Cahit UYANIK
Bu köşede sık sık Türkiye'de sapla samanın birbirine karıştırıldığını anlatmaya çalışıyoruz. Bunun en yeni örneği özelleştirme çalışmalarını yürüten kurumlar ile Rekabet Kurulu arasında yaşanan gerginlikte görülüyor. Neden mi?
Yine işe temel bir soru sorarak başlayalım; Türkiye'de özelleştirme isteyenlerin en güçlü tezi nedir? Devletin ekonomik hayattan çekilmesi ve sadece kamu hizmetlerini verir bir hale gelmesi değil mi? Evet. Devletin boşalttığı ekonomik alanı, vahşi kapitalizmin ilkelerine bırakması acaba doğru mudur? Devletin ekonomik alandan çekilirken, bu boşluğu doldurmaya talip olanlardan kapitalizmi ayakta tutan ve ehlileştiren rekabet hukuku ilkeleri çerçevesinde kalacaklarını taahhüt etmelerini istemesi acaba teşebbüs özgürlüğüne aykırı mıdır? Elbette ki hayır.
Bazı güçlerin özelleştirme ile rekabet hukuku arasında çelişki varmış gibi göstermeye çalışmaları beyhude bir çabadır. Bu iki kavram birbirini tamamlar ve toplum çıkarı açısından kritik önemdedir. Rekabet Kanunu, Türkiye'de hesapsız-kitapsız özelleştirmenin serbest piyasa ekonomisini tahrip edici yönlerini törpüleyen en önemli hukuki metinlerden birisidir. Aç gözlülük hastalığını yenememiş olan özel sektörümüz bu metnin önemini henüz anlamadı.