28 Mayıs 2025 Çarşamba

YIL 1995... SEÇİMLERE İKI HAFTA KALA ANAP, CHP, DSP, DYP, MHP VE RP'NİN EKONOMİ VE PARA POLİTİKALARI İLE İSİM İSİM KADROLARI

Partilerin gizli para politikaları/

HANGİ PARTİ, HANGİ YATIRIM ARACININ YILDIZINI PARLATACAK?

Partilerin ekonomik kurmaylarıyla tek tek görüşüp gizli para politikalarını öğrendik.

Cahit UYANIK - Yusuf AL

Seçimlere doğru son iki haftaya girdik. 24 Aralık sabahı verilecek oylar Türkiye'nin yeni ekonomik yönünü de belirleyecek. Biz biraz erken davranıp partilerin ekonomi kurmaylarıyla tek tek görüştük. Ve gizli para politikalarını şimdiden öğrendik. Partilerin müstakbel kurmayları, Türkiye'nin temel sorunları olan enflasyon, işsizlik, iç ve dış borçlar, Merkez Bankası, Hazine, Gümrük Birliği, dış ticaret, kur politikası gibi birçok konuda yapmak istediklerini İntermedya Ekonomi'ye açıkladı. 

Aslında partilerin belirledikleri ekonomi programlarının ötesinde bir konu var ki; tasarruf sahiplerini ve yatırımcıları yakından ilgilendiriyor. Bu, seçimlerden sonra açılması konusunda herkesin fikir birliğine varmış göründüğü istikrar paketi... Türkiye ekonomisinin hali ortada. 5 Nisan Kararları sonrasında nispi durgunluğa giren ancak daha sonra tırmanmaya başlayan bütçe, kamu iktisadi teşebbüsleri (KİT) ve sosyal güvenlik açıkları, 1,3 katrilyona dayanan iç borçlar vs... Üstüne üstlük henüz Uluslararası Para Fonu (IMF) ile sonuçlanmayan stand by anlaşması...

İlk görüşme IMF ile olacak 

İşe IMF'den başlamakta fayda var. IMF'nin ikinci istikrar paketinin sonuçlarından çok memnun olmadığı ortada. Ankara'da bürokrasi koridorlarında IMF'nin seçim sonuçlarını beklediği, oluşacak yeni hükümetin ilk dış temasının IMF ile olabileceği ileri sürülüyor. Bunun anlamı 'İkinci 24 Ocak Kararları'na yumuşak geçiş olabilir. İstikrar paketi uygulanacağı kesin. Ama bu işi kimin yapacağına millet karar verecek. Şu anda muhalefette bulunan Anavatan Partisi (ANAP), Demokratik Sol Parti (DSP) ve Refah Partisi (RP) kendilerine göre birer istikrar paketi hazırladı. Halen ekonominin iplerini elinde tutan Doğru Yol Partisi (DYP) de seçimden zaferle çıkarsa, bir istikrar paketi açacak. İşte partilerin hazırladığı para programları ve istikrar paketleri:

DYP'nin şok paketi...

Bu paketin hazırlığı Emre Gönensay'ın siyasete atılmasıyla ekonomik koordinasyon ile görevlendirilen Maliye Müsteşarı Kemal Kabataş'ın öncülüğünde yürütülüyor. Başbakan ve DYP Lideri Tansu Çiller'in talimatıyla çok gizli sürdürülen çalışmaların temel eksenini kamu finansman açıklarıyla mücadele oluşturuyor. 'Şok kararlar' paketinin ilk sürprizi iç borçların örtülü konsolidasyonu olacak. Bu operasyonda hedef, bankaların elindeki trilyonlarca liralık Hazine kağıtlarını daha düşük faizli ve daha uzun vadeli kağıtlarla değiştirmek. 


Pakette umutlar özelleştirme gelirleri, KİT açıklarının azaltılması, sosyal güvenlik sisteminin rehabilitasyonu ile rahatlayacak kamu finansman dengesinin yaratacağı olumlu havaya bağlanmış durumda. Erdemir ve PTT'nin T'sinin yani telefon hizmetlerinin  satışıyla sağlanacak gelirler, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı (ÖİB) aracılığıyla, KİT sistemini rehabilite etmekte harcanacak. Sosyal güvenlik reformu ise Mart-1996'da bitmesi planlanan Dünya Bankası (DB) raporu çerçevesinde gerçekleştirilince en geç 1997 ortalarında ekonomi stabilize olacak. Bu tablo içinde küçük tasarrufçunun izlemesi gereken yol, üç aşağı-beş yukarı 5 Nisan'ı andırıyor. Tüm sıkı para politikalarında faiz artışı ile kur artışı arasında bir denge kurulmaya çalışılacağından, geleneksel yatırım araçları Hazine bonosu, banka faizi ve dövize dayalı bir portföy kurmakta fayda görünüyor. 

ANAP'ın ilk işi paraya el atmak...

'Seçim beyannamesi' yerine Amerikanvari biçimde 'Seçim taahhütnamesi' açıklayan ANAP, iddialı bir ekonomi kadrosuna sahip. Bu kadronun ilginç isimlerinden biri Yaşar Yazıcıoğlu. Uzun yıllar Hazine'de çalışan, Mesut Yılmaz'ın 1991'deki üç aylık başbakanlığı döneminde de müsteşarlık görevini üstlenen Yazıcıoğlu, muhtemel ANAP iktidarının beyin takımı içinde yer alıyor. Yazıcıoğlu'na şimdiden yakıştırılan koltuk ise Hazine Müsteşarlığı görevi... 

Olası ANAP iktidarının müstakbel Hazine Müsteşarı Yazıcıoğlu, ilk olarak kısa vadeli bir parasal program devreye sokacaklarını belirtiyor. Yazıcıoğlu'na göre Türkiye, döviz ve TL politikası açısından tam anlamıyla parasallaştı. İlk yapılacak iş, M1 ve M2 tanımlı para arzını kontrol altına almak. Bunun resmi adı sıkı para politikası! ANAP, sağlıklı bir para politikasının ancak sağlıklı bir döviz girdisi ile başarıya ulaşacağını düşünüyor. Bunun yolu da ihracattan geçiyor. Yazıcıoğlu "Gelir gelmez ihracatı canlandırıcı ve hızlandırıcı işler yapacağız. Para politikasını ancak sağlam döviz geliri başarıya ulaştırır" diyor. Üçüncü adımda maliye politikasına el atılacak. ANAP'ın vergi reformunun ilk maddesi vergi oranlarını düşürerek vergi tabanını alabildiğine yaymak. Böylece boyutları 2 katrilyonu aşan kayıt dışı ekonominin dizginlenmesi planlanıyor. Tarım sektöründeki üretim ve vergi kaçakları, sosyal güvenlikle bağlantılı kaçak işçiler kayıt dışı ekonomiyle mücadelenin en yoğun şekilde sürdürüleceği sahalar...

Kamu harcama reformunda ise yıllardır Maliye'nin uyguladığı klasik harcama sistemi değiştirilecek. Harcamalar, ekonomik gereklere göre yapılacak. Örneğin Devlet Demiryolları bünyesindeki bir hastanenin ödeneğini Ulaştırma Bakanlığı değil Sağlık Bakanlığı verecek. Yazıcıoğlu şu anda bunun tam tersi olduğunu ve harcamaların 15 trilyon liraya yaklaştığını ifade ediyor.

Devalüasyonun önüne dörtlü denge ile çıkılacak

Yazıcıoğlu devalüasyona karşı olduklarını belirtiyor. Çünkü serbest piyasa ekonomilerinde devalüasyonun yeri yok. ANAP dengeleri bozmayacak şekilde sürekli yedirme politikası izleyecek. Bu yapılırken ekonominin durgunluğa düşmesi önlenecek; kur, faiz, piyasadaki para miktarı ve enflasyon arasındaki dörtlü denge korunacak. Yazıcıoğlu, ANAP'ın istikrar paketini şöyle özetliyor: 

"Esas önemli unsur, halkı ve özel sektörü Türkiye'nin ekonomik bir kriz içinde olduğuna inandırmaktır. Özel sektör kendisini devletin yürüttüğü ekonomik politikanın dışında gördüğü sürece başarıya ulaşılamaz. Buna uzlaşma diyoruz. Halka enflasyonun etkilerini anlatamazsanız, -diyelim üç yumurta yiyen bir ailede bunu bire indirmeyi ona kabul ettiremezseniz- sorunu çözmeniz çok zor."

DSP 'Acil Önlemler Paketi' hazırladı

Son günlerde ANAP ile flört eden DSP, ekonomik sorunlar hakkında neler düşünüyor? Bu soruyu bir süre İstanbul Defterdarlığı da yapan, daha sonra Gelirler Genel Müdürü iken Başbakan Çiller ile anlaşamayarak ayrılan Zekeriya Temizel'e sorduk. Temizel, Ecevit'in ekonomi kurmayları içinde çok önem verdiği bir isim. Temizel,  "Ekonomimizin durumu çok kötü. Kim iktidara gelirse gelsin ekonomiyi düzeltmek için çok ciddi bir istikrar paketine gereksinimi olacak. Ancak bu paket gerçekten sadece belirli bir kesimin sırtına bindirilecek  bir yük olarak görülmemeli" diyor. Temizel DSP'nin seçim beyannamesinden bağımsız bir 'Acil Ekonomik Önlemler Paketi' hazırladığını belirtiyor. Bunun dışında Orta Vadeli İstikrar Programı da çalışmalar arasında... Amaç olumsuz sinyal veren tüm ekonomik göstergeleri sağlıklı hale getirmek. Temizel, ekonominin her alanındaki denetim boşluğunun bu paketle ortadan kalkacağını da anlatıyor. 

'IMF'ye birebir itaat yok'

İstikrar Programı denilince akla gelen IMF'ye DSP'nin bakış açısı ise Temizel'in ağzından aynen şöyle:

"IMF konusunda peşin yargılı değiliz. Böyle bir sistemin içinde yaşıyorsanız, sistemin bütün kurumlarını birden bire reddetmeniz gerekmez. Ama ona tabi olmanız da gerekmez. Sadece ve sadece onların direktifleri çerçevesinde davranacak bir DSP iktidarına ben kesinlikle ihtimal vermiyorum. Ülkenin koşulları neyi gerektiriyorsa o yapılacaktır. Ve o kararlar büyük bir olasılıkla IMF'nin kararlarından daha sağlıklı olacaktır." 

IMF'nin yeşil ışığı olmadan DSP'nin kaynak sorununu nasıl çözeceği sorusu bir yana, Bülent Ecevit'in başbakanlığındaki iktidar devalüasyon yapmayacak. Temizel kur ayarlamalarının o ihtiyacı yerine getirdiğini düşünüyor. Ancak kur politikalarının gerçekçi olduğunu yani 'asgari, enflasyon kadar artış' sağlanacağını söylemeden edemiyor. Temizel borsanın rant ekonomisinden üretim ekonomisine geçişte önemli rol üstlenebileceğini söylüyor. Ama borsada kısa vadeli spekülatif hareketlerin değil uzun vadeli ve sanayiciyi finanse etmeye çalışan fonların bir araya getirilmesi gerektiğini, bunun için tedbirlerin alınacağını da vurguluyor.

RP, tasarrufları borsaya yönlendirecek

Adil Ekonomik Düzen ile herkesin korkulu rüyası haline gelen RP, biraz derine inildiğinde aslında normal ekonomik düzenle uzlaşmaya hazır bir görünüm sergiliyor. Adil Ekonomik Düzen'in beş teorisyeninden biri olan Prof. Dr. Süleyman Akdemir, RP'nin istikrar paketinin ilerideki yapısal reformlara taban oluşturacağını anlatıyor. Diğer partilerin istikrar paketlerinin ek vergi ve zamma dayandığını ifade eden Akdemir, "Biz kesinlikle bunu yapmayacağız" diyor. Akdemir göre Türkiye'nin esas sorunu yeterince üretememek ve dolayısıyla işsizlik... Müsebbip ise faiz politikası... Türkiye'de şirketleşmenin önündeki engeller kaldırıldığı taktirde, faizler kendiliğinden düşecek. Akdemir bu mekanizmayı şöyle açıklıyor:

"Halkın tasarrufu şirketlere yani üretim yapacak kanallara kaymıyor. Buna karşılık faizin önü açılmış. Bankalar, insanların kolay elde edebilecekleri bir nema vermek suretiyle tasarrufları kendi bünyelerinde topluyor. Halk buna rağbet ediyor. Çünkü şirketler kar dağıtmıyor. Halbuki hiç bir banka reel faiz vermiyor. Hepsi enflasyonun altında... Küçük tasarruflar bankalarda toplanıyor. Bunlar belli holdingler, belli firmalara veya rant getirecek yerlere veriliyor. Suyun akış yönünü değiştirmezsek, Türkiye'de şirketleşmenin, borsanın yani şeffaf ve hilesiz borsanın önünü açmazsak, üretim politikalarının önünü açamayız. Vergi ve ticaret yasalarında gerekli düzenlemeler yapılarak bu sağlanacak."

RP, borsaya büyük umutlar bağlamış durumda. Faiz gözden düşünce bankalar ne yapacak? Akdemir faizsiz sisteme tedrici bir geçişten söz ediyor. Yani tasarruflar borsaya ve üretime yöneldikçe faizler de kademeli şekilde azalacak. Sistem oturduğunda tefecilik yapmayan, üretimi finanse eden bankalara hayat şansı tanınacak.

'Çok ihracatla' döviz ucuzlatılacak

RP'nin kur politikası da kendine özgü. Kur politikası doğrudan doğruya ihracat ve ithalatla ilişkilendirilmiş. 'Çok ihracat yap döviz ucuzlasın, az ihracat yaparsan kur pahalılanır' şeklinde formüle edilebilecek sistemde, devalüasyon ve revalüasyonu bir arada görmek mümkün. Akdemir "Bu ekonominin tabii dengesi demektir. Döviz bununla kendine yol bulacak. Bunun yanı sıra Merkez Bankasında para basımı ve mal senedine dayalı, enflasyonu önleyici bir para sistemi getirmek istiyoruz. Bu da zaman içinde olacak. Merkez Bankası bu fonksiyonunu yerine getirirken, karşılık göstererek para çıkartma ön planda olacak" diyor. 

CHP, MHP ve diğerleri...

İktidarın küçük ortağı CHP ise henüz seçimlerde nasıl bir ekonomik program açıklayacağı yönünde kararını vermedi. Kaleme alınan seçim beyannamesinin önümüzdeki Salı günü CHP Lideri, Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Deniz Baykal tarafından açıklanması bekleniyor. Gümrük Birliği konusunda başrolde bulunan CHP'nin İspanya tipi bir sosyal demokrasiye doğru gittiği kulislerde konuşuluyor. Yani uluslar arası ekonomik bütünleşmelere ve ticarete açık bir ekonomi konusunda CHP kendi görüşünü belirginleştirdi.

Bunun yanı sıra CHP'nin yasalara saygılı bir özelleştirme, çalışanların yükünü azaltacak bir vergi reformu, gerçekçi kurun izlendiği bir para politikasından yana tavır koyacağı konuşuluyor. CHP'nin ekonomik programı, önemli katkılarda bulunduğu 7. Beş Yıllık Kalkınma Planı çerçevesinde belirginleşiyor. Bu çerçevede 2000 yılında 45 milyar dolarlık ihracat, 55-60 milyar dolarlık ithalat hedefi konulacak. CHP, programında ekonomik konulardan çok sosyal ve kültürel olguları ön plana çıkarmayı amaçlıyor. 

Güneydoğuya MHP çözümü: Tarım-Kentler

MHP ise serbest piyasa ekonomisinin kurallarını benimsemiş görünüyor. MHP'nin seçim bildirgesinde en dikkat çekici taahhüt ise Gümrük Birliği konusunda referandum talep edilmesi... Bu maddenin kendileriyle seçim ittifakını kabul etmeyen Çiller'e dönük bir tavır olup olmadığı tartışılıyor. MHP bunun yanı sıra kamu yönetiminin reorganizasyonunu, sermayenin tabana yayılmasını sağlayıcı tedbirlerin alınacağını, bölgeler arası dengesizliğin giderileceğini vaat ediyor. Doğu ve Güneydoğudaki dağınık mezralar ise devlet eliyle oluşturulacak 'Tarım-Kentler'e taşınacak. MHP asgari ücreti vergi dışı bırakacak. Gelir vergisini yüzde 15'e indirecek. KİT'leri en kısa zamanda özelleştirecek. MHP de seçim beyannamesini daha çok sosyal, etnik ve kültürel sorunların çözümüne dayandırıyor.

----------

DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit:

"Gümrük Birliği Kararını revize ederiz"

DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit, partisinin Gümrük Birliğine bakışını ve özelleştirmeye dönük politikalarını şöyle açıkladı:

"Türkiye Gümrük Birliği Kararını imzalarken pazarlık gücünü kullanamadı. Avrupa Birliği (AB) de bize her şeyi dayatabileceği kanısına vardı. Nitekim öyle oldu. Örneğin KKTC konusunda büyük bir tehlikeyle karşı karşıyayız. AB, Kıbrıs'a el attı. 'Biz Kıbrıs'ta tek bir hükümet tanıyoruz: Rumların hükümeti... Türklerin kurduğu hükümeti tanımıyoruz. Kıbrıs tümüyle AB'nin üyesi olmalıdır diyor. Ama Türkiye'yi üyeliğe kabul etmeye yanaşmıyor. Onların söylediğinin sonucu ne olacak? Kıbrıs fiilen Yunanistan'la bütünleşmiş olacak. Ve eğer Türkler de bu sürece çekilmek için zorlanırken Kıbrıs Türkleri Türkiye'den kopmuş ve Yunanistan'la bütünleşmeye zorlanmış olacak. Direnirlerse Bosna Hersek gibi facialara uğrayabilirler. 

KKTC'de Gümrük Birliği ile şöyle bir durum ortaya çıkıyor: AB bizi tam üyeliğe kabul etmeye yanaşmıyor ama Gümrük Birliğine geçince AB'nin dış ticaretiyle ilgili tüm kararları Türkiye'yi de bağlayacak. Ama biz o kararlara katılımdan yoksunuz. Ayrıca 6 Mart'ta Brüksel'de Türk hükümeti adına imzalanan belgedeki bir maddeye göre biz AB'nin mahkemesinin tüm kararlarına uymak yükümlülüğünü üstlendik. Bizim o mahkemeye başvurma hakkımız olmayacak ama o mahkemenin kararları bizi bağlayacak. O mahkemenin kararlarından biri de KKTC'ye ekonomik ambargo uygulanması... Şimdi Türkiye buna uymayı kabul etmiş durumda. Ayrıca Gümrük Birliğine hazırlıksız ve bir takım ödünler vererek girdiğimiz için KOBİ'leri çok büyük tehlikeler bekliyor. Eğer iktidara gelirsek 6 Mart'ta imzalanan belgeyle yetinmeyeceğiz. AB'yi yeniden masaya çağıracağız. Özelleştirmeyle ilgili bildirgemizi ise Mümtaz Soysal hazırladı. KİT'lerin özelleştirilmesine sıcak bakıyoruz ama blok satış yoluyla değil halka açılma yoluyla özelleştireceğiz."

‐-----------

ANASOL'da kurmaylar ne diyor?

ANAP ile DSP arasında kurulabilecek bir koalisyon hükümeti şimdiden konuşulmaya başlandı. Her iki partinin lideri ANASOL fikrine sıcak bakıyor. Bakalım Her iki partinin ekonomi kurmayları ANASOL'a ne diyor?

Yaşar Yazıcıoğlu (ANAP): DSP ile bağdaşacağımız hiç bir uzantımız yok. Ancak devletin sosyal görevlerinde, hastaneler ve sosyal güvenlikte olayın dışına çıkmayı uygun görmüyoruz. Özel sektör veya başka kurumlar bunu kendi üzerlerine alsın istemiyoruz ve DSP'ye bu açıdan yaklaşıyoruz. Biz DSP'yi ekonomik açıdan belirli çizgilere çekebileceğimize inanıyoruz.

Zekeriya Temizel (DSP): ANAP ile tam bir ekonomik benzeşmemiz olsa, bizim parti ibaresinde 'demokratik sol' yer almazdı. Şu anda seçim bildirgelerini ve programlarını karşılaştırmadık. Ama en temel benzeşme noktamız, Türkiye'yi düzlüğe çıkarmak. Yöntemleri farklı olabilir ama dileğimiz DSP'nin yakalamış olduğu trendi sürdürmesi... Asgari müştereklerimiz var, birleşebiliriz.

----------

Partilerin ekonomi kurmayları kimler?

ANAP: Genel Başkan Mesut Yılmaz listeleri hazırlarken bazı bürokrat kökenli adayları bilinçli olarak liste dışında bıraktı. Amaç, seçim kazanıldığı taktirde ekonominin önemli koltuklarına yakından tanıdığı bu isimleri oturtmak. Bu isimler arasından Yaşar Yazıcıoğlu'nun Hazine'nin başına getirilmesine kesin gözüyle bakılıyor. Merkez Bankasına ise Saracoğlu döneminin Başkan Yardımcısı Ercan Kumcu'nun getirileceği konuşuluyor. Maliye Müsteşarlığına ise eski DMO Genel Müdürü Demir Erman, Ulaştırma veya oluşturulacak Otoyol İdaresinin başına eski müsteşarlardan İmdat Akmermer atanacak. ANAP'ın diğer ekonomi kurmayları ise şöyle:

Rüşdü Saracoğlu, Mahfi Eğilmez, İlhan Kesici, Ekrem Pakdemirli, Işın Çelebi, Güneş Taner, Süreyya Yücel Özden, Uğur Doğan, Gülay Aslantepe, Ali Tigrel, Hayrettin Uzun, İlker Tuncay, Kaya Erdem, Cengiz Altınkaya, Birkan Erdal, Hüsnü Doğan, Bülent Akarcalı, Sümer Oral, Biltekin Özdemir, Yıldırım Aktürk, Veysel Atasoy.

DSP: Ecevit kendi partisine başvuran adayların büyük çoğunluğunun yüksek tahsilli olduğunu belirtiyor. Ancak yine de ekonomi kurmayları azınlıkta kalıyor. DSP Liderinin en ağır topu Mümtaz Soysal. Onu Gelirler Eski Genel Müdürü Zekeriya Temizel izliyor. Maliye profesörü Nami Çağan, gazeteci Uluç Gürkan, vizyon konularında uzman Gökhan Çapoğlu, KOSGEB Eski Başkanı Hilmi Develi diğer kurmaylar arasında... Bu listeye Devlet İstatistik Enstitüsünden (DİE) ayrılan Ziya Aktaş, Hüsamettin Özkan, İsmail Cem, Hazine Eski Genel Müdürü Hikmet Uluğbay, iş adamı Önder Bülbüloğlu, Mustafa Yılmaz, İstemihan Talay, Tahir Köse, Cevdet Selvi, Bülent Tanla, Güneş Gürseler, Tansaş Eski Genel Müdürü Ahmet Piriştina, SBF'li Şükrü Sina Gürel, Alev Coşkun, Adil Aşırım eklenebilir.

DYP:  Çiller iktidara gelirse istifa eden bürokratlardan yararlanmayı düşünüyor. Ekonomi kurmaylarının neredeyse yüzde 90'ı eski bürokratlardan oluşuruyor. Yalım Erez büyük ihtimalle başbakan yardımcısı olacak. Çiller iktidara gelirse SPK Başkanı Ali İhsan Karacan'ı Hazine'nin başına getirmeyi düşünüyor. Seçilme ihtimali zayıf olan Yaman Törüner yeniden Merkez Bankasına gönderilecek. Osman Cavit Ertan ise SPK Başkanlığını üstlenecek. Ufuk Söylemez'in özelleştirmeden sorumlu devlet bakanı, Emre Gönensay'ın BOTAŞ ve petrol boru hatlarından sorumlu devlet bakanı, Ayfer Yılmaz'ın ise ekonomiden sorumlu devlet bakanı olma ihtimali yüksek. DYP'nin diğer ekonomi kurmayları ise şöyle:

Aykon Doğan, İsmet Attila, Tuncay Artun, Vahit Erdem, Cihan Paçacı, Yenal Ansen, Salih Doruk, Can Yeşilada, Taner Mustafaoğlu, İstiklal Alpar, Sedat Aloğlu, Cefi Kamhi, Bahattin Yücel, Aydın Ayaydın, Hasan Denizkurdu, Orhan Morgil, Ali Şevki Erek, Ali Naci Tuncer, Güneş Müftüoğlu, Mahmut Yılbaş, Şinasi Altıner.

CHP:  Baykal partide giderayak yaşanan kurmay kaybının etkilerini hissediyor. Ağırlıklı olarak kendisine yakın isimleri seçilebilecek yerlere koydu. CHP, bürokratlar için çok cazip bir parti değilken Baykal'ın yakın dava arkadaşları Adnan Keskin, Ali Topuz, Erol Çevikçe,  Eşref Erdem, İrfan Demiralp, Birgen Keleş kurmaylar listesinde başta bulunuyor. Bu isimler; Çukobirlik Eski Genel Müdürü Sedat Doğan, Yılmaz Ateş, İbrahim Tez, Ali Dinçer, TÜGSAŞ Eski Genel Müdürü Önder Kırlı, Abdülkadir Ateş, Hasan Öztürkmen, Fuat Çay, Nihat Matkap, TÜRMOB Eski Başkanı Mustafa Özyürek, Aydın Güven Gürkan, ODTÜ Öğretim Üyesi Ayşe Güneş Ayata, Onur Kumbaracıbaşı, Murat Karayalçın ile takviye edildi.

RP: RP iktidara gelirse Türkiye Kalkınma Bankası (TKB) isim değiştirip Devlet Sanayi İşçi Yatırım Bankası (DESİYAB) olacak ve başına ismi duyulmamış Adil Ekonomik Düzen neferlerinden Ahmet Cebeci getirilecek. Türk Motor Sanayii (TÜMOSAN) canlandırılacak ve başına Sedat Çelikdoğan atanacak. Erbakan'ın icadı Adil Ekonomik Düzen'e kafa yoran akademisyenlerden oluşan kurmayların başını Oğuzhan Asiltürk, Fehim Adak, Recai Kutan, Zeki Ünal, Kahraman Emmioğlu, Süleyman Akdemir çekiyor. Hoca'nin diğer kurmayları arasında Abdullah Gül, Ömer Vehbi Hatipoğlu, Remzi Çetin, Mustafa Ünaldı, sanayici Cevat Ayhan, Türkiye Demir Çelik İşletmeleri (TDÇİ) Eski Genel Müdürü Sencer İmer, Ulaştırma Bakanlığı Eski Müsteşarı Ertan Yülek, Kanal 7 Genel Koordinatörü Zekeriya Karaman, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) Eski Başkanı Ahmet Yüksel Özemre, Hak-İş Eski Başkanı Necati Çelik, Nevzat Laleli, Kenan Kul, Orhan Türköz, Şükrü Yorgancı, Abdülkadir Akşit, Nedim Kamiloğlu, Hilal Selek, İsmet Ağan, Ruşen Gezici, Halit İlhan, Zeki Sayın, Mümtaz Türkyılmaz, Atilla Bayburu bulunuyor. 

Tüm partiler içinde ekonomik programı en kapalı olan parti Refah. Bu açıdan birçok konudaki görüşlerini Prof. Dr. Süleyman Akdemir'in ağzından veriyoruz:

"Konsensus olmadan değişme olmaz. İkna sürecimiz devam edecek. Yüzde 40'la yapılacak işler var, yüzde 70'le yapılacak işler var. Adil Ekonomik Düzen fikrinin esası tüm koalisyonlara sıcak bakıyor. 

Karşılıklı çıkara dayalı olmak kaydıyla Türkiye'ye her türlü yabancı sermaye gelebilir. Şirketleşme şartıyla yatırım koruma garantisi verilebilir. Bundan sonra dış borç almayıp yabancı sermayeyi iştirak veya yatırım yoluyla getirmek istiyoruz. 

Her türlü haksız vergi kaldırılacak ve devletin hizmet karşılığı pay aldığı bir sistem kurulacak. Vergiyi anayasal hale getireceğiz, hükümetler kanun yoluyla değiştiremeyecek. İşletmeler, vergi oranıyla bağlantılı kredi hakkı kazanacak. Ne kadar vergi veriyorsa, o kadar kredi hakkı doğuracak bir sistem kurmak istiyoruz. Standart mallarda vergi aynı olarak alınabilir. Ücretli, memur ve hizmet sektörü vergiden muaf... Enflasyon indirilene kadar enflasyon oranını vergi dışı kabul edecek bir sistem getireceğiz.

Biz bu haliyle Gümrük Birliğine karşıyız. Ama gümrüklerin sıfırlanmasını da istiyoruz. AB bir ticaret ortağıdır."

(Bu kapak haberi haftalık İntermedya Ekonomi dergisinin 10-16 Aralık 1995 tarih, Yıl:2, Sayı: 45'te yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder