk aylarında kamuoyu desteğinin en hızlı azaldığı başkan olma” unvanını da getirdi. Trump’a destek vermeyenlerin oranı yüzde 60’a çıktı. Bütün bu gelişmeler sonucunda, beklentilerin tersine dolar güç kaybetmeye başladı. Trump’ın başkan seçildiği Kasım-2016’dan sonra yapılan tahminlerde dolar-euro paritesinin 2017 sonunda 1,10’lardan 1,0’a kadar ineceği, yani 1 doların 1 euro olacağı bile tahmin ediliyordu. Ancak aradan geçen yaklaşık 10 ayda tam tersi yaşandı ve dolar-euro paritesi 1,18’e kadar çıktı. Trump’ın çekingen ekonomik politikalarının sürmesi  halinde, bu paritenin 1,25’e kadar çıkabileceği düşünülüyor.

Trump’ın ekonomik vaatleri konusunda ağırdan alması ve yakın gelecekte de söz verdiği şeyleri yapmasının beklenmemesi Türkiye’nin işine yaradı. Bu konudaki gelişmeleri de şöyle özetleyebiliriz:

- ABD dolarının zayıflaması ile gelişmekte olan ülke paraları ve piyasalarına ilgi yeniden canlandı. Sıcak para girişinden Türkiye de nasibini aldı. İzlenen yüksek faiz politikasının desteği ile Türkiye’de dolar kuru istikrar kazandı. 2018 başında TL faizlerinin inişe geçmesi bekleniyor.
-  Türkiye dolarla hammadde ve ara malları alıp, euro ile satan bir ülke. Bu sebeple euronun dolara karşı güç kaybettiği 2015’te 8 milyar dolar, 2016’da yaklaşık 4 milyar dolar olumsuz parite etkisi yaşanmıştı. Yani aynı miktarda malı satarak daha az gelir elde edilebilmişti. 2017’de ise Trump’ın etkisiz ekonomi politikaları sonucu doların güç kaybetmesiyle, parite etkisinin önce nötralize olması, daha sonra ise olumluya dönmesi bekleniyor. 
- Türkiye, Avrupa Birliği (AB) ile müzakeresi süren Trans Atlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP) anlaşmasını Trump’ın askıya almasından da olumlu etkilenecek. Türkiye, uygulamaya girecek bir TTIP anlaşması sonucu, (bu anlaşmanın dışında kalırsa) Amerikan mallarının kendi pazarına gümrüksüz gireceğini düşünüyordu. TTIP sonrası AB’nin, ABD ile daha fazla ticaret yapmaya başlamasıyla, Türkiye’den ithalatını azaltabileceği korkusu da vardı. TTIP Anlaşmasının askıya alınmasıyla, Türkiye’nin kaygıları ortadan kalkmış görünüyor.

Evet Trump, ABD ekonomisinin “gizli” sorunlarını çok iyi analiz ederek ve buna yönelik vaatlerde bulunarak 70 yaşında iktidara geldiğinde ABD tarihinin en yaşlı başkanı olmuştu. Trump’ın yaşı ve bir iş insanı olmanın getirdiği tecrübeyi, ABD ekonomisinin iyileştirilmesinde ne kadar kullanabileceğini göstermesi için umutlar ise 2018 yılına; yani 71’inci yaşına kaldı.    
(Bu yazı Diplomatik Gözlem Dergisinin Eylül-2017 sayısında yayınlanmıştır.) 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder