6 Mayıs 2024 Pazartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / 'REKABET' KAVRAMI HAYATIMIZI DEĞİŞTİRECEK

Cahit UYANIK 

Bu köşede sık sık Türkiye'de sapla samanın birbirine karıştırıldığını anlatmaya çalışıyoruz. Bunun en yeni örneği özelleştirme çalışmalarını yürüten kurumlar ile Rekabet Kurulu arasında yaşanan gerginlikte görülüyor. Neden mi? 

Yine işe temel bir soru sorarak başlayalım; Türkiye'de özelleştirme isteyenlerin en güçlü tezi nedir? Devletin ekonomik hayattan çekilmesi ve sadece kamu hizmetlerini verir bir hale gelmesi değil mi? Evet. Devletin boşalttığı ekonomik alanı, vahşi kapitalizmin ilkelerine bırakması acaba doğru mudur? Devletin ekonomik alandan çekilirken, bu boşluğu doldurmaya talip olanlardan kapitalizmi ayakta tutan ve ehlileştiren rekabet hukuku ilkeleri çerçevesinde kalacaklarını taahhüt etmelerini istemesi acaba teşebbüs özgürlüğüne aykırı mıdır? Elbette ki hayır.

Bazı güçlerin özelleştirme ile rekabet hukuku arasında çelişki varmış gibi göstermeye çalışmaları beyhude bir çabadır. Bu iki kavram birbirini tamamlar ve toplum çıkarı açısından kritik önemdedir. Rekabet Kanunu, Türkiye'de hesapsız-kitapsız özelleştirmenin serbest piyasa ekonomisini tahrip edici yönlerini törpüleyen en önemli hukuki metinlerden birisidir. Aç gözlülük hastalığını yenememiş olan özel sektörümüz bu metnin önemini henüz anlamadı.

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / 512 MİLYON 120 BİN TL

Cahit UYANIK 

Geçen Cumartesi günü Türkiye'de sıra dışı bir olay yaşandı. Ulaştırma Bakanlığı Sivil Havacılık Genel Müdürü Sermet Ünal, 50 bin dolar (Yaklaşık 27,5 milyar TL) rüşvet alırken polis tarafından yakalandı. Sanığın evinde yapılan aramada ise 25 bin dolarlık (Yaklaşık 14 milyar TL) bir rüşvet çeki daha bulundu.

Bu olay neden sıra dışı idi? Çünkü bu kadar yüksek düzeyde bir memurun rüşvet alırken yakalanması pek görülür bir şey değildi. Rüşvet suçu alanı da vereni de mahkemeye düşürdüğü için genelde 'intikam' duygusu sonrasında ortaya çıkıyordu. 'Alan memnun veren memnun' olduğunda bu suçu ortaya çıkarmak pek mümkün değildi. 

Bu olay, Türkiye'de sık sık sözü edilen rüşvet tarifesi ve bu tarifeden yararlanma isteğinin devletin birinci dereceden memurlarına kadar sirayet ettiğini somut şekilde gözler önüne serdi. Yıllar önce rüşvetin teorisi üzerine okuduğum bir kitapta aynen şu cümle yer alıyordu: 

5 Mayıs 2024 Pazar

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / ENFLASYON MUHASEBESİNİN MUHASEBESİ

Cahit UYANIK 

Reel sektörün sorunlarının çözümü için başlatılan çalışmalarda bu hafta yine kritik görünüyor. Yarın yani Salı günü TOBB yönetimi ile hükümetin bazı bakanlarının bir  araya gelerek, geçen hafta yarım bırakılan görüşmeleri sürdürmeleri bekleniyor. Geçen Pazartesi kısıtlı zamanda yapılan görüşmelerde, finansman sorunları ele alınmıştı. Bu konuda bazı sözler alan özel sektör nispeten rahatlamış görünüyor. Ancak söz vermek yetmiyor, alınan kararların yaşama geçirilmesi de gerekiyor. 

TOBB yönetimi ile hükümet arasındaki diyaloğun bu haftaki gündeminin ağırlıkla vergi sorunları üzerine yoğunlaşması bekleniyor. TOBB'un hazırladığı çözüm paketinin vergi sorunları bölümünde enflasyon muhasebesi ilk madde olarak görünüyor. TOBB haklı olarak enflasyon etkisiyle ortaya çıkan ve aslında reel bir kazancı ifade etmeyen tutarların, işletmenin gerçek durumunu ortaya koyamadığını ve elde edilmeyen kazançların vergilendirilmesine yol açtığını belirtiyor. 

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / GÜNİZ SOKAK'IN HİKMETİ...

Cahit UYANIK 

Ankara'nın güzide semtlerinden Kavaklıdere'nin en çok tanınan muhiti Güniz Sokak'tır. Dile kolay Baba, siyasal yaşamının tüm aşamalarını burada idrak etti sayılır. Yaklaşık 7 yıldır unuttuğumuz Güniz Sokak, birkaç günden beri yeniden günlük tartışmaların içine giriverdi. 

Önceki gece televizyon kanallarının birisinde Güniz Sokak'taki kebapçıyla bile röportaj yapılmıştı. Adamcağız "Dönse de ne olur, dönmese de..." türünden konuştu. Ama Demirel Güniz Sokak'a dönerse kebapçının günlük cirosunun 10'a katlanacağına bahse girebilirim.

Kebapçı bile görüş bildirirken Baba, Güniz Sokak konusunda açık ve net konuşmuyor. Acaba neden? Baba, önce "Güniz Sokak'a dönerim" dedi. Şimdi de "Güniz Sokak'a sığmam" diyor. Baba, Güniz Sokak'ı anayasa değişikliğini müteakiben 5 yıl daha Köşk'te oturmak için bir koz olarak mı ileri sürdü? Yoksa Demirel "Köşk'te gözüm yok. Manzarası Köşk kadar iyi olmasa da benim kendi evim var" manasında mı konuşuyor? 

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / YÜKSELEN DEĞER: KAYIT DIŞILIK

Cahit UYANIK 

Başbakan Mesut Yılmaz'ın geçen hafta bir kısmını açıkladığı Susurluk Raporu gösterdi ki ülkedeki 'kayıt dışılık hastalığı' genele teşmil olarak güvenlik hizmetlerine kadar yansımış. Türkiye'de kayıt dışılığı besleyen en önemli etken, devletin değişime direniyor olmasıdır. Bu direncin geri planında da devleti değiştirmek isteyenlerin ihtirasları yatıyor. Bunlardan bir kısmı anarko-liberalleri bile kıskandıracak 'Kuşa döndürülmüş devlet' talep ederken, öteki kısım ise anarko-devletçiliğin peşinde koşup 'Canavara dönüşmüş devlet' istiyor.

Hal böyle iken, herkes devleti kendi istediği rotaya çevirmek için kayıt dışılığa başvuruyor. Siyasi tablo ise halkın gerçekte nasıl bir devlet özlediğini göstermekten uzak ve dağınık. Kaçınılmaz sonuç ise kayıt dışılığın bir kültür haline gelerek, ilişkilerin dehşet dengesi temeline oturtulması şeklinde ortaya çıkıyor. 

Hiç unutmam, 1991 yılındaki genel seçimlerde DYP ve o zamanki SHP'nin en önemli kozlarından ve propaganda malzemelerinden birisi kamu maliyesinin fonların işgali altına alınmış olmasıydı. Politikacılar bu fonları, tek bir imzayla ordan oraya aktarıp 'siyasi sihirbazlık' için çok verimli bir  araç olarak kullanıyorlardı.

4 Mayıs 2024 Cumartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / İÇ BORÇLAR 'REEL OLARAK' AZALDİ

Cahit UYANIK 

Başbakan Mesut Yılmaz'ın geçen hafta düzenlediği basın toplantısında gazetecilere toplam 4 doküman dağıtıldı. Yabancı gazeteciler için hazırlanmış İngilizce özet konuşma metni; basın toplantısı sırasında geniş perdede gösterilen vinyetlerle süslenmiş diaların kitap haline getirilmiş baskısı; Mesut Yılmaz'ın okuduğu özet konuşma metni ve Mesut Yılmaz'ın okumadığı geniş konuşma metni... 

Hal böyle olunca geniş metinde yer alıp da özet kitapçığa dahil edilmeyen birçok bölüm gözden kaçtı. Özet kitapçıkta yer almayan cümlelerden belki de en önemlisi iç borçlanmaya ilişkindi. Başbakan Yılmaz "Geçtiğimiz üç aylık dönemde iç borç stoku reel olarak yüzde 2,3 oranında azalmıştır" diyordu.

Bu cümleyi okuduktan sonra adeta içime kurt düştü. Geçmişte çeşitli hükümet ve başbakanların, siyasi kaygılarla iç borç konusunda yaptığı birçok yanlış değerlendirmeye şahit olmuştum. Kimisi iç borçlanmada vade yapısını değiştirdiklerini ileri sürmüştü, kimisi Türkiye'nin iç borç stokunun dünyadaki bazı örnekler dikkate alındığında GSMH'ye yüzdesinin çok düşük kaldığını iddia etmişti.

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / KRİTİK 6 AY VE SEÇİM

Cahit UYANIK 

Türkiye'nin önümüzdeki 6 ayına şöyle bir göz atalım. Haziran'da AB'nin Sevilla Zirvesi var. Gündem, AB'nin yeni genişleme dalgasında alınan mesafe olacak. Sürpriz konu ise AB'ye yönelik olarak gittikçe yoğunlaşan insan kaçakçılığı. Bu noktada Türkiye'ye bazı baskılar gelebilir. Türkiye'nin şimdiden gardını alıp "Ne yardım ediyorsunuz da, ne istiyorsunuz?" demeyi kafasına koyması gerek. 

Avrupa yıllardır akılcı bir göçmen politikası izlemek yerine, her slogan atanı özgürlük savaşçısı sanıp sınırlarına kabul etmenin diyetini ödemeye başladı. Bu diyet, bize fatura edilmemeli. Aynı günlerde Kıbrıs Sorunu için biçilen vadenin son günleri dolacak. Dünyanın büyük patronları tarafların toprak paylaşımı, egemenlik hakları gibi temel konularda uzlaşmasını bekliyor.

Temmuz'da IMF ve Dünya Bankası başkanlarının yanı sıra belli başlı çok uluslu şirketlerin en üst düzey yöneticilerinin katılacağı Yatırımcı Konseyi toplanacak. O zamana kadar Yabancı Sermaye Kanununun çıkması gerek. Türkiye'nin önümüzdeki 2 yılda daha kritik hale gelecek olan dış kaynak girişini sağlam yollara bağlama arayışında ilk büyük adımını dikkatli atması zorunlu. Temmuz'da Meclis'in kapalı olması siyasi tansiyonu düşüreceği için, ülkede göreceli bir huzur ve sükun ortamı yaratılmalı.

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / CLINTON'IN ZİYARETİNİN ARDINDAN

Cahit UYANIK 

ABD Başkanı Bill Clinton'ın Türkiye ziyareti bitti. Clinton'ın ziyareti Yunanistan'daki kadar abartılı tepkilere neden olmasa da zaten sığ olan fikir dünyamızı altüst etmeye yetti. Clinton'in uçaktan inerken sol  elini neden paltosunun cebine soktuğundan başlayan yersiz eleştiriler zinciri, 'ortada piliç avlamaya çalışan şaşkınlar'a benzetilmeye kadar uzandı. 

Eleştirilerin önemli bir kısmı Clinton'ın dış görünümü, tavırları ve geçmişindeki bazı hatalarının ısıtılıp ortaya sürülmesinden ibaretti. Amerika Birleşik Devletleri ile Türkiye Cumhuriyeti arasındaki ilişkilerin analizi ve eleştirisine pek az rastlandı. Clinton'ın ziyareti bize bir kez daha gösterdi ki, özden çok görünüşe daha fazla önem veren bir toplum olma yolunda son hızla ilerliyoruz.

Bu eleştiriden sonra Clinton'ın ziyaretinden geriye kalan somut ve geleceğimizi yakından ilgilendiren sonuçlara dikkat çekmek istiyorum. ABD Başkanı Clinton, yaklaşık bir yıldır Türkiye politikasında gösterdiği önemli dönüşümün boş yere olmadığını bu ziyareti ile gösterdi.

3 Mayıs 2024 Cuma

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / EMD ETİK İLKELERİ VE MEDYA

Cahit UYANIK 

Son günlerde gazetecilik mesleği örgütsel bir hareketlilik gösteriyor. Gün geçmiyor ki bu mesleğin sorunlarına ilişkin yeni bir toplantı veya girişim ortaya çıkmasın... Türkiye Gazeteler Cemiyetinin mesleğin sorunlarının çözümüne dört elle sarılmaya başlaması, Gazeteciler Meclisinin oluşturularak sadece gazetecilik bağlamındaki sorunlara ilişkin politika geliştireceğini açıklaması, Ragıp Duran'ın cezaevine konulması öncesi gösterilen ortak tepki bunun en önemli göstergesiydi.

Ekonomi gazeteciliği artık Türk basınının geneli içinde önemli bir ağırlığa sahip. Bu dal tıpkı Türkiye ekonomisi gibi çok dinamik. Her gün yeni bir gelişme yaşanan ekonomiyi izleyen gazetecilerin, kendilerini bazı kurallar çerçevesinde özdenetime tabi tutmaları çok zor bir olgu. Ancak zor da olsa özdenetimin mutlaka yapılması gerekiyor. 

Bu köşeyi takip edenler hatırlayacaklardır; bir süre önce Ekonomi Muhabirleri Derneğinin (EMD) belirlediği 10 Etik İlke'den bahsetmiştim.  EMD şimdi bu etik ilkeleri kamuoyuyla paylaşarak, olgunlaştırıp geliştirmek istiyor. EMD bu amaçla önümüzdeki Çarşamba günü Ankara'da önemli bir panel düzenledi: EMD Etik İlkeleri Işığında Medya ve Etik. 

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / MALİYE BAKANININ KABUS AYLARI

Cahit UYANIK 

Türkiye'de siyaset peşrevleri uzadıkça ekonominin acil sorunları da iyice içinden çıkılmaz hale dönüşüyor. Siyaset peşrevlerinin etkilediği en önemli ekonomik olgu, bütçe... Ecevit bütçe için 'ivedinin ivedisi' diyor. Geçici bütçenin süresi Haziran ayı sonunda bitiyor. Geçici bütçenin ilk 5 ayki olumsuz performansı ortada. Ama buna rağmen bir süre daha geçici bütçelere boyun eğmek zorunda kalınacak gibi görünüyor. 

Çünkü geçici bütçeden normal bütçeye geçebilmek için, bütçe tasarısının en son geçen Cuma günü Meclis'e sunulması gerekiyordu. Ama tüm yapılan hesaplamalar gösteriyor ki Meclis iç tüzük cambazlıķları bile bütçenin 40 günden önce yasalaşmasına yetmeyecek. Bütçe, normal prosedürler uyulduğunda tamı tamına 75 günde Meclis'ten geçirilebiliyor. Yani bu süreden neredeyse yarı yarıya bir tasarruf sağlansa bile süre ancak 40 güne indirilebiliyor. En iyimser tahminler, hükümetin önümüzdeki hafta sonundan itibaren oluşamayacağını gösteriyor. Bu durum Türkiye'nin Temmuz ve büyük ihtimalle Ağustos ayını da geçici bütçelerle idrak edeceğinin işareti.

2 Mayıs 2024 Perşembe

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / EMD'NİN ETİK İLKELERİ

Cahit UYANIK 

Türk basınında 1980 sonrasında en hızlı gelişen alt disiplin ekonomi gazeteciliği. Ekonomi gazetecilerinin bir meslek örgütü var: Ekonomi Muhabirleri Derneği  (EMD). 1987 yılında ekonomi yayıncılığına gönül vermiş bir grup Ankaralı gazetecinin kurduğu bu dernek, şimdiye kadar saygınlık ve bağımsızlığından en ufak bir ödün bile vermedi. 

İstanbul Şubesi de dahil edildiğinde kayıtlı üye sayısı 400'e ulaşan EMD, zamanlamasını çok iyi ayarladığı çıkışlarıyla Türk basınında güçlü bir yer edindi. EMD geçen yıl Mayıs ayında yaptığı Olağanüstü Genel Kurul'da bir Etik Komisyonu kurulmasını kararlaştırarak güçlü çıkışlarına bir yenisini daha ekledi. Bu komisyon, ekonomi gazeteciliğinin çeşitli nedenlerle tehlikeli bir mecraya doğru yöneldiği bir ortamda kuruldu. 

EMD'ye ulaşan resmi ve gayriresmi şikayetler, eleştiriler ve tavsiyelere göre; bazı ekonomi gazetecileri bilerek veya bilmeyerek meslek onurunu zedeleyeci davranışların içinde bulunabiliyorlardı. Gazetecilerin bu davranışlarına çanak tutan çeşitli menfaat grupları elbette olacaktı. Bunlarla da mücadele yolu seçilebilirdi. Ancak en etkili denetimin özdenetim olduğu gerçeğinden yola çıkan EMD, o komisyona Etik İlkeleri Bildirgesi hazırlama görevi verdi. 

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / TÜRK ÖZELLEŞTİRME ŞURASI TOPLANSIN

Cahit UYANIK 

Yaklaşık 3 ay önce Özelleştirme İdaresi Başkanı Uğur Bayar'a bu sütundan bir açık mektup yazmıştım. Ortalıkta 'Bakın benim dediğim çıktı' diyen bol miktarda başarıperest varken, bu mektubu yeniden hatırlatmayacağım. Atatürk'ün söylediği gibi olmuşla ölmüşe çare yok. Ancak POAŞ-Türkbank özelinde ve özelleştirme genelinde gelinen nokta hiç de iç açıcı değil. Türkiye Cumhuriyeti 75. Yılını kutlarken kara para ve çetecilerin cirit attığı 'Özelleştirme arasatı'na layık bir ülke değildir. 

Türkiye'de 1994 yılından bu yana özelleştirme adı altında tam bir komedi oynanıyor. Politikacılar, özelleştirmeyi yapısal dönüşümün değil kamu finansman açıklarının kapanması için bir araç görüyor. Buna çanak tutan bürokrat, gazeteci, iş adamı, akademisyen tayfası da alkışı basıyor. 

Üstelik kapalı kapılar ardında yaşanan binbir türlü kirli pazarlık ve ihale cinlikleri, komedinin bilmem kaçıncı perdesini 'canlı yayında ihale' anonsuyla kapatıyor. Kameranın sadece insanların yüzünü resmettiğini: onların iç dünyasını ve pazarlıklarını öğrenmek için farklı farklı yolların bulunduğunu unutur gibiyiz.

1 Mayıs 2024 Çarşamba

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / TURİZMDE YENİ DÖNEMEÇ NOKTASI

Cahit UYANIK 

ANTALYA - Bir günlüğüne de olsa Antalya'daki bulunmak, Türkiye'nin 2001 yılında yaşadıklarının küçük bir fotoğrafını çekmemize yetti. TOBB'un düzenlediği Türkiye Turizm Zirvesi, bu yılki krizde adeta cankurtarana dönüşen turizm sektörünün sorunlarının ele alındığı isabetli bir toplantıydı. 

Toplantı, Ekim ayı hayli ilerlemiş olsa da doluluk oranı yüksek bir otelde yapıldı. Yabancı turistler, 11 Eylül'deki saldırıya ve Türkiye'nin müslüman bir ülke olmasına aldırmadan eğleniyorlardı. Antalya Dış Hatlar Terminali ise kapı ağızlarına kadar gelen ve giden turistlerle doluydu. Antalya, yaşanan yüksek enerjili turizm sezonunun dinamizmini hala üzerinde barındırıyordu.

TOBB'un öncülüğünde ilk kez düzenlenen Turizm Zirvesi birbiriyle zaman zaman kavgalı olan tüm sektör örgütlerini bir araya getirdi. Toplantıda öne çıkan iki konu vardı. Bunlardan birincisi 2001'den alınan hızla, yeni bir turizm hamlesinin nasıl başlatılacağıydı. İkinci önemli başlık da sektör örgütlenmesindeki çok başlılığın nasıl bitirileceğiydi. 

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / ENFLASYONA SEBZE AZİZLİĞİ

Cahit UYANIK 

Domates, biber, patlıcan... Şu sebzelerin ettiğine bakın... IMF destekli koskoca Enflasyonla Mücadele Programının kaderini ellerinde tutuyorlar. Toptan eşya fiyat endeksi (TEFE), yılın daha ilk iki ayında yüzde 10'u devirince, bizim ekonomi kurmaylarını aldı bir telaş... Her ne kadar "Sakın endişe etmeyin. İlk üç ayda yüksek enflasyon oranlarını zaten öngörmüştük" deseler de içten içe bir sızı duyduklarını size garanti ederim. Bu sızı, semt pazarlarının şenleneceği Mayıs-Haziran ayına kadar devam eder.

Şaka bir yana yüzde 20'lik TEFE hedefini tutturabilmek için yaz aylarında 'eksi enflasyon' yani fiyat düşüşü manzaraları yaşamamız gerekiyor. Peki bu mümkün mü? Bundan daha 7-8 yıl önce Haziran-Ağustos arasındaki Devlet İstatistik Enstitüsü (DİE) bültenlerinde, önünde eksi işareti bulunan rakamlara rastlanabiliyordu. Buna biz basın olarak 'Domates-biber ucuzluğu' diyorduk.

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / ÇEKİRGENİN ÜÇÜNCÜ SIÇRAMASI

Cahit UYANIK 

Türkiye'nin gerekli siyasi ortamın oluşması için 1996'dan 2000 yılına kadar beklediği Enflasyonla Mücadele Programı, ne yazık ki siyasi manevralar nedeniyle sona ermek üzere. Programı eğer çekirgeye benzetirsek, ilk sıçramada Abdullah Öcalan'ın idamı konusunu kolayca aşmıştı. 

İkinci sıçrama ise daha zorlu olmuştu. 9'uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'i yeniden seçtirmek için akla hayale gelmedik yollara başvurulmuştu. Çekirge tam kafasına sopayı yerken, Ahmet Necdet Sezer formülü imdada yetişti. Bizim zavallı çekirge, "Üçüncü sıçrayaşa (FP Kapatılma Davası) daha vakit var" derken, hiç hesapta olmayan Yüce Divan meselesi ortaya çıktı. 

Dikkat edilirse yaklaşık 15 gündür ülke yeniden rölantiye geçti. En küçücük demeç kırıntısı bile maharetli kalemler tarafından olumluya yoruluyor ama nafile... MHP ile ANAP arasındaki güven bunalımı giderek derinleşiyor. Bir yandan da MHP, Yüce Divan gerilimini erken seçim tartışması ile dengelemeye çalışıyor. 

30 Nisan 2024 Salı

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / TERÖRÜN FİNANS KAYNAKLARİ, ABD VE BATI

Cahit UYANIK 

Terörle mücadele sadece özel tim yetiştirip silahlı çatışmaya girmekle olmuyor. Terörün finansman kaynaklarını kesmek en önemli olgu. Terör örgütleri finansmanlarını uyuşturucu, silah kaçakçılığı ve uyuşturucu yapımında kullanılan kimyasal maddeleri alıp satarak sağlıyor. Bu nedenle terörle mücadelede girilen yeni dönemde ülkelerin uyuşturucu kullanımı ve silah üretimini sıkı sıkıya kontrol etmelerinin yanı sıra kimyasal fabrikaların denetiminde de yeni önlemleri devreye sokmaları gerekiyor. Bu ise Batı'da bu sektörlerden geçimini sağlayan büyük bir kitlenin işsiz kalması demek. 

Yani başta ABD olmak üzere Batılı ülkelerin terörün kaynaklarını kurutmak konusunda öncelikle kendilerine çeki-düzen vermeleri zorunlu. Çünkü terör örgütleri Batı'nın zenginliğini kendisine yönlendirmek için uyuşturucuyu kullanıyor. Buradan kazandığı parayla ise Batı'dan tekrar silah ve uyuşturucu hammaddesi alıyor. Anlayacağınız al gülüm-ver gülüm tarzı bu illegal ticaretin bitmesi gerekiyor.